-
61 heteroclite
adj. düzensiz çekimli————————n. düzensiz çekimli ad -
62 heteroclite
adj. düzensiz çekimli————————n. düzensiz çekimli ad -
63 ungeregelt
-
64 مبعثر
مُبَعْثَر1. dağınıkAnlamı: düzeni bozuk, karışık2. darmadağınıkAnlamı: darmadağın3. tertipsizAnlamı: düzensiz4. tarumarAnlamı: dağınık, karışık, perişan5. darmadağınAnlamı: çok dağınık ve karışık, tarumar6. düzensizAnlamı: düzeni olmayan, tertipsiz, intizamsız7. perişanAnlamı: dağınık olma durumu, dağınık -
65 неравномерный
eşitsiz; düzensizглубина́ реки́ неравноме́рна — nehrin derinlikleri eşit değildir
зако́н неравноме́рного разви́тия капитали́зма — kapitalizmin eşitsiz gelişme yasası
-
66 нерегулярность
жdüzensiz / gayrimuntazam olma -
67 неровный
1) ( негладкий) düz / düzgün olmayanнеро́вная ме́стность — engebeli / arızalı arazi
2) ( кривой) eğriнеро́вная ли́ния — eğri / doğru olmayan çizgi
3) ( неодинаковый) eşit / bir olmayan4) ( прерывистый) kesik kesikнеро́вный пульс — düzensiz nabız
неро́вное дыха́ние — kesik kesik soluma
••он челове́к неро́вный — onun günü gününe uymaz
-
68 bump
adv. küt————————interj. küt————————n. çarpışma, çarpma, darbe, yumru, tümsek, sarsıntı, uçağın düzensiz devinimi————————v. çarpmak, bindirmek, toslamak, çarpışmak* * *1. çarpma (n.) 2. çarp (v.) 3. darbe (n.)* * *1. verb(to knock or strike (something): She bumped into me; I bumped my head against the ceiling.) çarpmak, toslamak2. noun1) ((the sound of) a blow or knock: We heard a loud bump.) çarpma, toslama (sesi)2) (a swelling or raised part: a bump on the head; This road is full of bumps.) şişlik; tümsek, kabartı•- bumper3. adjective(excellent in some way, especially by being large: a bumper crop.) bereketli, bol- bumpy- bump into
- bump of -
69 casual
adj. tesadüfen olan, rastlantı eseri, gelişigüzel, sıradan, geçici, gündelik; üstünkörü, kaçamak————————n. gündelik ayakkabı, gündelik giysi, geçici işçi, gündelikçi; yoksul kimse, doğada düzenli olarak görülmeyen (bitki)* * *1. gelişigüzel 2. tesadüfi* * *['kæʒuəl]1) (not careful: I took a casual glance at the book.) rasgele, gelişigüzel2) (informal: casual clothes.) günlük, gündelik3) (happening by chance: a casual remark.) tesadüfî, tesadüfen olan4) (not regular or permanent: casual labour.) düzensiz, geçici•- casually- casualness -
70 chaotic
adj. karmakarışık, karman çorman, düzensiz* * *karmakarışık* * *[-tik]adjective karmakarışık, altüst -
71 cluttered
adj. darmadağın* * *1. karıştır (v.) 2. karışık (adj.)* * *adjective (untidy; too full of furniture etc: Some people think it's a beautiful room but it's too cluttered for my taste.) düzensiz, dağınık -
72 disorganised
(in confusion or not organized: a disorganized person; The meeting was very disorganized.) düzensiz -
73 erratically
kararsızca* * *adverb düzensiz bir şekilde -
74 flutter
n. çırpınma, çarpıntı, telaş, pırpır etme, heyecan, küçük oynama (kumar)————————v. kanat çırpmak, pırpır etmek, çırpınmak, çarpıntılı olmak, dalgalanmak, titremek, düzensiz hareket etmek* * *1. çırpın (v.) 2. telaş (n.)* * *1. verb1) (to (cause to) move quickly: A leaf fluttered to the ground.) çırpınmak2) ((of a bird, insect etc) to move the wings rapidly and lightly: The moth fluttered round the light.) kanatlarını çırpmak, uçuşmak, uçuşup durmak2. noun1) (a quick irregular movement (of a pulse etc): She felt a flutter in her chest.) çarpıntı2) (nervous excitement: She was in a great flutter.) telâş -
75 freehand
adj. elle yapılmış, el yapımı, aletsiz, rasgele, düzensiz* * *1. elle yapılmış 2. serbest el* * *adjective, adverb ((of a drawing etc) (done) without any instruments (eg a ruler) to guide the hand.) el ile yapılmış -
76 irregularly
-
77 jerkily
-
78 jerky
adj. sarsıntılı, düzensiz, sarsak, salak* * *silkintili* * *adjective (jerking; full of jerks: a jerky movement; a jerky way of speaking.) sarsıntılı, silkintili -
79 out of order
bozuk, arızalı, düzensiz, karmakarışık, usulsüz* * *bozuk* * *1) (not working (properly): The machine is out of order.) bozuk2) (not correct according to what is regularly done, especially in meetings etc: He was out of order in saying that.) usule aykırı -
80 patchy
adj. yamalı, derme çatma, baştan savma, düzensiz* * *yamalı* * *adjective (not all the same; varying in quality: patchy work.) tutarsız, derme çatma
См. также в других словарях:
düzensiz — sf. 1) Düzeni olmayan veya düzeni bozuk, karışık, tertipsiz, intizamsız, gayrimuntazam Düzensiz nüfus artışı sadece yoksulluğu artırmaya yarıyor. H. Taner 2) Sistemsiz … Çağatay Osmanlı Sözlük
zallazort — düzensiz … Beypazari ağzindan sözcükler
galdır guldur — düzensiz, plansız, rastgele … Beypazari ağzindan sözcükler
ağır aksak — sf., ğı 1) Yavaş 2) zf. Yavaş ve düzensiz bir biçimde 3) mec. Kesintili, düzensiz 4) is., müz. Klasik Türk müziğinde bir usul Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
dersiz topsuz — sf. 1) Düzensiz, karmakarışık 2) zf. Düzensiz, karmakarışık bir biçimde Zihni disiplinden yoksundur, işine geldiği gibi dersiz topsuz, çelişki içinde konuşur. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
plansız programsız — sf. 1) Düzensiz, belli bir yönteme bağlı kalmayan 2) zf. Düzensiz, belli bir yönteme bağlı kalmaksızın Bu sefer plansız programsız hareket edelim. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
tertipsiz — sf. 1) Dağınık, düzene konmamış, düzensiz 2) Savruk, dağınık, intizamsız (kimse) 3) zf. Düzensiz bir biçimde … Çağatay Osmanlı Sözlük
helictite — 1. Generally small variety of stalactitic calcite growth that is twisted and contorted with no apparent regard for gravity. Helictites form on cave walls, ceilings, and on stalactites. The growth develops as seepage water loses carbon dioxide… … Lexicon of Cave and Karst Terminology
ahenksiz — sf. 1) Uyumsuz, düzensiz 2) Eğlencesiz … Çağatay Osmanlı Sözlük
alaturka — sf., İt. alla turca 1) Eski Türk gelenek, görenek, töre ve hayatına uygun, Doğuluca, alafranga karşıtı Alaturka yemek. 2) Bu töre ve hayatı benimsemiş (kimse) 3) is. Alaturka saat Biz, alaturka 10 sularında mektepten çıkardık. F. R. Atay 4) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aritmik — sf., ği, Fr. arythmique Ritimli olmayan, düzensiz … Çağatay Osmanlı Sözlük