-
81 автоматически
otomatikman,kendiliğinden* * *otomatikman, kendiliğindenдо́гово́р автомати́чески вступи́л в силу — antlaşma kendiliğinden yürürlüğe girdi
-
82 сам
само́, са́ми1) kendi; kendi kendine, kendi başına, kendiliğindenон сам упа́л — kendi düştü
я сам пое́ду — kendim gideceğim
хо́чешь, сам попро́буй / испро́буй — istersen sen dene
ты сам во всём винова́т — kabahat hep sende
больно́й сам попроси́л есть — hasta kendiliğinden yemek istedi
ребёнок до́лжен одева́ться сам — çocuğun kendi kendine giyinmesi gerek
он сам научи́лся игра́ть на скри́пке — kemanı kendi kendine öğrendi
он сам не зна́ет, что де́лает / твори́т — yaptığını bilmiyor
сам того́ не замеча́я — kendi dahi farkında olmadan
дверь сама́ откры́лась — kapı kendiliğinden açıldı
населе́ние самой Москвы́ — asıl Moskova'nın nüfusu
вы из самого́ Ки́ева? — Kiev'in içinden misiniz?
э́то опрове́ргнуто само́й жи́знью — bu bizzat hayat tarafından yalanlandı
угрожа́ть самому́ существова́нию челове́чества — insanlığın bizzat varlığını tehdit etmek
переда́шь письмо́ самому́ дире́ктору — mektubu müdürün kendisine vereceksin
2) ta kendisi; timsaliэ́то - сама́ и́стина — bu, gerçeğin ta kendisi
он - сама́ ве́жливость — nezaketin timsalidir
••сам по себе — ( самостоятельно) kendi başına / kendine; ( как таковой) başlı başına
быть сами́м собо́й — kendi kendisi olmak
э́то уж само́ собо́й — orası şüphesiz
-
83 spontaneity
n. kendiliğinden olma, içinden gelme, içten gelme, doğallık* * *kendiliğinden olma* * *[spontə'neiəti, spontə'ni:əti]noun kendiliğinden olma -
84 добровольно
gönüllü olarak; kendiliğinden* * *gönüllü (olarak); gönül rızasıyla; kendiliğindenон доброво́льно взял на себя́ э́ту зада́чу — bu görevi gönüllü aldı / üstledi
не отда́шь доброво́льно,... — gönül rızasına vermezsen,...
доброво́льно идти́ на же́ртвы — kendiliklerinden fedakarlıklara katlanmak
-
85 of one's own accord
kendi isteğiyle, kendiliğinden* * *(of one's own free will: He did it of his own accord, without being forced to.) kendi isteğiyle, kendiliğinden -
86 spontaneous
adj. içten gelen, kendiliğinden olan, doğal, düşünmeden yapılan, çabuk büyüyen [bot.], otomatik olarak olan* * *1. hazırlıksız 2. kendiliğinden 3. spontan* * *[spən'teiniəs]1) (said, done etc of one's own free will without pressure from others: His offer was quite spontaneous.) spontane, isteyerek2) (natural; not forced: spontaneous behaviour.) doğal•- spontaneousness
- spontaneity -
87 spontaneously
-
88 spontaneousness
-
89 abiogenesis
n. abiyogenez, kendiliğinden doğma (biyoloji)* * *kendiliğinden doğma -
90 motile
adj. kendiliğinden hareket eden, hareket edebilen* * *1. hareketli 2. kendiliğinden hareket edebilen -
91 wild
wild adj vahşî, yabanî fig (heftig) şiddetli, zorlu;fam ganz wild sein auf A -e bitmek;wild lebend yaban subst, yabanî;wild wachsen kendiliğinden ( oder yabanî olarak) yetişmek;wild wachsend yabanî, kendiliğinden biten -
92 eigenmächtig
-
93 selbst
selbst [zɛlpst]ich/sie/wir \selbst kendim/kendisi/kendimiz;Fritz hat es \selbst gesagt bunu Fritz kendisi söyledi;das versteht sich von \selbst bu kendiliğinden anlaşılıyor;sie denkt nur an sich \selbst o yalnız nefsini [o kendisini] düşünür;er kam ganz von \selbst kendiliğinden geldi;eine Sache um ihrer \selbst willen tun bir işi amaç olmadan, sırf kendisi için yapmak;er ist die Güte \selbst o, iyiliğin ta kendisidir\selbst wenn er geht gitse bile -
94 unaufgefordert
II adv gönüllü olarak, kendiliğinden, istenmeden, söylemeye gerek kalmadan -
95 spontane
-
96 подразумеваться
(под чем-л.)...dan / denince... kastedilmek, anlaşılmakэ́то само́ собо́й подразумева́лось — bu kendiliğinden anlaşılıyordu
-
97 разрешаться
несов.; сов. - разреши́ться1) çözülmek; çözümlenmekэ́то противоре́чие само́ собо́й не разреши́тся — bu çelişki kendiliğinden çözümlenemez / çözülemez
2) sonuçlanmakнаконе́ц э́то де́ло разреши́лось — bu iş nihayet sonuçlandı
3) ( родить) kurtulmak; doğurmak4) тк. несов., безл. ( быть позволенным) caiz olmakэ́то разреша́ется? — buna izin / cevaz var mı?
здесь кури́ть разреша́ется — burada sigara içilir / içmeye izin var
здесь купа́ться не разреша́ется — burada suya girilmez
-
98 самовозгорание
-
99 самовозрастание
-
100 самовоспламенение
См. также в других словарях:
kendiliğinden — zf. 1) Başka şeylerin etkisi olmaksızın, kendi kendine, bizatihi ... birkaç dakika masa başında beklese kendiliğinden bir şeyler yazmaya başlarmış. A. H. Tanpınar 2) sf., bit. b. İnsan eliyle ekilmeden yetişen, hudayinabit 3) sf., fiz. İradesiz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendiliğinden üreme — is., fizy. Her türlü bilimsel üreme olayının dışında, yoktan var olmayı anlatan bilim dışı kuram … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelene git denilmez — kendiliğinden gelen bir konuk geri çevrilmez anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
gönlünden kopmak — kendiliğinden vermek ... herkesin gönlünden kopanla geçinirmiş. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ESASEN — Kendiliğinden, aslından, temelinden … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
FAYİH — Kendiliğinden dağılan güzel koku … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TAV'Î — Kendiliğinden. İçinden … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ihkak-ı hak — kendiliğinden hak alma … Hukuk Sözlüğü
Deep state — The Deep state (Turkish: derin devlet) is alleged to be a group of influential anti democratic coalitions within the Turkish political system, composed of high level elements within the intelligence services (domestic and foreign), Turkish… … Wikipedia
akdiken — is., bit. b. Hünnapgillerden, kırlarda kendiliğinden yetişen, hekimlikte ve boyacılıkta kullanılan, sert odunlu bir ağaç, gövem eriği, geyik dikeni, alıç (Crataegus monogyna) Birleşik Sözler yabani akdiken … Çağatay Osmanlı Sözlük
alaza — is., hlk. Dökülen tohumlarla ertesi yıl kendiliğinden çıkan tahıl, soğan vb … Çağatay Osmanlı Sözlük