-
121 herum
(irgendwo) hier herum bura(lar)da bir yerde;anders herum öbür türlü; öbür tarafa;falsch herum ters/yanlış (tarafa);rechts herum sağa dön(ünce usw);so herum o/bu/şu tarafa -
122 всякий
1) (каждый) er, er birвсякий раз - er seferво всякое время - er zaman, er vaqıt2) (о людях) er kes, er kimэто всякому известно - bunı er kes bile3) (разный) er türlü, er çeşit4) (без всякого) içбез всякой жалости - iç acımadanбез всякого сомнения - şübesiz, iç şübe yoqво всяком случае - er alda, ne olsa daвсякая всячина - abur-çuburна всякий случай - er ihtimalğa qarşı, er alda -
123 так
1) (таким образом) böyle, öyle, şöyleтак прошёл день - kün böyle keçti2) (настолько) o qadar, öyleя так много ходил, что устал - o qadar çoq yürdim ki, tap boldurdım3) başqaca, başqa türlüменя не так поняли - meni başqaca añladılar4) (потому, вследствие этого) -ğanı, -geni, -qanı, -keni içün, onıñ içünсегодня холодно, так ты оденься потеплее - bugün ava suvuq olğanı içün sıcaq urba kiy5) (тогда) endiработу сделал, так можно и отдохнуть - işni yaptım, endi raatlansam da olur6) (усилительная частица) o qadar, öyle birон так хорошо поёт! - o qadar güzel yırlay!7) (в знач. да) e, kerçek, şay, ebetтак, вы не ошиблись - e, siz yañlışmadıñız8) (например, к примеру) meselâи так далее - ve ilâhre, ve saireтак ему и надо! - oh olsun!так и есть - işte, tamam, böyle, şay, kerçekten de böyleтак что - demek, bunıñ içün -
124 başka
1.друго́й, ино́йbaşka başka — а) ра́зный, разли́чный; б) отде́льно
başka biri — друго́й, кто-то друго́й
başka bir zamanda — в друго́е вре́мя; поздне́е
başka çare yok — друго́го вы́хода нет
başka türlü — а) ино́го ро́да; б) ина́че, по-друго́му
2.послелог кро́ме, поми́мо, исключа́я -
125 salim
а1) невреди́мый, неповреждённый; це́лый, це́льныйsağ (ve) salim — жив-здоро́в, цел и невреди́м
sağ ve salim avdet etmek — верну́ться це́лым и невреди́мым
2) безупре́чный, безукори́зненныйsalim Türkçe — чи́стый туре́цкий язы́к
3) здра́вый, тре́звыйsalim bir siyaset — поли́тика здра́вого смы́сла
4) Исх. свобо́дный (от чего-л.)her türlü hastalıktan salim — он ниче́м не бо́лен
5) безопа́сный6) грам. пра́вильный (о форме мн. ч. в арабском языке) -
126 olmak
vi1) seinolamaz! das kann nicht sein!annesi olamaz sie kann nicht seine Mutter seinannesi oluyor sie ist seine Mutterannesi oluyormuş sie soll seine Mutter seininsan sabırlı olmalı der Mensch sollte geduldig seinneredeyse burada olur er wird gleich hier seinöğleden sonra orada olmalıyım ich muss nachmittags dort seinhiçbir şey olmamış gibi als ob nichts geschehen wärene olursa olsun egal was passiertolan oldu es kam, wie es kommen mussteolan olmuş was geschehen ist, ist geschehenne oldu ki? was ist denn passiert?3) werdenbu nasıl belli oldu? wie ist das bekannt geworden?iki yıl oldu es sind zwei Jahre geworden4) ( fam) gehen, klappen, hinhauenoldu mu? hat es geklappt?olmaz! das [o es] geht nicht!başka türlü olmaz es geht nicht andersböyle olmaz so geht es nichtdaha erken olmaz früher geht's nicht5) ( olgunlaşmak) reifen, reif werdenüzümler daha olmadı die Trauben sind noch nicht reif6) ( hazır duruma gelmek)çay/kahve oldu der Tee/Kaffee ist fertigpilav oldu mu? ist der Reis fertig?7) (bir şeyi \olmak) habenparmağı tetikte \olmak den Finger am Abzug habeniştahı/parası \olmak Appetit/Geld habenrandevusu \olmak eine Verabredung haben8) ( bulunmak) sein, sich befindenburnunun dibinde \olmak sich direkt vor seiner Nase befindenimkân dâhilinde \olmak im Bereich des Möglichen liegen9) ( çocuğu) bekommenişinden \olmak seine Arbeit verlieren; s. a. olur -
127 Freiheit
özgürlük, hürriyet; ( Unabhängigkeit) serbesti, serbestlik;\Freiheit der Meere denizlerin serbestisi;alle \Freiheiten haben her türlü özgürlüğe sahip olmak; -
128 Register
Register <-s, -> [re'gıstɐ] nt1) dizin, fihrist, indeks2) admin kütük; (Handels\Register) sicil3) mus (Orgel\Register) boru takımı;eine Orgel mit vierzig \Registern kırk boru takımlı bir org;alle \Register ziehen ( fig) her çareye [o türlü yola] başvurmak, allem etmek kallem etmek, eselemek beselemek4) inform yazmaç
См. также в других словарях:
bir türlü — zf. 1) Tekrarlı kullanıldığında işin yapılmasının da yapılmamasının da aynı derecede kötü olduğunu belirten bir söz Gelsem bir türlü, gelmesem bir türlü. 2) Hiçbir biçimde, hiçbir yolla Deminki yirmi beşliği aradım, bir türlü bulamadım. S. F.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
türlü — sf. 1) Çok çeşitli özellikleri olan, çeşit çeşit, muhtelif 2) is. Çeşitli sebzelerle pişirilen yemek Birleşik Sözler bin türlü bir türlü bu türlü envaitürlü … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir ayak üstünde bin yalan söylemek (veya bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek) — çok kısa sürede pek çok yalan söylemek Bir ayak üstünde kırk yalanın belini büktüğü hâlde para hesabına bir türlü akıl erdiremez, bakkala bozdurulan paranın gerisini daima eksik getirirdi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden — oturmayacağını belirten konuk yatıya kalır, yemeyeceğini söyleyen de bir türlü doyurulamaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir şey sanmak — bir kimseyi, bir şeyi, bir yeri gerçeğinden, olduğundan başka türlü düşünerek hayal kırıklığına uğramak, değerlendirmede yanılmak Tüccar deyince biz de onu bir şey sandık … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir tat, bin feryat — mutluluktan çok, sıkıntısı olan O zamana kadar kira köşelerinde sürünmekten bir tat, bin feryat, türlü sıkıntılara giriftar olmuşken... H. Z. Uşaklıgil … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki lakırtıyı bir araya getirmek — meramını kısaca, düzgün ve açık bir biçimde anlatmak Kız bir türlü iki lakırtıyı bir araya getirip kendini müdafaa edemediği için lalanın başı derde girmemiş oluyordu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki yakası bir araya gelmemek — geçim sıkıntısından bir türlü kurtulamamak, borçtan kurtulamamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünya bir, işi bin — bu dünyada insanın hatır ve hayaline gelmeyen türlü türlü durumlar ortaya çıkar anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var — yaşı küçük ancak herkesten farklı alışkanlıklar, huylar edinmiş anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük