-
1 haksız
haksız ungerecht; unwahr (z.B. Behauptung); Unrecht haben;haksız çıkmak Unrecht haben; Prozess usw verlieren; Unrecht bekommen;haksız yere adv unverdient, ungerechterweise;haksızsınız Sie haben Unrecht -
2 haksız
-
3 haksız
непра́вый* * *непра́вый, несправедли́выйhaksız bir ceza — незаслу́женное / несправедли́вое наказа́ние
haksız gelir — незако́нный дохо́д
arkadaşınız bu işte haksız — ваш това́рищ в э́том де́ле не прав
haksız bulmak — находи́ть непра́вым / несправедли́вым
haksız yere — несправедли́во, незаслу́женно
-
4 haksız
гәделсез -
5 haksız
adj. unjust, unfair, false, wrong, unjustified, undeserved, unearned, ill-gotten, wrongful, gratuitous, inequitable, iniquitous, insupportable, invidious, raw, tortious, uncalled for, unequal, unmerited, unrighteous, unwarranted* * *1. inequitable 2. invidious 3. tortuous 4. uncalled for 5. unfair 6. unjust 7. unmerited 8. unwarranted 9. wrongful -
6 haksız
bêmaf--------neheq -
7 haksız
niesłuszny; niesprawiedliwy -
8 haksız
1) не име́ющий пра́ва (на что-л.); беспра́вный2) несправедли́вый; неве́рный, непра́вильный -
9 haksiz
къуанчэ/ къуаншэ, (Абз. КУАНЧЭ) -
10 haksız
хьакъ зимыIэ -
11 haksız
αδικία -
12 haksız
جائرجورحائف -
13 haksız
1. جائر [جائِر]Anlamı: hak ve adalete uygun olmayan2. جور [جَوْر]Anlamı: hak ve adalete uygun olmayan3. حائف [حائِف]Anlamı: hak ve adalete uygun olmayan -
14 haksız
wrong, wrongful, unjust, unfair -
15 haksız
"1. unjust, wrong. 2. (someone) who is in the wrong; unjustifiable (action). - bulmak /ı/ 1. to find (something) unjust. 2. to find (someone) to be in the wrong. - çıkarmak /ı/ to prove (someone) to be in the wrong. - çıkmak to turn out to be in the wrong. - fiil law act of injustice, (a) wrong. - iktisap law usurpation. - rekabet unfair competition. - yere unjustly, wrongfully." -
16 haksız
nespravedlivý -
17 haksız uygulamayı durdurma emri
haksız uygulamayı durdurma emri (hukuk)n. cease and desist orderTurkish-English dictionary > haksız uygulamayı durdurma emri
-
18 haksız yere
ungerechterweise, zu Unrecht -
19 haksız iddia
n. arrogation* * *arrogation -
20 haksız iddia et
arrogate
См. также в других словарях:
haksız — sf. 1) Hak ve adalete uygun olmayan 2) Davası, iddiası, davranışı, düşüncesi doğru ve yerinde olmayan (kimse) Arkadaşınız bu işte haksızdır. Birleşik Sözler haksız yere Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller haksız bulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
haksız yere — zf. Haksız olarak, hak etmediği hâlde … Çağatay Osmanlı Sözlük
haksız bulmak — bir iddiayı, düşünceyi, davranışı doğru ve yerinde bulmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
haksız fiil — hukuk düzeninin izin vermediği, zarar verici eylemlerdir … Hukuk Sözlüğü
haksız iktisap — Bir kimsenin malvarlığında, haklı bir nedene dayanmaksızın başka bir kimsenin malvarlığı aleyhine meydana gelen artma ya da azalmama durumu … Hukuk Sözlüğü
gadre uğramak — haksız davranışlarla karşı karşıya gelmek Önce kendini gadre uğramış sanan Nahit rolünü öğrenince utandı. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
kadı anlatışa göre fetva verir — haksız kişi, olayı kendisini haklı gibi göstererek anlatırsa dinleyen ona hak verir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ne âlâ memleket — haksız ve yersiz işlerin hoş görüldüğü, kurallaştığı bir ortam için ters anlatışla diyecek yok, ne güzel anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
vurgunculuk etmek — haksız kazanç sağlamak için uğraşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
okkanın altına gitmek — haksız yere ezilmek, bir zarar veya ceza görmek Eğer gözünü açmaz, bu kör dövüşüne bir nihayet vermezsen muhakkak okkanın altına gidersin. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
boynu kıldan ince olmak — haksız olduğu anlaşıldığında verilecek her türlü cezaya razı olmak Eğer efendim, bir kelime yalanım varsa hükûmete karşı boynum kıldan incedir. Vurunuz. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük