-
101 kahraman
1. أشوس [أَشْوَس]Anlamı: savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren (kimse), yiğit, alp2. باسل [باسِل]Anlamı: savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren (kimse), yiğit, alp3. بطل [بَطَل]Anlamı: savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren (kimse), yiğit, alp4. جريء [جَرِيء]Anlamı: savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren (kimse), yiğit, alp5. جسور [جَسُور]Anlamı: savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren (kimse), yiğit, alp6. شجاع [شُجَاع]Anlamı: savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren (kimse), yiğit, alp7. شجيع [شَجِيع]Anlamı: savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren (kimse), yiğit, alp8. صنديد [صِنْدِيد]Anlamı: savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren (kimse), yiğit, alp9. كمي [كَمِيّ]Anlamı: savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren (kimse), yiğit, alp10. متجرئ [مُتَجَرِّئ]Anlamı: savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren (kimse), yiğit, alp11. مجترئ [مُجْتَرِئ]Anlamı: savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren (kimse), yiğit, alp12. مستبسل [مُسْتَبْسِل]Anlamı: savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren (kimse), yiğit, alp -
102 kalakalmak
1. احتار [اِحْتارَ]Anlamı: bir durum karşısında şaşırmak2. اختلط [اِخْتَلَطَ]Anlamı: bir durum karşısında şaşırmak3. اختل [اِخْتَلَّ]Anlamı: bir durum karşısında şaşırmak4. ارتبك [اِرْتَبَكَ]Anlamı: bir durum karşısında şaşırmak5. اضطرب [اِضْطَرَبَ]Anlamı: bir durum karşısında şaşırmak6. اعتلج [اِعْتَلَجَ]Anlamı: bir durum karşısında şaşırmak7. تحير [تَحَيَّرَ]Anlamı: bir durum karşısında şaşırmak8. تخبط [تَخَبَّطَ]Anlamı: bir durum karşısında şaşırmak9. ترجرج [تَرَجْرَجَ]Anlamı: bir durum karşısında şaşırmak10. مرج [مَرِجَ]Anlamı: bir durum karşısında şaşırmak11. هرج [هَرَجَ]Anlamı: bir durum karşısında şaşırmak12. وجف [وَجَفَ]Anlamı: bir durum karşısında şaşırmak -
103 katıştırmak
1. أشب [أَشَبَ]2. داف [دافَ]3. دكك [دَكَّكَ]4. مازج [مازَجَ]5. ماه [ماهَ]6. مزج [مَزَجَ] -
104 kürek
1. جاروف [جارُوف]Anlamı: toprak, kömür gibi şeyleri bir yerden bir yere alıp atmaya yarayan araç2. رفش [رَفْش]Anlamı: toprak, kömür gibi şeyleri bir yerden bir yere alıp atmaya yarayan araç3. مجراف [مِجْراف]Anlamı: toprak, kömür gibi şeyleri bir yerden bir yere alıp atmaya yarayan araç4. مجرف [مِجْرَف]Anlamı: toprak, kömür gibi şeyleri bir yerden bir yere alıp atmaya yarayan araç5. مجرفة [مِجْرَفَة]Anlamı: toprak, kömür gibi şeyleri bir yerden bir yere alıp atmaya yarayan araç6. معزق [مِعْزَق]Anlamı: toprak, kömür gibi şeyleri bir yerden bir yere alıp atmaya yarayan araç -
105 merdiven
1. أدراج [أَدْراج]2. درج [دَرَج]3. سلم [سُلَّم]4. مرقاة [مِرْقَاة]5. معراج [مِعْراج]6. معرج [مَعْرَج] -
106 mucit
1. بدع [بِدْع]Anlamı: yeni bir buluş ortaya koyan2. بديع [بَدِيع]Anlamı: yeni bir buluş ortaya koyan3. خالق [خالِق]Anlamı: yeni bir buluş ortaya koyan4. خلاق [خَلَّاق]Anlamı: yeni bir buluş ortaya koyan5. كاشف [كاشِف]Anlamı: yeni bir buluş ortaya koyan6. مبتدع [مُبْتَدِع]Anlamı: yeni bir buluş ortaya koyan7. مبتكر [مُبْتَكِر]Anlamı: yeni bir buluş ortaya koyan8. مبدع [مُبْدِع]Anlamı: yeni bir buluş ortaya koyan9. مخترع [مُخْتَرِع]Anlamı: yeni bir buluş ortaya koyan10. مستحدث [مُسْتَحْدِث]Anlamı: yeni bir buluş ortaya koyan11. مستنبط [مُسْتَنْبِط]Anlamı: yeni bir buluş ortaya koyan12. مكتشف [مُكْتَشِف]Anlamı: yeni bir buluş ortaya koyan -
107 sahte
1. زور [زُور]2. زيف [زَيْف]3. صوري [صُورِيّ]4. كاذب [كاذِب]5. محاك [مُحَاكٍ]6. مزور [مُزَوَّر]7. مزور [مُزَوِّر]8. مزيف [مُزَيَّف]9. مزيف [مُزَيِّف]10. مستعار [مُسْتَعار]11. مقلد [مُقَلَّد]12. مقلد [مُقَلِّد] -
108 sakat
1. سقيم [سَقِيم]2. ضعيف [ضَعِيف]3. عاجز [عَاجِز]4. عيان [عَيَّان]5. عيي [عَيِيّ]6. قعيد [قَعِيد]7. كليل [كَلِيل]8. معاق [مُعَاق]9. معوق [مَعُوق]10. معوق [مُعَوَّق]11. مقعد [مُقْعَد]12. عليل [عَلِيل] -
109 toplantı
1. التقاء [اِلْتِقاء]Anlamı: bir amaç için bir araya gelme2. انعقاد [اِنْعِقاد]Anlamı: bir amaç için bir araya gelme3. تقابل [تَقَابُل]Anlamı: bir amaç için bir araya gelme4. جلسة [جَلْسَة]Anlamı: bir amaç için bir araya gelme5. مؤتمر [مُؤْتَمَر]Anlamı: bir amaç için bir araya gelme6. مجتمع [مُجْتَمَع]Anlamı: bir amaç için bir araya gelme -
110 uyum
1. ائتلاف [اِئْتِلاف]2. اتساق [اِتِّساق]3. اتفاق [اِتِّفاق]4. التقاء [اِلْتِقاء]5. انسجام [اِنْسِجام]6. انطباق [اِنْطِباق]7. تطابق [تَطَابُق]8. تناسب [تَنَاسُب]9. توافق [تَوَافُق]10. لئم [لِئْم]11. مناسبة [مُنَاسَبَة]12. مواءمة [مُوَاءَمَة] -
111 başkan
1. إمام [إِمَام]2. باش [بَاش]3. حاكم [حاكِم]4. رئيس [رَئِيس]5. رب [رَبّ]6. ريس [رَيِّس]7. زعيم [زَعِيم]8. شيخ [شَيْخ]9. قائد [قائِد]10. قطب [قُطْب]11. متبوع [مَتْبُوع] -
112 bay
1. أفندي [أَفَنْدِيّ]Anlamı: bey yerine kullanılan bir ünvan2. إمام [إِمَام]Anlamı: bey yerine kullanılan bir ünvan3. خواجا [خَوَاجَا]Anlamı: bey yerine kullanılan bir ünvan4. خواجة [خَوَاجَة]Anlamı: bey yerine kullanılan bir ünvan5. رئيس [رَئِيس]Anlamı: bey yerine kullanılan bir ünvan6. رب [رَبّ]Anlamı: bey yerine kullanılan bir ünvan7. ريس [رَيِّس]Anlamı: bey yerine kullanılan bir ünvan8. زعيم [زَعِيم]Anlamı: bey yerine kullanılan bir ünvan9. شيخ [شَيْخ]Anlamı: bey yerine kullanılan bir ünvan10. قائد [قائِد]Anlamı: bey yerine kullanılan bir ünvan11. متبوع [مَتْبُوع]Anlamı: bey yerine kullanılan bir ünvan -
113 dayı
1. إمام [إِمَام]Anlamı: bir kimsenin kayırıcısı olan, sözü geçer kimse2. خال [خال]Anlamı: annenin erkek kardeşi3. رئيس [رَئِيس]Anlamı: bir kimsenin kayırıcısı olan, sözü geçer kimse4. رب [رَبّ]Anlamı: bir kimsenin kayırıcısı olan, sözü geçer kimse5. ريس [رَيِّس]Anlamı: bir kimsenin kayırıcısı olan, sözü geçer kimse6. زعيم [زَعِيم]Anlamı: bir kimsenin kayırıcısı olan, sözü geçer kimse7. سائد [سائِد]Anlamı: bir kimsenin kayırıcısı olan, sözü geçer kimse8. سيد [سَيِّد]Anlamı: bir kimsenin kayırıcısı olan, sözü geçer kimse9. شيخ [شَيْخ]Anlamı: bir kimsenin kayırıcısı olan, sözü geçer kimse10. قائد [قائِد]Anlamı: bir kimsenin kayırıcısı olan, sözü geçer kimse11. قطب [قُطْب]Anlamı: bir kimsenin kayırıcısı olan, sözü geçer kimse12. متبوع [مَتْبُوع]Anlamı: bir kimsenin kayırıcısı olan, sözü geçer kimse -
114 devirmek
1. أسقط [أَسْقَطَ]2. خرب [خَرَّبَ]3. دك [دَكَّ]4. دمر [دَمَّرَ]5. ضعضع [ضَعْضَعَ]6. قض [قَضَّ]7. قوض [قَوَّضَ]8. هار [هارَ]9. هد [هَدَّ]10. هدم [هَدَّمَ]11. هدم [هَدَمَ] -
115 engel
1. تأخير [تَأْخِير]2. تعطيل [تَعْطِيل]3. تعويق [تَعْوِيق]4. حائل [حائِل]5. حاجز [حَاجِز]6. ساتر [ساتِر]7. سد [سَدّ]8. عائق [عائِق]9. عرقلة [عَرْقَلَة]10. مانع [مانِع]11. عقبة [عَقَبَة] -
116 girişim
1. إقدام [إِقْدام]Anlamı: bir işe girişme, teşebbüs2. استبسال [اِسْتِبْسال]Anlamı: bir işe girişme, teşebbüs3. بسالة [بَسَالَة]Anlamı: bir işe girişme, teşebbüs4. بطولة [بُطُولَة]Anlamı: bir işe girişme, teşebbüs5. تجاسر [تَجَاسُر]Anlamı: bir işe girişme, teşebbüs6. جرأة [جُرْأَة]Anlamı: bir işe girişme, teşebbüs7. جراءة [جَرَاءَة]Anlamı: bir işe girişme, teşebbüs8. جسارة [جَسَارَة]Anlamı: bir işe girişme, teşebbüs9. دربة [دُرْبَة]Anlamı: bir işe girişme, teşebbüs10. شجاعة [شَجَاعَة]Anlamı: bir işe girişme, teşebbüs11. محاولة [مُحَاوَلَة]Anlamı: bir işe girişme, teşebbüs -
117 gizli
1. إشكالي [إِشْكالِيّ]Anlamı: görünmez, belli olmaz bir durumda olan2. عصيب [عَصِيب]Anlamı: görünmez, belli olmaz bir durumda olan3. غامض [غامِض]Anlamı: görünmez, belli olmaz bir durumda olan4. غلق [غَلِق]Anlamı: görünmez, belli olmaz bir durumda olan5. مبهم [مُبْهَم]Anlamı: görünmez, belli olmaz bir durumda olan6. متعذر [مُتَعَذِّر]Anlamı: görünmez, belli olmaz bir durumda olan7. متعسر [مُتَعَسِّر]Anlamı: görünmez, belli olmaz bir durumda olan8. مستغلق [مُسْتَغْلِق]Anlamı: görünmez, belli olmaz bir durumda olan9. ملتبس [مُلْتَبِس]Anlamı: görünmez, belli olmaz bir durumda olan10. ملغز [مُلْغز]Anlamı: görünmez, belli olmaz bir durumda olan11. عويص [عَوِيص]Anlamı: görünmez, belli olmaz bir durumda olan -
118 hiciv
1. أهجوة [أُهْجُوَّة]Anlamı: yergi, bir kimseyi yermek için taşlama, hicviye, satir2. ذم [ذَمّ]Anlamı: yergi, bir kimseyi yermek için taşlama, hicviye, satir3. سباب [سِبَاب]Anlamı: yergi, bir kimseyi yermek için taşlama, hicviye, satir4. سب [سَبّ]Anlamı: yergi, bir kimseyi yermek için taşlama, hicviye, satir5. شتم [شَتْم]Anlamı: yergi, bir kimseyi yermek için taşlama, hicviye, satir6. طعن [طَعْن]Anlamı: yergi, bir kimseyi yermek için taşlama, hicviye, satir7. قدح [قَدْح]Anlamı: yergi, bir kimseyi yermek için taşlama, hicviye, satir8. قذف [قَذْف]Anlamı: yergi, bir kimseyi yermek için taşlama, hicviye, satir9. مذمة [مَذَمَّة]Anlamı: yergi, bir kimseyi yermek için taşlama, hicviye, satir10. هجاء [هِجَاء]Anlamı: yergi, bir kimseyi yermek için taşlama, hicviye, satir11. هجو [هَجْو]Anlamı: yergi, bir kimseyi yermek için taşlama, hicviye, satir -
119 hususiyet
1. خاصية [خاصِّيَّة]Anlamı: bir şeyin benzerlerinden ayrılmasını sağlayan nitelik, özellik2. خصوصية [خُصُوصِيَّة]Anlamı: bir şeyin benzerlerinden ayrılmasını sağlayan nitelik, özellik3. خصيصة [خَصِيصَة]Anlamı: bir şeyin benzerlerinden ayrılmasını sağlayan nitelik, özellik4. خلة [خَلَّة]Anlamı: bir şeyin benzerlerinden ayrılmasını sağlayan nitelik, özellik5. سمة [سِمَة]Anlamı: bir şeyin benzerlerinden ayrılmasını sağlayan nitelik, özellik6. شميلة [شَمِيلَة]Anlamı: bir şeyin benzerlerinden ayrılmasını sağlayan nitelik, özellik7. صفة [صِفَة]Anlamı: bir şeyin benzerlerinden ayrılmasını sağlayan nitelik, özellik8. مزية [مَزِيَّة]Anlamı: bir şeyin benzerlerinden ayrılmasını sağlayan nitelik, özellik9. مميزة [مُمَيِّزة]Anlamı: bir şeyin benzerlerinden ayrılmasını sağlayan nitelik, özellik10. ميزة [مِيزَة]Anlamı: bir şeyin benzerlerinden ayrılmasını sağlayan nitelik, özellik11. وصف [وَصْف]Anlamı: bir şeyin benzerlerinden ayrılmasını sağlayan nitelik, özellik -
120 kesmek
1. أوقف [أَوْقَفَ]Anlamı: akımı durdurmak2. جرح [جَرَحَ]Anlamı: kesici bir araçla yaralamak3. ذبح [ذَبَّحَ]4. ذبح [ذَبَحَ]5. ذكا [ذَكَا]6. ذكى [ذَكَّى]7. شطر [شَطَرَ]Anlamı: bıçak, makas gibi bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak8. شطر [شَطَّرَ]Anlamı: bıçak, makas gibi bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak9. قتل [قَتَّلَ]10. قسم [قَسَّمَ]Anlamı: bıçak, makas gibi bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak11. قسم [قَسَمَ]Anlamı: bıçak, makas gibi bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak12. قطع [قَطَعَ]Anlamı: bıçak, makas gibi bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak13. نحر [نَحَرَ]14. عقر [عَقَرَ]
См. также в других словарях:
bir — burum: (Ağdam, Bakı, Bərdə, Qazax, Şuşa, Tərtər) bir dəfə, bir qədər, bir az (“qaynamaq” feli ilə işlənir). – Qoy bir burum qaynasın, sora götü (Ağdam); – Bir burum qaynıyannan sora götürüf onu süzürsən (Şuşa) ◊ Bir çala (Qazax) – bir az, bir… … Azərbaycan dilinin dialektoloji lüğəti
bir — bir̃ (birr) interj. 1. pu, žir (kartojant nusakomas byrėjimas, riedėjimas): Bir̃ bir̃ bir̃ ir nubyrėjo visi obuoliai Kb. Bir̃ bir̃ bir̃ išbirėjo žirniai iš saujos Š. Bir bir nuo skardžio riedėjau, medeliai, girdi, riedant trakšt trakšt lūžo… … Dictionary of the Lithuanian Language
bir — bir·gus; bir·ken·head; bir·ke·nia; bir·lie·man; bir·ma; bir·ming·ham; bir·ne; bir·nirk; bir·rus; bir·sle; ka·bir·pan·thi; sa·bir; si·bir·ic; gam·bir; … English syllables
bir — BIR, biruri, s.n. 1. Impozitul principal perceput în statele feudale româneşti de la ţărani şi meşteşugari; p. gener. (pop.) impozit. ♢ expr. A da bir cu fugiţii = a dispărea, a fugi (în mod laş) dintr un loc. 2. (înv.) Tribut. – Din magh. bér.… … Dicționar Român
BIR — or Bir may refer to: * Bīr, Maharashtra, India * Bir (Mezarkabul album) * Bir (Hepsi album) *Bilhete de Identidade de Residente, the identity card issued to residents of the Chinese SAR of Macau *Brainerd International Raceway *Burma s IOC… … Wikipedia
Bir — Cette page d’homonymie répertorie les différents sujets et articles partageant un même nom. {{{image}}} Sigles d une seule lettre Sigles de deux lettres > Sigles de trois lettres … Wikipédia en Français
bir — bir̃ išt. Bir̃ úogos iš krẽpšio … Bendrinės lietuvių kalbos žodyno antraštynas
Bir [1] — Bir (arab.), so v.w. Wasser, Brunnen; daher B. el Ab u. B. el Suez in Unterägypten, B. el Gabab, B. el Tabahei, B. Ghariam u.a. in der Wüste Sahara … Pierer's Universal-Lexikon
Bir [2] — Bir, 1) (B. Adshik, Birtha), Sandschack im Ejalet Rakka (osmanisches Asien); 2) Stadt daran, an einem Kreideberg u. am hier 200 Schritte breiten Frat; hat verfallende Mauern, Landbau u. Handel (mit den hier durchgehenden Karavanen von Haleb u.… … Pierer's Universal-Lexikon
Bir — (arab.), Quelle, Brunnen; findet sich häufig in Zusammensetzungen, namentlich in Namen von Stationen auf den Straßen der arabisch sprechenden Länder Vorderasiens und Nordafrikas … Meyers Großes Konversations-Lexikon
Bir — (Bira), asiat. türk. Stadt, s. Biredschik … Kleines Konversations-Lexikon