-
1 nobody's fool
kimsenin kandıramadığı tip, kimsenin enayisi olmayan kişi -
2 nobody's fool
kimsenin kandıramadığı tip, kimsenin enayisi olmayan kişi -
3 нічий
kimseniñ degil -
4 нічийний
kimseniñ degil, saipsiz -
5 كنية
Iكُنْيَة1. adAnlamı: ışitilmiş ve tanınmış nam2. lâkap3. künyeAnlamı: bir kimsenin adı, ülkesi, vb. gibi özelliklerini gösteren kayıt4. sanAnlamı: unvan, ün, şan, şöhret5. unvanAnlamı: bir kimsenin işi, mesleği veya toplumu içindeki durumu ile ilgili olarak kullanılan adIIكِنْيَة1. adAnlamı: ışitilmiş ve tanınmış nam2. künyeAnlamı: bir kimsenin adı, ülkesi, vb. gibi özelliklerini gösteren kayıt3. lâkap4. sanAnlamı: unvan, ün, şan, şöhret -
6 ни
I1) союз- ни... ни2) частица bir tek, tek bir; bir... bile / olsunни ра́зу — bir kez bile / olsun
ни оди́н из нас — hiç birimiz
он не сказа́л ни (еди́ного) сло́ва — bir tek kelime söylemedi
не́ было ни одного́ челове́ка — tek bir kişi yoktu
3) частица усил. в соч.куда́ бы ты ни пое́хал — nereye gidersen git
что́ бы ни говори́ли — kim ne derse desin
IIско́лько бы ты ни иска́л, всё равно́ не найдёшь — aradığın kadar ara bulamazsın gene
(отделяемая часть местоимений никто́, ничто́, никако́й, ниче́й)ни с ке́м — (hiç) kimseyle
ни с ке́м из ни́х — (hiç) birisiyle
он ни в чье́й по́мощи не нужда́ется — kimsenin yardımına muhtaç değildir
ни на что́ не годи́ться — hiç bir işe yaramamak
тако́го ни в како́м музе́е не уви́дишь — böylesini hiç bir müzede göremezsin
я ни у кого́ ничего́ не бра́л — kimsenin bir şeyini almadım
никто́ ни с ке́м не сове́товался — kimse kimseye danışmadı
-
7 ничей
-
8 Ausschau
-
9 Personalien
Personalien [pɛrzo'na:liən]pl künye, kimlik bilgileri pl;jds \Personalien aufnehmen bir kimsenin ismini cismini almak, bir kimsenin adını, kimliğini belirleyip kaydetmek;jds \Personalien feststellen birinin kimliğini belirlemek -
10 تابعية
تَابِعِيَّة1. tabiiyetAnlamı: uyrukluk2. bağımlılıkAnlamı: bağımlı olma durumu3. bağım4. tabiiyetAnlamı: bağlılık, bağımlılık5. uyrukluk6. itaatAnlamı: boyun eğme -
11 تبعية
تَبَعِيَّة1. tabiiyetAnlamı: uyrukluk2. bağımlılıkAnlamı: bağımlı olma durumu3. bağım4. tabiiyetAnlamı: bağlılık, bağımlılık5. uyrukluk -
12 شخصية
شَخْصِيَّة1. kimlik2. kişilikAnlamı: bir kimseye özgü belirgin özelliklerinin, niteliklerinin bütünü, şahsiyet3. şahsiyetAnlamı: kişilik4. karakterAnlamı: bir kimsenin veya bir insan grubunun tutumu; duygulanma ve davranış biçimi5. benlikAnlamı: bir kimsenin öz varlığı -
13 عمل
Iعَمَل1. işlevAnlamı: yetki, görev, fonksiyon2. eylemAnlamı: iş, fiil, aksiyon3. görev4. yapıt5. yapmaAnlamı: yapmak işi6. amelAnlamı: yapılan ış, fiil, edimIIعَمِلَ1. eylemekAnlamı: etmek, yapmak2. etmekAnlamı: bir işi yapmak3. görmekAnlamı: yapmak, etmek -
14 عين
Iعَيْن1. içmeler2. mösyö3. özAnlamı: bir kimsenin benliği4. adam5. ajanAnlamı: bir devlet veya kuruluşun gizli amaçları için çalışan kimse, casus, temsilci6. kaymak7. cevherAnlamı: bir şeyin özü8. centilmenAnlamı: iyi arkadaşlık eden, görgülü, kibar9. efendiAnlamı: özel adlardan sonra kullanılan bir unvan, (bey) gibi10. casus11. bey12. iç yüzAnlamı: herkesçe bilinmeyen, künh13. membaAnlamı: kaynak, pınar14. evinAnlamı: bir şeyin içindeki öz, lüp15. kolcu16. kodamanAnlamı: ileri gelenlerinden olan (kimse)17. emirAnlamı: kumandan, önder18. gözAnlamı: görme organı19. mahiyetAnlamı: nitelik, vasıf20. değnekçiIIعِينantilopعَيَّنَ1. atamakAnlamı: birini bir göreve getirmek, tayin etmek2. belirlemekAnlamı: belirli duruma getirmek, tayin etmek -
15 مقام
Iمَقَام1. makam2. tabakaAnlamı: makam, derece3. evAnlamı: bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut4. mevziAnlamı: yer, mahal5. mahalAnlamı: yer, yöre, mevzi6. makamAnlamı: mevki, yer7. pozisyonAnlamı: durum, konum8. orunAnlamı: makam, mansıp9. prestijAnlamı: saygınlık, itibar10. eğlekAnlamı: yolcuların geceyi geçirdikleri yer, konak11. hisarIIمُقَام1. evAnlamı: bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut2. makamAnlamı: mevki, yer3. mevziAnlamı: yer, mahal4. mahalAnlamı: yer, yöre, mevzi5. eğlekAnlamı: yolcuların geceyi geçirdikleri yer, konak -
16 милость
merhamet* * *жlütuf (- tfu); ihsan; atıfet; inayet; merhamet ( сострадание)оказа́ть ми́лость кому-л. — lütufta bulunmak
осы́пать ми́лостями кого-л. — ihsanlara garketmek
мне ничье́й ми́лости не на́до — kimseden atıfet istemiyorum; kimsenin ihsanına muhtaç değilim
-
17 позволять
1) müsaade etmek, izin vermek; cevaz vermekпозво́ль пройти́ — müsaade et de geçeyim
никому́ не позво́лено оскорбля́ть челове́ка — insana hakaret etmeye kimsenin yetkisi yoktur
2) ( давать возможность) olanaklı / mümkün kılmak;...mak olanağını / imkanını vermek, fırsat vermek; elvermek; müsaade etmekэ́то позво́лило увели́чить произво́дство — bu, üretimin artırılmasını olanaklı kıldı
э́то позволя́ет нам лу́чше поня́ть происходя́щее — bu, olup bitenleri daha iyi anlamamız için bize fırsat veriyor
э́то позволя́ет мне сказа́ть, что... — bu,... söylememi mümkün kılıyor
е́сли вре́мя позво́лит — zaman elverirse
отодви́нь телефо́н, наско́лько позволя́ет шнур — telinin müsaade ettiği kadar telefonu yana çek
боле́знь ребёнка не позво́лила ей уе́хать — çocuğunun hastalanması gitmesini engelledi
когда́ позво́лят усло́вия — ileride koşullar elverdiğinde
со́весть не позволя́ла ему́ лгать — yalan söylemeyi namusuna yediremiyordu
-
18 попрекать
несов.; сов. - попрекну́тьbaşa / başına kakmak, yüzüne vurmakон никого́ э́тим не попрека́л — bunu kimsenin başına kakmazdı
-
19 секрет
I м1) в соч. sır (- rrı)секре́т успе́ха — başarının sırrı
э́то ни для кого́ не секре́т — bu kimsenin meçhulü değildir
держа́ть что-л. в секре́те — gizli tutmak
не де́лать секре́та из чего-л. — bir şeyi gizlememek
у меня́ от него́ нет никаки́х секре́тов — ondan saklayacağım hiç bir şey yok
скажу́ вам по секре́ту,... — size gizli söyleyeyim,...
мне на́до ко́е о чём поговори́ть с ним по секре́ту — onunla gizli konuşacaklarım var
2) воен. sabit keşif koluII м, физиол. -
20 тайна
sır,gizlilik* * *ж, врзвое́нная та́йна — askeri sır
та́йна успе́ха — başarının sırrı
та́йны приро́ды — doğanın sırları
та́йна перепи́ски — haberleşmenin gizliliği
в та́йне от кого-л. — birinden gizli (olarak)
храни́ть что-л. в та́йне — gizli tutmak
дове́рить кому-л. свою́ та́йну — birine sırrını açmak
раскры́ть та́йну чего-л. — bir şeyin sırrını keşfetmek / bulmak
••э́то покры́то та́йной — orası esrar perdesiyle örtülüdür
э́то ни для кого́ не та́йна — bu, kimsenin meçhulü değildir
См. также в других словарях:
kimsenin ahı kimsede kalmaz — zulüm görenin ahı, zulmedene hayretmez anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kimse kimsenin çukurunu doldurmaz — kimse kimsenin yerine ölemez anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
yağmur olsa kimsenin tarlasına düşmez (veya yağmaz) — elinden geldiği hâlde kimseye iyilik etmeyenler için kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
dikine gitmek — kimsenin sözünü dinlemeyerek kendi bildiğini yapmak Öyle fazla dikine gitmek iyi değildir hayatta. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
kim kime dum duma — kimsenin kimseyle ilgilenmediği, kimseye önem verilmediği, çok karışık bir durumu anlatan bir söz Gece yarısı kim kime dum duma, köşk de eski yapı zaten, baca gibi alev bir anda dört yanı sarıvermiş. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
iğne deliğine girmek — kimsenin bulamayacağı bir biçimde gizlenmek, saklanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
köşeye sinmek — kimsenin görmeyeceği bir yere saklanmak, gizlenmek, sesi çıkmaz olmak En militan muhaliflere kadar hepsi bir köşeye sinmedi mi? Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
karda yürüyüp (veya gezip) izini belli etmemek — kimsenin sezemeyeceği biçimde gizli iş çevirmek Karda yürüyüp izini belli etmemek, cümlesiyle tarif edilen bu sinsilik, hedefine asla varamayan adi bir hiledir. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaşla göz arasında — kimsenin sezmesine imkân vermeyecek kadar kısa bir zaman içinde, çok çabuk Kaşla göz arasında eline bir mikrofon verdiklerinden adamın sesi herkesi bastırır oldu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuş uçmaz, kervan geçmez — kimsenin uğramadığı ıssız ve sapa Ege kıyısının kuş uçmaz, kervan geçmez bir nahiyesinde muallimdim. Halikarnas Balıkçısı … Çağatay Osmanlı Sözlük
içinden konuşmak — kimsenin duymayacağı kadar yavaş sesle konuşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük