-
61 baştan geçmek
баштан үткәрү -
62 kendinden geçmek
истән язу -
63 vaz geçmek
кичү -
64 dalga geçmek
v. make fun of, kid, make merry over, monkey around, cod, gibe, jape, jeer, jibe, rag, rib, ridicule, scoff, send up* * *kid -
65 aklından geçmek
v. cross one's mind -
66 alarma geçmek
v. be alarmed -
67 arasından geçmek
v. pass through, penetrate, thread -
68 at ile üzerinden geçmek
v. override -
69 atlayarak geçmek
v. skip, stride -
70 ağır geçmek
v. hang heavy -
71 başa geçmek
v. take the head, take pride of place -
72 başından geçmek
v. happen, experience, live through, pass through, fare, know -
73 bağımsız yönetime geçmek
v. decentralize -
74 birbirine geçmek
v. intertwine, lock, imbricate -
75 boy olarak geçmek
v. have outgrown smb. -
76 buldozerle üzerinden geçmek
v. bulldoze -
77 delip geçmek
v. thrust through, pierce, transfix -
78 dikey durumdan eğik duruma geçmek
v. hadeTurkish-English dictionary > dikey durumdan eğik duruma geçmek
-
79 dişleri birbirine geçmek
v. tooth -
80 doktorluk sınavını geçmek
v. qualify as a doctor
См. также в других словарях:
geçmek — e, er 1) Bir yerden başka bir yere gitmek Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim. T. Buğra 2) den Bir yandan girip diğer yandan çıkmak İplik iğne deliğinden zor geçti. 3) den Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
transa geçmek (veya girmek) — kendinden geçmek, içinde bulunduğu ortamdan başka bir dünyaya veya havaya geçmek O garip bir transa girmişti; beni konuşturmak, nasıl aşağılık duygusu içinde kıvrandığımı işitmek istiyordu. A. Ümit … Çağatay Osmanlı Sözlük
transit geçmek — 1) bir yerden, dinlenmeden, beklemeden, durmadan geçmek 2) mal gümrüksüz geçmek 3) argo sürücü, trafik kurallarına uymamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri geçmek — 1) öne geçmek 2) üstün bir makama geçmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
aylığa geçmek — 1) çalışması karşılığı olarak her ay belirli bir para alınacak bir işe başlamak, maaşa geçmek 2) gündelikten veya ücretten kadroya geçmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
meskût geçmek — söylemeden geçmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
teğet geçmek — 1) yakınından geçmek 2) mec. bir konuya üstünkörü dokunmak Birbirine teğet geçmiş iki acılı yaşamın öyküsü radyofonik seslere dönüşür. S. İleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalayıp geçmek — rüzgâr, dalga vb. sıyırarak, dokunarak hızla geçmek Komşu köşklerden kopup gelen fasulye kokulu bir rüzgâr yüzümüzü yalayıp geçti. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
zikri geçmek — anılmak, adı geçmek Dün sizin zikriniz geçti … Çağatay Osmanlı Sözlük
basıp geçmek — 1) önde gideni geçmek Yastık koşusunu kazanan tayın, biraz idman edilirse çok atları basıp geçeceğini konuşuyorlardı. M. Ş. Esendal 2) önem vermeyerek uğramamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
faaliyete geçmek — 1) çalışmaya başlamak, çalışır duruma geçmek, işlemeye başlamak 2) işler duruma gelmek, etkin duruma gelmek Bir siyasi grup, başka cinsten bir faaliyete geçmiş görünüyordu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük