-
101 Bosheit
Bosheit f <Bosheit; o pl> kötülük, fenalık; yaramazlık, muziplik -
102 Dienst
Dienst m <Dienstes; Dienste> hizmet; servis; görev; iş;Dienst haben görevli olmak;der Dienst habende Arzt nöbetçi hekim;im Dienst görevde;Dienst tuend görevli; nöbetçi;außer Dienst görev/hizmet dışı(nda); emekli;den Dienst antreten göreve başlamak;jemandem einen guten (schlechten) Dienst erweisen b-ne iyilik (kötülük) etmiş olmak;jemandem gute Dienste leisten b-nin çok işine yaramak;den Dienst quittieren istifa etmek;öffentlicher Dienst kamu hizmeti/görevi -
103 Frevel
Frevel [-f-] m <-s; -> kötülük; günah -
104 lauter
lauter adv sadece, safî, sırf;aus lauter Bosheit sırf kötülük olsun diye;das sind lauter Lügen bunlar yalandan başka bir şey değil -
105 Schaden
Schaden m <Schadens; Schäden> (an D -e) zarar; besonders TECH arıza, bozukluk; (Nachteil) dezavantaj; ÖKON hasar;Schaden nehmen hasar görmek;jemandem Schaden zufügen b-ne zarar vermek, b-ne kötülük etmek -
106 Übel
Übel n <Übels; Übel> kötülük;das kleinere Übel ehveni şer -
107 Unheil
Unheil n <Unheils; o pl>: Unheil anrichten kötülük yapmak, fesat çıkarmak;Unheil bringend adj uğursuz -
108 zuleide
zuleide adv: jemandem etwas zuleide tun b-ne kötülük etmek, zarar vermek -
109 zło
kötü; kötülük -
110 ავგულობა
i.kötülük, hınzırlık, hainlik, kötü kalplilik -
111 ბოროტება
i.kalleşlik, kötülük, fenalık, fesatlık -
112 სიავე
i.zarar-ziyan, fenalık, kötülük -
113 სიბოროტე
i.kötülük, günahkarlık, hiyanet, kin -
114 ღვარძლი
i.kötülük, şirretlik, kin, kötü niyet -
115 ღვარძლიანობა
i.kötülük, şirretlik, hainlik, kincilik, kötü niyetlilik -
116 antun
an|tunjdm etw Gutes/Böses \antun birine bir iyilik/kötülük yapmak [o etmek];tu mir das nicht an! ( fam) yapma bunu bana!;tun Sie sich keinen Zwang an! çekinmeyin!;diese Gegend hat es ihm angetan burası onun hoşuna gitti -
117 Boshaftigkeit
kötülük -
118 denken
denken <denkt, dachte, gedacht> ['dɛŋkən]I vi1) ( überlegen) düşünmek (an -) (über/von -);laut \denken ( fam) içinden konuşmak;das gibt mir zu \denken bu beni düşündürüyor;solange ich \denken kann bildim bileli;ich denke nicht daran, das zu tun! bunu yapmayı düşünmüyorum!;ich darf gar nicht daran \denken onu hiç düşünmek [o aklıma getirmek] istemiyorum;wie denkst du darüber? sen buna [o bu işe] ne diyorsun?2) ( sich erinnern) düşünmek (an -), aklından geçirmek (an -);denk daran! hatırında tut!, unutma onu!, aklından çıkarma!;wenn ich so an früher denke eski günleri aklımdan geçirdiğim zaman3) ( annehmen)wer hätte das gedacht kim düşünürdü bunu, kimin aklına gelirdi bu;ich denke schon olabilir;denkste! ( fam) sen öyle zannet!4) ( wollen) istemek;ganz wie Sie \denken nasıl isterseniz!;wo \denken Sie hin! bir düşünsenize!was denkst du gerade? şu anda ne düşünüyorsun?;das hätte ich nicht von ihm gedacht! bunu ondan beklemezdim!, onun bunu yapacağını aklımdan geçirmezdim!;wie hast du dir das gedacht? bunu nasıl düşünüyorsun?;das kann ich mir \denken bunu düşünebiliyorum, bunu gözümün önüne getirebiliyorum;ich habe mir nichts Böses dabei gedacht onu yaparken hiçbir kötülük düşünmedim;für jdn/etw gedacht sein bir kimse/şey için düşünülmüş olmak -
119 Dienst
Dienst <-(e) s, -e> [di:nst] möffentlicher \Dienst kamu hizmeti;außer \Dienst emekli;zum \Dienst gehen işe gitmek;\Dienst haben nöbetçi olmak, nöbet beklemek [o tutmak];den \Dienst quittieren görevinden istifa etmek;in jds \Diensten stehen birinin hizmetinde bulunmak;jdm einen schlechten \Dienst erweisen birine kötülük etmek;sich in den \Dienst einer Sache stellen kendini bir işe adamak;seine Beine versagten ihm den \Dienst bacakları tutmadı [o tutmaz oldu] -
120 erfahren
1) ( Nachricht) öğrenmek, haber almak;wir haben \erfahren, dass Sie gestern Abend/Morgen gekommen sind dün akşam/sabah geldiğinizi öğrendik [o haber aldık]2) ( geh) ( erleben) görüp geçirmek, yaşamak, başına gelmek; ( durchleben) geçirmek; ( Leid) görmek;Böses/Gutes \erfahren kötülük/iyilik görmek
См. также в других словарях:
kötülük — is., ğü 1) Kötü olma durumu, kemlik, şer Havaların kötülüğü yüzünden... 2) Zarar verecek davranış veya söz Hiç çare yok, bu tüller yırtılacak ve bütün korkunçluğuyla kötülük ateşi çıkarılacaktır ortaya. Ç. Altan Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
kötülük etmek (veya yapmak) — kötü davranmak, zarar vermek Kötülük edeni öldürür veya ayetlerin emrettiği cezalardan birini verir. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
garez — kötülük … Beypazari ağzindan sözcükler
etme bulma dünyası — kötülük eden kötülük bulur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar — kötülük, kötülük yapılarak düzeltilmez ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
fenalık etmek — kötülük etmek, kötülükte bulunmak Bilmeyerek sütnineciğime ve kendime büyük bir fenalık etmiştim. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ısıracak it (veya köpek) dişini (veya dişlerini) göstermez — kötülük edecek kimse önceden haber vermez, belli etmez anlamında kullanılan bir söz Isıracak köpek dişlerini göstermezmiş zaten, ne zaman iyisini gördük? E. Işınsu … Çağatay Osmanlı Sözlük
tencere dibin kara, seninki benden kara — kötülük, kusur yönünden sen benden daha betersin anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ah alan onmaz — kötülük ettiği için beddua alan iflah olmaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
zarar gelmek — kötülük gelmek Bizden hiç kimseye zarar gelmez. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
tırnak takmak — kötülük yapmak için bahane aramak İş karıştırmak için de ilkin belediyeye tırnak takarlar. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük