-
81 حاجة
حاجَة1. yoklukAnlamı: fakirlik2. ekipman3. donatıAnlamı: donatmaya yarayan şeyler, teçhizat4. gereç5. hacetAnlamı: herhangi bir şey için gerekli olma, lüzum6. ihtiyaçAnlamı: gereksinme7. sefaletAnlamı: yoksulluk8. şeyAnlamı: belirsiz bir anlamda madde9. yoksullukAnlamı: yoksul olma durumu10. açlıkAnlamı: yoksul ve parasız olma durumu -
82 سماح
سَمَاح1. muafiyetAnlamı: ayrı tutulma, bağışıklık2. izinAnlamı: bir şeyi yapmak için verilen ruhsat, müsaade3. lütufAnlamı: inayet, ihsan, yardım, önem verilen4. müsaadeAnlamı: izin, icazet, ruhsat5. afAnlamı: bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama6. bağışAnlamı: bağışlama işi7. cömertAnlamı: para ve malını esirgemeden veren, eli açık, selek.semih, verimli8. cömertlikAnlamı: el açıklığı, verilmlilik, semahet -
83 مجترئ
مُجْتَرِئ1. cüretkârAnlamı: atak ve yürekli olan kimse2. savaşkanAnlamı: savaşçı, cengaver3. başkişiAnlamı: bir eserde başrolu oynayan kişi4. başkahramanAnlamı: bir eserde başrolu oynayan kişi5. girişimci6. girgin7. girişkenAnlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse8. yürekliAnlamı: cesaretli, cesur9. cesurAnlamı: yürekli, cesaretli olan kimse10. kahramanAnlamı: savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren (kimse), yiğit, alp11. cüretliAnlamı: cüreti olan kimse12. yiğitAnlamı: güçlü, kahraman13. atılganAnlamı: yılmadan kendini tehlikeye atan14. atakAnlamı: cüretkâr, düşüncesizce her ışe atılan -
84 action
In f1 acte iş [iʃ]2 mücadele [myʤaːde'le]3 effet etki [et'ci]4 intrigue konu [ko'nu]◊L'action du roman se situe dans le désert. — Romanın konusu çölde geçer.
IIn fpart de capital hisse [his'se]◊acheter / vendre des actions — hisse satın almak
-
85 autre
I1 différent başka [baʃ'ka]◊Je te verrai une autre fois. — Seni başka zaman göreceğim.
2 autre part başka yer3 second daha [da'ha]4 d'autre part öte yandan5 l'autre jour geçen günII1 öbür [œ'byɾ]◊Les autres ne sont pas encore arrivés. — Öbürleri daha gelmediler.
◊C'est quelqu'un d'autre. — O bir başkası.
2 entre autres bunlar arasında -
86 ferme
In f1 maison à la campagne çiftlik [ʧift'lic]2 tarım işletmesi, çiftlik [ʧift'lic]II1 solide katı [ka'tɯ]2 décidé kararlı [kaɾaɾ'ɫɯ]3 résolu iradeli1 çok [ʧok]2 esaslı3 prison ferme ağır hapis◊Il a fait trois ans de prison ferme. — Üç yıl ağır hapisle yattı.
-
87 живо
canlı olarak; canlı,hareketli; çabucak* * *1) canlı olarakжи́во описа́ть что-л. — bir şeyi canlı olarak betimlemek; bir şeyin canlı bir tasvirini yapmak
он о́чень жи́во вспо́мнил своё де́тство — çocukluğunu olanca canlılığıyla hatırladı
2) ( оживленно) canlı; hareketli3) разг. ( быстро) çabucakжи́во! — çabuk (ol)!; elini çabuk tut!
-
88 обращаться
несов.; сов. - обрати́ться1) dönmekобрати́ться лицо́м к окну́ — yüzünü pencereye çevirmek
все взо́ры обрати́лись к нему́ — tüm gözler ona çevrildi
2) перен. yönelmekпоэ́т обрати́лся к социа́льным пробле́мам — şair toplumsal sorunlara yöneldi
его́ мы́сли обрати́лись к про́шлому — fikri maziye gitti
е́сли челове́чество обрати́тся к со́лнечной эне́ргии... — insanlık güneş enerjisine yönelse...
(дава́йте) обрати́мся к исто́рии э́того движе́ния — hareketin tarihine bakalım
3) başvurmak; müracaat etmek; seslenmek, hitap etmekобраща́ться к кому-л. с призы́вом / с воззва́нием — birine çağrıda bulunmak
обраща́ться к кому-л. с про́сьбой — birine ricada bulunmak
про́сьба обраща́ться к / в... —... müracaat edilmesi rica olunur
обраща́ться с предложе́нием — bir öneri yapmak, bir öneride bulunmak
обраща́ться к кому-л. за сове́том — birine akıl danışmak
обраща́ться к кому-л. с письмо́м — birine mektup yazmak
обраща́ться к врачу́ — doktora başvurmak
телеви́дение обраща́ется к миллио́нам зри́телей — televizyon milyonlarca seyirciye seslenir
обраща́ться к кому-л. с вопро́сом — birine bir soru yöneltmek
4) dönüşmek, haline gelmekвода́ обрати́лась в пар — su buhar haline geldi
5) тк. несов. davranmak, muamele etmekс ним обраща́ются, как с ребёнком — ona çocuk muamelesi yapıyorlar
6) тк. несов. kullanmakуме́ть обраща́ться с инструме́нтом — alet kullanmasını bilmek
-
89 реалистически
gerçekçi bir biçimde / açıdanреалисти́чески подходи́ть к пробле́ме — soruna gerçekçi bir biçimde yaklaşmak
реалисти́чески оцени́ть обстано́вку / ситуа́цию — durumun gerçekçi bir değerlendirmesini yapmak
-
90 Begriff
Begriff <-(e) s, -e> m1) ( Ausdruck) deyim, kavram2) ( Bedeutungsinhalt) tanım3) ( Vorstellung) fikir, tasavvur;du machst dir keinen \Begriff davon bunu tasavvur edemezsin;sich einen \Begriff von etw machen bir şeyi tasavvur etmek, bir şey hakkında fikir edinmek;für meine \Begriffe benim fikrime göre;im \Begriff sein, etw zu tun bir şeyi yapmak üzere olmak;schwer von \Begriff sein ( pej) mankafa [o kalın kafalı] olmak -
91 treffen
treffen <trifft, traf, getroffen> ['trɛfən]II vt2) ( erreichen) isabet ettirmek (-e), tutturmak;das Ziel \treffen hedefi tutturmak, hedefe isabet ettirmek;mit deinem Job hast du es ja gut getroffen işıni çok iyi tutturmuşsun3) ( kränken) dokunmak, koymak;das trifft mich sehr bu bana çok dokundu [o koydu]4) (be\treffen) ilgilendirmek;das trifft dich bu seni ilgilendirir;mich trifft keine Schuld benim suçum yok5) ( ergreifen)Maßnahmen gegen etw \treffen bir şeye karşı önlem(ler) almak;eine Vereinbarung \treffen bir sözleşme yapmak, bir anlaşmaya varmakIII vrsich \treffen2) ( geschehen) isabet olmak;das trifft sich gut! bu, isabet oldu! -
92 أجهزة
أَجْهِزَة1. tesisatAnlamı: bir iş için kullanılan aletler2. donatıAnlamı: donatmaya yarayan şeyler, teçhizat3. ekipman4. gereç5. malzemeAnlamı: gereç, materyal6. materyalAnlamı: malzeme, gereç7. teçhizatAnlamı: donatmaya yarar şeyler8. aksesuarAnlamı: makine, alet ve arçlar gibvi eşya -
93 إمداد
إِمْداد1. beraberlikAnlamı: birlikte olma durumu2. el birliğiAnlamı: bir ış yapmak için birleşme3. hizmetAnlamı: birine yarayan bir işi yapma4. medetAnlamı: yardım, imdat5. sayeAnlamı: koruma yardım6. ianeAnlamı: yardım7. himmetAnlamı: yardım, kayırma8. muavenetAnlamı: yardım9. imdatAnlamı: yardım işareti10. bahşiş -
94 تجهيزات
تَجْهِيزات1. tesisatAnlamı: bir iş için kullanılan aletler2. gereç3. ekipman4. donatıAnlamı: donatmaya yarayan şeyler, teçhizat5. malzemeAnlamı: gereç, materyal6. materyalAnlamı: malzeme, gereç7. teçhizatAnlamı: donatmaya yarar şeyler8. aksesuarAnlamı: makine, alet ve arçlar gibvi eşya -
95 مدد
Iمَدَد1. el birliğiAnlamı: bir ış yapmak için birleşme2. muavenetAnlamı: yardım3. medetAnlamı: yardım, imdat4. himmetAnlamı: yardım, kayırma5. imdatAnlamı: yardım işareti6. bahşişIIمَدَّدَ1. germek2. uzatmakAnlamı: uzatmasına sebep olmak, temdit etmek3. serilmekAnlamı: sermek işi yapılmak4. sermekAnlamı: açarak yaymak veya döşemek -
96 معاونة
مُعَاوَنَة1. beraberlikAnlamı: birlikte olma durumu2. el birliğiAnlamı: bir ış yapmak için birleşme3. hizmetAnlamı: birine yarayan bir işi yapma4. himmetAnlamı: yardım, kayırma5. katılmaAnlamı: katılmak işi, iştirak6. sayeAnlamı: koruma yardım7. medetAnlamı: yardım, imdat8. muavenetAnlamı: yardım9. ianeAnlamı: yardım10. yardım11. imdatAnlamı: yardım işareti12. bahşiş -
97 معدات
مُعَدَّات1. tesisatAnlamı: bir iş için kullanılan aletler2. gereç3. ekipman4. donatıAnlamı: donatmaya yarayan şeyler, teçhizat5. malzemeAnlamı: gereç, materyal6. materyalAnlamı: malzeme, gereç7. teçhizatAnlamı: donatmaya yarar şeyler8. aksesuarAnlamı: makine, alet ve arçlar gibvi eşya -
98 ولف
وَلَّفَ1. çatmak2. harmanlamak3. karıştırmakAnlamı: karışmak işini yaptırmak4. bileştirmekAnlamı: bileşmesini sağlamak -
99 affaire
n f1 iş [iʃ]◊C'est mon affaire. — Bu benim işim.
◊Occupe-toi de tes affaires. — Başkasının işine burnunu sokma.
2 scandale rezalet3 marché iş [iʃ]4 iş [iʃ]a kişisel eşyab ticari işler6 faire l'affaire iş görmek◊Ce tournevis fera l'affaire. — Bu tornavida işi görür.
7 les affaires étrangères dışişleri8 dâva9 avoir affaire à qqn birine muhatap olmak -
100 reportage
n mtravail d'un journaliste röportaj [ɾœpoɾ'taʒ]
См. также в других словарях:
bir şey yapmak — iyilik veya kötülükte bulunmak O size hiçbir şey yapamaz. Ben ona bir şey yaptım mı? … Çağatay Osmanlı Sözlük
Yaradana sığınıp (bir iş yapmak) — bütün gücünü kullanarak (o işi yapmak) Yaradana sığınıp Osmanlı tokadını çarptık mı adamı lobut yemişe çeviren biz değil miydik? A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir işaretine bakmak — bir işi yapmak için hazır beklemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir olmak — bir araya gelmek, iş birliği yapmak Baba oğul bir oldular, ilkin çerçeveleri söküp düzelttiler. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
yapmak — i, ar 1) Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır. Ç. Altan 2) nsz Olmasına yol açmak Durgun sular sıtma yapar. 3) nsz Yol almak 4) Onarmak, tamir etmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir dediğini iki etmemek — (birinin) her istediğini hemen yapmak Bu adamın bir dediğini iki etmediği genç bir sevgilisi varmış. A. Kulin … Çağatay Osmanlı Sözlük
nefis muhasebesi yapmak — insan isteklerini, hırslarını ve yaptıklarını gözden geçirmek, doğru veya yanlışlarını vicdanının süzgecinden geçirip bir değerlendirme yapmak Normal yaşamının çekişmeleri içinde tekerlenip giden insan, bayramlarda bir nefis muhasebesi yapmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şike yapmak — 1) danışık spor karşılaşması yapmak 2) mec. bir çıkar karşılığı anlaşarak bir işi yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gösteriş yapmak — başkalarını aldatmak, şaşırtmak, korkutmak veya kendini beğendirmek için yapay davranmak Salih de tam bir gösteriş yapmak hevesiyle boşanmış bir yay gibi kalktı ayağa. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
alavere dalavere yapmak (veya çevirmek) — hileli, düzenli bir iş yapmak, yalanla dolanla iş görmek … Çağatay Osmanlı Sözlük