-
41 Erscheinung
1) ( Tatsache) olgu; (Ermüdungs\Erscheinung) belirti;in \Erscheinung treten belirmek, ortaya çıkmakseiner äußeren \Erscheinung nach görünümüne bakılırsa, görünüşüne göre3) (Natur\Erscheinung) görüngü; (Geister\Erscheinung) görüntü -
42 Stand
1. kein pl1) ( Stehen) durma;etw zu \Stande bringen bir şeyi gerçekleştirmek;zu \Stande kommen gerçekleşmek, ortaya çıkmak, olmak;nicht zu \Stande kommen olmamak2) (Entwicklungs\Stand) düzey; (Zu\Stand) durum; ( Stadium) evre, aşama;im \Stande sein, etw zu tun bir şeyi yapabilecek durumda olmak;etw auf den neuesten \Stand bringen bir şeyi en yeni duruma getirmek;gut in \Stand sein iyi durumda olmak;der \Stand der Ermittlungen soruşturmaların son durumu2. <-(e) s, Stände> [ʃtant, pl 'ʃtɛndə] m1) (Verkaufs\Stand) tezgâh; (Erfrischungs\Stand) büfe; (Informations\Stand) stant [o stand]; (Messe\Stand) stant [o stand], sergilik; (Taxi\Stand) durak2) (Konto\Stand) durum; (Öl\Stand) durum; (Wasser\Stand) düzey, seviye; (Sonnen\Stand) konum, pozisyon; (Spiel\Stand) skor3) ( soziale Stellung) pozisyon, mevki, konum -
43 verraten
verraten*I vt1) ( preisgeben) ifşa etmek;ein Geheimnis \verraten bir sırrı ifşa etmek;soll ich Ihnen was \verraten? ( fam) size bir şey söyleyeyim mi?2) ( Treue brechen) ihanet etmek;\verraten und verkauft sein ihanete uğramak;seine Ideale \verraten ideallerine ihanet etmek3) ( zu erkennen geben) ele vermek, açığa vurmak;der Ausdruck auf seinem Gesicht verriet seine Freude yüzündeki ifade sevincini açığa vuruyorduII vrsich \verraten2) ( sich zeigen) faş olmak, belli olmak, ortaya çıkmak -
44 zustande
etw \zustande bringen bir şeyi gerçekleştirmek; ( leisten) bir şeyi yapmak [o başarmak];\zustande kommen gerçekleşmek, ortaya çıkmak, meydana gelmek, ol(uş) mak -
45 auftreten
basmakgörünmekortaya çıkmakçiğnemek -
46 herausstellen
anlaşılmakortaya çıkmak -
47 Vorschein
görünmekr:zum vorschein kommen ortaya çıkmak -
48 zeigen
anlaşılmak (öyle olduğu)görünmekgöstermekgözükmekispat ekmekişaret etmekkanıtlamakortaya çıkmak -
49 Tag
Tag1 m <-s; -e> gün;am helllichten Tag güpegündüz;am nächsten Tag ertesi gün;am Tag zuvor bir önceki gün;den ganzen Tag bütün gün;Tag für Tag günbegün;Tag und Nacht gece gündüz;jeden zweiten Tag günaşırı;von einem Tag auf den anderen bugünden yarına;welchen Tag haben wir heute? bugün (günlerden) ne?;alle zwei (paar) Tage iki (birkaç) günde bir;unter Tage Bergbau yer altında;heute (morgen) in 14 Tagen iki hafta ( oder 15 gün) sonra bugün (yarın);eines Tages bir gün, günün birinde;guten Tag! iyi günler!; beim Vorstellen merhaba!;jemandem guten Tag sagen b-ne merhaba demek;an den Tag bringen (kommen) gün ışığına çıkarmak (çıkmak);an den Tag legen ortaya koymak, göstermek;fam sie hat ihre Tage onun regli/aybaşısı varTag2 [tɛːk] m <-s; -s> EDV tag, HTML komutu -
50 stellen
stellen ['ʃtɛlən]I vt1) (hin\stellen) koymak ( auf -e); (auf\stellen) dik koymak ( auf -e), dikmek; (hinein\stellen) koymak (in -e), yerleştirmek (in -e);Bedingungen \stellen şartlar koymak [o koşmak];der Hund stellt die Ohren köpek kulaklarını dikti;etw an die Wand \stellen bir şeyi duvara dayamak;dieses Foto wirkt gestellt bu fotoğraf poz verilip çekilmiş gibi2) ( regulieren) ayarlamak;stell das Radio leiser/lauter radyonun sesini kıs/aç;die Uhr \stellen saati ayarlamak;3) (bereit\stellen) etmek, bulundurmak4) ( Verbrecher) tutmakjdn zur Rede \stellen birini hesaba çekmek, birinden hesap sormak;einen Antrag auf etw \stellen bir şey için istemde bulunmak;eine Sache über eine andere \stellen bir şeyi diğer bir şeyin üzerine koymak;jdn vor Gericht \stellen birini mahkemeye vermek;etw in Frage \stellen bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek;etw in Rechnung \stellen bir şeyi hesaba yazmak;etw in Abrede \stellen bir şeyi yadsımak [o inkâr etmek];etw unter Quarantäne \stellen bir şeyi karantinaya almak;auf sich selbst gestellt sein kendi başının çaresine bakmak;jds Geduld auf die Probe \stellen birinin sabrını tüketmek;hohe Anforderungen an jdn \stellen bir kimseden çok şey istemek;eine These in den Raum \stellen bir tezi ortaya atmakII vrsich \stellen1) (sich hin\stellen) dikilmek;sich auf die Hinterpfoten \stellen arka ayakları üzerine kalkmak;sich auf Zehenspitzen \stellen ayak parmaklarının ucuna basarak dikilmek2) ( vortäuschen)sich taub/unwissend \stellen duymazlıktan/bilmezlikten gelmek;sich dumm \stellen aptallığa vurmak3) ( der Polizei) teslim olmak4) ( nicht ausweichen)sich gegen etw \stellen bir şeye karşı pozisyon almak;sich hinter jdn \stellen birine arka çıkmak -
51 Tageslicht
kein pl gün ışığı;bei \Tageslicht gün ışığında;ans \Tageslicht bringen/kommen ortaya çıkarmak/çıkmak -
52 Vorschein
zum \Vorschein kommen/bringen ortaya [o meydana] çıkmak/çıkarmak, görünmek/belli etmek
См. также в других словарях:
ortaya çıkmak — 1) yokken var olmak, meydana çıkmak, türemek ... yani tam muhalefetin istediği gibi bir kabine buhranı ortaya çıkmıştı. Y. K. Karaosmanoğlu 2) biri kendini göstermek Lanet filozofum diyerek ortaya çıkıp Allah a ve kullara karşı hezeyan eden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
foyası meydana (veya ortaya) çıkmak — bir olay dolayısıyla bir kimsenin kötü niteliği ortaya çıkmak Utanmazlık siyasetinin veya utanmaz siyasinin önünde sonunda foyası meydana çıkar. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortaya atmak — söylemek, ileri sürmek İşte bu söz üzerinedir ki Servet Bey, apartmana çıkmak emelini ciddi bir tasavvur hâlinde ortaya atmıştı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
aksilik çıkmak — engel ortaya çıkmak Pazarlık bitecek gibiyken bir aksilik çıktı … Çağatay Osmanlı Sözlük
zıp diye çıkmak — beklenmeyen bir zamanda ortaya çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
aslı çıkmak — gerçek olduğu anlaşılmak, gerçek olduğu ortaya çıkmak Söylenenlerin aslı çıkarsa güç duruma düşecek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ipliği pazara çıkmak — kötü nitelik ve suçları ortaya çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sahneye çıkmak — 1) tiyatro, müzik vb. sanatçılar için sanatını izleyici önünde uygulamak, göstermek Türk kızı, orada sahneye çıktı ilk defa. Y. Z. Ortaç 2) mec. kullanılmak, görünmek, ortaya çıkmak Almanca yanında ara sıra Hırvatça da sahneye çıkıyor. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
acısı çıkmak — (bir şeyin) bir şeyin olumsuz, kötü sonucu bir süre sonra ortaya çıkmak Dünkü yorgunluğun acısı bugün çıktı … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydana çıkmak — 1) ortaya çıkmak, görünmek Yüzündeki karlar eriyince beyaz, yuvarlak bir yüz meydana çıkmıştı. S. F. Abasıyanık 2) belli olmak Askerlikte hasta olduğu meydana çıktı. 3) yetişmek, büyümek Altınyaprak Şirketi bizim son ekmek kapımızdı, bundan sonra … Çağatay Osmanlı Sözlük
sâdır olmak — ortaya çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük