-
101 день
gündüz* * *м1) günкако́й сего́дня день (неде́ли)? — bugün ne?
до вчера́шнего дня — düne kadar / değin
о́тпуск на пять дней — beş günlük izin
пое́хать на́ три́ дня — üç günlüğüne / üç gün için gitmek
пое́хать на́ день (без ночёвки) — günübirlik gitmek
вступа́ть в си́лу со дня опубликова́ния — neşir tarihinden itibaren yürürlüğe girmek
столе́тие со дня основа́ния заво́да — fabrikanın yüzüncü kuruluş yılı
он зараба́тывает де́сять рубле́й в день — günde on ruble kazanıyor; gündeliği on rubledir
газе́та дохо́дит до чита́теля в тот же день — gazete, okurlarının eline gününde ulaşır
за́ день (в продолжение дня) — bir gün içinde
нанима́ть / снима́ть что-л. за́ три́ рубля́ в день — bir şeyi günlüğü üç rubleye kiralamak
в оди́н и тот же день — aynı gün
в э́тот / в тот день — o gün
с ка́ждым днём — her geçen gün
2) (дни) мн. zaman, sıra; çağв на́ши дни — günümüzde, zamanımızda
в дни войны́ — savaş sırasında
Евро́па на́ших дней — günümüz Avrupa'sı
••день ото дня́ — günden güne
его́ дни сочтены́ — günleri sayılı
до конца́ свои́х дней — ömrünün sonuna kadar
(и) день и ночь — gece gündüz, geceli gündüzlü
в оди́н прекра́сный день — günün birinde
среди́ / средь бе́ла дня — güpegündüz
-
102 отстоять
I сов., см. отстаивать II сов.IIIотстоя́ть час в о́череди — bir saat sıra beklemek
дере́вня отстои́т от ста́нции на киломе́тр — köy istasyondan bir kilometre uzakta
-
103 первый
1) врз birinci, birincil, ilk; turfanda (об овощах, фруктах)пе́рвое ма́рта — Martın biri, bir mart
в пе́рвых чи́слах ма́рта — Mart başında / başlarında
полови́на пе́рвого — saat yarım
я предпочита́ю пе́рвый — birincisini tercih ederim
пе́рвая раке́тка ми́ра — dünyanın bir numaralı raketi
соверши́ть свой пе́рвый полёт — ilk uçuşunu yapmak
э́то не пе́рвая и не после́дняя неуда́ча — başarısızlığın ne ilki ne de sonuncusudur bu
он не пе́рвый, кто... —...an ilk kişi değildir
я вошёл пе́рвым — önden girdim
пе́рвый разде́л статьи́ — yazının ilk bölümü
на пе́рвых полоса́х газе́т — gazetelerin baş sayfalarında
завоева́ть / получи́ть пе́рвую пре́мию на ко́нкурсе — yarışmada birincilik ödülünü kazanmak / almak
он был пе́рвым в кла́ссе — sınıfın birincisiydi
стать пе́рвой жи́зненной необходи́мостью — birincil hayati ihtiyaç haline gelmek
пе́рвое усло́вие успе́ха — başarının birincil koşulu
пе́рвые помидо́ры (сезо́на) — turfanda domates
2) önпе́рвый ряд — ilk / ön sıra
на пе́рвом пла́не — ön planda
быть в пе́рвых ряда́х борцо́в за мир — barış için (yakılar) savaşımın ön saflarında olmak
••пе́рвое вре́мя — ilk zamanlar
пе́рвым де́лом / до́лгом — evvel emirde, ilk ağızda, ilk iş olarak
при пе́рвой возмо́жности — ilk fırsatta
вы́двинуть что-л. на пе́рвый план — ön plana çıkarmak
из пе́рвых рук — ilk elden
э́тот вопро́с бу́дет решён в пе́рвую о́чередь — bu sorun öncelikle çözülecek
-
104 перед
I п`еред( передо)1) önünde; karşısında ( напротив)перед до́мом сад — evin önü bahçe
он шёл передо мно́й — önüm sıra gidiyordu
предста́ть перед судо́м — mahkeme karşısına çıkmak
перед на́ми вста́ла еще одна́ пробле́ма — karşımıza bir sorun daha çıktı
перед на́ми стои́т не́сколько зада́ч — önümüzde birkaç görev duruyor
перед ним стоя́л о́чень серьёзный вопро́с — çok önemli bir sorunla karşı karşıyaydı
он задумчиво смотре́л перед собо́й — düşünceli düşünceli önüne bakıyordu
2) (по отношению к кому-чему-л.) karşı; karşısındaотве́тственность перед наро́дом — halka karşı sorumluluk
ра́венство перед зако́ном — kanun karşısında / önünde eşitlik
перед лицо́м опа́сности — tehlike karşısında
из стра́ха перед учи́телем — hoca korkusundan
страх перед боле́знью — hastalık korkusu
не отступа́ть перед тру́дностями — güçlüklerden yılmamak
3) önceперед тем как —...madan önce
перед са́мым ухо́дом / отъе́здом — gitmek üzere iken, giderayak
4) (по сравнению с кем-чем-л.) karşısında, kıyaslaII перёдчто он перед тобо́й? — senin karşında ne ki?
мön -
105 последовательность
ж1) sıra, art arda gelmeкакова́ после́довательность э́тих собы́тий? — bu olayların oluş sırası nedir?
в хронологи́ческой после́довательности — kronolojik bir sırayla
2) tutarlılıkприда́ть тео́рии логи́ческую после́довательность — teoriyi mantıki bir tutarlılığa kavuşturmak
-
106 andere
andere, anderer, anderesein anderes Buch başka bir kitap;am anderen Tag ertesi gün;das andere Geschlecht karşı cins;kein anderer als -in ta kendisi;anderes, andres başka (türlü);unter anderem -in yanısıra, … ve benzer(ler)i;eins nach dem anderen (her iş) sıra(sı)yla2. indef pron: ein anderer, eine andere bir başkası;die anderen başkaları;alles andere bunun dışında her şey -
107 anderer
andere, anderer, anderesein anderes Buch başka bir kitap;am anderen Tag ertesi gün;das andere Geschlecht karşı cins;kein anderer als -in ta kendisi;anderes, andres başka (türlü);unter anderem -in yanısıra, … ve benzer(ler)i;eins nach dem anderen (her iş) sıra(sı)yla2. indef pron: ein anderer, eine andere bir başkası;die anderen başkaları;alles andere bunun dışında her şey -
108 anderes
andere, anderer, anderesein anderes Buch başka bir kitap;am anderen Tag ertesi gün;das andere Geschlecht karşı cins;kein anderer als -in ta kendisi;anderes, andres başka (türlü);unter anderem -in yanısıra, … ve benzer(ler)i;eins nach dem anderen (her iş) sıra(sı)yla2. indef pron: ein anderer, eine andere bir başkası;die anderen başkaları;alles andere bunun dışında her şey -
109 eins
eins adj bir;SPORT eins zu zwei iki – bir;um eins (saat) birde;eins nach dem andern! sıra(sıy)la!, teker teker! -
110 ara
1. subst Abstand m; Zwischenraum m; Pause f; fig Kluft f; (menschliche) Beziehungen f/pl; Zwischen-, Inter-;ara hattı Demarkationslinie f;ara kapı Durchgang m;ara kararı JUR Zwischenentscheid m;ara mal Zwischenprodukt n;ara renk Nuance f; Schattierung f;ara seçim POL Nachwahl f;ara vermek Arbeit (zeitweilig) unterbrechen (-e A), eine (kleine) Pause machen;arada bir zuweilen, hin und wieder;arada kalmak das Nachsehen haben, leer ausgehen; in eine Affäre verwickelt sein;arada kaynamak unbeachtet bleiben; sich in der Menge verlieren;iki arada bir derede (kalmak) zwischen allen Stühlen (stehen); im Ungewissen (sein);ara(da) sıra(da) von Zeit zu Zeit;aradan üç yıl geçti es sind drei Jahre her;aradan çıkarmak hinter sich bringen;aradan çıkmak sich zurückziehen; erledigt werden;-i aralarına almak aufnehmen (in ihre Gruppe);-in aralarına karışmak geraten zwischen (A); sich gesellen zu;kendi aralarında sie unter sich;-in aralarını açmak ( oder bozmak) (sie miteinander) entzweien;-in aralarını bulmak v/t versöhnen;aramız (ara nız, araları) unsere (eure, ihre) Beziehungen;aramız açık (oder bozuk) unser Verhältnis ist kühl;aramız açıldı die Entfernung zwischen uns ist größer geworden; fig wir haben uns überworfen;aramız düzeldi wir haben uns versöhnt;-le arası hoş olmamak auf dem Kriegsfuß stehen mit;A ile B’nin arasını açmak einen Keil zwischen A und B schieben;A ile B’nin arasını bulmak zwischen A und B vermitteln;-i araya koymak jemanden zum Vermittler machen; jemanden als Werkzeug benutzenmasayla dolabın arasında zwischen dem Tisch und dem Schrank (stehen usw);masayla dolabın arasından zwischen dem Tisch und dem Schrank hervor/hindurch (kommen usw);aranızda doktor var mı? ist unter Ihnen ein Arzt?;iş arasında während der Arbeit -
111 ab
ab [ap]I präp1) ( räumlich)\ab Hamburg Hamburg'da(n);\ab Werk comm fabrika teslimi, fabrikada teslim2) ( zeitlich) -den itibaren;\ab dem 28. November 28 Kasım'dan itibaren;\ab wann? ne zamandan itibaren?;\ab sofort hemen;von heute \ab bugünden itibaren;von nun/jetzt \ab bundan sonra3) ( ebenso viel und mehr)Kinder \ab 12 Jahren 12 yaşından büyük çocuklarII adv1) ( räumlich)die dritte Straße rechts \ab üçüncü sokaktan sağa;Stuttgart \ab 8.30 Uhr ( Bus-, Bahnabfahrtszeit) Stuttgart'tan hareket saat 8.30'da;\ab! çık!;\ab nach links! sola çık!;\ab ins Bett! haydi yatağa!;auf und \ab gehen bir yukarı bir aşağı gitmek2) ( zeitlich)\ab und zu ( gelegentlich) ara sıra, arada sırada; ( manchmal) bazen3) ( fam) -
112 Platz
2) (öffentlicher \Platz) meydan3) (Sport\Platz) alan, saha; (Tennis\Platz) kort;auf eigenem \Platz kendi sahasında;auf gegnerischem \Platz rakip sahada; ( Fußball) deplasmanda4) (Sitz\Platz) oturacak yer;bitte, nehmen Sie \Platz! lütfen oturunuz!;ist noch ein \Platz frei? boş yer var mı?;dieser \Platz ist besetzt bu yer dolu;\Platz! ( zum Hund) otur!5) (Teilnahme\Platz)es sind noch Plätze frei daha yerimiz var;ein Saal mit 500 Plätzen 500 kişilik bir salon6) ( Rang) sıra, derece;sie belegte den ersten/zweiten/dritten \Platz birinciliği/ikinciliği/üçüncülüğü aldı;seinen \Platz behaupten sırasını korudu\Platz sparend yerden tasarruflu, az yer kaplayan;\Platz da! yer açın!, kaçılın!, yol verin!;\Platz für jdn/etw schaffen bir kimseye/şeye yer açmak;jdm \Platz machen birine yer vermek -
113 Zeile
Zeile <-n> ['tsaılə] f1) (Text\Zeile) satır;jdm ein paar \Zeilen schreiben birine birkaç satır yazmak;neue \Zeile ( beim Diktat) satır başı;er hat das mit keiner \Zeile angedeutet bunu bir satırla bile anıştırmadı, buna bir satırla bile değinmedi;zwischen den \Zeilen lesen satırlar arasındaki imalarla okuyabilmek2) ( Reihe) sıra3) (Gedicht\Zeile) dize -
114 zwischendurch
zwischendurch ['--'-] adv1) arada (bir); ( von Zeit zu Zeit) ara sıra, zaman zaman3) ( räumlich) bunların arasında;\zwischendurch fallen arasından düşmek -
115 أسهم
أَسْهُم1. bazıAnlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit2. hisseAnlamı: pay, nasip3. birtakımAnlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır4. cüz -
116 تبديل
تَبْدِيل1. varyasyonAnlamı: çeşitleme, değişim2. kalpAnlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme3. çevirimAnlamı: çevirme işi4. tadilAnlamı: değişiklik5. keşiklemeAnlamı: almaş, münavebe6. tadilatAnlamı: değişiklik7. münavebeAnlamı: nöbetleşme, kesikleşme8. deplasman9. hamle10. değişim11. keşikAnlamı: sıra, nöbet12. becayişAnlamı: yer değiştirme -
117 ثان
ثانٍ1. ikinci2. başkasıAnlamı: diğer bir şahıs, herhangi bir kimse3. başkaAnlamı: bilinenden ayrı, değişik, farklı -
118 رتب
رَتَّبَ1. sistemleştirmekAnlamı: sistemli duruma getirmek2. yasamakAnlamı: düzen vermek3. tezgâhlamakAnlamı: bir iş için hazırlık yapmak4. tertiplemekAnlamı: düzenlemek5. dizilemekAnlamı: dizi durumuna getirmek6. sıralamakAnlamı: sıra durumuna getirmek7. düzenlemekAnlamı: düzgün duruma getirilmek8. düzmek -
119 قسمة
قِسْمَة1. nasipAnlamı: kısmet, baht, talih2. bazıAnlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit3. yazıAnlamı: alın yazısı, yazgı4. taksimAnlamı: bölme, parçalara ayırma5. yazgıAnlamı: alın yazısı, kader6. bölüAnlamı: bölme işaretinin (/) okunuşu7. kısmet8. birtakımAnlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır9. cüz -
120 ligne
n f1 çizgi [ʧiz'ɟi]2 repère çizgi [ʧiz'ɟi]3 forme çizim [ʧi'zim]◊des lignes pures — pürüzsüz, saf çizimler
4 boy pos5 trajet hat [hat]◊une ligne de chemin de fer / d'autobus — demiryolu, otobüs hattı
6 câble hat [hat]♦ être en ligne telefonda olmak7 disposition sıra [sɯ'ɾa]8 sur une page satır [sa'tɯɾ]9 à la pêche olta [ol'ta]10 les grandes lignes ana çizgiler
См. также в других словарях:
bir sıra — zf. 1) Üst üste, ardı ardına 2) sf. Sıra oluşturan Bir sıra dükkân … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — say. 1. 1 rəqəmi ilə işarə olunan sayın adı, miqdar saylarının ilk vahidi. Üçdən bir çıxmaq. Beşin üstünə bir gəlmək. // Miqdarca tək. Bir cilddən ibarət kitab. 2. Zərf mənasında. Bir yerdə, birgə, birlikdə. Çörəyi bir yedik. 3. Sif. mənasında.… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
sıra — is. 1. Yan yana və ya ard arda duran adamlar və ya şeylər düzümü; səf, cərgə. Evlər sırası. İki sıra durmaq. – <Uşaqlar:> Sıralara duraq biz; İrəliyə, irəliyə; Yeni dünya quraq biz. C. C.. <Xasay> sırada dayandı. Sıra nömrəsini saydı … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
sıra — is. 1) Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi Şehir esnafı şekercisinden tutun da berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar. S. F. Abasıyanık 2) Bu biçimdeki topluluğun durumu Sırayı bozmayın. 3) Belirli bir düzene ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıra — I (Borçalı, Gədəbəy) dəfə. – Mən Tiflisə iki sıra getmişəm, Bəkiyə bir sıra getmişəm (Borçalı); – Bü:n iki sıra qonağımız oluf (Gədəbəy) II (Hamamlı) növbə. – Mala sırıynan gedirix’ (Hamamlı) III (Gədəbəy, Şəki, Tovuz) skamya. – Uşaxlar… … Azərbaycan dilinin dialektoloji lüğəti
sıra dayağı — is. Kişileri ayrım gözetmeksizin sırayla tek tek dövme Keşke bu sefer de kazayı bir sıra dayağı ile savuştursa. R. N. Güntekin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller sıra dayağı çekmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıra olmak — düzenli bir biçimde sıra oluşturmak, dizilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıra savmak — sırayla yapılan bir işte sıra kendine geldiğinde gereğini yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıra gecesi — is. Güneydoğu Anadolu da genellikle kış gecelerinde her hafta bir kişinin evinde olmak üzere yapılan sazlı sözlü eğlence … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıra sayı sıfatı — is., dbl. Bir şeyin diziliş veya aşamadaki sırasını bildiren sıfat Üçüncü yol. Beşinci gün. İkinci sınıf … Çağatay Osmanlı Sözlük