-
41 malice
n. kötülük, haset, fesat, garez, kötü niyet* * *kötülük* * *['mælis](the wish to harm other people etc: There was no malice intended in what she said.) kötülük- maliciously -
42 Leid
jemandem sein Leid klagen b-ne dert yanmak; (Unrecht) kötülük;jemandem ein Leid zufügen b-ne bir kötülük yapmak;ihr ist kein Leid geschehen ona bir kötülük yapılmadı;iron das wird dir noch Leid tun! pişman olacaksın!;fam tut mir Leid! pardon! -
43 платёж
-
44 худо
fena,kötü* * *I с, разг.kötülük, fenalıkIIон никому́ ху́да не сде́лал — kimseye kötülük / fenalık etmedi
1) нареч. kötü, fenaо нём ху́до говоря́т — onun için kötü söylüyorlar
дела́ иду́т ху́до — işler fena gidiyor
2) безл., → сказ. fena(dır)здесь совсе́м не ху́до — burası hiç de fena değil
ему́ вдруг ста́ло ху́до — adam fenalaştı
ху́до ему́ там пришло́сь — orada çok çekti
не то тебе́ ху́до бу́дет! (угроза) — yoksa görürsün gününü!
••ху́д-бе́дно — прост. en az
-
45 худой
zayıf ; kötü,fena; delik* * *I( худощавый) zayıf; arıkII разг.1) ( плохой) kötü, fenaхуда́я сла́ва — kötü şöhret
о нём идёт худа́я сла́ва — adı çıkmıştır
худы́е ве́сти не лежа́т на ме́сте — погов. fena / kara haber tez duyulur
2) ( дырявый) (altı) delikхудо́е ведро́ — delik kova
худо́й сапо́г — altı delik çizme
3) (худо́е) → сущ., с kötülük, fenalıkон никому́ худо́го не сде́лал — kimseye kötülük / fenalık etmedi
-
46 badness
-
47 harm
n. zarar, hasar, kötülük, felâket————————v. zarar vermek, incitmek, kötülük etmek* * *1. zarar ver (v.) 2. zarar (n.)* * *1. noun(damage; injury; distress: I'll make sure you come to no harm; He meant no harm; It'll do you no harm to go.) zarar, ziyan, hasar2. verb(to cause (a person) harm: There's no need to be frightened - he won't harm you.) zarar vermek, hasara uğratmak- harmful- harmless
- harmlessly
- harmlessness
- out of harm's way -
48 iniquity
n. haksızlık, kötülük, günah* * *günah* * *[i'nikwiti]plural - iniquities; noun((an act of) wickedness.) kötülük -
49 mischief
n. yaramazlık, haylazlık, şeytanlık, zarar, hasar, fesat* * *kötülük* * *['mis if]1) (action or behaviour (especially of children) that causes small troubles or annoyance to others: That boy is always up to some mischief.) yaramazlık, şeytanlık2) (evil, damage or harm.) kötülük; hasar, ziyan•- mischievous
- mischievously -
50 viciousness
-
51 wickedness
-
52 malfeasance
n. kötülük, suistimal, kötüye kullanma* * *kötülük -
53 malignity
n. kötülük, habislik, kin, derin nefret* * *kökleşmiş kötülük -
54 malfeasant
adj. kötülük eden————————n. kötülük eden kimse -
55 malfeasant
adj. kötülük eden————————n. kötülük eden kimse -
56 Bosheit
( das Bösesein) kötü olma; ( Schlechtigkeit) kötülük, fenalık, kemlik, şer; ( üble Gesinnung) kötülükçülük;etw aus lauter \Bosheit tun bir şeyi sırf kötülük [o fenalık] etmek için yapmak -
57 بشاعة
1. biçimsizlikAnlamı: çirkinlik, yakışıksızlık2. fenalıkAnlamı: fena olma durumu, kötülük3. kötülükAnlamı: kötü olma durumu4. çirkinlikAnlamı: çirkin olma durumu -
58 دمامة
دَمَامَة1. biçimsizlikAnlamı: çirkinlik, yakışıksızlık2. fenalıkAnlamı: fena olma durumu, kötülük3. kötülükAnlamı: kötü olma durumu4. çirkinlikAnlamı: çirkin olma durumu -
59 سوء
-
60 شناعة
شَنَاعَة1. biçimsizlikAnlamı: çirkinlik, yakışıksızlık2. fenalıkAnlamı: fena olma durumu, kötülük3. kötülükAnlamı: kötü olma durumu4. çirkinlikAnlamı: çirkin olma durumu
См. также в других словарях:
kötülük — is., ğü 1) Kötü olma durumu, kemlik, şer Havaların kötülüğü yüzünden... 2) Zarar verecek davranış veya söz Hiç çare yok, bu tüller yırtılacak ve bütün korkunçluğuyla kötülük ateşi çıkarılacaktır ortaya. Ç. Altan Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
kötülük etmek (veya yapmak) — kötü davranmak, zarar vermek Kötülük edeni öldürür veya ayetlerin emrettiği cezalardan birini verir. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
garez — kötülük … Beypazari ağzindan sözcükler
etme bulma dünyası — kötülük eden kötülük bulur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar — kötülük, kötülük yapılarak düzeltilmez ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
fenalık etmek — kötülük etmek, kötülükte bulunmak Bilmeyerek sütnineciğime ve kendime büyük bir fenalık etmiştim. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ısıracak it (veya köpek) dişini (veya dişlerini) göstermez — kötülük edecek kimse önceden haber vermez, belli etmez anlamında kullanılan bir söz Isıracak köpek dişlerini göstermezmiş zaten, ne zaman iyisini gördük? E. Işınsu … Çağatay Osmanlı Sözlük
tencere dibin kara, seninki benden kara — kötülük, kusur yönünden sen benden daha betersin anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ah alan onmaz — kötülük ettiği için beddua alan iflah olmaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
zarar gelmek — kötülük gelmek Bizden hiç kimseye zarar gelmez. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
tırnak takmak — kötülük yapmak için bahane aramak İş karıştırmak için de ilkin belediyeye tırnak takarlar. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük