-
1 kötülük
بشاعةدمامةرداءةسماجةسوءشناعةقباحة -
2 kötülük
1. بشاعة [بشاعة]Anlamı: kötü olma durumu2. دمامة [دَمَامَة]Anlamı: kötü olma durumu3. رداءة [رَدَاءَة]Anlamı: kötü olma durumu4. سماجة [سماجة]Anlamı: kötü olma durumu5. سوء [سُوء]Anlamı: kötü olma durumu6. شناعة [شَنَاعَة]Anlamı: kötü olma durumu7. قباحة [قَبَاحَة]Anlamı: kötü olma durumu -
3 sinsi
1. أفاك [أَفَّاك]2. باقعة [باقِعَة]3. حول [حُوَّل]4. خادع [خادِع]5. خبيث [خَبِيث]6. عفريت [عِفْريت]7. غشاش [غَشَّاش]8. ماكر [ماكِر]9. محتال [مُحْتال]10. مخاتل [مُخَاتِل]11. مخادع [مُخَادِع]12. مداور [مُدَاوِر]13. مدلس [مُدَلِّس]14. مراوغ [مُرَاوِغ]15. مشعوذ [مُشَعْوِذ]16. مكار [مكَّار]17. موارب [مُوَارِب]18. نصاب [نَصَّاب] -
4 beis
1. أذى [أَذًى]Anlamı: kötülük, zarar2. أذية [أَذِيَّة]Anlamı: kötülük, zarar3. أضرار [أَضْرار]Anlamı: kötülük, zarar4. إيذاء [إِيذاء]Anlamı: kötülük, zarar5. بأس [بَأْس]Anlamı: kötülük, zarar6. ضر [ضُرّ]Anlamı: kötülük, zarar7. ضرر [ضَرَر]Anlamı: kötülük, zarar8. ضير [ضَيْر]Anlamı: kötülük, zarar -
5 kıymak
1. أباد [أَبَادَ]Anlamı: acımayıp öldürmek2. اعتسف [اِعْتَسَفَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek3. تعسف [تَعَسَّفَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek4. حاف [حافَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek5. ضام [ضامَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek6. ظلم [ظَلَمَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek7. عسف [عَسَفَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek8. غشم [غَشَمَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek9. فرم [فَرَمَ]10. قتل [قَتَلَ]Anlamı: acımayıp öldürmek11. قرط [قَرَّطَ]12. قطع [قَطَّعَ]13. هرم [هَرَّمَ]14. هرم [هَرَمَ]15. وتر [وَتَرَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek -
6 cehennem
1. جحيم [جَحِيم]Anlamı: dinî inanışlara göre, kötülük yapanların öldükten sonra ceza görecekleri yer, tamu2. جهنم [جَهَنَّم]Anlamı: dinî inanışlara göre, kötülük yapanların öldükten sonra ceza görecekleri yer, tamu3. سعير [سَعِير]Anlamı: dinî inanışlara göre, kötülük yapanların öldükten sonra ceza görecekleri yer, tamu4. سقر [سَقَر]Anlamı: dinî inanışlara göre, kötülük yapanların öldükten sonra ceza görecekleri yer, tamu5. نار [نار]Anlamı: dinî inanışlara göre, kötülük yapanların öldükten sonra ceza görecekleri yer, tamu6. هاوية [هاوِيَة]Anlamı: dinî inanışlara göre, kötülük yapanların öldükten sonra ceza görecekleri yer, tamu -
7 fenalık
1. بشاعة [بشاعة]Anlamı: fena olma durumu, kötülük2. دمامة [دَمَامَة]Anlamı: fena olma durumu, kötülük3. سوء [سُوء]Anlamı: fena olma durumu, kötülük4. شرة [شِرَّةَ]Anlamı: fena olma durumu, kötülük5. شناعة [شَنَاعَة]Anlamı: fena olma durumu, kötülük6. قباحة [قَبَاحَة]Anlamı: fena olma durumu, kötülük -
8 hıyanet
1. ختر [خَتْر]Anlamı: kötülük etme veya karşı davranma, hainlik2. خذلان [خِذْلان]Anlamı: kötülük etme veya karşı davranma, hainlik3. خيانة [خِيَانَة]Anlamı: kötülük etme veya karşı davranma, hainlik4. غدر [غَدْر]Anlamı: kötülük etme veya karşı davranma, hainlik5. غش [غِشّ]Anlamı: kötülük etme veya karşı davranma, hainlik6. عمالة [عِمَالَة]Anlamı: kötülük etme veya karşı davranma, hainlik -
9 korkulu
1. خطر [خَطِر]Anlamı: kendisinden kötülük gelebilen, tehlikeli2. خطير [خَطِير]Anlamı: kendisinden kötülük gelebilen, tehlikeli3. رهيب [رَهِيب]Anlamı: korkuta, korku veren4. مخطر [مُخْطِر]Anlamı: kendisinden kötülük gelebilen, tehlikeli5. مخوف [مَخُوف]Anlamı: korkuta, korku veren6. مخوف [مَخُوف]Anlamı: kendisinden kötülük gelebilen, tehlikeli7. مخيف [مُخِيف]Anlamı: korkuta, korku veren8. مذعر [مُذْعِر]Anlamı: korkuta, korku veren9. مرعب [مُرْعِب]Anlamı: korkuta, korku veren10. مروع [مُرَوِّع]Anlamı: korkuta, korku veren11. مريع [مُرِيع]Anlamı: korkuta, korku veren12. مفزع [مُفْزِع]Anlamı: korkuta, korku veren13. مهول [مَهُول]Anlamı: korkuta, korku veren14. هائل [هائِل]Anlamı: korkuta, korku veren
См. также в других словарях:
kötülük — is., ğü 1) Kötü olma durumu, kemlik, şer Havaların kötülüğü yüzünden... 2) Zarar verecek davranış veya söz Hiç çare yok, bu tüller yırtılacak ve bütün korkunçluğuyla kötülük ateşi çıkarılacaktır ortaya. Ç. Altan Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
kötülük etmek (veya yapmak) — kötü davranmak, zarar vermek Kötülük edeni öldürür veya ayetlerin emrettiği cezalardan birini verir. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
garez — kötülük … Beypazari ağzindan sözcükler
etme bulma dünyası — kötülük eden kötülük bulur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar — kötülük, kötülük yapılarak düzeltilmez ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
fenalık etmek — kötülük etmek, kötülükte bulunmak Bilmeyerek sütnineciğime ve kendime büyük bir fenalık etmiştim. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ısıracak it (veya köpek) dişini (veya dişlerini) göstermez — kötülük edecek kimse önceden haber vermez, belli etmez anlamında kullanılan bir söz Isıracak köpek dişlerini göstermezmiş zaten, ne zaman iyisini gördük? E. Işınsu … Çağatay Osmanlı Sözlük
tencere dibin kara, seninki benden kara — kötülük, kusur yönünden sen benden daha betersin anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ah alan onmaz — kötülük ettiği için beddua alan iflah olmaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
zarar gelmek — kötülük gelmek Bizden hiç kimseye zarar gelmez. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
tırnak takmak — kötülük yapmak için bahane aramak İş karıştırmak için de ilkin belediyeye tırnak takarlar. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük