-
1 haber
haber Nachricht f, Meldung f; Mitteilung f;haber ajansı Nachrichtenagentur f;-diğini haber almak erfahren, dass …;haber atlamak eine Nachricht verfehlen/auslassen;haber çıkmamak nichts verlauten lassen;-e haber etmek jemanden informieren, unterrichten;haber geçmek Nachricht durchgeben;-e haber uçurmak jemandem umgehend Bescheid geben; fam jemandem etwas stecken;-i -e haber vermek jemandem etwas (A) mitteilen; jemanden benachrichtigen; melden (A); informieren (-e … hakkında jemanden über A); ein Anzeichen sein (-i dafür, dass …);habere göre dem Vernehmen nach;-den haberi olmak wissen von; unterrichtet sein von; im Bilde sein;kara haber Trauernachricht f; Hiobsbotschaft f;bugün ne haber var? was gibt’s heute Neues?;haber ver! oder haberlerini yolla! lass von dir hören!;(-den) ne haber? wie steht’s (mit)? -
2 ağız
\ağız ağıza konuşmak unter vier Augen sprechenağzı kulaklarına varmak ( fam) von einem Ohr zum anderen strahlenağzından çıkmak ( söz) entfahrenağzından kaçırmak ausplaudern, sich verplappernağzını tutmak den Mund halten; ( sır vermemek) dichthaltenbirinin ağzını aramak [o yoklamak] jdn aushorchenbirinin ağzını burnunu dağıtmak jdm die Fresse polierenbirinin ağzını sulandırmak ( fam) jdm den Mund wässrig machenbirinin ağzını tıkamak ( fam) jdm das Maul stopfen\ağızlara sakız oldu sein Name war in aller Mundeelden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund lebenilk \ağızda paranın yarısını ödedi beim ersten Mal zahlte er die Hälfte des Geldesuçurumun ağzında am Rande des Abgrundes
См. также в других словарях:
haber geçmek — teleks, telefon vb. ile bilgi iletmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
haber — is., Ar. ḫaber 1) Bir olay, bir olgu üzerine edinilen bilgi, salık Çırağın bir şeyden haberi yok. M. Ş. Esendal 2) İletişim veya yayın organlarıyla verilen bilgi Televizyonda dünya haberlerini izledi. 3) Bilgi Sanattan haberi yok. 4) dbl., esk.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağızdan ağıza dolaşmak (veya geçmek) — bir sözü herkes birbirine söylemek Gazeteye yansıyan haber ağızdan ağıza geçerken açıklığını hemen hemen tamamen kaybetmiştir. Halikarnas Balıkçısı … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
söz — is. 1) Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil 2) Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük 3) Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi Yer yer… … Çağatay Osmanlı Sözlük