Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

düzensiz

  • 81 rabble

    n. gürültücü kalabalık, ayaktakımı, ayaktakımıdan kalabalık, gelberi, maden eriyiğini karıştırmaya yarayan çubuk
    ————————
    v. gelberi ile karıştırmak
    * * *
    gürültücü kalabalık
    * * *
    ['ræbl]
    (a noisy, disorderly crowd.) düzensiz kalabalık

    English-Turkish dictionary > rabble

  • 82 ragged

    adj. yırtık pırtık, lime lime, kırpık kırpık, pütürlü, düzensiz, pejmürde, bakımsız, dağınık, karman çorman, olmamış, eksik, cırlak, kulağı tırmalayan
    * * *
    1. alay et (v.) 2. eski püskü (adj.)
    * * *
    ['ræɡid]
    1) (dressed in old, worn or torn clothing: a ragged beggar.) üstü başı yırtık, hırpanî
    2) (torn: ragged clothes.) yırtık pırtık, hırpanî
    3) (rough or uneven; not straight or smooth: a ragged edge.) pürüzlü, kaba

    English-Turkish dictionary > ragged

  • 83 rambling

    adj. başıboş, bağlantısız, tutarsız, ipe sapa gelmez, saçma sapan, düzensiz, derme çatma, biçimsiz
    ————————
    n. başıboş tip, boş boş dolaşan kimse
    * * *
    1) (aimless and confused; not keeping to the topic: a long, rambling speech.) dağınık, konudan konuya atlayan
    2) (built (as if) without any plan, stretching in various directions: a rambling old house.) her yöne dağılmış, gelişigüzel
    3) ((of plants, usually roses) climbing.) sarmaşık

    English-Turkish dictionary > rambling

  • 84 reel

    n. makara, bobin, makaraya sarılmış şey, çiftlerin oynadığı bir iskoç dansı
    ————————
    v. makaraya sarmak, sarmak, dolamak, dönmek, fırıl fırıl dönmek, sersemlemek, sendelemek
    * * *
    1. düzensiz hareket et (v.) 2. makaraya sar (v.) 3. makara (n.)
    * * *
    [ri:l] 1. noun
    1) (a round wheel-shaped or cylindrical object of wood, metal etc on which thread, film, fishing-lines etc can be wound: a reel of sewing-cotton; He changed the reel in the projector.) makara, bobin
    2) ((the music for) a type of lively Scottish, Irish or American dance: The fiddler played a reel; to dance a reel.) oynak bir iskoçya dansı, riyıl
    2. verb
    (to stagger; to sway; to move in an unsteady way: The drunk man reeled along the road; My brain was reeling with all the information that he gave me.) sendelemek, yalpa yaparak gitmek; bocalamak
    - reel off

    English-Turkish dictionary > reel

  • 85 rout

    n. düzensiz kalabalık, gürültücü topluluk, hengâme, bozgun, hezimet, kabul töreni
    ————————
    v. bozguna uğratmak, darmadağın etmek, aramak, araştırmak, eşelemek
    * * *
    1. bozguna uğrat (v.) 2. bozgun (n.)
    * * *
    1. verb
    (to defeat (an army etc) completely.) bozguna uğratmak
    2. noun
    (a complete defeat.) hezimet

    English-Turkish dictionary > rout

  • 86 unequal

    adj. eşitsiz, oransız, düzensiz, haksız, istikrarsız, düzeysiz, yetersiz
    * * *
    eşit olmayan
    * * *
    (not equal in quantity, quality etc: They got unequal shares of / an unequal share in the money.) eşit olmayan, farklı

    English-Turkish dictionary > unequal

  • 87 uneven

    adj. düz olmayan, engebeli, inişli çıkışlı, pürüzlü, eğri büğrü, eşitsiz, dengesiz, tek (sayı)
    * * *
    düzensiz
    * * *
    1) (not even: The road surface here is very uneven.) düz olmayan, engebeli
    2) ((of work etc) not all of the same quality: His work is very uneven.) değişken, aynı kararda olmayan
    - unevenly

    English-Turkish dictionary > uneven

  • 88 unevenly

    adverb (in an uneven or unequal way: The teams are unevenly matched.) düzensiz/intizamsız biçimde

    English-Turkish dictionary > unevenly

  • 89 anomalous

    adj. anormal; kuralsız, aykırı
    * * *
    1. anomalili 2. düzensiz

    English-Turkish dictionary > anomalous

  • 90 desultory

    adj. istikrarsız, tutarsız, düzensiz, rasgele; gelişigüzel; maymun iştahlı (Argo)
    * * *
    dağınık

    English-Turkish dictionary > desultory

  • 91 disordered

    adj. düzensiz, karışık, bozuk, kaçık, çatlak
    * * *
    1. karıştır (v.) 2. karışık (adj.)

    English-Turkish dictionary > disordered

  • 92 excursive

    adj. dolaşan, düzensiz, gelişigüzel, konudan sapan
    * * *
    kararsız

    English-Turkish dictionary > excursive

  • 93 fluctuate

    v. dalgalanmak, inip çıkmak, düzensiz hareket etmek, kararsız olmak, bocalamak
    * * *
    dalgalan

    English-Turkish dictionary > fluctuate

  • 94 inordinate

    adj. aşırı, ölçüsüz, düzensiz, oransız
    * * *
    aşırı

    English-Turkish dictionary > inordinate

  • 95 jumbled

    1. karıştır (v.) 2. düzensiz (adj.)

    English-Turkish dictionary > jumbled

  • 96 out of balance

    adj. dengesiz, düzensiz
    * * *
    balanssız

    English-Turkish dictionary > out of balance

  • 97 slovenly

    adj. şapşal, pasaklı, savsak, sünepe, hırpani kılıklı, kılıksız, kötü yapılmış, baştan savma
    ————————
    adv. şapşalca, kılıksızca, hırpani bir şekilde, yarım yamalak
    * * *
    düzensiz

    English-Turkish dictionary > slovenly

  • 98 sporadic

    adj. tek tük, aralıklı, ara sıra olan, arada sırada görülen
    * * *
    1. düzensiz 2. sporadik

    English-Turkish dictionary > sporadic

  • 99 unkempt

    adj. taranmamış, dağınık, düzensiz, hırpani, paçoz
    * * *
    dağınık

    English-Turkish dictionary > unkempt

  • 100 unsteady

    adj. değişken, istikrarsız, kararsız, sallanan, sabit olmayan, güvenilmez, düzensiz
    * * *
    kararsız

    English-Turkish dictionary > unsteady

См. также в других словарях:

  • düzensiz — sf. 1) Düzeni olmayan veya düzeni bozuk, karışık, tertipsiz, intizamsız, gayrimuntazam Düzensiz nüfus artışı sadece yoksulluğu artırmaya yarıyor. H. Taner 2) Sistemsiz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zallazort — düzensiz …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • galdır guldur — düzensiz, plansız, rastgele …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • ağır aksak — sf., ğı 1) Yavaş 2) zf. Yavaş ve düzensiz bir biçimde 3) mec. Kesintili, düzensiz 4) is., müz. Klasik Türk müziğinde bir usul Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dersiz topsuz — sf. 1) Düzensiz, karmakarışık 2) zf. Düzensiz, karmakarışık bir biçimde Zihni disiplinden yoksundur, işine geldiği gibi dersiz topsuz, çelişki içinde konuşur. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • plansız programsız — sf. 1) Düzensiz, belli bir yönteme bağlı kalmayan 2) zf. Düzensiz, belli bir yönteme bağlı kalmaksızın Bu sefer plansız programsız hareket edelim. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tertipsiz — sf. 1) Dağınık, düzene konmamış, düzensiz 2) Savruk, dağınık, intizamsız (kimse) 3) zf. Düzensiz bir biçimde …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • helictite —    1. Generally small variety of stalactitic calcite growth that is twisted and contorted with no apparent regard for gravity. Helictites form on cave walls, ceilings, and on stalactites. The growth develops as seepage water loses carbon dioxide… …   Lexicon of Cave and Karst Terminology

  • ahenksiz — sf. 1) Uyumsuz, düzensiz 2) Eğlencesiz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • alaturka — sf., İt. alla turca 1) Eski Türk gelenek, görenek, töre ve hayatına uygun, Doğuluca, alafranga karşıtı Alaturka yemek. 2) Bu töre ve hayatı benimsemiş (kimse) 3) is. Alaturka saat Biz, alaturka 10 sularında mektepten çıkardık. F. R. Atay 4) mec.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aritmik — sf., ği, Fr. arythmique Ritimli olmayan, düzensiz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»