-
41 crime
n. suç, cinayet; sabıka; yüz karası; aptallık; cinayet romanı————————v. suçlu bulmak, cezalandırmak* * *suç* * *1. noun1) (act(s) punishable by law: Murder is a crime; Crime is on the increase.) suç2) (something wrong though not illegal: What a crime to cut down those trees!) yazık, günah•- criminal2. noun(a person who has been found guilty of a crime.) suç/cinayet işleyen kimse -
42 criminal
adj. suç oluşturan, canice; cinayet; ceza————————n. suçlu, sabıkalı* * *suçlu* * *['kriminl]1) (concerned with crime: criminal law.) suç, suça ait2) (against the law: Theft is a criminal offence.) kanuna aykırı3) (very wrong; wicked: a criminal waste of food.) yazık, günah -
43 dear
adj. sevgili, değerli, aziz, kıymetli; pahalı————————adv. içtenlikle, samimi olarak; pahalıya————————interj. canım; deme; hay allah, yazık————————n. sevilen kimse, tatlı kimse, sevimli kimse, sevilen şey* * *sevgili* * *[diə] 1. adjective1) (high in price: Cabbages are very dear this week.) pahalı2) (very lovable: He is such a dear little boy.) sevgili3) ((with to) much loved: She is very dear to me.) kıymetli, değerli4) (used as a polite way of addressing someone, especially in a letter: Dear Sir.) sayın, muhterem2. noun1) (a person who is lovable or charming: He is such a dear!) sevimli/cana yakın kimse2) (a person who is loved or liked (especially used to address someone): Come in, dear.) sevgili, aziz, canım•- dearly- dear, dear! / oh dear! -
44 regretfully
adverb (with regret: Regretfully, we have had to turn down your offer.) üzüntüyle, ne yazık ki, maalesef -
45 regrettably
-
46 too bad
(unfortunate: It's too bad that he has left.) çok kötü, çok yazık -
47 worse luck!
(most unfortunately!: He's allowing me to go, but he's coming too, worse luck!) Maalesef; Ne yazık ki! -
48 alack
interj. eyvah, vah, yazık -
49 alas
interj. eyvah, tüh, yazık -
50 it's a great pity
interj. çok yazık -
51 what a shame
interj. ayıp, ne ayıp, ne yazık -
52 alack
interj. eyvah, vah, yazık -
53 alas
interj. eyvah, tüh, yazık -
54 it's a great pity
interj. çok yazık -
55 what a shame
interj. ayıp, ne ayıp, ne yazık -
56 تأسف
esef; teessüf; yazık; yazıklanmak; yerinmek -
57 bedauerlicherweise
bedauerlicherweise adv maalesef; ne yazık ki -
58 Gott
Gott m <Gottes; Götter> Allah, Tanrı; Mythologie tanrı, ilah;leider Gottes maalesef; (ne) yazık ki;Gott behüte!, Gott bewahre! Allah korusun/muhafaza!;großer Gott!, lieber Gott! Allahım!; Yarabbim!;um Gottes Willen! Allah aşkına -
59 Jammer
Jammer m <Jammers; o pl> felaket, acı;fam es ist ein Jammer, dass çok yazık ki … -
60 jammerschade
См. также в других словарях:
yazık etmek (veya olmak) — bir şey veya kimseye zarar vermek (verilmek) Kumaşa yazık etti. Çocuğa yazık ettiniz. Masrafa yazık oldu. Adama yazık oldu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yazık — is., ğı 1) Herkesi üzebilecek şey, günah 2) ünl. Acınma, üzüntü anlatan bir söz Yazık! Bu iş böyle mi olacaktı? 3) ünl. Kınama anlatan bir söz Yazık sana! Böyle mi yapacaktın? Birleşik Sözler yazık günah Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
yazık günah — ünl. Büyük üzüntü ve kınama anlatan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
günah olmak — yazık olmak Bu mala bu kadar para vermek günah olur … Çağatay Osmanlı Sözlük
esiz — yazık, esef, III, 51bkz: essiz, ısız, ıssız, isiz … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
MAA-T-TEESSÜF — Yazık ki. Esefle. Teessüfle beraber … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MAAL-ESEF — Yazık ki. Maalesef … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Candan Ercetin — Candan Erçetin Candan Erçetin Naissance 10 février 1963, Kırklareli … Wikipédia en Français
Candan Erçetin — Naissance 10 février 1963, Kırklareli, Turquie Années d activité de … Wikipédia en Français
hebâ — (A.) [ ﺎﺒه ] boş. ♦ hebâ etmek yitirmek, yazık etmek, elden kaçırmak. ♦ hebâ olmak yitmek, yazık olmak, yok olmak. ♦ hebâya gitmek boşa gitmek, yazık olmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
heder — (A.) [ رﺪه ] yazık olma, boşa gitme. ♦ heder etmek yazık etmek, yitirmek, boşa harcamak. ♦ heder olmak yazık olmak, yitmek, kaybolmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü