Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

bir+türlü

  • 121 herum

    herum [hɛ'rʊm] adv: um 5 Uhr herum saat 5 sıralarında;
    (irgendwo) hier herum bura(lar)da bir yerde;
    anders herum öbür türlü; öbür tarafa;
    falsch herum ters/yanlış (tarafa);
    rechts herum sağa dön(ünce usw);
    so herum o/bu/şu tarafa

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > herum

  • 122 всякий

    1) (каждый) er, er bir
    всякий раз - er sefer
    во всякое время - er zaman, er vaqıt
    2) (о людях) er kes, er kim
    это всякому известно - bunı er kes bile
    3) (разный) er türlü, er çeşit
    4) (без всякого) iç
    без всякой жалости - iç acımadan
    без всякого сомнения - şübesiz, iç şübe yoq
    во всяком случае - er alda, ne olsa da
    всякая всячина - abur-çubur
    на всякий случай - er ihtimalğa qarşı, er alda

    Русско-крымскотатарский словарь (латиница) > всякий

  • 123 так

    1) (таким образом) böyle, öyle, şöyle
    так прошёл день - kün böyle keçti
    2) (настолько) o qadar, öyle
    я так много ходил, что устал - o qadar çoq yürdim ki, tap boldurdım
    3) başqaca, başqa türlü
    меня не так поняли - meni başqaca añladılar
    4) (потому, вследствие этого) -ğanı, -geni, -qanı, -keni içün, onıñ içün
    сегодня холодно, так ты оденься потеплее - bugün ava suvuq olğanı içün sıcaq urba kiy
    5) (тогда) endi
    работу сделал, так можно и отдохнуть - işni yaptım, endi raatlansam da olur
    6) (усилительная частица) o qadar, öyle bir
    он так хорошо поёт! - o qadar güzel yırlay!
    7) (в знач. да) e, kerçek, şay, ebet
    так, вы не ошиблись - e, siz yañlışmadıñız
    8) (например, к примеру) meselâ
    и так далее - ve ilâhre, ve saire
    так ему и надо! - oh olsun!
    так и есть - işte, tamam, böyle, şay, kerçekten de böyle
    так что - demek, bunıñ içün

    Русско-крымскотатарский словарь (латиница) > так

  • 124 başka

    1.
    друго́й, ино́й

    başka başka — а) ра́зный, разли́чный; б) отде́льно

    başka biri — друго́й, кто-то друго́й

    başka bir zamanda — в друго́е вре́мя; поздне́е

    başka çare yok — друго́го вы́хода нет

    başka türlü — а) ино́го ро́да; б) ина́че, по-друго́му

    2.
    послелог кро́ме, поми́мо, исключа́я

    Büyük Türk-Rus Sözlük > başka

  • 125 salim

    а
    1) невреди́мый, неповреждённый; це́лый, це́льный

    sağ (ve) salim — жив-здоро́в, цел и невреди́м

    sağ ve salim avdet etmek — верну́ться це́лым и невреди́мым

    2) безупре́чный, безукори́зненный

    salim Türkçe — чи́стый туре́цкий язы́к

    3) здра́вый, тре́звый

    salim bir siyaset — поли́тика здра́вого смы́сла

    4) Исх. свобо́дный (от чего-л.)

    her türlü hastalıktan salim — он ниче́м не бо́лен

    5) безопа́сный
    6) грам. пра́вильный (о форме мн. ч. в арабском языке)

    Büyük Türk-Rus Sözlük > salim

  • 126 olmak

    olmak <- ur>
    vi
    1) sein
    olamaz! das kann nicht sein!
    annesi olamaz sie kann nicht seine Mutter sein
    annesi oluyor sie ist seine Mutter
    annesi oluyormuş sie soll seine Mutter sein
    insan sabırlı olmalı der Mensch sollte geduldig sein
    neredeyse burada olur er wird gleich hier sein
    öğleden sonra orada olmalıyım ich muss nachmittags dort sein
    2) geschehen, sich ereignen stattfinden; ( fam) passieren; ( panik) ausbrechen
    hiçbir şey olmamış gibi als ob nichts geschehen wäre
    ne olursa olsun egal was passiert
    olan oldu es kam, wie es kommen musste
    olan olmuş was geschehen ist, ist geschehen
    ne oldu ki? was ist denn passiert?
    3) werden
    bu nasıl belli oldu? wie ist das bekannt geworden?
    iki yıl oldu es sind zwei Jahre geworden
    4) ( fam) gehen, klappen, hinhauen
    oldu mu? hat es geklappt?
    olmaz! das [o es] geht nicht!
    başka türlü olmaz es geht nicht anders
    böyle olmaz so geht es nicht
    daha erken olmaz früher geht's nicht
    5) ( olgunlaşmak) reifen, reif werden
    üzümler daha olmadı die Trauben sind noch nicht reif
    çay/kahve oldu der Tee/Kaffee ist fertig
    pilav oldu mu? ist der Reis fertig?
    7) (bir şeyi \olmak) haben
    parmağı tetikte \olmak den Finger am Abzug haben
    iştahı/parası \olmak Appetit/Geld haben
    randevusu \olmak eine Verabredung haben
    8) ( bulunmak) sein, sich befinden
    burnunun dibinde \olmak sich direkt vor seiner Nase befinden
    imkân dâhilinde \olmak im Bereich des Möglichen liegen
    9) ( çocuğu) bekommen
    10) ( yitirmek) verlieren (- den)
    işinden \olmak seine Arbeit verlieren; s. a. olur

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > olmak

  • 127 Freiheit

    Freiheit <- en> ['fraıhaıt] f
    özgürlük, hürriyet; ( Unabhängigkeit) serbesti, serbestlik;
    \Freiheit der Meere denizlerin serbestisi;
    alle \Freiheiten haben her türlü özgürlüğe sahip olmak;
    sich dat die \Freiheit nehmen, etw zu tun bir şeyi yapmaya cüret etmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Freiheit

  • 128 Register

    Register <-s, -> [re'gıstɐ] nt
    1) dizin, fihrist, indeks
    2) admin kütük; (Handels\Register) sicil
    3) mus (Orgel\Register) boru takımı;
    eine Orgel mit vierzig \Registern kırk boru takımlı bir org;
    alle \Register ziehen ( fig) her çareye [o türlü yola] başvurmak, allem etmek kallem etmek, eselemek beselemek
    4) inform yazmaç

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Register

См. также в других словарях:

  • bir türlü — zf. 1) Tekrarlı kullanıldığında işin yapılmasının da yapılmamasının da aynı derecede kötü olduğunu belirten bir söz Gelsem bir türlü, gelmesem bir türlü. 2) Hiçbir biçimde, hiçbir yolla Deminki yirmi beşliği aradım, bir türlü bulamadım. S. F.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • türlü — sf. 1) Çok çeşitli özellikleri olan, çeşit çeşit, muhtelif 2) is. Çeşitli sebzelerle pişirilen yemek Birleşik Sözler bin türlü bir türlü bu türlü envaitürlü …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir ayak üstünde bin yalan söylemek (veya bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek) — çok kısa sürede pek çok yalan söylemek Bir ayak üstünde kırk yalanın belini büktüğü hâlde para hesabına bir türlü akıl erdiremez, bakkala bozdurulan paranın gerisini daima eksik getirirdi. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden — oturmayacağını belirten konuk yatıya kalır, yemeyeceğini söyleyen de bir türlü doyurulamaz anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir şey sanmak — bir kimseyi, bir şeyi, bir yeri gerçeğinden, olduğundan başka türlü düşünerek hayal kırıklığına uğramak, değerlendirmede yanılmak Tüccar deyince biz de onu bir şey sandık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir tat, bin feryat — mutluluktan çok, sıkıntısı olan O zamana kadar kira köşelerinde sürünmekten bir tat, bin feryat, türlü sıkıntılara giriftar olmuşken... H. Z. Uşaklıgil …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • iki lakırtıyı bir araya getirmek — meramını kısaca, düzgün ve açık bir biçimde anlatmak Kız bir türlü iki lakırtıyı bir araya getirip kendini müdafaa edemediği için lalanın başı derde girmemiş oluyordu. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • iki yakası bir araya gelmemek — geçim sıkıntısından bir türlü kurtulamamak, borçtan kurtulamamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dünya bir, işi bin — bu dünyada insanın hatır ve hayaline gelmeyen türlü türlü durumlar ortaya çıkar anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var — yaşı küçük ancak herkesten farklı alışkanlıklar, huylar edinmiş anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»