-
81 gitmek
1. أطاق [أَطَاقَ]Anlamı: dayanmak2. احتمل [اِحْتَمَلَ]Anlamı: dayanmak3. ارتحل [اِرْتَحَلَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek4. انصرف [اِنْصَرَفَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek5. بلغ [بَلَغَ]Anlamı: bir duruma, bir sonuca ulaşmak6. تجلد [تَجَلَّدَ]Anlamı: dayanmak7. تحمل [تَحَمَّلَ]Anlamı: dayanmak8. تمشى [تَمَشَّى]Anlamı: yürümek, yol almak9. تناسب [تَنَاسَبَ]Anlamı: yakışmak, yaraşmak10. توصل [تَوَصَّلَ]Anlamı: bir duruma, bir sonuca ulaşmak11. خرج [خَرَجَ]Anlamı: yürümek, yol almak12. خطا [خَطَا]Anlamı: yürümek, yol almak13. درج [دَرَجَ]Anlamı: yürümek, yol almak14. دلف [دَلَفَ]Anlamı: yürümek, yol almak15. ذهب [ذَهَبَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek16. راح [راحَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek17. رجل [رَجَلَ]Anlamı: yürümek, yol almak18. رحل [رَحَلَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek19. زاح [زاحَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek20. زال [زالَ]Anlamı: yok olmak, elden çıkmak21. سار [سارَ]Anlamı: yürümek, yol almak22. طاق [طاقَ]Anlamı: dayanmak23. غرب [غَرَبَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek24. غرب [غَرَّبَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek25. كفى [كَفَى]Anlamı: yeter olmak, yetmek, yetişmek26. مشى [مَشَى]Anlamı: yürümek, yol almak27. مضى [مَضَى]Anlamı: bir yer doğru yönelmek -
82 kalite
1. خاصة [خاصَّة]2. خاصية [خاصِّيَّة]3. خصيصة [خَصِيصَة]4. خلة [خَلَّة]5. خيم [خِيم]6. سمة [سِمَة]7. شميلة [شَمِيلَة]8. صفة [صِفَة]9. طابع [طابَع]10. فائق [فائِق]Anlamı: üstün, nitelikli11. متمايز [مُتَمَايِز]Anlamı: üstün, nitelikli12. متميز [مُتَمَيِّز]Anlamı: üstün, nitelikli13. مزية [مَزِيَّة]14. مميز [مُمَيَّز]Anlamı: üstün, nitelikli15. مميزة [مُمَيِّزة]16. ميزة [مِيزَة]17. وصف [وَصْف] -
83 kat
1. تأطير [تَأْطِير]2. ثني [ثَنْي]3. ثني [ثِنْي]4. ثنية [ثَنْيَة]5. دور [دَوْر]6. دور [دَوْر]7. طابق [طابَق]8. طابق [طابَق]9. طبقة [طَبَقَة]10. طبقة [طَبَقَة]11. طي [طَيّ]12. طية [طَيَّة]13. عطف [عَطْف]14. غر [غَرّ]15. لي [لَيّ]16. لية [لَيَّة] -
84 açıktan
1. بعد [بُعْد]Anlamı: bir yerin uzağından2. بون [بَوْن]Anlamı: bir yerin uzağından3. تباعد [تَبَاعُد]Anlamı: bir yerin uzağından4. سفرية [سَفَرِيَّة]Anlamı: bir yerin uzağından5. قاب [قاب]Anlamı: bir yerin uzağından6. قيد [قِيد]Anlamı: bir yerin uzağından7. مدى [مَدًى]Anlamı: bir yerin uzağından8. مساحة [مِسَاحَة]Anlamı: bir yerin uzağından9. مسار [مَسَار]Anlamı: bir yerin uzağından10. مسافة [مَسَافَة]Anlamı: bir yerin uzağından11. مسير [مَسِير]Anlamı: bir yerin uzağından12. مسيرة [مَسِيرَة]Anlamı: bir yerin uzağından -
85 ahit
1. إصر [إِصْر]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma2. إلاف [إِلَاف]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma3. أمان [أَمَان]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma4. إيلاف [إِيلاف]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma5. اتفاقية [اِتِّفاقِيَّة]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma6. تعاقد [تَعَاقُد]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma7. عدة [عِدَة]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma8. قبالة [قَبَالَة]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma9. معاهدة [مُعَاهَدَة]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma10. موثق [مَوْثِق]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma11. ميثاق [مِيثاق]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma12. عهد [عَهْد]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma -
86 anlatım
1. إبداء [إِبْداء]Anlamı: bir duygu, düşünce ve konuyu söz veya yazı ile bildirmek2. إبراز [إِبْراز]Anlamı: bir duygu, düşünce ve konuyu söz veya yazı ile bildirmek3. إظهار [إِظْهار]Anlamı: bir duygu, düşünce ve konuyu söz veya yazı ile bildirmek4. إيضاح [إِيضاح]Anlamı: bir duygu, düşünce ve konuyu söz veya yazı ile bildirmek5. بيان [بَيَان]Anlamı: bir duygu, düşünce ve konuyu söz veya yazı ile bildirmek6. تبيان [تِبْيَان]Anlamı: bir duygu, düşünce ve konuyu söz veya yazı ile bildirmek7. تبيين [تبيين]Anlamı: bir duygu, düşünce ve konuyu söz veya yazı ile bildirmek8. تجلية [تَجْلِيَة]Anlamı: bir duygu, düşünce ve konuyu söz veya yazı ile bildirmek9. تفسرة [تَفْسِرَة]Anlamı: bir duygu, düşünce ve konuyu söz veya yazı ile bildirmek10. تفسير [تَفْسِير]Anlamı: bir duygu, düşünce ve konuyu söz veya yazı ile bildirmek11. توضيح [تَوْضِيح]Anlamı: bir duygu, düşünce ve konuyu söz veya yazı ile bildirmek12. شرح [شَرْح]Anlamı: bir duygu, düşünce ve konuyu söz veya yazı ile bildirmek -
87 aramak
1. استقصى [اِسْتَقْصَى]2. اشتف [اِشْتَفَّ]3. اشتهى [اِشْتَهَى]Anlamı: bir şeyim yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek4. افتقد [اِفْتَقَدَ]5. تابع [تَابَع]6. تاق [تَاقَ]Anlamı: bir şeyim yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek7. تحسب [تَحَسَّب]8. تشوق [تَشَوَّقَ]Anlamı: bir şeyim yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek9. تفقد [تَفَقَّدَ]10. تقصى [تَقَصَّى]11. جاس [جاسَ]12. ضبط [ضَبَطَ]Anlamı: araştırmak, yoklamak13. قمش [قَمَّشَ] -
88 aydınlatmak
1. أنار [أَنَارَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek2. أومض [أَوْمَضَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek3. التمع [اِلْتَمَعَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek4. بصر [بَصَّرَ]Anlamı: bir sorun üzerine bilgi vermek5. تألق [تَأَلَّقَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek6. ترقرق [تَرَقْرَقَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek7. تلألأ [تَلَأْلَأَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek8. ثقف [ثَقَّفَ]Anlamı: bir sorun üzerine bilgi vermek9. زها [زَهَا]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek10. سنا [سَنَا]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek11. لمع [لَمَعَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek12. نور [نَوَّرَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek -
89 azim
1. إصرار [إِصْرار]2. استتباب [اِسْتِتْباب]3. استقرار [اِسْتِقْرار]4. تجذر [تَجَذُّر]5. تحريج [تَحْرِيج]6. ترسخ [تَرَسُّخ]7. تصميم [تَصْمِيم]8. توازن [تَوَازُن]9. ثبات [ثَبَات]10. عزم [عَزْم]11. عزيمة [عَزِيمَة]12. قرار [قَرَار] -
90 bağlamak
1. حزم [حَزَّمَ]2. حزم [حَزَمَ]3. ربط [رَبَطَ]4. سلسل [سَلْسَلَ]5. شد [شَدَّ]6. صفد [صَفَّدَ]7. عصب [عَصَبَ]8. عصب [عَصَّبَ]9. غل [غَلَّ]10. غلل [غَلَّلَ]11. قيد [قَيَّدَ]12. كبل [كَبَّلَ] -
91 batırmak
1. أغرق [أَغْرَقَ]2. انغمس [اِنْغَمَسَ]3. طم [طَمَّ]4. غت [غَتَّ]5. غرق [غَرَّقَ]6. غطس [غَطَسَ]7. غط [غَطَّ]8. غطس [غَطَّسَ]9. غمر [غَمَرَ]10. غمس [غَمَسَ]11. غمس [غَمَّسَ]12. غوص [غَوَّصَ] -
92 bazı
1. أسهم [أَسْهُم]Anlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit2. أقسومة [أُقْسُومَة]Anlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit3. بعض [بَعْض]Anlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit4. حصة [حِصَّة]Anlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit5. رفد [رِفْد]Anlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit6. سهم [سَهْم]Anlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit7. فرق [فِرْق]Anlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit8. قرعة [قُرْعَة]Anlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit9. قسط [قِسْط]Anlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit10. قسمة [قِسْمَة]Anlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit11. قسيم [قَسِيم]Anlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit12. نصيب [نَصِيب]Anlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit -
93 biri
1. رهط [رَهْط]Anlamı: bir tanesi, bir teki2. فرد [فَرْد]Anlamı: bir tanesi, bir teki3. مفرد [مُفْرَد]Anlamı: bir tanesi, bir teki4. نفس [نَفْس]Anlamı: bir tanesi, bir teki5. واحد [واحِد]Anlamı: bir tanesi, bir teki6. وحيد [وَحِيد]Anlamı: bir tanesi, bir teki -
94 bölmek
1. اجتزأ [اِجْتَزَأَ]2. جزأ [جَزَأَ]3. جزأ [جَزَّأَ]4. ذر [ذَرَّ]5. رش [رَشَّ]6. فصل [فَصَلَ]7. قسط [قَسَّطَ]8. قسم [قَسَّمَ]9. قسم [قَسَمَ]10. قطع [قَطَّعَ]11. مذر [مَذَّرَ]12. وزع [وَزَّعَ] -
95 cevap
1. إجابة [إِجَابَة]Anlamı: bir soruya, bir yazıya verilen karşılık, yanıt2. استجابة [اِسْتِجَابَة]Anlamı: bir soruya, bir yazıya verilen karşılık, yanıt3. جواب [جَوَاب]Anlamı: bir soruya, bir yazıya verilen karşılık, yanıt4. حل [حَلّ]Anlamı: bir soruya, bir yazıya verilen karşılık, yanıt5. رد [رَدّ]Anlamı: bir soruya, bir yazıya verilen karşılık, yanıt6. مجاوبة [مُجَاوَبَة]Anlamı: bir soruya, bir yazıya verilen karşılık, yanıt -
96 debelenmek
1. انفعل [اِنْفَعَلَ]2. ثار [ثارَ]3. جاش [جاشَ]4. طما [طَمَا]5. ماج [ماجَ]6. هاج [هاجَ] -
97 donakalmak
1. احتار [اِحْتارَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek2. اختلط [اِخْتَلَطَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek3. اختل [اِخْتَلَّ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek4. ارتبك [اِرْتَبَكَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek5. اضطرب [اِضْطَرَبَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek6. اعتلج [اِعْتَلَجَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek7. تحير [تَحَيَّرَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek8. تخبط [تَخَبَّطَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek9. ترجرج [تَرَجْرَجَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek10. مرج [مَرِجَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek11. هرج [هَرَجَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek12. وجف [وَجَفَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek -
98 eğmek
1. اطوى [اِطَّوَى]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek2. طوى [طَوَى]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek3. عصل [عَصَلَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek4. عطف [عَطَّفَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek5. عطف [عَطَفَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek6. قنطر [قَنْطَرَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek7. قوس [قَوَّسَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek8. لفت [لَفَتَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek9. لفت [لَفَّتَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek10. لوى [لَوَّى]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek11. لوى [لَوَى]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek12. عوج [عَوَّجَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek -
99 gasp
1. إجبار [إِجْبار]2. إرغام [إرْغام]3. إكراه [إِكْراه]4. إلزام [إِلْزام]5. اضطرار [اِضْطِرار]6. جبر [جَبْر]7. دفع [دَفْع]8. غصب [غَصْب]9. قسر [قَسْر]10. قهر [قَهْر]11. عنت [عَنَت]12. عنوة [عَنْوَة] -
100 göç
1. ترحال [تَرْحال]2. رحيل [رَحِيل]3. سفر [سَفَر]4. مهاجرة [مُهَاجَرَة]5. نزوح [نُزُوح]6. هجرة [هِجْرَة]
См. также в других словарях:
bir — burum: (Ağdam, Bakı, Bərdə, Qazax, Şuşa, Tərtər) bir dəfə, bir qədər, bir az (“qaynamaq” feli ilə işlənir). – Qoy bir burum qaynasın, sora götü (Ağdam); – Bir burum qaynıyannan sora götürüf onu süzürsən (Şuşa) ◊ Bir çala (Qazax) – bir az, bir… … Azərbaycan dilinin dialektoloji lüğəti
bir — bir̃ (birr) interj. 1. pu, žir (kartojant nusakomas byrėjimas, riedėjimas): Bir̃ bir̃ bir̃ ir nubyrėjo visi obuoliai Kb. Bir̃ bir̃ bir̃ išbirėjo žirniai iš saujos Š. Bir bir nuo skardžio riedėjau, medeliai, girdi, riedant trakšt trakšt lūžo… … Dictionary of the Lithuanian Language
bir — bir·gus; bir·ken·head; bir·ke·nia; bir·lie·man; bir·ma; bir·ming·ham; bir·ne; bir·nirk; bir·rus; bir·sle; ka·bir·pan·thi; sa·bir; si·bir·ic; gam·bir; … English syllables
bir — BIR, biruri, s.n. 1. Impozitul principal perceput în statele feudale româneşti de la ţărani şi meşteşugari; p. gener. (pop.) impozit. ♢ expr. A da bir cu fugiţii = a dispărea, a fugi (în mod laş) dintr un loc. 2. (înv.) Tribut. – Din magh. bér.… … Dicționar Român
BIR — or Bir may refer to: * Bīr, Maharashtra, India * Bir (Mezarkabul album) * Bir (Hepsi album) *Bilhete de Identidade de Residente, the identity card issued to residents of the Chinese SAR of Macau *Brainerd International Raceway *Burma s IOC… … Wikipedia
Bir — Cette page d’homonymie répertorie les différents sujets et articles partageant un même nom. {{{image}}} Sigles d une seule lettre Sigles de deux lettres > Sigles de trois lettres … Wikipédia en Français
bir — bir̃ išt. Bir̃ úogos iš krẽpšio … Bendrinės lietuvių kalbos žodyno antraštynas
Bir [1] — Bir (arab.), so v.w. Wasser, Brunnen; daher B. el Ab u. B. el Suez in Unterägypten, B. el Gabab, B. el Tabahei, B. Ghariam u.a. in der Wüste Sahara … Pierer's Universal-Lexikon
Bir [2] — Bir, 1) (B. Adshik, Birtha), Sandschack im Ejalet Rakka (osmanisches Asien); 2) Stadt daran, an einem Kreideberg u. am hier 200 Schritte breiten Frat; hat verfallende Mauern, Landbau u. Handel (mit den hier durchgehenden Karavanen von Haleb u.… … Pierer's Universal-Lexikon
Bir — (arab.), Quelle, Brunnen; findet sich häufig in Zusammensetzungen, namentlich in Namen von Stationen auf den Straßen der arabisch sprechenden Länder Vorderasiens und Nordafrikas … Meyers Großes Konversations-Lexikon
Bir — (Bira), asiat. türk. Stadt, s. Biredschik … Kleines Konversations-Lexikon