-
1 Stimmung
die \Stimmung verderben havayı bozmak;in guter/schlechter \Stimmung keyifli/keyifsiz;nicht in der \Stimmung sein, etw zu tun bir şeyi yapmaya keyfi olmamak;in \Stimmung kommen ( fam) keyiflenmek, havasını bulmak2) ( einer Gesellschaft) neşe;\Stimmung in etw bringen bir şeye neşe katmak3) ( öffentliche Meinung) kamuoyu;für jdn/etw \Stimmung machen bir kimse/şey için kamuoyu oluşturmak [o yaratmak];gegen jdn/etw \Stimmung machen bir kimseye/şeye karşı kamuoyu oluşturmak [o yaratmak]4) mus akort -
2 wenden
der Wind hat sich gewendet rüzgâr(ın yönü) döndüII vt ( Braten) döndürmek; ( Blatt) çevirmek; ( Kleidung) tersyüz etmek; ( Fahrzeug) U dönüşü yapmak (-le);bitte \wenden! lütfen (sayfayı) çeviriniz!;man kann die Sache drehen und \wenden, wie man will ( fam) neresinden bakarsan bak2. <wendet, wendete o wandte, gewendet> o gewandt ['vɛndən]I vtden Blick nicht von etw dat \wenden bir şeyden gözünü ayırmamak3) (auf\wenden) harcamak (an/auf -e/-e)II vrsich \wenden ( Richtung einschlagen) yönelmek (zu -e), dönmek (zu -e);sich zum Ausgang \wenden çıkışa yönelmek;es wird sich alles zum Guten \wenden her şey yoluna girecek;sich ins Gegenteil \wenden tersine dönmek;sich an jdn \wenden birine başvurmak;das Buch wendet sich an die Fachleute ( fig) bu kitap uzmanlara hitap eder;sich gegen etw \wenden bir şeye karşı çıkmak;sich gegen jdn \wenden birine karşı tavır almak -
3 aufbringen
auf|bringenirr vt1) ( Geld) bulmak, temin etmekVerständnis für etw \aufbringen bir şey için anlayış göstermek4) ( jdn reizen) sinirlendirmek5) ( aufreizen) kışkırtmak;jdn gegen jdn \aufbringen birine fit vermek [o sokmak], birini başkasına karşı kışkırtmak -
4 stimmen
stimmen ['ʃtımən]I vistimmt! doğru!;stimmt es? doğru mu?;ich bin mir unsicher, ob das stimmt bunun doğru olup olmadığından emin değilim2) ( wählen)für/gegen jdn/etw \stimmen bir kimse/şey için/aleyhine oy vermekjdn versöhnlich \stimmen birinin gönlünü almak;jdn fröhlich/traurig \stimmen birini neşelendirmek/kederlendirmek -
5 Verdacht
Verdacht <-(e) s, -e> [fɛɐ'daxt] mşüphe ( auf üzerine), kuşku;\Verdacht erregen şüphe uyandırmak;jdn in \Verdacht haben birinden şüphelenmek;im \Verdacht stehen, etw getan zu haben bir şey yapmış olduğundan şüphelenmek;gegen jdn \Verdacht schöpfen birinden şüphelenmek;über jeden \Verdacht erhaben sein alnı açık yüzü ak olmak -
6 ankommen
an|kommenbist du gut angekommen? sağ salim vardın mı?2) ( bei Bewerbungen) alınmak3) ( Anklang finden) tutulmak;bei jdm \ankommen ( fam) biri tarafından tutulmak;er kommt bei seinen Schülern gut an öğrencileri tarafından [o arasında] çok tutuluyorjdm mit etw \ankommen birine bir şeyle gelmek, bir şeyi birinin başına sarmak;komm bloß nicht wieder damit an! ( fam) yine [o gene] başlama ona!5) ( sich durchsetzen)gegen jdn \ankommen biriyle başa çıkmak1) ( wichtig sein) önemli olmak;es kommt mir nicht darauf an benim için önemli değil;es kommt d(a) rauf an, dass... önemli olan şey,...es kommt d(a) rauf an duruma bağlı;es kommt d(a) rauf an, ob...... olup olmamasına bağlıdır3) ( riskieren)es auf etw \ankommen lassen ( fam) riske girmek;es d(a) rauf \ankommen lassen işi oluruna bırakmak;lass es nicht d(a) rauf \ankommen! işi oluruna bırakma!;es auf einen Prozess \ankommen lassen mahkemelik olmak -
7 unternehmen
unternehmen*etw zusammen \unternehmen bir şeyi birlikte yapmak;gegen jdn/etw Schritte \unternehmen bir kimseye/şeye karşı girişimde bulunmak -
8 Front
-
9 vorgehen
vor|gehen2) ( vorausgehen) önden gitmek3) ( Uhr) ileri olmakgegen etw \vorgehen bir şeye karşı harekete geçmek;gegen jdn gerichtlich \vorgehen birine dava açmak, birini mahkemeye vermek5) ( geschehen) olmak;6) ( Vorrang haben) önce gelmek -
10 Krieg
Krieg <-(e) s, -e> [kri:k] msavaş, harp;\Krieg der Sterne yıldız savaşı;im \Krieg fallen savaşta şehit düşmek;jdm/etw dat den \Krieg erklären bir kimseye/şeye savaş açmak [o ilan etmek];einem Land den \Krieg erklären bir ülkeye savaş açmak [o ilan etmek];\Krieg führen gegen jdn biriyle savaşmak -
11 Misstrauen
gegen jdn/etw \Misstrauen hegen bir kimseye/şeye güvensizlik duymak -
12 Prozess
1) jur (Zivil\Prozess) dava; (Straf\Prozess) yargılama;gegen jdn einen \Prozess führen birini dava etmek;mit jdm kurzen \Prozess machen ( fam) bir kimseye yapacağı işi kısa ve sert biçimde ihtar etmek;mit etw kurzen \Prozess machen ( fam) bir şeyi kısa kesmek2) ( Vorgang) proses, işlem3) ( Verlauf) süreç -
13 stellen
stellen ['ʃtɛlən]I vt1) (hin\stellen) koymak ( auf -e); (auf\stellen) dik koymak ( auf -e), dikmek; (hinein\stellen) koymak (in -e), yerleştirmek (in -e);Bedingungen \stellen şartlar koymak [o koşmak];der Hund stellt die Ohren köpek kulaklarını dikti;etw an die Wand \stellen bir şeyi duvara dayamak;dieses Foto wirkt gestellt bu fotoğraf poz verilip çekilmiş gibi2) ( regulieren) ayarlamak;stell das Radio leiser/lauter radyonun sesini kıs/aç;die Uhr \stellen saati ayarlamak;3) (bereit\stellen) etmek, bulundurmak4) ( Verbrecher) tutmakjdn zur Rede \stellen birini hesaba çekmek, birinden hesap sormak;einen Antrag auf etw \stellen bir şey için istemde bulunmak;eine Sache über eine andere \stellen bir şeyi diğer bir şeyin üzerine koymak;jdn vor Gericht \stellen birini mahkemeye vermek;etw in Frage \stellen bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek;etw in Rechnung \stellen bir şeyi hesaba yazmak;etw in Abrede \stellen bir şeyi yadsımak [o inkâr etmek];etw unter Quarantäne \stellen bir şeyi karantinaya almak;auf sich selbst gestellt sein kendi başının çaresine bakmak;jds Geduld auf die Probe \stellen birinin sabrını tüketmek;hohe Anforderungen an jdn \stellen bir kimseden çok şey istemek;eine These in den Raum \stellen bir tezi ortaya atmakII vrsich \stellen1) (sich hin\stellen) dikilmek;sich auf die Hinterpfoten \stellen arka ayakları üzerine kalkmak;sich auf Zehenspitzen \stellen ayak parmaklarının ucuna basarak dikilmek2) ( vortäuschen)sich taub/unwissend \stellen duymazlıktan/bilmezlikten gelmek;sich dumm \stellen aptallığa vurmak3) ( der Polizei) teslim olmak4) ( nicht ausweichen)sich gegen etw \stellen bir şeye karşı pozisyon almak;sich hinter jdn \stellen birine arka çıkmak -
14 stoßen
stoßen <stößt, stieß, gestoßen> ['ʃto:sən]I vt1) ( schubsen) itmek; ( leicht) dürtmek; ( mit dem Fuß) tepmek, (tekme) atmak (-e); ( mit den Hörnern) tos vurmak (-e);jdn/etw mit dem Ellbogen \stoßen bir kimseyi/şeyi dirseklemek, bir kimseyi/şeyi dirsekle itmek, bir kimseye/şeye dirsekle vurmak;2) (hinein\stoßen) iterek sokmak; ( Messer) vurmak;jdm ein Messer in den Bauch \stoßen birini karnından bıçaklamak3) (hinaus\stoßen) iterek çıkarmak4) ( zerkleinern) dövmek, dövüp ufalamakII viauf Erdöl \stoßen petrol bulmak;zu jdm \stoßen birine katılmak;an seine Grenzen \stoßen sınırına dayanmak4) ( angrenzen) bitişik olmak (an -e)III vrsich \stoßen1) ( anprallen) çarpmak;sich am Schrank \stoßen dolaba çarpmak2) ( Anstoß nehmen)sich an etw dat \stoßen bir şeyden gıcık kapmak -
15 schlagen
schlagen <schlägt, schlug, geschlagen> ['ʃla:gən]I vter schlug sie zu Boden onu yere vurdu;die Hände vors Gesicht \schlagen elleriyle yüzünü kapatmak;alles kurz und klein \schlagen kırıp dökmek;etw zu Scherben \schlagen bir şeyi kırıp paramparça etmek;zwei Fliegen mit einer Klappe \schlagen ( fig) bir taşla iki kuş vurmaker gab sich ge\schlagen pes etti;sie schlugen die deutsche Mannschaft mit 3:1 Alman takımını 3:1 yendiler3) ( befestigen) çakmak;einen Nagel in die Wand \schlagen duvara bir çivi çakmakeinen Bogen um jdn/etw \schlagen bir kimsenin/şeyin etrafında kavis çizmek;einen Kreis \schlagen halka olmakdas Eiweiß \schlagen yumurtanın akını çırpmak [o dövmek];mit den Flügeln \schlagen kanat çırpmak6) ( fällen) kesmekdie Uhr hat 12 ge\schlagen saat 12'yi çaldı;eine ge\schlagene Stunde tam bir saat8) ( Greifvogel) çarpmak9) das Kreuz \schlagen haç çıkarmakII visie schlug an die Tür kapıya vurdu;nach jdm \schlagen (tüyü) birine çekmekum sich \schlagen çırpınmakmit dem Kopf gegen die Tischkante \schlagen başıyla masanın kenarına çarpmaknach der Mutter/dem Vater \schlagen annesine/babasına çekmekdie Nachricht ist ihm auf den Magen ge\schlagen haber midesine vurduIII vrsich \schlagen ( sich prügeln) dövüşmek, vuruşmak;sich um etw \schlagen bir şey için vuruşmak;sich auf jds Seite \schlagen birinden yana olmak -
16 Hand
el;an \Hand von yoluyla;aus erster/zweiter \Hand birinci/ikinci elden;von \Hand elden;jdm die \Hand geben birine eline vermek;jdm die \Hand schütteln birinin elini sıkmak, biriyle tokalaşmak;linker/rechter \Hand sol/sağ elde;linker/rechter \Hand sehen Sie... sol/sağ elde... görüyorsunuz;eine \Hand voll bir tutam [o avuç dolusu];alle Hände voll zu tun haben ( fam) işi başından aşkın olmak;etw aus der \Hand legen bir şeyi elinden bırakmak;etw in die \Hand nehmen bir şeyi eline almak; ( fig) bir şeyi ele almak;in die Hände klatschen el çırpmak;etw zur \Hand haben bir şeyi el altında bulundurmak, bir şey elinde bulunmak;jds rechte \Hand sein ( fig) birinin sağ kolu olmak;zwei linke Hände haben ( fam) elinden bir şey gelmemek;sich mit Händen und Füßen verständigen ( fam) el kol yordamıyla anlaşmak;sich mit Händen und Füßen gegen etw wehren ( fam) bir şeye canla başla karşı koymak;mit leeren Händen eli boş olarak, elini kolunu sallaya sallaya;ein gutes Blatt auf der \Hand haben eli iyi olmak;\Hand und Fuß haben tutarlı olmak;die \Hand im Spiel haben bir işte parmağı olmak;es lässt sich nicht von der \Hand weisen, dass...... olduğu yadsınamaz;\Hand in \Hand el ele;\Hand in \Hand mit jdm arbeiten biriyle el ele çalışmak;freie \Hand zu etw haben bir şey yapmakta serbest olmak;das liegt auf der \Hand bu elle tutulur gözle görülür;von der \Hand in den Mund leben elden ağıza yaşamak;er ist bei ihnen in guten Händen onların yanında iyi ellerdedir;in festen Händen sein ( fam) sözlü olmak;etw von langer \Hand planen bir şeyi uzun uzadıya planlamak;etw unter der \Hand verkaufen bir şeyi el altından satmak;jdm etw zu treuen Händen übergeben birine bir şeyi emanet vermek;jdm etw in die \Hand drücken birinin eline bir şey sıkıştırmak;jdm in die Hände fallen birinin eline düşmek;etw aus der \Hand geben bir şeyi elinden çıkarmak;jdn in der \Hand haben birini avcunun içinde tutmak;jdm aus der \Hand lesen birinin el falına bakmak;zu jds Händen birinin eline, birine verilmek üzere;Hände hoch! eller yukarı!;Hände weg! çek elini!;eine \Hand wäscht die andere ( prov) bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar -
17 richten
richten ['rıçtən]I vt1) ( lenken) yönlendirmek (an/auf -e/-e) ( gegen -e karşı); ( wenden) yöneltmek (an/auf -e/-e) ( gegen -e), çevirmek (an/auf -e/-e) ( gegen -e); ( Waffe) yöneltmek ( auf -e); ( Blick) yöneltmek ( auf -e), çevirmek ( auf -e);das Wort an jdn \richten sözü birine yöneltmekII vrsich \richten1) ( sich anpassen)sich nach etw dat \richten bir şeye endeksli olmak, bir şeye göre yön almak;richte dich danach! ona göre hareket et!sich nach jdm \richten birini örnek almaküber jdn \richten birini yargılamak -
18 sprechen
sprechen <spricht, sprach, gesprochen> ['ʃprɛçən]mit jdm \sprechen biriyle konuşmak;davon \sprechen, etw zu tun bir şeyi yapmaktan söz etmek;frei \sprechen serbest konuşmak;Türkisch [o türkisch] \sprechen Türkçe konuşmak;jdn zum S\sprechen bringen birini konuşturmak;das spricht für ihre Intelligenz bu onun ne kadar zeki olduğunu gösterir;es sprach alles gegen ihn her şey onun aleyhineydi;nicht gut auf jdn zu \sprechen sein birinin adını duymaktan hoşlanmamak;wir \sprechen uns noch! ( fam) görüşürüz!jdn \sprechen biriyle konuşmak -
19 Strich
einen \Strich unter etw ziehen ( fig) bir şeye çizgi çekmek;unter dem \Strich ( als Ergebnis) sonuçta, hesap kitap;unter dem \Strich sein ( fam) ( sehr schlecht) berbat olmak2. kein pldie Haare gegen den \Strich bürsten/kämmen saçları tersine fırçalamak/taramak;das geht mir gegen den \Strich ( fam) bu benim işime gelmiyor;auf den \Strich gehen sokakta fuhuş yapmak -
20 Empörung
Страницы
- 1
- 2