-
121 emaciate
v. zayıflatmak, bir deri bir kemik yapmak, verimsizleştirmek* * *çok zayıflat -
122 toss off
yuvarlamak, bir dikişte içmek, mahmuzlamak, bir çırpıda yapmak, yapıvermek* * *yuvarla -
123 Ausnahme
Ausnahme f <Ausnahme; Ausnahmen> istisna;eine Ausnahme bilden bir istisna oluşturmak;bei jemandem eine Ausnahme machen b-ne bir istisna yapmak;mit Ausnahme von (oder G) … hariç (olmak üzere), -den başka -
124 Demonstration
eine Demonstration veranstalten bir yürüyüş yapmak/düzenlemek;eine Demonstration der Macht bir güç/gövde gösterisi -
125 Gefallen
Gefallen1 m <-s; -> iyilik, hizmet;jemanden um einen Gefallen bitten b-nden bir hizmet rica etmek;jemandem einen Gefallen tun b-ne bir iyilik yapmakGefallen2 n <-s; o pl>: Gefallen finden an -den hoşlanmak, -i beğenmek -
126 Geschäft
Geschäft n <Geschäfts; Geschäfte> iş, ticaret; işyeri (eigenes); (Laden) mağaza; Büro iş(lemler);ein gutes (schlechtes) Geschäft iyi/kârlı (kötü) bir iş;mit jemandem Geschäfte machen, mit jemandem ins Geschäft kommen b-le bir iş yapmak;gut im Geschäft sein -in iş(ler)i iyi gitmek;sie versteht ihr Geschäft! işini bilmek -
127 Leid
jemandem sein Leid klagen b-ne dert yanmak; (Unrecht) kötülük;jemandem ein Leid zufügen b-ne bir kötülük yapmak;ihr ist kein Leid geschehen ona bir kötülük yapılmadı;iron das wird dir noch Leid tun! pişman olacaksın!;fam tut mir Leid! pardon! -
128 zor
1) Zwang m\zor kullanmak Zwang ausüben2) (\zornda)bir şeyi yapmak \zornda olmak gezwungen sein, etw zu tun, etw machen müssenII adj1) schwerbirine bir şey \zor gelmek jdm etw schwerfallen2) schwierig\zor duruma düşmek in Schwierigkeiten geraten\zor durumda olmak in einer schwierigen Lage seinproblemin çözülmesi \zor die Lösung des Problems ist schwierig
См. также в других словарях:
bir şey yapmak — iyilik veya kötülükte bulunmak O size hiçbir şey yapamaz. Ben ona bir şey yaptım mı? … Çağatay Osmanlı Sözlük
Yaradana sığınıp (bir iş yapmak) — bütün gücünü kullanarak (o işi yapmak) Yaradana sığınıp Osmanlı tokadını çarptık mı adamı lobut yemişe çeviren biz değil miydik? A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir işaretine bakmak — bir işi yapmak için hazır beklemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir olmak — bir araya gelmek, iş birliği yapmak Baba oğul bir oldular, ilkin çerçeveleri söküp düzelttiler. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
yapmak — i, ar 1) Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır. Ç. Altan 2) nsz Olmasına yol açmak Durgun sular sıtma yapar. 3) nsz Yol almak 4) Onarmak, tamir etmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir dediğini iki etmemek — (birinin) her istediğini hemen yapmak Bu adamın bir dediğini iki etmediği genç bir sevgilisi varmış. A. Kulin … Çağatay Osmanlı Sözlük
nefis muhasebesi yapmak — insan isteklerini, hırslarını ve yaptıklarını gözden geçirmek, doğru veya yanlışlarını vicdanının süzgecinden geçirip bir değerlendirme yapmak Normal yaşamının çekişmeleri içinde tekerlenip giden insan, bayramlarda bir nefis muhasebesi yapmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şike yapmak — 1) danışık spor karşılaşması yapmak 2) mec. bir çıkar karşılığı anlaşarak bir işi yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gösteriş yapmak — başkalarını aldatmak, şaşırtmak, korkutmak veya kendini beğendirmek için yapay davranmak Salih de tam bir gösteriş yapmak hevesiyle boşanmış bir yay gibi kalktı ayağa. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
alavere dalavere yapmak (veya çevirmek) — hileli, düzenli bir iş yapmak, yalanla dolanla iş görmek … Çağatay Osmanlı Sözlük