-
1 bayram etmek
а) пра́здновать, справля́ть пра́здникб) ра́доваться, проявля́ть чрезме́рную ра́дость -
2 bayram etmek
бәйрәм итү -
3 bayram etmek
v. exult -
4 bayram\ etmek
пра́здновать -
5 bayram etmek
to rejoice, to exult (at/in sth), to be delighted, to be greatly pleased -
6 ciğerleri bayram etmek
а) получи́ть удово́льствие (от хорошей сигареты, глотка свежего воздуха и т. п.)б) с удово́льствием вдохну́ть све́жего во́здуха -
7 düğün bayram etmek
а) пра́здновать, ликова́тьб) испы́тывать ра́дость (по поводу чего-л.) -
8 gözleri bayram etmek
feast one's eyes on -
9 düğün bayram etmek
to rejoice (at/over) -
10 bayram
bayram arifesi Vortag m (eines Festes);Cumhuriyet Bayramı Tag m der Republik (29. Oktober);bayram koçu gibi aufgedonnert;Kurban Bayramı Opferfest n;bayram üstü vor dem Fest;bayram etmek (oder yapmak) feiern, jubeln;bayramdan bayrama an Festtagen; fig höchst selten;iyi bayramlar! frohe Festtage!;bayramınızı kutlarım, bayramınız kutlu olsum! herzlichen Glückwunsch zum Fest! -
11 bayram
пра́зднество (с) пра́здник (м)* * *пра́здник, пра́зднествоbayram arifesinde — в кану́н пра́здника
bayramınız kutlu olsun! — с пра́здником вас!
••- bayram ayı
- bayram etmek -
12 bayram
пра́здник; торжество́bayramınızı kutlarım! — Поздравля́ю вас с пра́здником!
Cumhuriyet bayramı — пра́здник (день) Респу́блики (29 октября)
millî bayram — национа́льный пра́здник
□
bayram etmek — пра́здновать◊
bayram ayı — ме́сяц шевва́ль (следующий после месяца рамазан)◊
bayramdan bayrama — а) по пра́здникам; б) ре́дко◊
ramazan bayramı — а) рамаза́н (пост); б) пра́здник розгове́нья по́сле поста́ -
13 etmek
(eder)1) де́лать, производи́ть; соверша́ть2) поступа́ть, вести́ себя́3) сто́ить4) жить, существова́ть5) твори́ть (соверша́ть) что́-либо плохо́е, вреди́ть7) вспом. глагол в сочет. с именами образует сложные глаголыalay etmek — шути́ть; насмеха́ться
ateş etmek — стреля́ть
bayram etmek — справля́ть пра́здник, пра́здновать
berbat etmek — уничтожа́ть, разруша́ть
pazarlık etmek — торгова́ться (о цене)
şüphe etmek — сомнева́ться, подозрева́ть; заподо́зрить
-
14 etmek
1) де́лать, сде́латьne edeceğini sana o bildirir — он [сам] сообщи́т тебе́ о том, что ты до́лжен [с]де́лать
ne etti eyledi — что то́лько он ни де́лал
2) сде́лать, де́лать, поступа́ть (хорошо, плохо и т. п.)iyi ettiniz de geldiniz — вы хорошо́ сде́лали, что пришли́
bunu söylemekle kötü ettiniz — вы пло́хо поступи́ли, сказа́в э́то
3) сто́итьbu kitap yüz lira eder — э́та кни́га сто́ит сто лир
4) -i, -den лиша́ть чего, оставля́ть без чегоevinden ettiler — его́ лиши́ли кро́ва
onu işinden ettiler — его́ лиши́ли рабо́ты
5) - den ( в форме невозможности) обходи́ться без кого-чего; не мочь не...çocuk oynamadan edemez — ребёнок не мо́жет не игра́ть
insan susuz edemez — челове́к не мо́жет обойти́сь без воды́
sensiz edemem — я не могу́ [жить] без тебя́
6) -i (со словами, передающими время) (делать что-л. до самого утра, вечера и т. п.)akşamı etmek — а) де́лать что-л. до са́мого ве́чера; б) находи́ться где-л. до са́мого ве́чера
konuşurken sabahı etmişiz — за разгово́рами мы просиде́ли до са́мого утра́
7) в роли вспом. гл. в сочет. с именами образует сложные глаголыateş etmek — стреля́ть
bayram etmek — пра́здновать
şüphe etmek — сомнева́ться
tesir etmek — влия́ть
8) со словами neler, çok, az де́лать / соверша́ть / причиня́ть зло и т. п.kaynanası ona çok etti — свекро́вь причини́ла ей мно́го зла
9) (со словами yatak, alt и т. п.) обмочи́ться, наде́лать в штаны́çocuk altına etti — ма́льчик наде́лал в штаны́, ма́льчик обмочи́лся
10) мат. равня́тьсяiki iki daha dört eder — два плюс два равно́ четырём
••- etmediğini komamak
- ettiğini bulmak
- ettiği ile kalmak
- ettiği yanına kalmak
- ettiği yanına kâr kalmak
- ettiğini yanına bırakmamak -
15 bayram
"religious festival, Bairam; national holiday; festival, festivity. - arifesi the eve of a Bairam. - ayı the month of Shawwal (of the Muslim calendar). -dan bayrama rarely, once in a blue moon, on occasion. Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü? colloq. There must be something behind this. - ertesi right after the Bairam, in the days just after the Bairam. - etmek/yapmak 1. to feast, celebrate a holiday. 2. to be overjoyed. - günü 1. a Bairam day. 2. on a Bairam day. - haftasını mangal tahtası anlamak to misunderstand completely. - havası a holiday spirit. - koçu gibi gaudy, showy; overdressed. -ınız kutlu/ mübarek olsun! Have a happy Bairam! - namazı morning service on the first day of a Bairam. -da seyranda only occasionally. - şekeri candy offered to visitors on Bairam days. - tebriki congratulations for a Bairam; greeting card. - topu gun fired on Bairam days. - üstü just before a Bairam." -
16 бәйрәм итү
bayram etmek -
17 ликовать
bayram etmek* * *büyük sevinç duymak; bayram etmekнаро́д ликова́л — halk taşkın sevinç tezahüratları yapıyordu
-
18 праздновать
bayram etmek, bayram keçirmek, qayd etmek (отмечать) -
19 triumphieren
bayram etmekgalip gelmekyenmekçok sevinmek -
20 торжествовать
zafer kazanmak,üstün gelmek; kutlamak,bayram etmek* * *1) ( брать верх) zafer kazanmak, üstün gelmek2) уст. ( праздновать) kutlamak3) ( ликовать) bayram etmek
См. также в других словарях:
bayram etmek (veya yapmak) — çok sevinmek Bayram etmek için daha bekleyelim mi? R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
düğün bayram etmek — çok sevinmek, çok sevinç duymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ciğerleri bayram etmek — 1) her zamankinden daha iyi cins sigara içmek 2) temiz havaya çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kardeşlik etmek — kardeş gibi hareket etmek, kardeşçe davranmak Bu çocuk bir bayram günü tanışıp kardeşlik ettikleri sarışın çocuk mu? O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
TA'YİD — Bayram etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
düğün — is. 1) Evlenme veya sünnet dolayısıyla yapılan tören, eğlence, cemiyet Babam düğünün savaştan sonraya kalmasını uygun görmüş. A. Gündüz 2) mec. Bir olayı kutlamak için yapılan büyük eğlence veya tören Birleşik Sözler düğün alayı düğün çiçeği… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ciğer — is., Far. ciger 1) Akciğerlerle karaciğerin ortak adı 2) Hayvanlarda akciğer, yürek ve karaciğerin oluşturduğu takım 3) mec. Yürek, iç Birleşik Sözler ciğer acısı ciğerdeldi ciğer kebapçısı ciğer otu ciğerpare … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurmak — i, ar 1) Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk. F. R. Atay 2) Hazırlamak Kurduğu sofraya, yaptığı salataya git de bak. R. H. Karay 3) Yaylı, zemberekli… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
alay — 1. is., Rum. Ses tonu, söz, davranış vb. yollarla biriyle, bir şeyle eğlenme, küçümseme Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller alay etmek alay geçmek alay gibi gelmek alaya almak alaya bozmak alayında olmak 2. is. 1) Herhangi bir törende veya… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gün — is. 1) Güneş Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı. M. Ş. Esendal 2) Güneş ışığı 3) Gündüz Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş. H. Taner 4) Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre Kız… … Çağatay Osmanlı Sözlük