-
1 количественный показатель
nitelik, nitelik emareТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > количественный показатель
-
2 свойство
nitelik, özellik, vasıf- водоотталкивающее свойство
- изолирующее свойство
- механическое свойство
- физическое свойствоТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > свойство
-
3 качество
-
4 характер
mizaç,huy,karakter* * *м1) karakter, mizaç (-cı), huy, tabiatнациона́льный хара́ктер — ulusal karakter / mizaç
челове́к с хара́ктером — karakter sahibi, karakterli adam
у него́ дурно́й хара́ктер — kötü huyludur
у него́ покла́дистый хара́ктер — uysal huyludur / mizaçlıdır
како́й у неё прекра́сный хара́ктер! — kadının ne güzel tabiatı var!
2) karakter; tabiat; nitelikхара́ктер ме́стности — arazinin tabiatı
обще́ственный хара́ктер произво́дства — üretimin toplumsal karakteri
носи́ть полити́ческий хара́ктер — siyasal nitelik taşımak
ситуа́ция приняла́ опа́сный хара́ктер — durum vahimleşti
-
5 более
çok,fazla; daha* * *1) ( больше) çok fazlaих бо́лее ста — sayısı yüzü aşkındır / yüzün üstündedir
получи́ть / собра́ть бо́лее полови́ны голосо́в — oyların yarısından çoğunu / fazlasını almak
за всю бо́лее чем столе́тнюю исто́рию э́того движе́ния — bu hareketin yüz küsur yıllık tarihi boyunca
ещё бо́лее ограни́чить что-л. — daha da sınırlamak
2) (для образования сравн. ст. прил., нареч.) dahaчита́й бо́лее внима́тельно — daha büyük bir dikkatle oku
положе́ние станови́лось всё бо́лее опа́сным / серье́зным — durum gitgide daha vahim bir nitelik kazanıyordu
••бо́лее и́ли ме́нее — az çok
тем бо́лее — üstelik; hele (hele); haydi haydi ( и подавно)
э́то не бо́лее чем благо́е пожела́ние — bu, iyi niyetli bir dilek olmaktan ileri / öteye gitmiyor
-
6 двойственность
-
7 исключительность
ж( особенность) müstesna nitelik -
8 коллегиальность
жkolektif nitelik; kolektif yönetim ( руководства) -
9 коллективность
жkolektif nitelik / olma; toplu olmaпри́нцип коллекти́вности руково́дства — yönetimin kolektif olması ilkesi
-
10 консервативность
-
11 конъюнктурный
konjonktür °; konjonktüre!конъюнкту́рные колеба́ния — эк. konjonktür dalgalanmaları
носи́ть / име́ть конъюнкту́рный хара́ктер — konjonktürel bir nitelik taşımak
-
12 массовость
жyığınsal nitelik; yığınsallık; kitlesellikма́ссовость э́того ми́тинга — bu mitingin yığınsallığı
-
13 неотъемлемый
неотъе́млемое сво́йство — ayrılmaz nitelik
-
14 носить
1) taşımak; getirmek (приносить, доставлять); götürmek ( относить)носи́ть во́ду ведро́м — kova ile su taşımak
2) giymek (одежду, обувь); takmak (очки, галстук и т. п.); taşımak (оружие, ранец и т. п.)он но́сит бо́роду — sakallıdır
го́род, нося́щий и́мя Ле́нина — Lenin'in adını taşıyan şehir
4) разг. ( о беременной) karnında taşımak5) taşımakноси́ть полити́ческий хара́ктер — siyasal bir nitelik taşımak
••ка́ждый, спосо́бный носи́ть ору́жие — eli silah tutan herkes
носи́ть кого-л. на рука́х — el üstünde tutmak
-
15 отличительный
ayırdedici, ayırıcıотличи́тельная осо́бенность — ayırdedici özellik
отличи́тельное сво́йство — ayırıcı / ayırdedici nitelik
-
16 переставать
несов.; сов. - переста́ть1) kesmek; durmak; bırakmak;...maz olmak;...maktan çıkmakпереста́ть пла́кать — ağlamayı kesmek, ağlaması durmak; ağlamaz olmak ( вообще)
ребёнок переста́л дрожа́ть — çocuğun titremesi durdu
она́ не перестава́ла улыба́ться — gülümsemesi eksilmiyordu
переста́нь болта́ть! — bırak gevezeliği!
соба́ка переста́ла ла́ять — köpek havlamayı kesti
переста́ть уважа́ть себя́ — kendine saygısı kalmamak
э́то переста́ло быть та́йной — bu bir sır olmaktan çıktı
э́ти разли́чия переста́ли носи́ть антагонисти́ческий хара́ктер — bu farklılıklar antagonist nitelik taşımaktan çıkmıştır
2) (о дожде, ветре и т. п.) dinmek, durmak, kesilmekснег шёл це́лый день не перестава́я — kar bütün gün hiç durmadan yağıyordu
-
17 подстрекательский
носи́ть подстрека́тельский хара́ктер — kışkırtıcı bir nitelik taşımak
-
18 преступность
жпресту́пность за́мысла — kasdın cinai niteliği
2) ( наличие преступлений) suçluluk; suç oranıде́тская престу́пность — çocuk suçluluğu
престу́пность среди́ молодёжи — genç suçluluğu
причи́ны престу́пности — suçluluğun nedenleri
стати́стика престу́пности — suç istatistiği
рост престу́пности — suç oranının artması, suç oranındaki artış(lar)
-
19 преходящий
носи́ть истори́чески преходя́щий хара́ктер — tarihsel olarak geçici bir nitelik taşımak
-
20 принимать
несов.; сов. - приня́ть1) врз kabul etmek; almakпринима́ть пода́рки — hediye kabul etmek
принима́ть зака́зы — sipariş kabul etmek
принима́ть посети́телей — ziyaretçi kabul etmek
кто принима́л делега́цию? — heyeti kim kabul etti?
в тече́ние неде́ли столи́ца принима́ла делега́ции из разли́чных стран — bir hafta içinde başkent çeşitli ülke heyetlerini konuk etti
врач принима́ет де́сять челове́к в день — doktor günde on kişi muayene eder
в э́том го́роде нас при́няли о́чень хорошо́ — bu şehirde çok iyi ağırlandık / çok iyi kabul gördük
его́ при́няли в шко́лу — okula kabul edildi
в э́ти учи́лища бу́дет дополни́тельно при́нято де́сять ты́сяч челове́к — bu okullarda on bin yeni kayıt yapılacak
принима́ть на рабо́ту — işe almak
приня́ть предложе́ние — öneriyi kabul etmek
в при́нятой конститу́ции... — kabul olunan anayasada...
принима́ть поздравле́ния — tebrikleri kabul etmek
сто́роны при́няли нижесле́дующее — taraflar aşağıdaki hususları kabul etmişlerdir
приня́ть вы́двинутые усло́вия — ileri sürülen koşulları kabul etmek
приня́ть лати́нский алфави́т — Latin alfabesini kabul etmek
приня́ть христиа́нство — Hıristiyanlığı kabul etmek
принима́ть лека́рства — ilaç almak
принима́ть ва́нну — banyo yapmak / almak
2) teslim almak; devralmakпринима́ть товар(ы) — mal teslim almak
принима́ть дежу́рство — nöbet teslim almak
приня́ть заво́д / руково́дство заво́дом — fabrikanın yönetimini devralmak
3) karşılamak; almakкак он при́нял э́то изве́стие? — bu haberi nasıl karşıladı?
я при́нял ва́ши слова́ за шу́тку — sözünüzü şakaya aldım
принима́ть что-л. на свой счёт — üstüne almak / yormak
4) в сочетании с сущ. almakпринима́ть ме́ры — önlemler almak
принима́ть уча́стие в чём-л. — bir şeye katılmak, iştirak etmek
профессора́, принима́вшие экза́мен — sınavı yapan profesörler
5) (вид, форму и т. п.) almakде́ло при́няло ину́ю окра́ску — işin rengi değişti
собы́тие при́няло междунаро́дный разма́х — olay evrensel boyutlara ulaştı
экономи́ческая борьба́ приняла́ полити́ческий хара́ктер — iktisadi mücadele siyasi nitelik aldı / niteliğe büründü
6) (счесть по ошибке за другого, другое) sanmak; benzetmekон при́нял меня́ за друго́го — beni başkası sandı, beni başkasına benzetti
он при́нял Вас за иностра́нца — Sizi yabancı sandı
его́, ви́димо, при́няли за пья́ного — onu sarhoş sanmışlar
7) безл. usuldendir, adettirу нас так при́нято — bizde usul / adet böyle
••приня́ть ого́нь на себя́ — ateşi kendi üstüne çekmek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
nitelik — is., ği 1) Bir şeyin nasıl olduğunu belirten, onu başka şeylerden ayıran özellik, vasıf, keyfiyet Niteliğini kestiremediği müzmin iştahsızlıktan yorgun düşmüş. A. İlhan 2) Bir şeyin iyi veya kötü olma özelliği, kalite 3) fel. Bireyi, nesne veya… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mahiyet — nitelik; bir şeyin aslı, esası, içyüzü … Hukuk Sözlüğü
güç — 1. sf. 1) Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül Eski yazıyı öğrenmek güç bir işti. 2) zf. Zorlukla Kendini yatağa güç atmış ve sızıp kalmıştı. Y. K. Karaosmanoğlu Birleşik Sözler gücü gücüne güçbeğenir güç bela Atasözü, Deyim ve Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Gramática del turco — Contenido 1 Olmak Eylemi (Los verbos Ser y Estar) 2 Contenidos 2.1 Introducción 2.2 Partes de la oración … Wikipedia Español
alametifarika — is., Ar. ˁalāmet + fāriḳa Ayırıcı nitelik, ayırıcı özellik Gümülcine onun soyadı değil, sadece askerlikteki alametifarikası. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayırmak — i, e 1) Bölmek Elmayı dörde ayırmak. 2) e, den Bir bütünden bir parçayı herhangi bir amaçla bir tarafa koymak, saklamak Çocuklara pastadan biraz ayırdım. 3) Bir yeri bir engelle bölmek 4) den Birbirinden uzaklaştırmak 5) i Nitelik değişikliğini… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayrımlaşma — is. 1) Ayrımlaşmak işi, farklılaşma 2) biy. Hücrelerin veya canlı organizmaların işlevlerine veya yaşayış türlerine ilişkin yapısal nitelik kazanması, farklılaşma Embriyo yaşantısında organlar ayrımlaşma yolu ile ortaya çıkar. 3) jeol. Bir iç… … Çağatay Osmanlı Sözlük
az — sf. 1) Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik Heykel konularının parmakla sayılacak kadar az olduğunu ileri sürüyordu. B. R. Eyuboğlu 2) zf. Alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden eksik olarak Birleşik Sözler az az az buçuk az… … Çağatay Osmanlı Sözlük
azınlık — is., ğı 1) Bir toplulukta herhangi bir nitelik bakımından ayrı ve ötekilerden sayıca az olanlar, ekalliyet, çoğunluk karşıtı 2) top. b. Bir ülkede ayrı soydan veya inançtan olan ve sayıca az bulunan topluluk, ekalliyet Birleşik Sözler azınlık… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağıntı — is. 1) Bir nesneyi başka bir nesne ile uyarlı kılan bağ 2) fel. Görelik 3) mat. İki veya daha çok nitelik arasında matematik işlemleri yardımı ile kurulan bağlılık veya eşitlik Bir dairenin r yarı çapı ile alanı arasında şöyle bir bağıntı vardır … Çağatay Osmanlı Sözlük
başka — sf. 1) Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge Yıllar sonra olaya başka bir açıdan bakabildim. H. Taner 2) Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan Bütün bunlar beni herkesten başka bir insan yapmıyor. H. E. Adıvar 3) e. Ayrıca,… … Çağatay Osmanlı Sözlük