-
1 فذ
فَذّ1. benzersizAnlamı: benzeri olmayan, eşsiz2. emsalsizAnlamı: eşı benzeri olmayan, eşsiz3. biricikAnlamı: eşi, benzeri olmayan -
2 أحد
أَحَد1. yekAnlamı: bir, tek2. emsalsizAnlamı: eşı benzeri olmayan, eşsiz3. yegâneAnlamı: biricik, tek4. biricikAnlamı: eşi, benzeri olmayan -
3 أوحد
أَوْحَد1. emsalsizAnlamı: eşı benzeri olmayan, eşsiz2. tenhaAnlamı: yalnız, tek3. tekilAnlamı: bir kişiyi bildiren4. yegâneAnlamı: biricik, tek5. biricikAnlamı: eşi, benzeri olmayan -
4 فرد
فَرْد1. neferAnlamı: kimse2. fertAnlamı: birey3. biriAnlamı: bir tanesi, bir teki4. emsalsizAnlamı: eşı benzeri olmayan, eşsiz5. zatAnlamı: kimse, kişi6. ferdîAnlamı: kişisel, fertle ilgili7. tenhaAnlamı: yalnız, tek8. tekAnlamı: eşi olmayan9. biricikAnlamı: eşi, benzeri olmayan -
5 متفرد
مُتَفَرِّد1. benzersizAnlamı: benzeri olmayan, eşsiz2. tekAnlamı: eşi olmayan3. tenhaAnlamı: yalnız, tek4. biricikAnlamı: eşi, benzeri olmayan -
6 مثل
Iمَثَّلَ1. sembolleştirmekAnlamı: simgeleştirmek2. örneklendirmekAnlamı: örneklerle açıklamak3. örneklemekAnlamı: örnek vermek4. benzetmekAnlamı: benzer duruma getirmek5. simgelemekAnlamı: sembol durumuna getirmekIIمَثَل1. benzerlikAnlamı: benzer olma durumu2. meselâAnlamı: söz gelişi, örneğin3. söz gelişiAnlamı: örneğin4. gibisiAnlamı: benzeri5. aynılıkAnlamı: aynı olma durumu, özdeşlik6. örneğinAnlamı: örnek olarak, mesela7. muadilAnlamı: eşit, denk, eşdeğer8. göstermelikAnlamı: örnek, numune, mostralık9. meselAnlamı: örnek alınacak söz10. öğütAnlamı: nasihat11. böyleAnlamı: bunun gibi, buna benzer12. benzerAnlamı: bir başkasına benzeyenمَثَلَ1. gelmekAnlamı: ortaya çıkmak, doğmak2. gözükmekAnlamı: görünmek3. görünmekAnlamı: görülür duruma gelmekIVمِثْل1. benzerlikAnlamı: benzer olma durumu2. muadilAnlamı: eşit, denk, eşdeğer3. gibisiAnlamı: benzeri4. aynılıkAnlamı: aynı olma durumu, özdeşlik5. misilAnlamı: eş, benzer6. tıpkıAnlamı: tıpatıp, aynı7. kadarAnlamı: gibi (bir şeye benzer)8. benzerAnlamı: bir başkasına benzeyen9. böyleAnlamı: bunun gibi, buna benzer -
7 واحد
واحِد1. neferAnlamı: kimse2. kimseAnlamı: herhangi bir kişi, şahıs, nefer3. kişiAnlamı: insan, kimse, şahıs4. zatAnlamı: kimse, kişi5. biriAnlamı: bir tanesi, bir teki6. emsalsizAnlamı: eşı benzeri olmayan, eşsiz7. yegâneAnlamı: biricik, tek8. bireyAnlamı: kendine özgü nitelikleri olan tek varlık, fert9. biricikAnlamı: eşi, benzeri olmayan -
8 أمثولة
أُمْثُولَة1. aynıAnlamı: başkası değil, özdeşi, tıpkısı2. gibisiAnlamı: benzeri3. ibretAnlamı: kötü davranışlardan sakınmayı sağlayan ders, sonuç4. darbımeselAnlamı: ata sözü, atalar sözü5. özdeyişAnlamı: vecize, kelamıkibar6. etütAnlamı: bir konuda yapılan inceleme, araştırma7. tıpkıAnlamı: tıpatıp, aynı8. öğütAnlamı: nasihat9. atasözü -
9 بد
بِدّ1. gibisiAnlamı: benzeri2. aynıAnlamı: başkası değil, özdeşi, tıpkısı3. muadilAnlamı: eşit, denk, eşdeğer4. akranAnlamı: yaşça denk, yaşıt, boydaş5. tıpkıAnlamı: tıpatıp, aynı6. benzerAnlamı: bir başkasına benzeyen -
10 شاهد
-
11 شبه
Iشَبَه1. bakışıkAnlamı: bakışımı bulunan, simetrik2. muadilAnlamı: eşit, denk, eşdeğer3. gibisiAnlamı: benzeri4. aynıAnlamı: başkası değil, özdeşi, tıpkısı5. bağdaşıkAnlamı: her yeri aynı özelliği gösteren, homojen6. tıpkıAnlamı: tıpatıp, aynı7. benzerAnlamı: bir başkasına benzeyenIIشِبْه1. benzerlikAnlamı: benzer olma durumu2. aynılıkAnlamı: aynı olma durumu, özdeşlik3. bağdaşıkAnlamı: her yeri aynı özelliği gösteren, homojen4. akranAnlamı: yaşça denk, yaşıt, boydaş5. muadilAnlamı: eşit, denk, eşdeğer6. aynıAnlamı: başkası değil, özdeşi, tıpkısı7. tıpkıAnlamı: tıpatıp, aynı8. benzerAnlamı: bir başkasına benzeyen9. benzeşmekAnlamı: birbirine benzemek -
12 شبيه
شَبِيه1. gibisiAnlamı: benzeri2. muadilAnlamı: eşit, denk, eşdeğer3. böylesiAnlamı: bunun gibisi4. akranAnlamı: yaşça denk, yaşıt, boydaş5. benzerAnlamı: bir başkasına benzeyen -
13 صنو
صِنْو1. aynıAnlamı: başkası değil, özdeşi, tıpkısı2. akranAnlamı: yaşça denk, yaşıt, boydaş3. muadilAnlamı: eşit, denk, eşdeğer4. gibisiAnlamı: benzeri5. tıpkıAnlamı: tıpatıp, aynı6. benzerAnlamı: bir başkasına benzeyen -
14 ضرع
ضِرْع1. bakışıkAnlamı: bakışımı bulunan, simetrik2. muadilAnlamı: eşit, denk, eşdeğer3. gibisiAnlamı: benzeri4. aynıAnlamı: başkası değil, özdeşi, tıpkısı5. bağdaşıkAnlamı: her yeri aynı özelliği gösteren, homojen6. tıpkıAnlamı: tıpatıp, aynı7. benzerAnlamı: bir başkasına benzeyen -
15 عداد
Iعِدَاد1. gibisiAnlamı: benzeri2. misalAnlamı: örnekIIعَدَّادsayaçAnlamı: mekanik etkilenmeleri ölçen alet -
16 عديل
عَدِيل1. bakışıkAnlamı: bakışımı bulunan, simetrik2. gibisiAnlamı: benzeri3. bağdaşıkAnlamı: her yeri aynı özelliği gösteren, homojen4. muadilAnlamı: eşit, denk, eşdeğer5. kadarAnlamı: gibi (bir şeye benzer)6. bacanak7. benzerAnlamı: bir başkasına benzeyen8. böyleAnlamı: bunun gibi, buna benzer9. denkAnlamı: uygun, nitelik yönünden eşit -
17 فريد
فَرِيد1. yegâneAnlamı: biricik, tek2. biricikAnlamı: eşi, benzeri olmayan -
18 قرن
Iقَرْن1. yüzyılAnlamı: yüzyıllık süre, asır2. çekecekAnlamı: ayakkabı giymek için kullanılan oluk biçiminde araç, kereta3. boynuzIIقِرْن1. gibisiAnlamı: benzeri2. muadilAnlamı: eşit, denk, eşdeğer3. böyleAnlamı: bunun gibi, buna benzer4. benzerAnlamı: bir başkasına benzeyen -
19 كافيتريا
-
20 مثال
Iمِثَال1. aynılıkAnlamı: aynı olma durumu, özdeşlik2. bağdaşıkAnlamı: her yeri aynı özelliği gösteren, homojen3. muadilAnlamı: eşit, denk, eşdeğer4. gibisiAnlamı: benzeri5. ibretAnlamı: kötü davranışlardan sakınmayı sağlayan ders, sonuç6. mefkureAnlamı: ülkü, ideal7. misalAnlamı: örnek8. numuneAnlamı: örnek9. paradigma10. mostraAnlamı: örnek, model11. göstermelikAnlamı: örnek, numune, mostralık12. öğütAnlamı: nasihat13. adres14. kadarAnlamı: gibi (bir şeye benzer)15. denkAnlamı: uygun, nitelik yönünden eşit16. benzerAnlamı: bir başkasına benzeyenIIمَثَّال1. heykelciAnlamı: heykel yapan sanatçı, yontucu2. yontucuAnlamı: yotma işini yapan, heykeltraş3. heykeltraşAnlamı: heykel yapan sanatçı, yontucu
- 1
- 2
См. также в других словарях:
benzeri — is. Aynı Birleşik Sözler ve benzerleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
eşi benzeri (veya manendi veya menendi) olmamak — benzeri olmamak Bir zamanlar Akıntıburnu nda çalarken, İstanbul da eşi manendi yokmuş. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
FERİD(E) — Benzeri pek nâdir bulunan. Benzeri bulunmayan, yektâ. * Doğrudan doğruya Kur andan ders alıp ders veren ve kuvve i kudsiye sahibi olan Evliyaullah. Yalnız ve münferid. * Zamanında eşine rastlanmıyan. Akran ve emsali yok. * Dizilmiş inci. * Bir… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
misli menendi yok — benzeri, eşi yok Bu sonbahar sabahında Gülhane Parkının misli menendi yoktur. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
FERD-İ FERÎD — Benzeri daha hiç gelmemiş. * Hz. Muhammed (A.S.M.) * Asrın en yüksek ve en değerli Zâtı. Asırda bir gelen büyük veli … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
FÂTIR — Benzeri bulunmayan şeyi yaratan. Hârika üstün san atiyle yaratan. Halkedici Allah (C.C … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MİSLİYET — Benzeri ve misli olmak. Benzerlik … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İBDA-I SAN'AT — Benzeri olmayan mükemmellikte san at eseri. İbda yapabilene mübdi , eserlerine bedi a denir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İBTİDA' — Benzeri olmayan bir şey yaratmak. (Bak: İbd … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
emsalsiz — sf. Eşsiz, eşi benzeri olmayan, bir benzeri daha bulunmayan Yüzünde, bakışlarında, her konuya göre değişen emsalsiz bir ifade kudreti vardı. Y. Z. Ortaç … Çağatay Osmanlı Sözlük
eş — is. 1) Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun. Ö. Seyfettin 2) Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika Kadın diye eşini bellemiş,… … Çağatay Osmanlı Sözlük