-
81 rabble
n. gürültücü kalabalık, ayaktakımı, ayaktakımıdan kalabalık, gelberi, maden eriyiğini karıştırmaya yarayan çubuk————————v. gelberi ile karıştırmak* * *gürültücü kalabalık* * *['ræbl](a noisy, disorderly crowd.) düzensiz kalabalık -
82 ragged
adj. yırtık pırtık, lime lime, kırpık kırpık, pütürlü, düzensiz, pejmürde, bakımsız, dağınık, karman çorman, olmamış, eksik, cırlak, kulağı tırmalayan* * *1. alay et (v.) 2. eski püskü (adj.)* * *['ræɡid]1) (dressed in old, worn or torn clothing: a ragged beggar.) üstü başı yırtık, hırpanî2) (torn: ragged clothes.) yırtık pırtık, hırpanî3) (rough or uneven; not straight or smooth: a ragged edge.) pürüzlü, kaba -
83 rambling
adj. başıboş, bağlantısız, tutarsız, ipe sapa gelmez, saçma sapan, düzensiz, derme çatma, biçimsiz————————n. başıboş tip, boş boş dolaşan kimse* * *1) (aimless and confused; not keeping to the topic: a long, rambling speech.) dağınık, konudan konuya atlayan2) (built (as if) without any plan, stretching in various directions: a rambling old house.) her yöne dağılmış, gelişigüzel3) ((of plants, usually roses) climbing.) sarmaşık -
84 reel
n. makara, bobin, makaraya sarılmış şey, çiftlerin oynadığı bir iskoç dansı————————v. makaraya sarmak, sarmak, dolamak, dönmek, fırıl fırıl dönmek, sersemlemek, sendelemek* * *1. düzensiz hareket et (v.) 2. makaraya sar (v.) 3. makara (n.)* * *[ri:l] 1. noun1) (a round wheel-shaped or cylindrical object of wood, metal etc on which thread, film, fishing-lines etc can be wound: a reel of sewing-cotton; He changed the reel in the projector.) makara, bobin2) ((the music for) a type of lively Scottish, Irish or American dance: The fiddler played a reel; to dance a reel.) oynak bir iskoçya dansı, riyıl2. verb(to stagger; to sway; to move in an unsteady way: The drunk man reeled along the road; My brain was reeling with all the information that he gave me.) sendelemek, yalpa yaparak gitmek; bocalamak- reel in- reel off -
85 rout
n. düzensiz kalabalık, gürültücü topluluk, hengâme, bozgun, hezimet, kabul töreni————————v. bozguna uğratmak, darmadağın etmek, aramak, araştırmak, eşelemek* * *1. bozguna uğrat (v.) 2. bozgun (n.)* * *1. verb(to defeat (an army etc) completely.) bozguna uğratmak2. noun(a complete defeat.) hezimet -
86 unequal
adj. eşitsiz, oransız, düzensiz, haksız, istikrarsız, düzeysiz, yetersiz* * *eşit olmayan* * *(not equal in quantity, quality etc: They got unequal shares of / an unequal share in the money.) eşit olmayan, farklı -
87 uneven
adj. düz olmayan, engebeli, inişli çıkışlı, pürüzlü, eğri büğrü, eşitsiz, dengesiz, tek (sayı)* * *düzensiz* * *1) (not even: The road surface here is very uneven.) düz olmayan, engebeli2) ((of work etc) not all of the same quality: His work is very uneven.) değişken, aynı kararda olmayan•- unevenly -
88 unevenly
adverb (in an uneven or unequal way: The teams are unevenly matched.) düzensiz/intizamsız biçimde -
89 anomalous
adj. anormal; kuralsız, aykırı* * *1. anomalili 2. düzensiz -
90 desultory
adj. istikrarsız, tutarsız, düzensiz, rasgele; gelişigüzel; maymun iştahlı (Argo)* * *dağınık -
91 disordered
adj. düzensiz, karışık, bozuk, kaçık, çatlak* * *1. karıştır (v.) 2. karışık (adj.) -
92 excursive
adj. dolaşan, düzensiz, gelişigüzel, konudan sapan* * *kararsız -
93 fluctuate
v. dalgalanmak, inip çıkmak, düzensiz hareket etmek, kararsız olmak, bocalamak* * *dalgalan -
94 inordinate
adj. aşırı, ölçüsüz, düzensiz, oransız* * *aşırı -
95 jumbled
1. karıştır (v.) 2. düzensiz (adj.) -
96 out of balance
adj. dengesiz, düzensiz* * *balanssız -
97 slovenly
adj. şapşal, pasaklı, savsak, sünepe, hırpani kılıklı, kılıksız, kötü yapılmış, baştan savma————————adv. şapşalca, kılıksızca, hırpani bir şekilde, yarım yamalak* * *düzensiz -
98 sporadic
adj. tek tük, aralıklı, ara sıra olan, arada sırada görülen* * *1. düzensiz 2. sporadik -
99 unkempt
adj. taranmamış, dağınık, düzensiz, hırpani, paçoz* * *dağınık -
100 unsteady
adj. değişken, istikrarsız, kararsız, sallanan, sabit olmayan, güvenilmez, düzensiz* * *kararsız
См. также в других словарях:
düzensiz — sf. 1) Düzeni olmayan veya düzeni bozuk, karışık, tertipsiz, intizamsız, gayrimuntazam Düzensiz nüfus artışı sadece yoksulluğu artırmaya yarıyor. H. Taner 2) Sistemsiz … Çağatay Osmanlı Sözlük
zallazort — düzensiz … Beypazari ağzindan sözcükler
galdır guldur — düzensiz, plansız, rastgele … Beypazari ağzindan sözcükler
ağır aksak — sf., ğı 1) Yavaş 2) zf. Yavaş ve düzensiz bir biçimde 3) mec. Kesintili, düzensiz 4) is., müz. Klasik Türk müziğinde bir usul Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
dersiz topsuz — sf. 1) Düzensiz, karmakarışık 2) zf. Düzensiz, karmakarışık bir biçimde Zihni disiplinden yoksundur, işine geldiği gibi dersiz topsuz, çelişki içinde konuşur. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
plansız programsız — sf. 1) Düzensiz, belli bir yönteme bağlı kalmayan 2) zf. Düzensiz, belli bir yönteme bağlı kalmaksızın Bu sefer plansız programsız hareket edelim. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
tertipsiz — sf. 1) Dağınık, düzene konmamış, düzensiz 2) Savruk, dağınık, intizamsız (kimse) 3) zf. Düzensiz bir biçimde … Çağatay Osmanlı Sözlük
helictite — 1. Generally small variety of stalactitic calcite growth that is twisted and contorted with no apparent regard for gravity. Helictites form on cave walls, ceilings, and on stalactites. The growth develops as seepage water loses carbon dioxide… … Lexicon of Cave and Karst Terminology
ahenksiz — sf. 1) Uyumsuz, düzensiz 2) Eğlencesiz … Çağatay Osmanlı Sözlük
alaturka — sf., İt. alla turca 1) Eski Türk gelenek, görenek, töre ve hayatına uygun, Doğuluca, alafranga karşıtı Alaturka yemek. 2) Bu töre ve hayatı benimsemiş (kimse) 3) is. Alaturka saat Biz, alaturka 10 sularında mektepten çıkardık. F. R. Atay 4) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aritmik — sf., ği, Fr. arythmique Ritimli olmayan, düzensiz … Çağatay Osmanlı Sözlük