Перевод: с турецкого на немецкий

с немецкого на турецкий

jdn+unter+die

  • 1 baş

    baş s
    1) ( kafa) Kopf m; ( ser) Haupt m
    \baş döndürücü Schwindel erregend
    \baş göstermek sich zeigen; ( ortaya çıkmak) auftreten
    birini \baş göz etmek ( fam) jdn unter die Haube bringen
    \baş kaldırmak sich auflehnen (-e gegen), revoltieren (-e gegen); ( isyan etmek) rebellieren (-e gegen)
    \başım dönüyor mir ist schwindelig
    birinin \başına bir hâl gelmek jdm stößt etw zu
    bir şeyden \başını alamamak sich vor etw nicht retten können
    birinin \başını bağlamak ( fam) jdn unter die Haube bringen
    \başını sokacak bir yeri olmak ( fig) o ( fam) ein Dach über dem Kopf haben
    \başını taştan taşa çarpmak ( fig) (etw) bitter bereuen
    işi \başından aşkın olmak ( fig) o ( fam) bis über beide Ohren in Arbeit stecken
    2) ( topluluğu yöneten kimse) Oberhaupt m
    bir devletin \başı der Oberhaupt eines Staates
    3) ( başlangıç) Anfang m, Beginn m
    \başından beri/itibaren von Anfang an
    \başından sonuna kadar von Anfang bis Ende
    \baştan von Anfang an
    \baştan \başa von Anfang bis Ende
    gelecek haftanın \başında Anfang nächster Woche
    mayıs \başında Anfang Mai
    yılın \başında am Anfang des Jahres
    4) anat (meme \başşı) Warze f
    5) naut Bug m
    geminin \başı bocaya/orsaya kaçıyor der Bug des Schiffes dreht nach Lee/Luv
    6) (\başbakan) Präsident(in) m(f); (\başhekim) Chef m; (\başmakale) Leit-; (\başmüfettiş) Ober-; (\başsavcı) Ober-, General-; (\başrol) Haupt-
    7) ( unpers)
    bir şeye \baş almak für etw Zeit finden
    bir kimseyle/şeyle \baş edebilmek ( fam) mit jdm/etw fertig werden
    bir kimseyle/şeyle \başa çıkmak mit jdm/etw fertig werden
    \başı belaya girmek ( fam) in Teufels Küche kommen
    \başı dara düşmek in Not geraten
    \başımla beraber! ( seve seve) gern(e) !; ( memnuniyetle) mit Vergnügen!
    \başın sağ olsun! mein aufrichtiges Beileid!
    birinin \başına binmek [o çıkmak] ( fig) o ( fam), jdm aufs Dach steigen
    birinin \başına bir şey gelmek jdm etw passieren
    birinin \başını belaya sokmak ( fam) jdn in Teufels Küche bringen
    dün \başıma bir şey geldi gestern ist mir etw passiert

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > baş

  • 2 toprak

    toprak <- ğı> s
    1) Erde f
    birini toprağa vermek ( fam) jdn beerdigen, jdn unter die Erde bringen
    kısır \toprak karge Erde
    2) elek Erde f
    3) Boden m
    kireçli \toprak kalkhaltiger Boden
    4) ( kara) Land nt; ( ülke) Land nt
    \toprak bütünlüğü pol territoriale Unversehrtheit

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > toprak

  • 3 kol

    kol s
    1) a. anat Arm m
    birine \kol kanat olmak ( fig) jdm unter die Arme greifen
    \kollarını açmak die Arme ausbreiten
    birini \kollarının arasına almak jdn in die Arme nehmen
    birinin \koluna girmek jdn unter den Arm nehmen
    birini kafa \kola almak ( fig) jdn auf den Arm nehmen
    birinin sağ \kolu olmak ( fig) jds rechte Hand sein
    \kolunda altın bileziği var ( prov) Handwerk hat goldenen Boden
    2) (kapı \kolu) Griff m, Klinke f; (kumanda \kolu) Knüppel m; (vinç\kolu) Ausleger m; (vites \kolu) Hebel m
    3) ( giyside) Ärmel m
    \kolları sıvamak (a. fig) die Ärmel hochkrempeln
    \kollarını sıvamak sich die Ärmel aufkrempeln
    4) (dil bilgisi \kolu) Teilgebiet nt; (iş \kolu) Branche f
    5) geo (dağ \kolu) Bergausläufer m
    6) a. mil ( devriye, karakol) Patrouille f; (keşif \kolu) Trupp m
    \kol gezmek patrouillieren

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > kol

  • 4 sıkıştırmak

    vt
    1) ( tıkmak) stopfen (-e in)
    çamaşırları bavula \sıkıştırmak die Wäsche in den Koffer stopfen
    2) ( kıstırmak) einklemmen
    parmağını kapıya \sıkıştırmak sich den Finger in der Tür einklemmen
    bir şeyi kolunun altına \sıkıştırmak etw unter den Arm klemmen
    3) birini \sıkıştırmak jdn in die Enge treiben
    birini köşeye \sıkıştırmak jdn in die Ecke drängen
    4) ( fig) ( zorlamak)
    birini \sıkıştırmak jdn bedrängen, jdn in die Zange nehmen
    borçlarını ödemesi için birini \sıkıştırmak jdn drängen, seine Schulden zu bezahlen
    birinin eline bir şey \sıkıştırmak jdm etw in die Hand drücken
    6) a. inform komprimieren, zippen
    7) tech ( vida, cıvata) anziehen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > sıkıştırmak

  • 5 bastırmak

    I vt
    2) drücken, pressen
    elini alnına \bastırmak die Hand an die Stirn pressen
    sigarasını duvara bastırarak söndürdü er drückte seine Zigarette auf der Wand aus
    3) ( isyanı) niederschlagen, unterdrücken; ( yangını) ersticken
    bir şeyi baş göstermeden \bastırmak etw im Keim ersticken
    5) birini faka \bastırmak ( fig) jdn aufs Glatteis führen
    6) ( enflasyonu) drosseln
    7) psych verdrängen
    II vi
    1) ( gece) hereinbrechen; ( karanlık) einbrechen
    alaca karanlık bastırdığında bei Einbruch Dämmerung
    uyku \bastırmak vom Schlaf befallen werden
    2) ( baskı yapmak) Druck machen
    birine \bastırmak auf jdn Druck ausüben, jdn unter Druck setzen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > bastırmak

  • 6 kanat

    kanat <- > s
    1) a. zool ( kuş ve böceklerde) Flügel m; ( kartalda) Fittich m
    \kanat çırpmak mit den Flügen schlagen
    2) ( yüzgeç) Flosse f
    3) aero ( uçakta) Tragfläche f
    4) mil ( cenah) Flanke f
    5) sport Flanke f
    sağ/sol \kanattan hücum etmek über die rechte/linke Flanke stürmen
    6) ( fig)
    \kanat alıştırmak sich einarbeiten
    birini kanadı [o kanatlarının] altına almak jdn unter seine Fittiche nehmen
    kendi \kanatlarıyla uçmak sein eigener Herr sein

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > kanat

  • 7 kıyak

    I adj <- ğı>
    1) ( fam) dufte, prima, geil
    \kıyak kaçmak prima passen
    birine \kıyak yapmak jdm unter die Arme greifen; ( yardım etmek) jdn unterstützen
    2) ( reg) ( gaddar) grausam
    II s <- ğı> ( ayrıcalık tanıma) Bevorzugung f

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > kıyak

  • 8 el

    el s
    1. 1) Hand f
    \el \ele Hand in Hand
    \el çırpmak in die Hände klatschen
    bir şeye \el koymak etw beschlagnahmen [o einziehen], etw sicherstellen
    bir şeyi \el altından satmak etw unter der Hand verkaufen
    \elde etmek ( bir şeyi) erlangen/erreichen/bekommen; ( bir kimseyi) (für sich) gewinnen, erobern; ( kendi hizmetine almak) abwerben
    birini bir şey için \elde etmek jdn für etw gewinnen
    bir şeyi \elde tutmak etw besitzen
    \elden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund leben
    \elden çıkmak abhandenkommen
    bir şeyi \ele almak ( fig) etw in die Hand nehmen, etw anpacken, etw ergreifen; ( konuyu, sorunu) behandeln
    birini/kendini \ele vermek jdn/sich verraten
    \eli ayağı yatağa bağlı olmak ( fig) o ( fam) ans Bett gefesselt sein
    \eli dar(da) olmak ( fam) knapp bei Kasse sein
    \elim kolum bağlı ( fig) o ( fam) mir sind die Hände gebunden
    \elimde değil es liegt nicht in meiner Hand, ich kann nichts dafür
    \elinde olmak/olmamak etwas/nichts dafürkönnen
    \elinden geleni yapmak sein Bestes [o Bestmögliches] tun, sein Äußerstes tun, alles Menschenmögliche tun
    \elinden gelmek können
    \elinden gelmemek nicht anders können
    \elinden gelmiyormuş gibi yapma! stell dich nicht so ungeschickt an!
    \elinden iyi iş gelmek geschickt sein
    bir şeyi \eline almak etw in [o auf] die Hand nehmen
    birinin \eline su dökemez olmak ( fig) jdm nicht das Wasser reichen können
    bir şeyde \elini çabuk tutmak ( fam) mit etw schnell bei der Hand sein
    \elini kolunu sallaya sallaya mit leeren Händen
    birinin \elini sıkmak jdm die Hand schütteln [o drücken]
    bir şeyden \elini ayağını çekmek sich zurückziehen von etw
    \elini ayağını öpeyim ich flehe dich an
    birine \elini uzatmak jdm die Hand reichen
    bir \el bir \eli yıkar, iki \el bir yüzü yıkar ( prov) eine Hand wäscht die andere
    birinci/ikinci \elden aus erster/zweiter Hand
    çek \elini! Hände weg!
    sol/sağ \el(de) linke(r) /rechte(r) Hand
    \elle tutulur gözle görülür greifbar, handgreiflich; ( çok belirgin) deutlich erkennbar
    bu \el das liegt auf der Hand
    2) ( güç) Macht f
    \elinden geleni yapmak alles tun, was in seiner Macht steht, sein Bestes geben
    \elinden gelmek können
    \elinden gelmemek nicht anders können
    3) ( iskambilde)
    iyi bir \eli olmak ein gutes Blatt (auf der Hand) haben
    2. s
    1) ( yabancı) Fremde(r) f(m)
    \el için çukur [o kuyu] kazan, kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hinein
    \el kazanıyla aş kaynatmak ( fig) sich mit fremden Federn schmücken
    2) ( ülke) Land nt; ( yurt) Heimat f
    3) ( halk) Volk nt
    4) ( reg) ( aşiret) Volksstamm m

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > el

  • 9 maske

    maske s
    1) (a. fig) Maske f
    \maskesi düşmek demaskiert werden, entlarvt werden
    \maskesini atmak die Maske abwerfen, die Maske von sich werfen, die Maske fallen lassen, sich demaskieren
    bir şeyin maskesini düşürmek [o sıyırmak] etw entlarven
    birinin maskesini kaldırmak jdn demaskieren, jdm die Maske vom Gesicht reißen
    2) ( fig) Maske f, Deckmantel m
    hayırseverlik \maskesi altında unter dem Deckmantel der Hilfsbereitschaft

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > maske

  • 10 ağız

    ağız <- ğzı> s
    1) Mund m; ( hayvan için) Maul nt
    \ağız ağıza konuşmak unter vier Augen sprechen
    \ağızdan ağza dolaşmak [o geçmek]; ( haber) sich herumsprechen; ( söylenti) kursieren
    ağzı kulaklarına varmak ( fam) von einem Ohr zum anderen strahlen
    birinin ağzına kemik atmak ( fig) o ( fam) jdm etw in den Rachen werfen
    ağzından baklayı çıkarmamak ( fig) o ( fam) mit etw hinterm Busch halten
    ağzından çıkmak ( söz) entfahren
    ağzından kaçırmak ausplaudern, sich verplappern
    ağzını tutmak den Mund halten; ( sır vermemek) dichthalten
    birinin ağzını aramak [o yoklamak] jdn aushorchen
    birinin ağzını burnunu dağıtmak jdm die Fresse polieren
    birinin ağzını sulandırmak ( fam) jdm den Mund wässrig machen
    birinin ağzını tıkamak ( fam) jdm das Maul stopfen
    \ağızlara sakız oldu sein Name war in aller Munde
    elden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund leben
    2) ( akarsu ağzı) Mündung f
    3) ( kavşak) Kreuzung f
    4) ( bıçak ağzı) Klinge f
    5) ling Mundart f; ( taşra ağzı) Platt nt
    6) ( kez) Mal nt
    ilk \ağızda paranın yarısını ödedi beim ersten Mal zahlte er die Hälfte des Geldes
    7) ( üslup) Stil m
    8) ( pek yakın yer) Rand m
    uçurumun ağzında am Rande des Abgrundes

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > ağız

См. также в других словарях:

  • Dobra (Powiat Łobeski) — Dobra …   Deutsch Wikipedia

  • Dobra Nowogardzka — Dobra …   Deutsch Wikipedia

  • Heven — Die Artikel Witten Heven und Heven Dorf überschneiden sich thematisch. Hilf mit, die Artikel besser voneinander abzugrenzen oder zu vereinigen. Beteilige dich dazu an der Diskussion über diese Überschneidungen. Bitte entferne diesen Baustein erst …   Deutsch Wikipedia

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»