Перевод: с турецкого на английский

с английского на турецкий

değişmek

  • 1 değişmek

    v. change, convert, amend, modify, alter, mutate, turn to, shift, alternate, chop about, chop round, shade, switch, vary

    Turkish-English dictionary > değişmek

  • 2 değişmek

    "to change; to alter; to vary; to exchange, to trade, to barter"

    İngilizce Sözlük Türkçe > değişmek

  • 3 değişmek

    1. to change, become different, alter. 2. to be replaced by another. 3. /ı, a/ (used in a negative form) to be unwilling to trade (someone, something) for (anyone else, anything else): Bu çamaşır makinesini dünyaya değişmem. I won´t trade this washing machine for the world. 4. /ı, la/ to exchange (things) with (someone). 5. /ı/ to change (one´s clothes). değişen yıldız variable star.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > değişmek

  • 4 iyi yönde değişmek

    v. take a good turn

    Turkish-English dictionary > iyi yönde değişmek

  • 5 kötü yönde değişmek

    v. take a bad turn

    Turkish-English dictionary > kötü yönde değişmek

  • 6 külahları değişmek

    v. fall out

    Turkish-English dictionary > külahları değişmek

  • 7 rengi değişmek

    v. discolor, discolour [Brit.]

    Turkish-English dictionary > rengi değişmek

  • 8 yavaş yavaş değişmek

    v. shade away, shade off

    Turkish-English dictionary > yavaş yavaş değişmek

  • 9 yer değişmek

    v. interchange

    Turkish-English dictionary > yer değişmek

  • 10 üzerini değişmek

    v. change

    Turkish-English dictionary > üzerini değişmek

  • 11 külahları değişmek

    to fall out with

    İngilizce Sözlük Türkçe > külahları değişmek

  • 12 rengi değişmek

    to discolour

    İngilizce Sözlük Türkçe > rengi değişmek

  • 13 üstünü değişmek

    to change

    İngilizce Sözlük Türkçe > üstünü değişmek

  • 14 değişmemek

    v. (neg. form of değişmek) change, convert, amend, modify, alter, mutate, turn to, shift, alternate, chop about, chop round, shade, switch, vary

    Turkish-English dictionary > değişmemek

  • 15 diismää

    [T degismek, Az däyismäk, from diis]: to change

    A Concise Gagauz Dictionary with etymologies and Turkish, Azerbaijani and Turkmen cognates > diismää

  • 16 ağız

    ",-ğzı 1. mouth. 2. rim, brim (of a cup or an opening). 3. muzzle (of a gun). 4. intersection, corner (of roads). 5. cutting edge, blade (of a knife). 6. dialect; regional accent. 7. persuasive talk, forceful way of speaking. 8. mus. regional form. 9. time: iki ağız twice. üç ağız three times. 10. brink. -dan 1. orally, verbally. 2. by mouth. -ından 1. as heard directly from. 2. in the name of. -ıyla (to tell) personally. -ını açacağına gözünü aç. Don´t stand gaping, open your eyes. -ını açıp gözünü yummak to swear a blue streak, rant and rave. -ı açık 1. open, uncovered (receptacle). 2. idiotic, moronic. -ı açık ayran delisi halfwit, simpleton. -ı (bir karış) açık kalmak to gape with astonishment. -ını açmak 1. to open one´s mouth. 2. to speak up. 3. to give vent to one´s feelings. 4. to gape with astonishment. -/-ını açmamak not to open one´s mouth; to be silent, hold one´s tongue. - açtırmamak /a/ to give (someone) no opportunity to talk. - ağıza to the brim. - ağıza dolu brimful, brimming. - ağıza vermek to whisper privately to each other. -dan ağıza by word of mouth, by rumor. -dan ağıza yayılmak (for a rumor) to be spread by word of mouth. -a alınmaz/alınmayacak obscene, very vulgar, unmentionable. - alışkanlığı the habit of using a certain expression. -ına almamak /ı/ not to mention, not to let pass one´s lips. -/-ını aramak /ın/ to sound out (a person). - armonikası harmonica, mouth organ. -ına atmak /ı/ to put (something) in one´s mouth. -ı aya, gözü çaya bakmak to be absentminded, be inclined not to pay attention to one´s work. -ına bakakalmak /ın/ to be spellbound by (one´s) words. -ından baklayı çıkarmak to put aside considerations and speak out, let the cat out of the bag. -ında bakla ıslanmamak not to be able to keep a secret. -ına bakmak /ın/ 1. to wait for (someone´s) words. 2. to obey blindly. -ına/-ının içine baktırmak to have great charm in talking. -ından bal akmak to talk sweetly. -ını bıçak açmamak to be too distressed to talk, have one´s mouth sealed with grief. -ı bir in agreement on what to say. -ına bir kemik atmak /ın/ to throw (someone) a bone, give (someone) money to keep him quiet. -ına bir parmak bal çalmak /ın/ to try to put (someone) off by promises or petty gains. -ına bir şey/çöp koymamak not to eat a thing. -ına bir zeytin verip altına/ardına bir tulum tutmak to do a small favor and expect a big return. -ını bozmak to swear, use bad language. -ı bozuk foulmouthed, scurrilous. - bozukluğu abusiveness. - burun birbirine karışmak 1. (for one´s anger, sadness, or fatigue) to show in one´s face. 2. (for one´s face) to be battered and bruised. -ına burnuna bulaştırmak /ı/ to mess up (a job). -ını burnunu dağıtmak /ın/ to pound (one´s) face, beat (someone) up. -ı burnu yerinde good-looking, attractive, handsome. -ı büyük boastful. -ında büyümek (for food) to be hard to swallow. -ından çıkanı/çıkan sözü kulağı duymamak/işitmemek not to realize what one is saying, to (get angry and) explode. -ından çıkmak to slip out without being intended. -ından çıt çıkmamak not to divulge a word, (for someone´s mouth) to be sealed. -ı çiriş çanağına dönmek to have one´s mouth get dry and bitter. -da dağılmak (for pastry) to be delicious, be delectable. -ını dağıtmak /ın/ colloq. to hit (someone) in the mouth, sock (someone) in the kisser. - dalaşı/dalaşması quarrel, row. -ına değin up to the brim. - değişikliği variety in food. -ı değişmek to change one´s tune. - değiştirmek to change one´s tune. -ı dili bağlanmak not to open one´s mouth, be silent. - dil vermemek to be too sick to talk. -ı dili yok. He submits meekly./He doesn´t protest. -ından dirhemle laf/söz/lakırdı çıkmak to be someone of few words, be tight-lipped: Şadan´ın ağzından dirhemle laf çıkar. Şadan is a man of few words. -dan dolma muzzle-loading. - dolusu küfür unrestrained swearing. -ından dökülmek 1. to be said unconvincingly or halfheartedly. 2. to be evident from one´s wor

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ağız

  • 17 külah

    1. conical hat. 2. paper cone (used as a bag). 3. (ice-cream) cone. 4. colloq. trick. 5. spire (surmounting a minaret or tower). Ali´nin -ını Veli´ye, Veli´nin külahını Ali´ye giydirmek colloq. to rob Peter to pay Paul. -ıma anlat/dinlet! Tell me another one!/I don´t believe a bit of it! -ları değişmek/değiştirmek colloq. to have a falling-out, quarrel with each other. - giydirmek /a/ to play a trick on. -ını havaya atmak to be very happy, be on cloud nine. - kapmak to get an important job through chicanery. -ını önüne koyup/alıp düşünmek to think about a matter long and hard, chew something over. - peşinde olmak to try to gain an important post through chicanery. - sallamak /a/ to truckle to, toady to. -ını ters giydirmek /a/ 1. to make (someone) regret something, teach (someone) a thing or two. 2. to be a real fox, be someone one must be wary of.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > külah

  • 18 surat

    ",-tı 1. face (used derogatorily). 2. sulkiness. 3. slang, playing cards (a) king, queen, or jack. -ı asık sour-faced; grim-looking; sulky; pouting. - asmak to put on a sour face, look annoyed, angry, or unhappy; to sulk; to pout. -a/-ına bak, süngüye davran. colloq. 1. He´s/She´s as ugly as sin. 2. He´s/She´s as sour-faced/grim-looking as they come. -ına bakanın kırk yıl işi rast gitmez. colloq. He´s a real Jonah./He brings bad luck to everyone he meets. - bir karış sour-faced; annoyed-looking; angry-looking; grim-looking. -ı davul/eşek derisi brazen, shameless. -ı değişmek 1. to take a firmer line, adopt a firmer tone. 2. for the expression on one´s face to change. -ından düşen bin parça very sour-faced, very annoyed-looking; very angry -looking; very grim-looking. - düşkünü ugly, (someone) who´s not much when it comes to looks. -ını ekşitmek to put on a sour face. - etmek /a/ to give (someone) a sour look; to give (someone) a sulky or pouting look. -ına indirmek /ın/ to give (someone) a sock in the face, give (someone) one in the kisser. -ı kasap süngeriyle silinmiş shameless, brazen. - (değil) mahkeme duvarı (someone) who has an extremely forbidding look on his face. -ı sirke satmak to have a very sour look on one´s face."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > surat

См. также в других словарях:

  • değişmek — nsz 1) Başka bir biçim veya duruma girmek, tahavvül etmek Ben gelirken yarım saat içinde hava değişmiş, kara yel kudurmuştu. S. F. Abasıyanık 2) Yerine başka şey veya kimse gelmek Eskiler arasında duvardaki saatli maarif takvimleri de değişmiş… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • mecrası değişmek — bir iş, bir olay için gidişi, yönü, doğrultusu değişmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • suratı değişmek — bir kimseye karşı davranışı değişmek, daha sert bir durum almak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • külahları değiştirmek (veya değişmek) — tehdit ederek bozuşmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • işin rengi değişmek — konu başka biçimde gelişmek, öncekinden farklı davranmaya başlamak ... o zaman işin rengi değişir, asık yüzünün morluğu uçup giderdi. O. Kemal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tagayyür etmek — değişmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ruvale — değişmek …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • tahavvül etmek — değişmek, dönüşmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • adnamak — değişmek; bozulmak I, 288 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • ednetmek — değişmek, bulunduğu halden başka bir hale girmek. I, 266 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • TAGAYYÜR — Değişmek. Başkalaşmak. * Bozulmak. Renk değiştirmek. * Kokmak.(Tagayyür ve tebeddül; hudûsten ve tekemmül etmek için tazelenmekten ve ihtiyaçtan ve maddilikten ve imkândan ileri geliyor. Zât ı Akdes ise; hem kadîm, hem her cihetçe kemal i… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»