-
1 بخاخ
بَخَّاخ1. sprey2. arozöz3. püskürteç4. duş -
2 بخاخة
بَخَّاخَة1. arozöz2. sprey3. flit4. duş -
3 أجل
IأَجَلecelAnlamı: hayatın sonu, ölüm zamanıIIأَجَلْ1. heAnlamı: ''evet'' anlamında gelir2. hıAnlamı: ''evet'' anlamına gelir3. evetAnlamı: ''öyledir'' anlamına gelir4. tamamAnlamı: evetأَجْل1. içinAnlamı: amacıyla2. ziraAnlamı: çünkü, şundan dolayı3. lehAnlamı: onun için, onun tarafına, ondan yanaIVأَجَلَّ1. ululamakAnlamı: ulu tutmak2. iplemekAnlamı: saygı göstermek3. saymakAnlamı: saygı göstermek4. büyütmekAnlamı: büyük duruma getirmek -
4 أساسي
أَسَاسِيّ1. asliAnlamı: temel olarak alınan, esas olan2. ehemmiyetliAnlamı: önemli, mühim3. gerek4. örgünAnlamı: bir işi gerçekleştirmek amacıyla düzenli görevler yapan organlardan oluşan5. elzemAnlamı: çok gerekli6. lâzımAnlamı: gerekli, gerek7. lüzumluAnlamı: lâzim, gerekli, gerek8. gerekliAnlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip9. asalAnlamı: başlıca, temel niteliğinde olan, esasî10. zarurîAnlamı: gerekli, gerek olan11. lâyıkAnlamı: bir kimseye uygun olan, yaraşan12. mühimAnlamı: önemli13. önemliAnlamı: önemli olan, mühim -
5 أفيكة
أَفِيكَة1. kıtırAnlamı: uydurma söz, yalan2. martavalAnlamı: yalan, uydurma söz, palavra3. atıcılıkAnlamı: yalancılık, uydurmacılık4. sahtelikAnlamı: sahte olma durumu5. ığrıpAnlamı: yalan, düzen6. yalan7. atmasyonAnlamı: palavra, uydurma -
6 أكذوبة
أُكْذُوبَة1. atıcılıkAnlamı: yalancılık, uydurmacılık2. iftiraAnlamı: asılsız suç yükleme, iftira3. yalancılıkAnlamı: yalancı olma durumu4. atmasyonAnlamı: palavra, uydurma5. yalan -
7 أهل
IأَهَلَevlenmekAnlamı: erkekle kadın, aile kurmak için kanuna uygun olarak birleşmekIIأَهْل1. el âlemAnlamı: herkes, yabancılar2. hısımأَهَلَّ1. görünmekAnlamı: görülür duruma gelmek2. gözükmekAnlamı: görünmek3. belirmekAnlamı: ortaya çıkmak4. sergilemekAnlamı: teşhir etmek, satmak amacıyla malı görülecek bir yere koymak5. tarif6. başlamakAnlamı: bir işe girişmek, çalışır, işler, yürür duruma girmek -
8 أوتيل
أُوتِيل1. misafirhaneAnlamı: konuk evi2. lokantaAnlamı: kazanç amacıyla açılmış, para karşılğında yemek yenilen yer, restoran3. otel -
9 أوضح
أَوْضَحَ1. açımlamakAnlamı: şerh etmek, açıklamak2. göstermekAnlamı: görülmesini sağlamak3. sergilemekAnlamı: teşhir etmek, satmak amacıyla malı görülecek bir yere koymak4. yormakAnlamı: açıklamak5. anlatmakAnlamı: bir konuda açıklamada bulunmak, bilgi vermek, izah etmek6. tarif7. belirlemekAnlamı: belirli duruma getirmek, tayin etmek8. belirtmekAnlamı: açıklamak -
10 إعلان
إِعْلان1. emisyonAnlamı: yayma, neşretme2. belâgatAnlamı: iyi konuşma yeteneği, söz sanatlarını inceleyen bilgi dalı3. manifestoAnlamı: bildiri4. enformasyonAnlamı: haber alma, danışma5. beyanAnlamı: söyleme, bildirme6. ilâncılık7. propaganda8. yayınAnlamı: basılıp dağıtılan veya radyo televizyon ile halka sunulan şey, neşriyat9. açıklamaAnlamı: bir konuyu izah etme10. afiş11. anonsAnlamı: duyuru, duyurma12. demeç -
11 إفك
إِفْك1. kıtırAnlamı: uydurma söz, yalan2. martavalAnlamı: yalan, uydurma söz, palavra3. atıcılıkAnlamı: yalancılık, uydurmacılık4. yalan5. atmasyonAnlamı: palavra, uydurma6. ığrıpAnlamı: yalan, düzen -
12 إنذار
إِنْذار1. uyarımAnlamı: bir uyaran, karşısında organizmanın gösterdiği tepki, tembih2. ikazAnlamı: uyarma, uyarı3. tembihAnlamı: hatırlatma, uyarı4. alârm5. uyarıAnlamı: ikaz, ihtar, tembih6. muhtıraAnlamı: herhangi bir şeyi hatırlatma, uyarma amacıyla yazılan yazı -
13 اجتلى
اِجْتَلَى1. demekAnlamı: düşünmek, oranlamak, ummak, istemek2. düşünmek -
14 احتفال
اِحْتِفَال1. parti2. ayinAnlamı: dinî tören, ibadet, kült3. gala4. faşingAnlamı: şenlikler ve eğlenceler -
15 استبق
-
16 افتئات
اِفْتِئات1. kıtırAnlamı: uydurma söz, yalan2. martavalAnlamı: yalan, uydurma söz, palavra3. atıcılıkAnlamı: yalancılık, uydurmacılık4. ığrıpAnlamı: yalan, düzen5. atmasyonAnlamı: palavra, uydurma6. yalan7. hilâfAnlamı: yalan, doğru olmayan -
17 افتراء
اِفْتِراء1. kıtırAnlamı: uydurma söz, yalan2. yakıştırmacaAnlamı: ortaya atılan uydurma söz3. martavalAnlamı: yalan, uydurma söz, palavra4. iftiraAnlamı: asılsız suç yükleme, iftira5. atıcılıkAnlamı: yalancılık, uydurmacılık6. atmasyonAnlamı: palavra, uydurma7. ığrıpAnlamı: yalan, düzen8. yalan9. hilâfAnlamı: yalan, doğru olmayan -
18 افتكر
اِفْتَكَرَ1. demekAnlamı: düşünmek, oranlamak, ummak, istemek2. düşünmek -
19 باس
-
20 باطل
باطِل1. boştaAnlamı: işsiz2. kıtırAnlamı: uydurma söz, yalan3. martavalAnlamı: yalan, uydurma söz, palavra4. görevsizAnlamı: bir görevi bulunmayan5. atıcılıkAnlamı: yalancılık, uydurmacılık6. sahtelikAnlamı: sahte olma durumu7. yalan8. atmasyonAnlamı: palavra, uydurma9. ığrıpAnlamı: yalan, düzen10. hilâfAnlamı: yalan, doğru olmayan11. çürükAnlamı: sağlam temele dayanmayan12. batılAnlamı: çürük ve temelsiz
См. также в других словарях:
beray — amacıyla ; ... için … Hukuk Sözlüğü
çekmek — i, e, er 1) Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. R. N. Güntekin 2) Taşıtı bir yere bırakmak, koymak 3) Germek İpi çekmek. 4) İçine almak, emmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
eleştiri — is. 1) Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit Fırkacılık, karşıya sövüp saymadan çamur atmadan çok önce hatta karşıyı eleştiriden önce, kendi ilke ve amaçlarını, uygulama… … Çağatay Osmanlı Sözlük
naz — is., Far. nāz 1) Kendini beğendirmek amacıyla yapılan davranış, cilve, eda 2) İsteksiz gibi görünerek yalvartmak amacıyla yapılan davranış Çok naz âşık usandırır. 3) Şımarıkça davranış Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller naz etmek naza çekmek nazı … Çağatay Osmanlı Sözlük
pazarlık — is., ğı 1) Bir alışverişte tarafların kendileri için en elverişli fiyatı karşısındakine kabul ettirmek amacıyla yaptıkları görüşme 2) Özellikle pazar günleri giyilen şık, gösterişli giysi Yakından ise biraz acayip pazarlığını giymiş, fazla… … Çağatay Osmanlı Sözlük
silikon — is., kim., Fr. silicone 1) Kapı, pencere vb.ndeki aralıkları örterek hava ve su geçmesini önlemek amacıyla kullanılan şeffaf ve yapışkan bir madde 2) Güzel görünmek amacıyla çeşitli organlara eklenen madde … Çağatay Osmanlı Sözlük
taktik — is., ği, ask., Fr. tactique 1) Türlü savaş araçlarını belli bir sonuca ulaşmak amacıyla etkili biçimde birleştirerek ve kullanarak kara, deniz veya hava savaşını yönetme sanatı 2) mec. İstenen sonuca ulaşmak amacıyla izlenen yol ve kullanılan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yatırmak — i, e 1) Bir kimsenin bir yere yatmasını sağlamak Çocuğu bir kenara yatırdım ve kadını omuzlarından tutup bir taşa dayadım. Y. K. Karaosmanoğlu 2) i, de Uyutmak Gece beni en üst katta bir odada yatırdılar. Ö. Seyfettin 3) i Eğmek, yatık duruma… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürüyüş — is. 1) Yürüme işi veya biçimi 2) Spor amacıyla yapılan yürüme Her sabah bir saat yürüyüş yaparım. 3) Bir olayı protesto etmek, bir konuya dikkati çekmek amacıyla topluca yürüme Gösteri yürüyüşü. 4) ask. Birliklerin bir yerden başka bir yere… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kolaçan etmek — 1) çevrede olup biteni anlamak amacıyla dolaşmak Çevremizi bir kolaçan edelim hele nerde olduğumuzu iyice anlayalım. T. Oflazoğlu 2) bir şeye öğrenmek amacıyla kısaca bakmak, göz atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürüyüş yapmak — 1) spor amacıyla yürümek Bir gün Küplüce arkalarında uzun bir yürüyüş yapmış. H. Taner 2) bir olayı protesto etmek veya bir konuya dikkati çekmek amacıyla topluca yürümek … Çağatay Osmanlı Sözlük