-
1 kollamak
-
2 kollamak
kollamak <- uyor> v/t warten (auf A, z.B. eine Gelegenheit), abpassen A; jemanden beschützen; die Gegend prüfend überblicken; nach links usw schauen -
3 kollamak
В1) ждать, выжида́тьfırsat kollamak — ждать (выжида́ть) слу́чая
3) наблюда́ть, осма́тривать, следи́ть; изуча́ть (обстановку и т. п.)etrafı kollamak — осмотре́ться, изучи́ть обстано́вку
-
4 kollamak
-i1) ждать, выжида́тьfırsat kollamak — ждать [удо́бного] слу́чая
2) наблюда́ть, следи́ть; высле́живать; высма́тривать3) проявля́ть забо́ту о ком, покрови́тельствовать кому -
5 kollamak
1) gözləmək; fırsat kollamak – fürsət gözləmək; 2) qayğısına qalmaq, qeydinə qalmaqgözləmək, himayə etmək -
6 kollamak
асрау; кайгырту; хәстәрләү -
7 kollamak
v. watch, bide -
8 kollamak
1. Gözləmək2. Qayğısına qalmaq; tərəfini saxlamaq -
9 kollamak
-
10 kollamak
лъыплъэн, уплъэкIун -
11 kollamak
καραδοκώ, επαγρυπνώ, παραφυλάω -
12 kollamak
راقبرصدرقب -
13 kollamak
1. راقب [راقَبَ]Anlamı: göz önünde tutmak, gözlemek2. رصد [رَصَدَ]Anlamı: göz önünde tutmak, gözlemek3. رقب [رَقَبَ]Anlamı: göz önünde tutmak, gözlemek -
14 kollamak
"to watch, to search; to protect, to look after" -
15 kollamak
/ı/ 1. to watch for, look out for, be on the alert for. 2. to protect, look after. 3. to scan, observe carefully. -
16 fırsat kollamak
v. bide one's time, wait for an opportunity, prowl, skulk -
17 uygun zamanı kollamak
v. temporize -
18 fırsatını kollamak
qelizîn -
19 birini kollamak
зэлъыплъэн, зэрэуплъэкIун -
20 etrafı kollamak
ыгъунэ къэухъумэн
- 1
- 2
См. также в других словарях:
kollamak — i 1) Olmasını, ortaya çıkmasını beklemek, gözetmek Kocamı kıskanıyor, aradan atmak için vesileler kolluyormuş. S. M. Alus 2) Göz önünde tutmak, gözlemek Daima biraz kollayan, bir tilki gibi tetikte ve hamarat görünürdü. A. Ş. Hisar 3) Korumak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zaman kollamak — 1) bir işin sırasını beklemek 2) uygun bir fırsat beklemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat kollamak (veya gözlemek) — yapmak istediği iş için uygun bir zaman veya bir durum beklemek Sonra fırsat kollamasını biliyordu ve tekme yapıştıracak, çelme takacak zamanı içgüdülerin şaşmazlığıyla seçiyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
gollamak-kollamak — gözetmek, arka çıkmak … Beypazari ağzindan sözcükler
gözcülük etmek — kollamak, sağı solu kolaçan etmek Geceleri o uyudu ben nöbet tuttum, gündüzleri ben uyudum o gözcülük etti. K. Bilbaşar … Çağatay Osmanlı Sözlük
dayanışmak — nsz, le Bir topluluğu oluşturan kişiler bir şeyi gerçekleştirmek için duygu, düşünce ve çıkar birliği göstermek, birbirini kollamak, mütesanit olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözetmek — i 1) Korumak, bakmak, özen göstermek, himaye etmek Büyük kardeşler küçükleri gözetir. 2) Önem vermek, göz önünde bulundurmak, ayrı tutmak 3) nsz Kollamak, beklemek Fırsat gözetmek. Uygun bir zaman gözetmek. 4) Bir sonuca giderken bütün ayrıntı ve … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözlemek — i 1) Bir şeyin olmasını veya bir kimsenin gelmesini beklemek, intizar etmek 2) Dikkatle bakmak, tarassut etmek Hava değişikliklerini gözlemek havacılık için önemli bir iştir. 3) İncelemek, araştırmak 4) Gizlice bakmak, gözetlemek 5) Korumak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kollama — is. Kollamak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
şavullamak — i 1) Yoklamak veya kollamak ... kocasına düşen, gerçek niyetlerini ve duygularını böyle uzaktan şavullamak! A. İlhan 2) hlk. Şakullemek 3) Göz gezdirmek, araştırmak Yerimi şavulladım, yerleştim … Çağatay Osmanlı Sözlük
zaman — is., Ar. zamān 1) Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım. Ö. Seyfettin 2) Bu sürenin belirli bir parçası, vakit Efendiler,… … Çağatay Osmanlı Sözlük