-
21 weichen
weichen v/i <wich, gewichen, sn> yol vermek (D -e), -i -e bırakmak; (verschwinden) bırakıp gitmek, fam çekip gitmek;jemandem nicht von der Seite weichen b-nin yanından ayrılmamak -
22 zerrinnen
-
23 abbrummen
ab|brummeneine Strafe \abbrummen ceza çekmek -
24 abgehen
ab|gehenvon der Schule \abgehen okuldan ayrılmak;nach links \abgehen sola gitmek [o çıkmak]3) ( fehlen) eksiği olmak;es geht ihm nichts ab ( fam) hiçbir eksiği yok, her şeyi var4) ( abweichen)nicht von seinen Grundsätzen \abgehen prensiplerinden ayrılmamak;von einer Meinung \abgehen fikrini değiştirmek5) ( verlaufen)alles ging gut ab her şey iyi [o yolunda] gittidas geht ihm ab ( fam) anlamıyor7) ( Sendung) gönderilmek8) ( Waren) satılmak9) (sl) ( los sein)hier geht es ab! burada curcuna var!ihm ging einer ab boşaldı -
25 anreisen
an|reisenmit dem Zug \anreisen trenle gitmek [o gelmek] -
26 aufsuchen
auf|suchenvtsein Zimmer \aufsuchen odasına gitmek [o uğramak]2) etw \aufsuchen bir şeye bakmak, bir şeyi aramak;eine Stadt auf der Karte \aufsuchen haritada bir kenti aramak -
27 austreten
-
28 behagen
-
29 draufgehen
drauf|gehen1) ( sterben) can vermek, güme gitmek2) ( Geld) harcanmak, gitmek;all mein Geld ist draufgegangen bütün param gitti3) ( Sache) harcanmak -
30 führen
führen ['fy:rən]I viX führt 1:0 ( gegen Y) X (Y'e karşı) 1:0 iler(i) de;mit großem Abstand \führen açık farkla önde olmak2) ( verlaufen) gitmek;diese Straße führt nach Münster bu yol Münster'e gider3) ( ergeben) yol açmak (zu -e), olmak (zu -);das führt doch zu nichts bu hiç de bir şey getirmez;das führt zu weit bu fazla olurII vtsie \führen ein friedliches Miteinander kavgasız yaşıyorlar, kavgasız gürültüsüz bir arada hayat sürüyorlar4) ( hinbewegen) götürmek (zu/in -e/-e);in den Ruin \führen yıkıma yol açmak;etw mit sich dat \führen bir şeyi yanında taşımakProtokoll \führen zabıt tutmak, tutanak düzenlemek7) ( Waren) satmak8) ( Gespräch) yapmak;Verhandlungen \führen görüşme yapmak;( bei etwas) Regie \führen bir şeyin rejisini yapmak, bir şeyi yönetmekIII vrsich \führen ( sich benehmen) davranışta bulunmak -
31 hopsgehen
hops|gehen -
32 in
in [ın]I präp1) (wo) -de; ( darin) içinde;\in Magdeburg/\in diesem Buch Magdeburg'da/bu kitapta;\in der Hand elde;\in der Schule okulda;\in Mathe ist er schwach matematikte zayıftır;\in einer bestimmten Absicht belli bir niyetle;\in dieser Situation bu durumda2) (zeitlich: während) -de; ( binnen) içinde;\in den Ferien tatilde;\in drei Tagen kommt ihr Mann wieder üç gün sonra kocası dönüyor;\in der nächsten Woche gelecek hafta içinde;\in vierzehn Tagen on dört gün içinde, iki hafta içinde;\in der Nacht geceleyin;im Januar ocakta\in die Schweiz/\ins Ausland fahren İsviçre'ye/yurt dışına gitmek;wir ziehen \in eine andere Stadt biz başka bir şehre taşınıyoruz;sie geht \in den Garten/\ins Kino bahçeye/sinemaya gidiyor;ich gehe jetzt \ins Bett ben şimdi yatmaya gidiyorum;\in ( den) Urlaub fahren izne gitmek;\in Gefahr/\in eine Falle geraten tehlikeye/tuzağa düşmek;\ins Rutschen geraten kaymaya başlamak\in sein moda olmak -
33 Küste
Küste <-n> ['kʏstə] fkıyı, sahil; -
34 latschen
-
35 mitwollen
-
36 mögen
mögen <mag, mochte, gemocht> ['mø:gən]1. I vt1) ( Gefallen finden) sevmek, hoşlanmak (-den);ich mag ihn nicht onu sevmiyorum, ondan hoşlanmıyorum;lieber \mögen daha çok sevmek, tercih etmekich mag nicht weggehen gitmek istemiyorum;was möchten Sie? ne arzu edersiniz?II vi (irgendwohin \mögen)ich möchte gern nach Hause eve gitmek istiyorum2. <mag, mochte, mögen> modal vb1) ( wollen) istemek;ich möchte lieber hierbleiben gitmektense burada kalmayı tercih ederim2) ( sollen)Sie möchten zu Hause anrufen eve telefon edecekmişsiniz;was mag das wohl heißen? acaba bu ne demek oluyor?;man möchte meinen, dass... sanki...3) ( können) olabilmek;es mag wohl sein, dass er es tun will, aber... onu yapmak isteyebilir ama...4) ( möglich sein) olabilmek;mag sein olabilir;es \mögen etwa fünf Stunden vergangen sein aşağı yukarı beş saat geçmiş olabilir;wie dem auch sein mag her neyse [o ne ise], ne olursa olsun, her nasılsa;wie er auch heißen mag adı ne olursa olsun;so schön sie auch sein mag ne kadar güzel olursa olsunja, ich möchte sagen, alles ist wie früher evet, diyebilirim ki, her şey eskisi gibi -
37 nachgehen
nach|gehen1) ( folgen) ardına düşmek, arkasına düşmek, arkasından gitmek, peşine takılmak;einem Mädchen/einer Spur \nachgehen bir kızın/izin peşine takılmak2) ( überprüfen) araştırmak4) ( einem Beruf)einer Arbeit \nachgehen işe gitmek;dem Vergnügen \nachgehen sefa sürmek -
38 reibungslos
pürüzsüz, sorunsuz;etw verläuft \reibungslos bir şey tıkırında gitmek, bir şey çorap söküğü gibi gitmek -
39 rudern
rudern ['ru:dɐn]vi1) ( Ruder bewegen) kürek çekmek;beim Gehen mit den Armen \rudern ( fam) yürürken kürek çeker gibi elini kolunu sallamak -
40 umfahren
um|fahren1. irrII vi çevre yolundan gitmek, dolambaçlı yoldan gitmek1) ( umkreisen) etrafında dolaşmak(-in), dışından geçmek(-in)2) ( ausweichen) yanından geçmek(-in), önünden kaçmak(-in)
См. также в других словарях:
gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıçın kıçın gitmek — 1) geriye doğru gitmek, geri geri gitmek 2) henüz yürümeyen bebek kıçüstü gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sılaya gitmek — 1) bir süre ayrı kaldığı evini, yurdunu görmeye gitmek Ara sıra memlekete, sılaya gitmek lazım. R. H. Karay 2) anne, baba ve diğer akrabalarını görmek için memlekete gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağır aksak yürümek (veya gitmek veya ilerlemek) — 1) yavaş olarak, istenilen hızda olmayarak yürümek (gitmek, ilerlemek) Hava ve su kirlenmesine karşı mücadele ağır aksak yürüdü. 2) düzensiz, aralıklı olarak yürümek (gitmek, ilerlemek) … Çağatay Osmanlı Sözlük
hacca gitmek — 1) Müslümanlıkta, hac amacıyla Mekke ye gitmek 2) Hristiyanlıkta, kutsal sayılan yerlere gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
basıp gitmek — birdenbire gitmek, aklına koyduğu şeyi yapmak üzere bulunduğu yerden uzaklaşmak, çekip gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ipe gitmek — ölüme gitmek Menfaatine dokunan adam, ipe gitmek için lazım gelen hükümleri giyer. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
acayibine gitmek — yadırgamak, tuhafına gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
badi badi yürümek (veya gitmek veya koşmak) — ördek gibi iki yana sallanarak yürümek (gitmek, koşmak) Hani biz bir çayırda arabayla geçerken bir boğa çıkageldi, köylü korkudan nasıl badi badi koşmaya başlamıştı? A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
deplasmana gitmek (veya çıkmak) — dış sahaya gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dere tepe düz gitmek — engelleri aşarak gitmek Geceleyin ay aydınlığında yola düzüldüler. Dere tepe düz gittiler. Dağlar aştılar. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük