-
1 бүлендек
salgı -
2 Sekret
salgı -
3 إفراز
salgı; tasfiye -
4 هرمون
هُرْمُون1. iç salgıAnlamı: kana karan salgı2. hormonAnlamı: iç salgı bezlerinden kana geçen adrenalin, insülin vs. gibi -
5 juice
n. meyve suyu, özsu, su, salgı, elektrik, benzin, içki* * *meyva suyu* * *[‹u:s]1) (the liquid part of fruits or vegetables: She squeezed the juice out of the orange; tomato juice.) meyve/sebze suyu2) ((often in plural) the fluid contained in meat: Roasting meat in tin foil helps to preserve the juices.) (et) suyu3) ((in plural) fluid contained in the organs of the body, eg to help digestion: digestive/gastric juices.) salgı, özsu•- juicy- juiciness -
6 secretion
n. salgı, salgılama, sır tutma, saklama, gizleme* * *1. gizleme 2. sekresyon* * *[-ʃən]1) (the process of secreting a fluid.) salgılama2) (a substance produced by this process: Saliva and urine are secretions.) salgı -
7 secretory
adj. salgı, salgılayıcı————————n. salgı bezesi* * *sekretuar -
8 Schleim
Schleim <-(e) s, -e> [ʃlaım] m1) ( Sekret) salgı; (Nasen\Schleim) sümük; ( aus dem Mund) balgam; ( einer Pflanze) salgı; ( einer Schnecke) sümük -
9 выделение
ayırma,ayrılma; boşaltım,salgılama; akıntı* * *с1) ayırma; ayrılmaвыделе́ние дополни́тельных ассигнова́ний — ek ödenek ayrılması
2) ( средств) ayırma; tahsis (etme)3) физиол. boşaltım; salgılama4) (выделе́ния) мн., физиол. ifrazat; salgıвыделе́ния из но́са — burun ifrazatı
-
10 секрет
I м1) в соч. sır (- rrı)секре́т успе́ха — başarının sırrı
э́то ни для кого́ не секре́т — bu kimsenin meçhulü değildir
держа́ть что-л. в секре́те — gizli tutmak
не де́лать секре́та из чего-л. — bir şeyi gizlememek
у меня́ от него́ нет никаки́х секре́тов — ondan saklayacağım hiç bir şey yok
скажу́ вам по секре́ту,... — size gizli söyleyeyim,...
мне на́до ко́е о чём поговори́ть с ним по секре́ту — onunla gizli konuşacaklarım var
2) воен. sabit keşif koluII м, физиол. -
11 секреция
-
12 discharge
n. deşarj, boşaltma, boşalma, salgı, akma; salıverme, salgılama, irin; iltihap; ateşleme; işten çıkarma, kovulma, tahliye; terhis; taburcu olma; hak iadesi; ödeme; ağartıcı madde————————v. ateşlemek, ateş etmek; deşarj etmek, boşaltmak, boşalmak; görevden almak, işten atmak, tahliye etmek, işten kovmak, atmak, işten çıkarmak, terhis etmek; taburcu etmek; serbest bırakmak; muaf tutmak; ödemek, yerine getirmek; akmak; iltihap çıkmak* * *1. akıntı 2. boşalt (v.) 3. boşalma (n.) 4. yük boşalt (v.) 5. yük boşaltma (n.)* * *1. verb1) (to allow to leave; to dismiss: The soldier was discharged from the army; She was discharged from hospital.) ihraç / taburcu / tahliye etmek2) (to fire (a gun): He discharged his gun at the policeman.) ateşlemek, ateş etmek3) (to perform (a task etc): He discharges his duties well.) yapmak, ifa etmek4) (to pay (a debt).) borçtan kurtulmak5) (to (cause to) let or send out: The chimney was discharging clouds of smoke; The drain discharged into the street.) göndermek, çıkar(t)mak2. noun1) ((an) act of discharging: He was given his discharge from the army; the discharge of one's duties.) terhis2) (pus etc coming from eg a wound.) cerehat, akıntı -
13 excretion
-
14 humour
n. mizah, güldürü, espri, espri anlayışı, şaka, mizaç, huy, ruh hali, keyif, neşe, salgı————————v. memnun etmek, hoşuna gitmek, suyuna gitmek, ayak uydurmak, alttan almak* * *1. mizah 2. eğlendir (v.) 3. mizah (n.)* * *['hju:mə] 1. noun1) (the ability to amuse people; quickness to spot a joke: He has a great sense of humour.) mizah yeteneği2) (the quality of being amusing: the humour of the situation.) gülünçlük2. verb(to please (someone) by agreeing with him or doing as he wishes: There is no point in telling him he is wrong - just humour him instead.) suyuna gitmek, nazını çekmek- humorist- humorous
- humorously
- humorousness
- - humoured -
15 liquor
n. içki, sert içki, salgı, çözelti————————v. içki içmek* * *likör* * *['likə](strong alcoholic drink.) alkollü içki -
16 backlash
n. ters tepki; beklenmedik sonuç (kötü); laçka, boşluk [müh.], salgı [müh.]* * *1. boşluk 2. geri tep (v.) 3. karşı çıkma (n.) -
17 endocrine
adj. endokrin, iç salgı ile ilgili* * *endokrin -
18 endocrinology
n. endokrinoloji, iç salgı bezleri bilim dalı* * *endokrinoloji -
19 humor
n. mizah, güldürü, espri, espri anlayışı, şaka, mizaç, huy, ruh hali, keyif, neşe, salgı————————v. memnun etmek, hoşuna gitmek, suyuna gitmek, ayak uydurmak, alttan almak* * *1. eğlendir (v.) 2. mizah (n.) -
20 هرمون
hormon; iç salgı
См. также в других словарях:
salgı — is., biy. 1) Hücrelerin, vücuttaki bezlerin kandan ayırıp oluşturdukları ve yeniden kana, başka organa veya dışarıya saldıkları sıvı madde, ifraz Tükürük bir salgıdır. 2) gök b. Güneşten dışarı doğru madde fırlaması Birleşik Sözler iç salgı … Çağatay Osmanlı Sözlük
salgı — vergi, evin altına uzatılan uzun ağaç … Beypazari ağzindan sözcükler
iç salgı — is., anat. Vücuttaki salgı bezlerinin doğrudan doğruya kana karışacak yolda çıkardıkları salgı, endokrin Birleşik Sözler iç salgı bezi iç salgı bilimi … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç salgı bilimi — is., anat., biy. İç salgı bezlerinin gelişmelerini, işlevlerini, hastalıklarını inceleyen biyoloji ve tıp dalı, endokrinoloji … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç salgı bezi — is., anat. Salgısı bir boşaltım kanalı yerine doğrudan doğruya kana karışan bez … Çağatay Osmanlı Sözlük
bez — 1. is., biy., Ar. beyz İçinden geçen kandan veya öz sudan bazı maddeler ayırarak salgı oluşturan organ Tükürük bezleri. Pankreas bezi. Birleşik Sözler bez tüyler böbrek üstü bezi dil altı bezleri er bezi iç salgı bezi … Çağatay Osmanlı Sözlük
tepke — is., biy. 1) Dıştan gelen bir uyarım sonucu doğan hareket, salgı gibi iç tepkilere yol açan irade dışı sinir etkinliği, yansı, refleks 2) ruh b. Dıştan gelen bir uyarım sonucunda doğan ve hareket, salgı vb. tepkilere yol açan samimiyetsiz sinir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Castineta — 42° 25′ 24″ N 9° 17′ 59″ E / 42.4233333333, 9.29972222222 … Wikipédia en Français
Sailly-sur-la-Lys — 50° 39′ 30″ N 2° 46′ 15″ E / 50.6583333333, 2.77083333333 … Wikipédia en Français
Sailly-sur-la-lys — Détail Administration Pays France Région Nord Pas de Calais … Wikipédia en Français
ayak teri — is., tıp 1) Ayak parmakları arasından çıkan pis kokulu salgı 2) Hizmet için bir yere gönderilen kimseye verilen ücret, ayak kirası Hastayı iyi bulmak, aşağıda bekleyen hekimi, ayak teri verip savmak, çılgın bir arzu hâlinde birdenbire içine… … Çağatay Osmanlı Sözlük