-
61 um
um1. präp (A) çevresinde, etrafında;um den Baum (herum) ağacın etrafında;um die Ecke köşeyi dönünce;(bezüglich) es steht schlecht um ihn onun durumu kötü;schade um sie! ona yazık!;um jemandes Willen (b-nin) aşkına, uğruna, içinum Ostern (herum) Paskalya sıralarında;um 10 % billiger % 10 (oranında) daha ucuz;(ungefähr) es kostet um 50 Euro (herum) fiyatı 50 öro kadar;um so mehr (weniger) ( als -diği için) bir o kadar daha çok (az)2. adj vorbei geçmiş, bitmiş;die Zeit ist um süre doldu3. konj: um zu -mek için -
62 Нет, к сожалению
Ne yazik ki, hayir [не йа'зык ки 'хайир] -
63 көенечкә каршы
ne yazık ki -
64 wat jammer!
ne yazık! -
65 ach
ah, aman;\ach Gott! aman Allah!;\ach, du lieber Himmel! hay Allah!;\ach, so ist das! vay, demek ki öyle!, öyle oldu ha!;\ach nee! yok canım!, yok yahu!;\ach so! demek öyle!, ha!;\ach, wie schade/schön! ah [o aman], ne yazık/güzel!, amma güzel ha!;\ach was! ( fam) haydi (canım) sen de!;\ach wo! ( fam) ne gezer! -
66 bedauerlich
bedauerlich [bə'daʊɐlıç] adj( beklagenswert) acınacak, esefli; ( unerfreulich) üzücü, esef verici;wie \bedauerlich! ne yazık! -
67 bedauerlicherweise
bedauerlicherweise [-'----'--] advmaatteessüf, ne yazık ki, üzülerek; ( leider) maalesef -
68 Jammer
-
69 jammerschade
jammerschade ['--'--] adj\jammerschade sein ( fam) çok yazık olmak -
70 je
je [je:]I adv1) ( jemals)wer hätte das \je gedacht! bu hiç kimsenin aklına gelir miydi!;es ist schlimmer denn \je eskisinden daha beter;seit eh und \je kalubeladan beri, bildik [o bildim] bileli2) ( jeweils) -er, -ar, -şer, -şar;ich gebe euch \je zwei/drei/vier/sechs/neunzig Stück size ikişer/üçer/dörder/altışar/doksanar tane veriyorum, her birinize iki/üç/dört/altı/doksan tane veriyorum;es können \je zwei Personen eintreten her defasında iki kişi girilebilir, ikişer ikişer girilebilir;\je beteiligter Student katılan her öğrenci başına\je Kopf/Person/Stück adam/kişi/tane başına;\je zur Hälfte yarı yarıyaer wird vernünftiger, \je älter er wird yaşlandıkça uslanıyor;\je nachdem, ob er Zeit hat... zamanı [o vakti] olup olmamasına göre...;\je nach Größe boya göre;willst du mitgehen? — \je nachdem ( fam) ( vielleicht) gelecek misin? — belki; ( das hängt noch davon ab) gelecek misin? — duruma bağlı;wir entscheiden uns \je nachdem, ob es uns gefällt hoşumuza gidip gitmemesine göre karar vereceğizIV interj;oh \je! ne yazık!, vah vah! -
71 Leidwesen
Leidwesen ntzu meinem \Leidwesen ne yazık ki -
72 nur
nur [nu:ɐ]I adv yalnız;\nur noch sadece;\nur sehr schade, dass er nicht kommen kann lakin gelememesi çok yazık;alles, \nur das nicht! her şey olur da bu olmaz!;warum fragst du? — \nur so niçin soruyorsun? — öylesine;es regnete \nur so öylesine yağmur yağdı ki;ich habe das \nur so gesagt bunu öylesine söyledimII part;er kam/lief, so schnell er \nur konnte gelebildiği/koşabildiği kadar çabuk geldi/koştu;wo ist sie \nur? nerede kaldı ki?;sieh \nur! bak hele!;lass ihn \nur machen! bırak da yapsın!;was hat sie \nur? ne si var ki?;wenn sie \nur ( endlich) anriefe! ah bir telefon etse! -
73 unglücklicherweise
unglücklicherweise ['----'--] advne yazık ki, maalesef -
74 wie
wie [vi:]I adv1) (interrogativ: auf welche Art) nasıl, ne türlü; ( mit welchen Merkmalen) nasıl; ( in welchem Grad) ne derece; ( in welcher Weise) nasıl;\wie geht das? bu nasıl olur [o yapılır] ?;\wie heißt das? bunun adı nedir?;\wie bitte? efendim?;\wie das? bu da nasıl şey?;\wie kommt es, dass...? nasıl oluyor da...?;\wie geht's? nasılsın?;\wie oft? kaç defa?, ne kadar sık?;\wie viel? ne kadar?;\wie alt bist du? kaç yaşındasın?;\wie groß ist es? boyu ne kadar?;\wie teuer ist das? fiyatı ne?;\wie spät ist es? saat kaç?;\wie gefällt es dir? nasıl, hoşuna gitti mi?;\wie war's im Urlaub? iznin nasıl geçti?;\wie wäre es, wenn er auch kommt? o da gelirse nasıl olur?;\wie klug du auch immer sein magst ne kadar akıllı olursan ol;\wie auch immer her neyse;\wie dem auch sei her nasılsa, nasıl olmuşsadie Art, \wie sie spricht konuşma biçimi3) ( Ausruf)\wie schade! ne yazık!;und \wie! ( fam) hem de nasıl!das macht dir Spaß, \wie? hoşuna gidiyor, değil mi?II konj1) ( Vergleich) kadar, gibi;weiß \wie Schnee kar kadar beyaz;ich bin genauso groß \wie du ben seninle aynı boydayım, ben de senin kadar uzunum;das weißt du genauso gut \wie ich sen de bunu benim kadar iyi biliyorsun;er ist so gut \wie blind o, neredeyse kördür;\wie früher eskisi gibi;\wie immer her zamanki gibi;\wie zum Beispiel örneğin;etw \wie seine Westentasche kennen ( fam) bir şeyi avucunun içi gibi bilmekdas ist besser \wie das andere bu ötekinden (daha) iyidir3) ( sowie)einer \wie der andere biri ötekisi gibi;Frauen \wie Männer kadınlar gibi erkekler de4) ( gleichzeitig)\wie er sich umdreht, sieht er den Dieb losrennen arkasına döndüğünde hırsızın kaçtığını görür5) ( mit Objektsatz)ich sah, \wie er das Fenster öffnete pencereyi nasıl açtığını gördüm -
75 derdâ
farsça دردا ne yazık ki, eyvahlar olsun. -
76 dirîğ etmek esirgemek.
farsça دريغا ne yazık ki, vah vah, eyvahlar olsun. -
77 dirîğâ
farsça دريغا ne yazık ki, vah vah, eyvahlar olsun. -
78 esefâ
arapça اسفا vah vah, eyvahlar olsun, yazık! -
79 hayf
arapça حيف yazık, vah vah. -
80 heyhât
arapça هيهات yazık.
См. также в других словарях:
yazık etmek (veya olmak) — bir şey veya kimseye zarar vermek (verilmek) Kumaşa yazık etti. Çocuğa yazık ettiniz. Masrafa yazık oldu. Adama yazık oldu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yazık — is., ğı 1) Herkesi üzebilecek şey, günah 2) ünl. Acınma, üzüntü anlatan bir söz Yazık! Bu iş böyle mi olacaktı? 3) ünl. Kınama anlatan bir söz Yazık sana! Böyle mi yapacaktın? Birleşik Sözler yazık günah Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
yazık günah — ünl. Büyük üzüntü ve kınama anlatan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
günah olmak — yazık olmak Bu mala bu kadar para vermek günah olur … Çağatay Osmanlı Sözlük
esiz — yazık, esef, III, 51bkz: essiz, ısız, ıssız, isiz … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
MAA-T-TEESSÜF — Yazık ki. Esefle. Teessüfle beraber … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MAAL-ESEF — Yazık ki. Maalesef … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Candan Ercetin — Candan Erçetin Candan Erçetin Naissance 10 février 1963, Kırklareli … Wikipédia en Français
Candan Erçetin — Naissance 10 février 1963, Kırklareli, Turquie Années d activité de … Wikipédia en Français
hebâ — (A.) [ ﺎﺒه ] boş. ♦ hebâ etmek yitirmek, yazık etmek, elden kaçırmak. ♦ hebâ olmak yitmek, yazık olmak, yok olmak. ♦ hebâya gitmek boşa gitmek, yazık olmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
heder — (A.) [ رﺪه ] yazık olma, boşa gitme. ♦ heder etmek yazık etmek, yitirmek, boşa harcamak. ♦ heder olmak yazık olmak, yitmek, kaybolmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü