-
101 sürekli güç
continuous power -
102 sürekli hata
permanent error -
103 sürekli işlev
continuous function -
104 sürekli kiriş
continuous beam -
105 sürekli kontrol
continuous control -
106 sürekli kâğıt
continuous form -
107 sürekli mıknatıs
permanent magnet -
108 sürekli ocak
continuous furnace -
109 sürekli olarak
continuously, continually, all the time -
110 sürekli simülasyon
continuous simulation -
111 sürekli tavlama
continuous annealing -
112 sürekli yük
continuous load -
113 sürekli çarpım
continued multiplication -
114 den beri sürekli olarak
ever since -
115 hücre metabolizmasında sürekli değişme
n. engramTurkish-English dictionary > hücre metabolizmasında sürekli değişme
-
116 kutuplarda sürekli donmuş toprak
n. permafrostTurkish-English dictionary > kutuplarda sürekli donmuş toprak
-
117 baki
1. باق [باقٍ]Anlamı: sürekli, kalıcı, daimî2. دائم [دائِم]Anlamı: sürekli, kalıcı, daimî3. دراك [دِرَاك]Anlamı: sürekli, kalıcı, daimî4. ديوم [دَيُّوم]Anlamı: sürekli, kalıcı, daimî5. صمد [صَمَد]Anlamı: sürekli, kalıcı, daimî6. متتابع [مُتَتَابِع]Anlamı: sürekli, kalıcı, daimî7. متصل [مُتَّصِل]Anlamı: sürekli, kalıcı, daimî8. متلاحق [مُتَلَاحِق]Anlamı: sürekli, kalıcı, daimî9. متواصل [مُتَوَاصِل]Anlamı: sürekli, kalıcı, daimî10. متوال [مُتَوَالٍ]Anlamı: sürekli, kalıcı, daimî11. مداوم [مُدَاوِم]Anlamı: sürekli, kalıcı, daimî12. مستديم [مُسْتَدِيم]Anlamı: sürekli, kalıcı, daimî13. مقيم [مُقِيم]Anlamı: sürekli, kalıcı, daimî14. واصب [واصِب]Anlamı: sürekli, kalıcı, daimî -
118 ziyankâr
1. تخريبي [تَخْرِيبِيّ]Anlamı: sürekli zarar veren2. تدميري [تَدْمِيرِيّ]Anlamı: sürekli zarar veren3. عابث [عابث]Anlamı: sürekli zarar veren4. فاتك [فاتِك]Anlamı: sürekli zarar veren5. فتاك [فَتَّاك]Anlamı: sürekli zarar veren6. قاتل [قاتِل]Anlamı: sürekli zarar veren7. قاض [قاضٍ]Anlamı: sürekli zarar veren8. قتال [قَتَّال]Anlamı: sürekli zarar veren9. متلاف [مِتْلاف]Anlamı: sürekli zarar veren10. مخرب [مُخَرِّب]Anlamı: sürekli zarar veren11. مدمر [مُدَمِّر]Anlamı: sürekli zarar veren12. مميت [مُمِيت]Anlamı: sürekli zarar veren13. مهلك [مُهْلِك]Anlamı: sürekli zarar veren14. هدام [هَدَّام]Anlamı: sürekli zarar veren -
119 datmî
1. تعاقبي [تَعَاقُبِيّ]Anlamı: sürekli, kalıcı, temelli, gedikli2. دافق [دافِق]Anlamı: sürekli, kalıcı, temelli, gedikli3. دراك [دِرَاك]Anlamı: sürekli, kalıcı, temelli, gedikli4. ديوم [دَيُّوم]Anlamı: sürekli, kalıcı, temelli, gedikli5. صمد [صَمَد]Anlamı: sürekli, kalıcı, temelli, gedikli6. متتابع [مُتَتَابِع]Anlamı: sürekli, kalıcı, temelli, gedikli7. متتال [مُتَتَالٍ]Anlamı: sürekli, kalıcı, temelli, gedikli8. متصل [مُتَّصِل]Anlamı: sürekli, kalıcı, temelli, gedikli9. متدفق [مُتَدَفِّق]Anlamı: sürekli, kalıcı, temelli, gedikli10. متلاحق [مُتَلَاحِق]Anlamı: sürekli, kalıcı, temelli, gedikli11. متوال [مُتَوَالٍ]Anlamı: sürekli, kalıcı, temelli, gedikli12. مداوم [مُدَاوِم]Anlamı: sürekli, kalıcı, temelli, gedikli13. مستديم [مُسْتَدِيم]Anlamı: sürekli, kalıcı, temelli, gedikli -
120 didinmek
1. أعيا [أَعْيَا]2. اجتهد [اِجْتَهَدَ]3. تعب [تَعِبَ]4. تعنى [تَعَنَّى]5. جهد [جَهَدَ]6. حسر [حَسَرَ]7. حسر [حَسِرَ]8. كدح [كَدَحَ]9. كد [كَدَّ]10. كل [كَلَّ]11. نصب [نَصِبَ]12. عني [عَنِيَ]
См. также в других словарях:
sürekli — sf. 1) Kesintisiz olarak süren, kalıcı, devamlı, baki, daimî 2) zf. Uzun süreli olarak, daima 3) dbl. Ötümlü Birleşik Sözler sürekli ünsüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
sürekli ünsüz — is., dbl. Ötümlü ünsüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
sürekli edim — borçluyu belli bir süre, belli davranış ya da davranış biçimleri ile bağlı bulunmakla yükümlü kılan edim … Hukuk Sözlüğü
yıl on iki ay — sürekli olarak, sürekli bir biçimde … Çağatay Osmanlı Sözlük
bahtı kara olmak — sürekli olarak talihi yaver gitmemek, mutsuz olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bukalemun gibi renkten renge girmek — sürekli düşünce değiştirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
daim etmek (veya eylemek) — sürekli kılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
didişip durmak — sürekli olarak birbirini hırpalamak Böylece, Serdar la didişip durmak derdinden de kurtulmuştu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
dolanıp durmak — sürekli olarak aynı yerde gezinmek Dolap beygirinin en büyük şansı gözlerinin bağlı olmasıdır; böylece aynı çember içinde dolanıp durduğunun farkında olmaz. A. Ümit … Çağatay Osmanlı Sözlük
hıçkırık tutmak — sürekli olarak hıçkırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanayan yara olmak — sürekli sıkıntı, üzüntü ve zarar veren bir durumda olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük