Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

boşanmak

  • 61 ausbrechen

    aus|brechen
    irr vi sein
    1) ( aus dem Gefängnis) kaçmak, firar etmek
    2) ( entstehen) olmak, çıkmak, baş göstermek; ( plötzlich beginnen) patlak vermek; ( Schweiß) basmak, dökmek; ( Panik) olmak;
    in Tränen \ausbrechen gözyaşları boşanmak, hüngür hüngür ağlamaya başlamak;
    in Gelächter \ausbrechen kahkahayı basmak [o koparmak]
    3) geo ( von einem Vulkan) püskürmek, indifa etmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > ausbrechen

  • 62 durchdrehen

    durch|drehen
    I vi
    1) sein ( Räder) patinaj yapmak
    2) haben o sein ( fam) ( den Verstand verlieren) fırttırmak, aklını kaçırmak; ( die Nerven verlieren) sinirleri boşanmak
    II vt
    das Fleisch durch den Wolf \durchdrehen eti makineyle kıymak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > durchdrehen

  • 63 lassen

    lassen <lässt, ließ, gelassen> ['lasən]
    1. vt
    1) (unverändert \lassen, unter\lassen) bırakmak;
    lass doch das Gejammer! bırak bu yakınma tiradını!;
    \lassen wir das! bırakalım bunu!;
    lass mich! ( fam) bırak beni!;
    lass mich in Ruhe! ( fam) beni rahat bırak!;
    er kann es einfach nicht \lassen bir türlü ondan vazgeçemiyor;
    tu, was du nicht \lassen kannst! ( fam) ne hâlin varsa gör!;
    \lassen wir es dabei bunu böylece bırakalım
    2) (zurück\lassen) bırakmak;
    sein Leben \lassen ( geh) hayatını vermek
    3) ( zugestehen)
    jdm Zeit \lassen birine zaman bırakmak [o tanımak];
    jdm seinen Willen \lassen birinin istediğini yapmasına izin vermek;
    das muss man ihr \lassen bu işten anladığını kabul etmek gerekiyor
    4) (irgendwohin \lassen)
    Wasser in die Wanne \lassen tekneye su doldurmak;
    jdm die Luft aus den Reifen \lassen birinin lastikleri söndürmek;
    lass mich mal vorbei! bırak da bir geçeyim!
    5) offen \lassen ( Tür, Fenster) açık bırakmak; ( beim Schreiben) boş bırakmak;
    wir sollten nichts unversucht \lassen denemediğimiz şey bırakmayalım
    2. <lässt, ließ, lassen> ['lasən] vt mit einem Infinitiv
    1) ( erlauben) bırakmak; ( zulassen) bırakmak;
    lass mich nur machen! bırak beni yapayım!;
    lass hören! söyle!;
    so kannst du dich sehen \lassen ortaya böyle çıkamazsın;
    lass dir das gesagt sein! benden günah gitti!;
    sich nicht stören \lassen istifini bozmamak;
    \lassen Sie das nur meine Sorge sein bırakın bana, dert etmeyin kendinize;
    \lassen Sie mich bitte ausreden bırakın da sözümü bitireyim;
    einen fahren \lassen ( fam) yellenmek;
    jdn laufen \lassen ( fam) birisini serbest bırakmak;
    etw geschehen \lassen bir şeyi oluruna bırakmak;
    lass ihn nur kommen! bırak da bir gelsin!;
    sich dat einen Bart stehen \lassen sakal bırakmak
    sich scheiden \lassen boşanmak;
    sich dat die Haare schneiden \lassen saçalarını kestirmek;
    ich lasse bitten buyurun;
    er lässt dich grüßen sana selamları var;
    ich habe mir sagen \lassen, dass... bana dediler ki...
    3) (unverändert \lassen)
    etw sein [o bleiben] \lassen bir şeyi değiştirmemek, bir şeyi aynen [o olduğu gibi] bırakmak;
    jdn hängen \lassen birini atlatmak [o ekmek];
    sich hängen \lassen kendini bırakmak;
    etw liegen \lassen ( nicht wegnehmen) bir şeyi yerinde bırakmak; ( vergessen) bir şeyi bırakmak; ( unerledigt lassen) bir işi yüzüstü bırakmak;
    jdn links liegen \lassen birine yüz vermemek, birini es geçmek;
    stecken \lassen üstünde bırakmak; ( Schlüssel) kilidin üstünde bırakmak;
    lass dein Geld stecken! bırak, ben ödeyeceğim!;
    stehen \lassen ( nicht wegnehmen, vergessen) bırakmak; ( nicht zerstören) bozmamak; ( Essen) yememek; ( sich abwenden) sırt çevirmek (-e); ( bei einem Termin) bekletmek
    4) ( Imperativ)
    lass uns gehen! haydi gidelim!;
    lasset uns beten bırakın, dua edelim;
    lass es dir schmecken afiyet olsun;
    5) (lassen + sich: möglich sein)
    das wird sich einrichten \lassen bu yapılır;
    das lässt sich nicht vermeiden bundan kaçınılmaz;
    ich will sehen, was sich tun lässt bakayım, ne yapılır;
    das lässt sich hören söz söylemek buna derler

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > lassen

  • 64 Nerv

    Nerv <-s, -en> [nɛrf] m
    sinir;
    schwache/starke \Nerven haben sinirleri zayıf/kuvvetli olmak;
    die \Nerven behalten sinirlerine hâkim olmak;
    die \Nerven verlieren sinirleri boşanmak;
    du gehst mir auf die \Nerven ( fam) sinirime dokunuyorsun;
    den \Nerv treffen ( fig) bam teline basmak [o dokunmak]

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Nerv

  • 65 scheiden

    scheiden <scheidet, schied, geschieden> ['ʃaıdən]
    I vt
    1) ( Ehe) boşamak;
    sich ( von jdm) \scheiden lassen (birisinden) boşanmak
    2) ( trennen) ayırmak
    II vr
    sich \scheiden ( Auffassungen) ayrılmak;
    hier \scheiden sich die Geister bu konuda görüşler ayrılıyor
    III vi sein
    1) ( aufgeben)
    aus dem Amt \scheiden görevden ayrılmak
    2) ( sich trennen) ayrılmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > scheiden

  • 66 Träne

    Träne <-n> ['trɛ:nə] f
    gözyaşı;
    den \Tränen nahe sein gözleri yaşarmak;
    in \Tränen ausbrechen gözyaşları boşanmak;
    mir kommen die \Tränen! ( iron) ay, şimdi ağlayacağım!

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Träne

  • 67 scheiden

    ayrılmak
    ayırmak
    dölyolu
    kılıf
    sich -lassen boşanmak
    sınır

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > scheiden

  • 68 burst into tears

    gözlerinden yas bosanmak, gözyaslarini tutamamak

    English to Turkish dictionary > burst into tears

  • 69 divorce

    bosanma,bosanmak; bosamak; ayirmak

    English to Turkish dictionary > divorce

  • 70 sinir

    "1. anat. nerve. 2. colloq. sinew, tendon; muscle fiber. 3. quirk, peculiar trait, peculiarity of behavior. 4. thing about which one is fastidious. 5. anger; irritation. 6. equanimity, emotional balance: Bende sinir kalmadı. My nerves are shot./I´m very upset. 7. irritating, exasperating (person, thing). - ağrısı neuralgia. -leri altüst/ayakta olmak to be very upset, angry, or irritated. - argınlığı neurasthenia. - boğumları anat. neural ganglions. -leri boşanmak to have a fit of nerves, be unable to control oneself, get hysterical or slightly hysterical. -ine dokunmak /ın/ to get on (one´s) nerves, irritate, Brit. give (someone) the pip. -leri gergin olmak to be tense, be under nervous pressure. -leri gerilmek (for someone) to be ready to explode with anger. - harbi war of nerves. - hastalığı/sayrılığı neuropathy. - kesilmek to become enraged. - kökenli neurogenic. -leri kuvvetli cool, self-possessed, imperturbable. -i oynamak/- olmak to get angry, get one´s dander up. -i tutmak to get angry suddenly, get in a temper. -leri zayıf excitable, easily excited; easily irritated."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > sinir

  • 71 ter

    1. sweat, perspiration. 2. sweat, condensation, moisture (gathered in drops on the surface of an object). -ini alıştırmak to cool off a little, rest a bit. - basmak /a/ to break out in a sweat: Ali´ye ter bastı. Ali broke out in a sweat. -e batmak to be covered with sweat. - bezi 1. sweat gland, sudoriparous gland. 2. a cloth placed inside a child´s clothing and next to his skin to absorb perspiration. - boşanmak suddenly to begin to sweat profusely. - dökmek 1. to sweat, perspire. 2. to sweat, work hard. - döşeği bed on which a woman gives birth to a child. -ini soğutmak to cool off, rest a bit. -e yatmak to make oneself sweat (by drinking something hot and then wrapping oneself in a blanket or similar covering).

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ter

  • 72 yağmur

    rain. - boşanmak for rain suddenly to come bucketing down. - duası ritual prayer for rain (said during a drought). -dan kaçarken doluya tutulmak to jump out of the frying pan into the fire. - mevsimi rainy season. - olsa kimsenin tarlasına düşmez/yağmaz. colloq. He won´t lift a finger to help anybody. - suyu rainwater. - yağarken küpünü doldurmak to make hay while the sun shines. - yağmak to rain. - yemek to get wet in the rain.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > yağmur

  • 73 zemberek

    1. mainspring (of a watch or clock). 2. spring hinge (of a swinging door). -i boşalmak/boşanmak /ın/ colloq. to be seized by a fit of laughter.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > zemberek

  • 74 divorcer

    v i
    se séparer kocasından, karısından boşanmak

    Ils ont décidé de divorcer. — Boşanmaya karar verdiler.

    Dictionnaire Français-Turc > divorcer

  • 75 divorziare

    i boşanmak

    Dizionario Italiano-Turco > divorziare

См. также в других словарях:

  • boşanmak — den 1) Karı ve koca mahkeme kararı ile birbirinden ayrılmak Ne oldu da kocasından boşandı, sen anladın mı? M. Ş. Esendal 2) Hayvan, başlığından, koşum takımından veya bağından kurtulmak 3) nsz Birdenbire ve bol bol akmak Bir zamandır kendimi… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boşanmak — (kadın) boşamak, bağı çözülmek, II, 142 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • BOŞANMAK — t. Eşi ile olan nikâh bağını bozmak. Eşinden ayrılmak. (Medeni kanun, boşama yetkisini mahkemeye bırakmıştır. İslâm dini evlenmeyi Allah ın emirleri dahilinde karşılıklı rızaya bağlı hür bir sözleşme olarak gördüğünden kadınla erkek boşanma… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • boşanmak-boşamak — ayrılmak, bağlı bir hayvanın bağını kopararak yerinden uzaklaşması …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • yağmur boşanmak — birdenbire çok yağmur yağmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zembereği boşalmak (veya boşanmak) — 1) zembereği kurulmaz duruma gelmek 2) mec. kendini tutamayarak uzun uzun ve sesli gülmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ter boşanmak — sıkıntıdan birdenbire çok terlemek Elleri ayakları buz kesildi, soğuk bir ter boşandı bütün vücudundan. Ç. Altan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sinirleri boşanmak — sinirlenip kendini tutamayarak gülmek, ağlamak veya bağırmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • SAMANYOLU TV — Création 13 janvier 1993 Slogan « Türkiye nin kanalı » Langue Turc Pays d origine  Turquie Statut Chaîne de droit privé …   Wikipédia en Français

  • Samanyolu TV — Création 13 janvier 1993 Slogan Türkiye nin kanalı Langue Turc Pays …   Wikipédia en Français

  • ayrılmak — e 1) Ayırma işine konu olmak Geçen hafta, Akşehir de Nasrettin Hoca törenine ayrılmıştı. F. R. Atay 2) den Bir yerden, bir kimseden, bir şeyden uzaklaşmak ... rahat bir tavırla yanındaki adamdan ayrıldı. Y. K. Karaosmanoğlu 3) den Boşanmak Artık… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»