-
1 kadar
I part1) ( dek) bisoraya \kadar bis dahinsaat üçe \kadar bekledim bis drei Uhr habe ich gewartetsaat 9'dan 11'e \kadar von 9 bis 11 Uhrson damlasına \kadar bis auf den letzten Tropfenşimdiye \kadar bis jetzt, bisher, bislang2) ( gibi) wiematematiğe olduğu \kadar dillere de istidadı olmak ebenso sehr für Sprachen wie für Mathematik begabt seinmümkün olduğu \kadar çabuk/erken so schnell/früh wie möglichne dereceye \kadar inwiefern, inwieweito da benim \kadar uzun konuştu sie sprach ebenso lang(e) wie ich3) ( büyüklügünde) so groß wieHasan benim \kadarken... als Hasan so groß wie ich war,...onların evi bizimki \kadar ihr Haus ist so groß wie unsers4) ne \kadar erken gelirsen... je eher du kommst,...ne \kadar erken olursa o \kadar iyi olur je eher, desto besser5) ( kesinlikle belli olmayan bir nitelik için) etwa, (so) umyüz \kadar öğrenci gelmişti (so) um die hundert Schüler waren gekommen6) (\kadarıyla) soweit, sovielbildiğim \kadar soviel ich weiß...görebildiğim \kadar... soweit ich (über) sehen kann,...göz görebildiği \kadar soweit das Auge reichthatırlayabildiğim \kadar ich mich erinnern kann soweit ich mich erinnern kannne \kadar haklısın wie sehr du Recht hasto \kadar çok konuştu ki er hat so viel gesprocheno \kadar sevindi ki er hat sich dermaßen [o so] gefreut; s. a. bu kadar
См. также в других словарях:
ADÜVV-ÜD DİN — Din düşmanı.(Hem küfranınızla öyle bir Mâlik i Zülcelâl in memleketinde isyan ediyorsunuz ki, ibâdından ve cünudundan öyleleri var ki, değil sizin gibi küçücük âciz mahlukları, belki farz ı muhal olarak dağ ve arz büyüklüğünde birer adüvv ü kâfir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
amber çiçeği — is., bit. b. Amber ağacının toparlak, fındık büyüklüğünde, altın sarısı renginde güzel kokulu çiçeği … Çağatay Osmanlı Sözlük
bakımlık — is., ğı, sin., TV Filmin kartpostal büyüklüğünde cam bir perde üzerinde görünmesini sağlayan cihaz … Çağatay Osmanlı Sözlük
Beç tavuğu — is., hay. b. Tavukgillerden, başı küçük ve çıplak, tüyü mavimtırak kül renginde, tavuk büyüklüğünde, evcil bir hayvan (Numida meleagris) … Çağatay Osmanlı Sözlük
Bektaşi üzümü — is., bit. b. 1) Taşkırangillerden bir çalı (Ribes grossularia) 2) Bu çalının mayhoş, nohut büyüklüğünde, ak veya kara yemişi … Çağatay Osmanlı Sözlük
Bitlis köftesi — is. Yağsız kıyma veya pirinç ile köftelik bulgur, yağ, nar, yumurta ve baharat kullanılarak hazırlanan ceviz büyüklüğünde bir köfte türü … Çağatay Osmanlı Sözlük
çatana — is., den. Filika büyüklüğünde, islimle işleyen deniz teknesi, küçük vapur, istimbot Süslü, hususi birçok çarklı çatanalar geçer. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
çaylak — is., ğı, hay. b. 1) Yırtıcılardan, uzun kanatlı, çengel gagalı, küçük kuşları ve fare gibi zararlı hayvanları avlayan, tavuk büyüklüğünde bir kuş (Milvus migrans) 2) sf., mec. Toy, deneyimsiz, acemi (kimse) Birleşik Sözler çaylak fırtınası acemi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çer çöp — is. 1) Çalı çırpı kırıntısı Karısı ocağı tutuşturmak için olanca soluğu ile ateşi üflüyordu. Ocaktaki çer çöp yaştı. A. Sayar 2) Döküntü, süprüntü Bir sokak köpeği gibi çer çöple geçinir ve geceleri kilisenin yanındaki köpek kulübeleri… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çiğde — is., bit. b. 1) Hünnap 2) Bu ağacın kırmızı kabuklu, sert çekirdekli, iri zeytin biçiminde ve büyüklüğünde, güzün olgunlaşan yemişi … Çağatay Osmanlı Sözlük
çöreklenme — is. Çöreklenmek işi Onu çöreklenmeye başlamış dev büyüklüğünde bir boa yılanına benzetemiyor. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük