Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

boyunca

  • 121 all (the) year round, long etc

    (throughout the whole year: The weather is so good here that we can swim all (the) year round.) yıl boyunca

    English-Turkish dictionary > all (the) year round, long etc

  • 122 coast

    n. sahil, deniz kenarı, deniz kıyısı, kıyı, kızak için uygun yokuş; kızakla yokuştan kayma
    ————————
    v. sahil boyunca gitmek; kıyı boyu limanlar arasında ticaret yapmak; kızakla yokuştan kaymak, yokuş aşağı salıvermek; beleşten ilerlemek
    * * *
    1. sahil 2. yuvarlan (v.) 3. kıyı (n.)
    * * *
    [kəust] 1. noun
    (the side or border of land next to the sea: The coast was very rocky.) kıyı, sahil
    2. verb
    (to travel downhill (in a vehicle, on a bicycle etc) without the use of any power such as the engine or pedalling: He coasted for two miles after the car ran out of petrol.) aşağı doğru gitmek
    - coaster
    - coastguard

    English-Turkish dictionary > coast

  • 123 coaster

    n. bardak altlığı; tahta peynirlik; kızak; koster; kıyı boyunca işleyen ticari gemi; iki kulplu şarap bardağı
    * * *
    1. kabotaj yapan gemi 2. koster
    * * *
    1) (a vessel that sails along near the coast.) koster, sahil gemisi
    2) (a small mat for putting under a drinking-glass etc.) bardak altlığı

    English-Turkish dictionary > coaster

  • 124 during

    prep. iken, esnasında, boyunca, sırasında, süresince
    * * *
    sırasında
    * * *
    ['djuəriŋ]
    1) (throughout the time of: We couldn't get cigarettes during the war.) esnasında, süresince
    2) (at a particular time within: He died during the war.) sırasında, esnasında

    English-Turkish dictionary > during

  • 125 in the course of

    sırasında, esnasında, boyunca=
    * * *
    esnasında
    * * *
    (during: In the course of our talk, he told me about the accident.) sırasında, esnasında

    English-Turkish dictionary > in the course of

  • 126 over

    adj. bitmiş, sona ermiş
    ————————
    adv. fazla, aşırı, çok fazla, gereğinden fazla, aşkın, iyice, adamakıllı, tekrar, daha, yine, öte, öteye, ötede, üstünde, tepesinde, tersine, altını üstüne, üzerine, başkasına, her yerinden, her yerine, kalan, geçkin
    ————————
    prep. fazla, çok, aşırı, yüksek, üstün, üstünde, üzerinde, üstüne, üzerinden, aracılığı ile, boyunca, baştan sona, öbür tarafa, karşıya, hakkında
    * * *
    1. aşırı 2. in üstünde
    * * *
    ['əuvə] 1. preposition
    1) (higher than; above in position, number, authority etc: Hang that picture over the fireplace; He's over 90 years old.) üstünde, üstüne
    2) (from one side to another, on or above the top of; on the other side of: He jumped over the gate; She fell over the cat; My friend lives over the street.) üstünden
    3) (covering: He put his handkerchief over his face.) üstüne
    4) (across: You find people like him all over the world.) her tarafını, bütün
    5) (about: a quarrel over money.) hakkında
    6) (by means of: He spoke to her over the telephone.) kullanarak; (telefon)da
    7) (during: Over the years, she grew to hate her husband.) esnasında
    8) (while having etc: He fell asleep over his dinner.) (yapar)ken
    2. adverb
    1) (higher, moving etc above: The plane flew over about an hour ago.) üzerinden
    2) (used to show movement, change of position: He rolled over on his back; He turned over the page.) başka bir tarafı/yanı görülebilecek şekilde
    3) (across: He went over and spoke to them.) karşı tarafa
    4) (downwards: He fell over.) aşağı, yere doğru
    5) (higher in number etc: for people aged twenty and over.)...-den daha fazla
    6) (remaining: There are two cakes for each of us, and two over.) artık, artmış
    7) (through from beginning to end, carefully: Read it over; Talk it over between you.) başından sonuna kadar
    3. adjective
    (finished: The affair is over now.) bitmiş, sona ermiş
    4. noun
    ((in cricket) a certain number of balls bowled from one end of the wicket: He bowled thirty overs in the match.) birbiri arkasına yuvarlanan 5-6 top
    5. as part of a word
    1) (too (much), as in overdo.) abartmak, aşırısına kaçmak
    2) (in a higher position, as in overhead.) başın üstünde, yukarıdan geçen
    3) (covering, as in overcoat.) palto, manto
    4) (down from an upright position, as in overturn.) devirmek, alabora olmak
    5) (completely, as in overcome.) tamamen
    - over all
    - over and done with

    English-Turkish dictionary > over

  • 127 range

    n. sıra, dizi, silsile, atış alanı, erim, menzil, alan, saha, otlak, açık alan, ocak, kuzine, çeşit, çeşitlilik
    ————————
    v. dizmek, sıralamak, sıralanmak, sıralı olmak, sıra halinde olmak, dolaşmak, gezmek, turlamak, sürtmek, uzanmak, boyunca gitmek, akıp gitmek, tarafına çevirmek, doğrultmak, nişan almak, erimi olmak, erişmek, katılmak, bölgede yaşamak
    * * *
    1. değiş (v.) 2. menzil (n.)
    * * *
    [rein‹] 1. noun
    1) (a selection or variety: a wide range of books for sale; He has a very wide range of interests.) çeşit, tür
    2) (the distance over which an object can be sent or thrown, sound can be heard etc: What is the range of this missile?; We are within range of / beyond the range of / out of range of their guns.) menzil, erim, uzaklık
    3) (the amount between certain limits: I'm hoping for a salary within the range $30,000 to $34,000; the range of a person's voice between his highest and lowest notes.) kapsam
    4) (a row or series: a mountain range.) dizi, sıra, silsile
    5) (in the United States, land, usually without fences, on which cattle etc can graze.) otlak
    6) (a place where a person can practise shooting etc; a rifle-range.) atış alanı
    7) (a large kitchen stove with a flat top.) mutfak ocağı
    2. verb
    1) (to put in a row or rows: The two armies were ranged on opposite sides of the valley.) sıraya koymak, dizmek
    2) (to vary between certain limits: Weather conditions here range between bad and dreadful / from bad to dreadful.)... arasında değişmek, oynamak
    3) (to go, move, extend etc: His talk ranged over a number of topics.) uzanmak

    English-Turkish dictionary > range

  • 128 recumbent

    adj. uzanan, yaslanmış, arkasına yaslanmış, dinlenen
    * * *
    1. dinlenen 2. sırt üstü yatmış
    * * *
    (lying down.) boylu boyunca uzanmış

    English-Turkish dictionary > recumbent

См. также в других словарях:

  • boyunca — zf. 1) Boyu veya uzunluğu kadar Plaj boyunca hem yürüyor hem konuşuyorduk. S. F. Abasıyanık 2) Süresince Ömrüm boyunca şiirle, edebiyatla, felsefe ile hiç alışverişim olmadı. H. Taner Birleşik Sözler boylu boyunca ömür boyunca Atasözü, Deyim ve… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boyunca çocuğu olmak — yetişkin çocuğu olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boylu boyunca — zf. 1) Boyu uzanabildiği kadar, boyu uzunluğunca Bir müddet sonra da boylu boyunca ortaya uzanıverdi. S. F. Abasıyanık 2) mec. Hakkıyla, hak etmiş olarak Senin boylu boyunca bu müzede yerin var. S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ömür boyunca — zf. Hayatı devam ettiği süre içinde, sağ olduğu sürece Senin yüzünden bir hâl olursa azabını ömür boyunca çekersin ağabey, diye söyleniyor. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • az kaz, uz kaz, boyunca kaz — sana yapılmasını istemediğin bir kötülüğün daha ağırını başkasına yapma anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • uzanmak — e 1) Boylu boyunca yatmak Nevin evde biraz uzanıp dinlenmezse hastalanacaktı sanki. S. F. Abasıyanık 2) Gitmek Öğleden sonra Şişli den Beyoğlu na kadar uzandım. Y. K. Beyatlı 3) nsz Bir alana yayılmak Sokağın dibinden gelen bir elektrik… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ömür — is. <ər.> 1. İnsan, heyvan və ya bitkinin doğuluşundan ölümünə qədərki fizioloji vəziyyəti; həyat. Ömürdür, biri az yaşayır, o biri çox yaşayır. T. Ş. S.. Hayıf ömür qısa, arzu genişdir; Kim bu qayğı ilə titrəməmişdir. M. Müş.. Ömür yoldaşı …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • Nureddin Pasha — This article is about an Ottoman army officer. For an Ottoman grand vizier, see Abdurrahman Nureddin Pasha. Nureddin İbrahim (Konyar) 1309 (1893) P. 31 Miralay Nureddin Bey …   Wikipedia

  • Гюрюн, Камран — Камран Гюрюн (тур. Kamuran Gürün) турецкий политик и историк, 8 й генеральный секретарь СЕНТО (1978 79 годы). В 1978 году был избран в качестве 8 го и, как выяснилось, последнего генерального секретаря Организации Центрального Договора (СЕНТО).… …   Википедия

  • Спортивный комплекс зимних видов спорта (Ашхабад) — Спортивный комплекс зимних видов спорта …   Википедия

  • boy — 1. is. 1. Bədənin uzunluğu; qədd, qamət. Boyu uca adam. Boyu qısa. Sənin boyda. Bir boyda. – Bir balaca boyu var, ev dolusu toyu var. (Tapmaca). // Bədən quruluşu, bədəndə tənasüb. O qadının heç boyu yoxdur. 2. Ümumiyyətlə, uzunluq. Gəbənin boyu …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»