-
1 тесно
sıkışık,sıkı sıkıya* * *1) нареч. sıkışık (durumda); sıkı sıkıyaсиде́ть те́сно — sıkışık oturmak
дере́вья бы́ли поса́жены о́чень те́сно — ağaçlar çok sık dikilmişti
э́тот вопро́с те́сно свя́зан с... — bu sorun...a sıkı sıkıya / çok yakından bağlıdır
2) безл. сказ. dar(dır)здесь о́чень те́сно — burası çok dar
на́шей семье́ в э́той кварти́ре те́сно — bu daire ailemize dar geliyor
в трамва́е бы́ло о́чень те́сно — tramvaydaki yolcular sımsıkışık durumdaydı
-
2 компактный
sıkışık* * *tıkız; sıkışık -
3 тесный
dar; sıkışık; yakın,sıkı* * *1) врз darте́сный прохо́д — dar geçit
те́сная кварти́ра — dar daire
те́сное пальто́ — dar palto
пиджа́к, те́сный в та́лии — beli sıkı bir ceket
2) sıkışıkшли те́сными ряда́ми — sıkışık saflar halinde yürünüyordu
3) перен. sıkı, yakınте́сное сотру́дничество — sıkı işbirliği
установи́ть те́сные свя́зи с... —... ile sıkı bağlar kurmak
-
4 пик
мdoruk (-gu), şahika••часы́ пик — sıkışık saatler
быть в пике свое́й спорти́вной фо́рмы — formunun zirvesinde olmak
-
5 поддерживать
несов.; сов. - поддержа́ть1) ( не давать упасть) tutmakподде́рживать кого-л. по́д руку — birini kolundan tutup yardım etmek
2) ( помогать) birinin elinden tutmak, arkalamakподде́рживать кого-л. в тру́дную мину́ту — birinin sıkışık zamanında elinden tutmak
подде́рживать пехо́ту — piyadeyi desteklemek
подде́рживать наступле́ние артогнём — taarruzu topçu ateşiyle desteklemek
3) (выражать свое согласие с кем-чем-л.) desteklemek, tutmakподде́рживать чье-л. предложе́ние — birinin önerisini desteklemek
в э́том вопро́се он нас поддержа́л — bu sorunda bizi tuttu / bizden yana çıktı
э́того кандида́та никто́ не поддержа́л — bu adayı tutan olmadı
4) (не давать прекратиться, нарушиться) sürdürme; ayakta tutmakподде́рживать тради́ции — gelenekleri yaşatmak / sürdürmek
подде́рживать дипломати́ческие отноше́ния — diplomatik ilişkilerini sürdürme
подде́рживать постоя́нный конта́кт с... — ile sürekli temas halinde bulunmak
подде́рживать напряжённость — полит. gerginliği ayakta tutmak
подде́рживать интере́с к чему-л. — bir şeye karşı olan ilgiyi ayakta tutmak
подде́рживать перепи́ску — yazışmayı sürdürmek
подде́рживать существу́ющий режи́м / строй — kurulmuş düzeni ayakta tutmak
5) тк. несов. ( служить опорой) tutmak, taşımakбалка подде́рживает потоло́к — kiriş döşemeyi taşıyor
-
6 сомкнутый
в соч.со́мкнутый стро́й — воен. yanaşık düzen
со́мкнутыми ряда́ми — sık / sıkışık saflar halinde
-
7 сплочённый
1) birlik ve beraberlik / danışma halinde bulunan; tekvücut ( монолитный)2) в соч.сплочёнными ряда́ми — sıkışık saflar halinde, omuz omuza
-
8 стеснённый
1) sıkışıkдыха́ние у него́ ста́ло стеснённым — soluğu daraldı
он в стеснённых обстоя́тельствах — sıkıntıdadır
семья́ оказа́лась в стеснённом положе́нии — aile sıkıntıya / dara düştü
-
9 трудный
güç,zor; sorunlu,problemli* * *1) врз güç, zor; çetinтру́дное де́ло — güç / zor / ağır iş
тру́дная пробле́ма — çetin / zor sorun
тру́дные го́ды борьбы́ — savaşımın çetin yılları
одержа́ть тру́дную побе́ду — zor bir zafer elde etmek
текст, тру́дный для понима́ния — anlaşılması güç bir metin
поста́вить кого-л. в тру́дное положе́ние — zor duruma düşürmek / sokmak; açmaza sokmak (тж. кого-л. при игре в шашки, шахматы)
тру́дные киломе́тры автора́лли — otomobil rallisinin / rallinin zorlu kilometreleri
в тру́дных усло́виях — çetin koşullar altında
оказа́ть кому-л. по́мощь в тру́дную мину́ту — birinin sıkışık zamanında / bir anda yardımına koşmak
2) ağırтру́дная боле́знь — ağır / vahim hastalık
3) ( о ребёнке) problemli, sorunluпробле́ма тру́дных дете́й — problemli çocuklar sorunu
-
10 тесный
dar, sıkışıkТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > тесный
См. также в других словарях:
sıkışık — sf., ğı Sıkışmış bir durumda olan Size bu kadar ücreti niye ödemekteyiz, böyle sıkışık anlarımızda? A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
aş taşınca kepçeye paha olmaz — sıkışık zamanlarda önemsiz şeylerin değeri çoktur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki arada bir derede (kalmak) — sıkışık, zor şartlar altında (kalmak) … Çağatay Osmanlı Sözlük
tıkma (üzüm) — sıkışık, birbirine girmiş (üzürn) II, 16 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
debil dübül — sıkışık vaziyette … Beypazari ağzindan sözcükler
balık istifi — sf. Çok sıkışık olarak bir yere dolmuş (insanlar) … Çağatay Osmanlı Sözlük
dirsek dirseğe — zf. Çok sıkışık bir durumda, yan yana Parkta bu kalabalık, sinema, vapur çıkışlarında olduğu gibi dirsek dirseğe, omuz omuzaydı. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
omuz omuza — zf. 1) Çok sıkışık bir durumda, yan yana Omuz omuza durup kapıdan bahçeyi seyre çalışan bir bedevi kümesi yolunu kesmişti. R. H. Karay 2) mec. Dayanışma içinde, birlikte Öfkeli insanlar, el ele, omuz omuza, Taksim e doğru akıyorlardı. Y. Z. Ortaç … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkışıklık — is., ğı Sıkışık olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
tıkış tıkış — zf. Dopdolu, sıkışık bir durumda … Çağatay Osmanlı Sözlük
üst üste — sf. 1) Birbirinin üstüne konulmuş Bir gün üst üste yığılmış paketleri göstererek Buyurun dediler, hepsi hazır. Y. Z. Ortaç 2) Çok kalabalık, sıkışık 3) zf. Birbiri arkasından Üst üste her akşam, erken saatlerde kahveye gelmeye başladı. S. F.… … Çağatay Osmanlı Sözlük