-
41 aldatmak
1. أضل [أَضَلَّ]2. احتال [اِحْتالَ]3. اختلب [اِخْتَلَبَ]4. تحايل [تَحَايَلَ]5. خاتل [خاتَلَ]6. ختل [خَتَلَ]7. خدع [خَدَعَ]8. دارى [دارَى]9. دالس [دالَسَ]10. دلس [دَلَّسَ]11. راوغ [راوَغَ]12. ضلل [ضَلَّلَ]13. غش [غَشَّ]14. كاد [كادَ]15. كذب [كَذَبَ]16. والس [والَسَ]17. ولس [وَلَسَ] -
42 dürzü
1. أزعر [أَزْعَر]2. حقير [حَقِير]3. خاسئ [خاسئ]4. خسيس [خَسِيس]5. دنيء [دَنِيء]6. دني [دَنِيّ]7. دون [دُون]8. ذليل [ذَلِيل]9. سافل [سافِل]10. ساقط [ساقِط]11. شرير [شِرِّير]12. شقي [شَقِيّ]13. لئيم [لَئِيم]14. ملط [مِلْط]15. منحط [مُنْحَطّ]16. مهين [مَهِين]17. وضيع [وَضِيع] -
43 kaçmak
1. احتجب [اِحْتَجَبَ]Anlamı: bir yere saklanmak2. اختبأ [اِخْتَبَأَ]Anlamı: bir yere saklanmak3. اختدر [اِخْتَدَرَ]Anlamı: bir yere saklanmak4. اختفى [اِخْتَفَى]Anlamı: bir yere saklanmak5. استتر [اِسْتَتَرَ]Anlamı: bir yere saklanmak6. استجن [اِسْتَجَنَّ]Anlamı: bir yere saklanmak7. استخفى [اِسْتَخْفَى]Anlamı: bir yere saklanmak8. استكن [اِسْتَكَنَّ]Anlamı: bir yere saklanmak9. اطوى [اِطَّوَى]Anlamı: bir yere saklanmak10. انطوى [اِنْطَوَى]Anlamı: bir yere saklanmak11. تخبأ [تَخَبَّأَ]Anlamı: bir yere saklanmak12. تستر [تَسَتَّرَ]Anlamı: bir yere saklanmak13. تلثم [تَلَثَّمَ]Anlamı: bir yere saklanmak14. توارى [تَوَارَى]Anlamı: bir yere saklanmak15. خدر [خَدَرَ]Anlamı: bir yere saklanmak16. خفي [خَفِيَ]Anlamı: bir yere saklanmak17. غاب [غابَ]Anlamı: bir yere saklanmak -
44 korku
1. ابتئاس [اِبْتِئاس]Anlamı: kaygı, üzüntü2. ارتياع [اِرْتِيَاع]3. بأس [بَأْس]4. بث [بَثّ]Anlamı: kaygı, üzüntü5. تخوف [تَخَوُّف]6. ترح [تَرَح]Anlamı: kaygı, üzüntü7. حزن [حَزَن]Anlamı: kaygı, üzüntü8. خطر [خَطَر]Anlamı: tehlike, muhatara9. خوف [خَوْف]10. خيفة [خِيفَة]11. ذعر [ذُعْر]12. رعب [رُعْب]13. رهبة [رَهْبَة]14. روع [رَوْع]15. روعة [رَوْعَة]16. شجن [شَجَن]Anlamı: kaygı, üzüntü17. غرر [غَرَر]Anlamı: tehlike, muhatara18. فرق [فَرَق]19. فزع [فَزَع]20. محذور [مَحْذُور]Anlamı: tehlike, muhatara21. مخافة [مَخَافَة]22. هم [هَمّ]Anlamı: kaygı, üzüntü23. هول [هَوْل]24. هيبة [هَيْبَة]25. وجل [وَجَل]26. وهل [وَهَل] -
45 asıl
1. أرومة [أَرُومَة]Anlamı: bir şeyin kendisi, kök, kaynak, örnek ve kopya karşıtı2. أصل [أَصْل]Anlamı: bir şeyin kendisi, kök, kaynak, örnek ve kopya karşıtı3. أم [أُمّ]Anlamı: bir şeyin kendisi, kök, kaynak, örnek ve kopya karşıtı4. دابر [دابِر]Anlamı: bir şeyin kendisi, kök, kaynak, örnek ve kopya karşıtı5. سبر [سِبْر]Anlamı: bir şeyin kendisi, kök, kaynak, örnek ve kopya karşıtı6. شأفة [شَأْفَة]Anlamı: bir şeyin kendisi, kök, kaynak, örnek ve kopya karşıtı7. عرق [عِرْق]Anlamı: bir şeyin kendisi, kök, kaynak, örnek ve kopya karşıtı8. مأتى [مَأْتًى]Anlamı: bir şeyin kendisi, kök, kaynak, örnek ve kopya karşıtı9. مأخذ [مَأْخَذ]Anlamı: bir şeyin kendisi, kök, kaynak, örnek ve kopya karşıtı10. مصدر [مَصْدَر]Anlamı: bir şeyin kendisi, kök, kaynak, örnek ve kopya karşıtı11. معين [مَعِين]Anlamı: bir şeyin kendisi, kök, kaynak, örnek ve kopya karşıtı12. منبت [مَنْبِت]Anlamı: bir şeyin kendisi, kök, kaynak, örnek ve kopya karşıtı13. منبع [مَنْبَع]Anlamı: bir şeyin kendisi, kök, kaynak, örnek ve kopya karşıtı14. منشأ [مَنْشَأ]Anlamı: bir şeyin kendisi, kök, kaynak, örnek ve kopya karşıtı15. عنصر [عُنْصُر]Anlamı: bir şeyin kendisi, kök, kaynak, örnek ve kopya karşıtı -
46 ayrılmak
1. افترق [اِفْتَرَقَ]Anlamı: bir yerden, bir kimseden, bir şeyden uzaklaşmak2. انفك [اِنْفَكَّ]Anlamı: bir yerden, bir kimseden, bir şeyden uzaklaşmak3. تباعد [تَبَاعَدَ]Anlamı: bir yerden, bir kimseden, bir şeyden uzaklaşmak4. تفارق [تَفَارَقَ]Anlamı: bir yerden, bir kimseden, bir şeyden uzaklaşmak5. تنابذ [تَنَابَذَ]Anlamı: bir yerden, bir kimseden, bir şeyden uzaklaşmak -
47 beklenti
1. أمل [أَمَل]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey2. رجاء [رَجَاء]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey3. رجاة [رَجَاة]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey4. رجية [رَجِيَّة]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey5. طموح [طُمُوح]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey6. مأمل [مَأْمَل]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey7. مأمول [مَأْمُول]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey8. مبتغى [مُبْتَغًى]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey9. متمنى [مُتَمَنًّى]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey10. متوخى [مُتَوَخًّى]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey11. مرتجى [مُرْتَجًى]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey12. مرجاة [مَرْجَاة]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey13. مرجو [مَرْجُوّ]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey14. مرغوب [مَرْغُوبٌ]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey15. منظور [مَنْظُور]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey16. نجعة [نُجْعَة]Anlamı: bir olgunun sonunda beklenen şey -
48 cüz
1. أسهم [أَسْهُم]2. أقسومة [أُقْسُومَة]3. بعض [بَعْض]4. جزء [جُزْء]5. حصة [حِصَّة]6. رفد [رِفْد]7. سهم [سَهْم]8. فرق [فِرْق]9. قدر [قَدَر]10. قرعة [قُرْعَة]11. قسط [قِسْط]12. قسم [قَسْم]13. قسم [قِسْم]14. قسمة [قِسْمَة]15. قسيم [قَسِيم]16. نصيب [نَصِيب] -
49 çıtlatmak
1. بج [بَجَّ]Anlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak2. جرح [جَرَحَ]Anlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak3. صدع [صَدَّعَ]Anlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak4. صدع [صَدَعَ]Anlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak5. صير [صِير]Anlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak6. فتق [فَتَّقَ]Anlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak7. فتق [فَتَقَ]Anlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak8. فرى [فَرَّى]Anlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak9. فزر [فَزَرَ]Anlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak10. فصم [فَصَمَ]Anlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak11. فطر [فَطَّرَ]Anlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak12. فلج [فَلَجَ]Anlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak13. فلق [فَلَقَ]Anlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak14. فلق [فَلَّقَ]Anlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak15. مزق [مَزَّقَ]Anlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak -
50 davranmak
1. استعد [اِسْتَعَدَّ]Anlamı: bir işi yapmaya hazır olmak, hazırlamak2. انتهج [اِنْتَهَجَ]3. تأهب [تَأَهَّبَ]Anlamı: bir işi yapmaya hazır olmak, hazırlamak4. تجهز [تَجَهَّزَ]Anlamı: bir işi yapmaya hazır olmak, hazırlamak5. تصرف [تَصَرَّفَ]6. تعامل [تَعَامَلَ]7. سار [سارَ]8. سلك [سَلَكَ]9. نهج [نَهَجَ] -
51 demeç
1. إعلان [إِعْلان]2. إفادة [إِفَادَة]3. بيان [بَيَان]4. تصريح [تَصْرِيح]5. تقرير [تَقْرِير]6. ربورتاج [رِبُورْتاج]7. ريبورتاج [رِيبُورْتاج]8. محضر [مَحْضَر] -
52 ezmek
1. خبط [خَبَطَ]Anlamı: ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek2. داس [داسَ]Anlamı: ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek3. دهس [دَهَسَ]Anlamı: ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek4. رهس [رَهَسَ]Anlamı: ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek5. قمع [قَمَعَ]Anlamı: ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek6. لت [لَتَّ]Anlamı: ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek7. هرس [هَرَسَ]Anlamı: ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek8. وطئ [وَطِئَ]Anlamı: ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek -
53 gerek
1. أساسي [أَسَاسِيّ]2. حتمي [حَتْمِيّ]3. ضروري [ضَرُورِيّ]4. لازب [لَازِب]5. لازم [لازِم]6. لزام [لِزَام]7. متحتم [مُتَحَتِّم]8. متطلب [مُتَطَلَّب]9. محتم [مُحَتَّم]10. محتوم [مَحْتُوم]11. مقتضى [مُقْتَضَى]12. مهم [مُهِمّ]13. هام [هامّ]14. واجب [واجِب]15. وجوبي [وُجُوبِيّ] -
54 görmek
1. أدرك [أَدْرَكَ]Anlamı: anlamak, kavramak, sezmek2. ارتأى [اِرْتَأَى]3. اشتغل [اِشْتَغَلَ]Anlamı: yapmak, etmek4. بصر [بَصُرَ]5. تصادف [تَصَادَفَ]Anlamı: karşılaşmak, rastlaşmak6. تعالم [تَعَالَمَ]Anlamı: anlamak, kavramak, sezmek7. حزر [حَزَرَ]8. خبر [خَبَرَ]Anlamı: anlamak, kavramak, sezmek9. خرص [خَرَصَ]10. خمن [خَمَّنَ]11. خمن [خَمْن]12. رأى [رَأَى]13. رأى [رَأَى]Anlamı: anlamak, kavramak, sezmek14. رمق [رَمَقَ]15. صادف [صادَفَ]Anlamı: karşılaşmak, rastlaşmak16. فعل [فَعَلَ]Anlamı: yapmak, etmek17. فقه [فَقِهَ]Anlamı: anlamak, kavramak, sezmek18. فهم [فَهِمَ]Anlamı: anlamak, kavramak, sezmek19. قدر [قَدَّرَ]20. لمح [لَمَحَ]21. وعى [وَعَى]Anlamı: anlamak, kavramak, sezmek22. عقل [عَقَلَ]Anlamı: anlamak, kavramak, sezmek23. عمل [عَمِلَ]Anlamı: yapmak, etmek -
55 hız
1. استطاعة [اِسْتِطَاعَة]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat2. بأس [بَأْس]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat3. تمكن [تَمَكُّن]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat4. شدة [شِدَّة]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat5. طائل [طائِل]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat6. طائلة [طائِلَة]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat7. طاقة [طاقَة]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat8. طول [طَوْل]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat9. قابلية [قابِلِيَّة]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat10. قبل [قِبَل]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat11. قدرة [قُدْرَة]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat12. مراس [مِرَاس]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat13. مرة [مِرَّة]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat14. مقدرة [مَقْدِرَة]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat15. مكنة [مُكْنَة]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat16. منة [مُنَّة]Anlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat -
56 hulâsa
1. إيجاز [إِيجاز]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke2. اختصار [اِخْتِصَار]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke3. اقتضاب [اِقْتِضاب]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke4. تلخيص [تَلْخِيص]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke5. خلاصة [خُلَاصَة]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke6. فذلكة [فَذْلَكَة]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke7. مجتزأ [مُجْتَزَأ]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke8. مجمل [مُجْمَل]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke9. مختصر [مُخْتَصَر]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke10. مقتضب [مُقْتَضَب]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke11. ملخص [مُلَخَّص]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke12. موجز [مُوجَز]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke13. نبذة [نَبْذَة]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke14. نبذة [نُبْذَة]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke15. وجز [وَجْز]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke16. وجيز [وَجِيز]Anlamı: herhangi bir şeyin özeti, fezleke -
57 kalleş
1. أفاك [أَفَّاك]2. حول [حُوَّل]3. خادع [خادِع]4. خداع [خَدَّاع]5. خيدع [خَيْدَع]6. دجال [دَجَّال]7. غار [غارّ]8. غرار [غَرَّار]9. غشاش [غَشَّاش]10. محتال [مُحْتال]11. مخادع [مُخَادِع]12. مدلس [مُدَلِّس]13. مراوغ [مُرَاوِغ]14. مشعوذ [مُشَعْوِذ]15. موارب [مُوَارِب]16. نصاب [نَصَّاب] -
58 kanırmak
1. اجتث [اِجْتَثَّ]2. استأصل [اِسْتَأْصَلَ]3. اصطلم [اِصْطَلَمَ]4. اقتلع [اِقْتَلَعَ]5. انتزع [اِنْتَزَعَ]6. جث [جَثَّ]7. جذر [جَذَّرَ]8. خلخل [خَلْخَلَ]9. خلع [خَلَعَ]10. سلت [سَلَتَ]11. قض [قَضَّ]12. قلع [قَلَعَ]13. قلع [قَلَّعَ]14. ملخ [مَلَخَ]15. نزع [نَزَّعَ]16. نزع [نَزَعَ] -
59 koklamak
1. استروح [اِسْتَرْوَحَ]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek2. استنشق [اِسْتَنْشَقَ]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek3. استنشى [اِسْتَنْشَى]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek4. اشتم [اِشْتَمَّ]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek5. انتشى [اِنْتَشَى]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek6. تشمم [تَشَمَّمَ]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek7. تنشق [تَنَشَّقَ]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek8. شم [شَمَّ]Anlamı: kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek -
60 müzakere
1. ائتمار [اِئْتِمار]Anlamı: bir konuyla ilgili görüşme2. استشارة [اِسْتِشَارَة]Anlamı: bir konuyla ilgili görüşme3. بحث [بَحْث]Anlamı: bir konuyla ilgili görüşme4. تآمر [تَآمُر]Anlamı: bir konuyla ilgili görüşme5. تداول [تَدَاوُل]Anlamı: bir konuyla ilgili görüşme6. تشاور [تَشَاوُر]Anlamı: bir konuyla ilgili görüşme7. تفاوض [تَفَاوُض]Anlamı: bir konuyla ilgili görüşme8. درس [دَرْس]Anlamı: bir konuyla ilgili görüşme9. رأي [رَأْي]Anlamı: bir konuyla ilgili görüşme10. شورى [شُورَى]Anlamı: bir konuyla ilgili görüşme11. مباحث [مَبَاحث]Anlamı: bir konuyla ilgili görüşme12. مباحثة [مُبَاحَثَة]Anlamı: bir konuyla ilgili görüşme13. مداولة [مُدَاوَلَة]Anlamı: bir konuyla ilgili görüşme14. مذاكرة [مُذَاكَرَة]Anlamı: bir konuyla ilgili görüşme15. مشورة [مَشُورَة]Anlamı: bir konuyla ilgili görüşme
См. также в других словарях:
bir — burum: (Ağdam, Bakı, Bərdə, Qazax, Şuşa, Tərtər) bir dəfə, bir qədər, bir az (“qaynamaq” feli ilə işlənir). – Qoy bir burum qaynasın, sora götü (Ağdam); – Bir burum qaynıyannan sora götürüf onu süzürsən (Şuşa) ◊ Bir çala (Qazax) – bir az, bir… … Azərbaycan dilinin dialektoloji lüğəti
bir — bir̃ (birr) interj. 1. pu, žir (kartojant nusakomas byrėjimas, riedėjimas): Bir̃ bir̃ bir̃ ir nubyrėjo visi obuoliai Kb. Bir̃ bir̃ bir̃ išbirėjo žirniai iš saujos Š. Bir bir nuo skardžio riedėjau, medeliai, girdi, riedant trakšt trakšt lūžo… … Dictionary of the Lithuanian Language
bir — bir·gus; bir·ken·head; bir·ke·nia; bir·lie·man; bir·ma; bir·ming·ham; bir·ne; bir·nirk; bir·rus; bir·sle; ka·bir·pan·thi; sa·bir; si·bir·ic; gam·bir; … English syllables
bir — BIR, biruri, s.n. 1. Impozitul principal perceput în statele feudale româneşti de la ţărani şi meşteşugari; p. gener. (pop.) impozit. ♢ expr. A da bir cu fugiţii = a dispărea, a fugi (în mod laş) dintr un loc. 2. (înv.) Tribut. – Din magh. bér.… … Dicționar Român
BIR — or Bir may refer to: * Bīr, Maharashtra, India * Bir (Mezarkabul album) * Bir (Hepsi album) *Bilhete de Identidade de Residente, the identity card issued to residents of the Chinese SAR of Macau *Brainerd International Raceway *Burma s IOC… … Wikipedia
Bir — Cette page d’homonymie répertorie les différents sujets et articles partageant un même nom. {{{image}}} Sigles d une seule lettre Sigles de deux lettres > Sigles de trois lettres … Wikipédia en Français
bir — bir̃ išt. Bir̃ úogos iš krẽpšio … Bendrinės lietuvių kalbos žodyno antraštynas
Bir [1] — Bir (arab.), so v.w. Wasser, Brunnen; daher B. el Ab u. B. el Suez in Unterägypten, B. el Gabab, B. el Tabahei, B. Ghariam u.a. in der Wüste Sahara … Pierer's Universal-Lexikon
Bir [2] — Bir, 1) (B. Adshik, Birtha), Sandschack im Ejalet Rakka (osmanisches Asien); 2) Stadt daran, an einem Kreideberg u. am hier 200 Schritte breiten Frat; hat verfallende Mauern, Landbau u. Handel (mit den hier durchgehenden Karavanen von Haleb u.… … Pierer's Universal-Lexikon
Bir — (arab.), Quelle, Brunnen; findet sich häufig in Zusammensetzungen, namentlich in Namen von Stationen auf den Straßen der arabisch sprechenden Länder Vorderasiens und Nordafrikas … Meyers Großes Konversations-Lexikon
Bir — (Bira), asiat. türk. Stadt, s. Biredschik … Kleines Konversations-Lexikon