-
61 سدافة
سِدَافَةperdeAnlamı: görüşü, ışığı önlemek amacıyla örtülen örtü -
62 سم
Iسَمَّ1. zehirlemekAnlamı: öldürmek amacıyla (yedirmek, içirmek, vb.yolarla)zehir vermek2. ağılamakAnlamı: zehirlemek, ağı vermekIIسُمّ1. toksinAnlamı: canlı organizma zehiri2. zıkkımAnlamı: zehir, ağı3. zehirAnlamı: öldürebilen bir madde, ağı, sem4. ağıAnlamı: organizmaya girince kimyasal etkisyile canlıları öldürebilen madde, zehirسِمّ1. zıkkımAnlamı: zehir, ağı2. zehirAnlamı: öldürebilen bir madde, ağı, sem3. ağıAnlamı: organizmaya girince kimyasal etkisyile canlıları öldürebilen madde, zehir -
63 سمم
سَمَّمَ1. zehirlemekAnlamı: öldürmek amacıyla (yedirmek, içirmek, vb.yolarla)zehir vermek2. ağılamakAnlamı: zehirlemek, ağı vermek -
64 شباك
شُبَّاك1. cumbaAnlamı: ana duvarların dışına, sokağa doğru çıkıntı yapmış balkon2. pencere -
65 طلاء
طِلَاءkaplamaAnlamı: bir şeyin dışına süsleme veya koruma amacıyla geçirilen başka maddeden kat -
66 طلي
طَلْيkaplamaAnlamı: bir şeyin dışına süsleme veya koruma amacıyla geçirilen başka maddeden kat -
67 عرض
Iعَرَض1. semptomAnlamı: bulgu, araz2. sendrom3. arazAnlamı: hastalık belirtileri, semptom4. tesadüfîAnlamı: rast gelecek şekilde5. kazaenAnlamı: rastgele, tesadüfen6. kazaraAnlamı: rastgele, tesadüfenIIعَرَضَ1. açımlamakAnlamı: şerh etmek, açıklamak2. göstermekAnlamı: görülmesini sağlamak3. belirmekAnlamı: ortaya çıkmak4. sergilemekAnlamı: teşhir etmek, satmak amacıyla malı görülecek bir yere koymak5. önermekAnlamı: teklif etmek6. tarifعَرْض1. açıAnlamı: insanın görüşü2. kafaAnlamı: zihniyet, görüş3. mülâhazaAnlamı: düşünce4. sunuşAnlamı: sunmak işi veya biçimi5. görüşAnlamı: gözle bir şeyi algılama yetisi6. ibrazAnlamı: ortaya koyma, meydana çıkarma7. teklifAnlamı: öneri8. gözAnlamı: bakış, görüşIVعُرْض1. midiAnlamı: orta2. averajAnlamı: ortalama, sayı farkıVعِرْض1. şerefAnlamı: onur2. ırz -
68 فرية
فِرْيَة1. kıtırAnlamı: uydurma söz, yalan2. uydurmasyonAnlamı: uydurma, uydurmak işi3. martavalAnlamı: yalan, uydurma söz, palavra4. atıcılıkAnlamı: yalancılık, uydurmacılık5. sahtelikAnlamı: sahte olma durumu6. ığrıpAnlamı: yalan, düzen7. atmasyonAnlamı: palavra, uydurma8. yalan9. hilâfAnlamı: yalan, doğru olmayan -
69 فندق
فُنْدُق1. misafirhaneAnlamı: konuk evi2. lokantaAnlamı: kazanç amacıyla açılmış, para karşılğında yemek yenilen yer, restoran3. otel4. hanAnlamı: yolcu oteli, konağı -
70 قبل
IقَبَّلَöpmekIIقَبْل1. evvelceAnlamı: önce, önceleri, eskiden2. evvelAnlamı: önce, ilkقُبْلönAnlamı: bir şeyin esas tutulan yüzüIVقِبَل1. erkeAnlamı: ış başarma gücü, enerji2. takatAnlamı: güç, kuvvet3. enerjiAnlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç4. kabiliyetAnlamı: yetenek5. güçAnlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet6. ehliyetAnlamı: yeterlik, uzluk, belge. ehliyetname7. kudretAnlamı: güç, erk, erke, iktidar, yetenek8. erkAnlamı: bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar9. yetenekAnlamı: kabiliyet10. hızAnlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat11. canAnlamı: güç, kuvvet12. dermanAnlamı: güç, takat, mecal -
71 كذب
Iكَذَبَ1. aldatmak2. ayartmakAnlamı: baştan çıkarmak, doğru yoldan saptırmak3. kandırmakAnlamı: aldatmakIIكَذِب1. yalandanAnlamı: gerçek olmayarak2. kıtırAnlamı: uydurma söz, yalan3. uydurmasyonAnlamı: uydurma, uydurmak işi4. martavalAnlamı: yalan, uydurma söz, palavra5. atıcılıkAnlamı: yalancılık, uydurmacılık6. sahtelikAnlamı: sahte olma durumu7. yalan8. atmasyonAnlamı: palavra, uydurma9. ığrıpAnlamı: yalan, düzen10. hilâfAnlamı: yalan, doğru olmayanكِذْب1. kıtırAnlamı: uydurma söz, yalan2. sahtelikAnlamı: sahte olma durumu3. ığrıpAnlamı: yalan, düzenIVكَذَّبَyalanlamakAnlamı: gerçek olmadığını bildirmek -
72 كلمة
كَلِمَة1. açıAnlamı: insanın görüşü2. kafaAnlamı: zihniyet, görüş3. mülâhazaAnlamı: düşünce4. hitabeAnlamı: duygular aşılmak amacıyla söylenen söz, söylev5. görüşAnlamı: gözle bir şeyi algılama yetisi6. kelimeAnlamı: söz, sözcük7. lâfızAnlamı: söz, kelime8. mektup9. mesajAnlamı: yazı veya sözle gönderilen bilgi10. diskurAnlamı: söylev, nutuk11. hitapAnlamı: sözü birine veya birilerine yöneltme, seslenme12. sözcükAnlamı: kelime13. gözAnlamı: bakış, görüş -
73 كلور
IكَلْوَرَklorlamakIIكلُورklorAnlamı: gaz durumunda bulunan bir element. kısaltması cl -
74 لثم
-
75 مأدبة
مَأْدُبَة1. ziyafetAnlamı: konukları yemekli, eğlenceli ağırlama, şölen, toy2. şölenAnlamı: bir şeyi kutlamak amacıyla yenilen yemek, ziyafet3. yemekAnlamı: konuklara verilen ziyafet -
76 مثوى
مَثْوًى1. misafirhaneAnlamı: konuk evi2. evAnlamı: bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut3. lokantaAnlamı: kazanç amacıyla açılmış, para karşılğında yemek yenilen yer, restoran4. meskenAnlamı: konut5. konutAnlamı: apartman gibi yer, mesken6. pansiyon7. hanAnlamı: yolcu oteli, konağı8. eğlekAnlamı: yolcuların geceyi geçirdikleri yer, konak9. barınakAnlamı: barınılacak yer, melce -
77 محادثة
مُحَادَثَة1. diyecekAnlamı: söylenecek söz2. konuşmaAnlamı: konuşmak işi3. mükâlemeAnlamı: karşılıklı konuşma4. lâkırdıAnlamı: lâf, söz5. münazaraAnlamı: tartışma6. hoşbeş7. muhavere8. gırAnlamı: söz, lâkırdı9. diyalog -
78 محاورة
مُحَاوَرَة1. konuşmaAnlamı: konuşmak işi2. mükâlemeAnlamı: karşılıklı konuşma3. münazaraAnlamı: tartışma4. hoşbeş5. muhavere6. tartışmaAnlamı: düşüncelerini karşılıklı savunma7. diyalog -
79 محترف
Iمُحْتَرَف1. işlikAnlamı: zanaatçıların çalıştığı yer2. atölyeAnlamı: zanaatçıların veya resim, heykel sanatlarıyla uğraşanların çalıştığı yerIIمُحْتَرِفprofesyonel -
80 محضن
مِحْضَنkuvözAnlamı: zayıf bebeklerin, bulaşıcı hastalıklardan koruması amacıyla içine yerleştirdiği, belirli sıcaklığı olan araç
См. также в других словарях:
beray — amacıyla ; ... için … Hukuk Sözlüğü
çekmek — i, e, er 1) Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. R. N. Güntekin 2) Taşıtı bir yere bırakmak, koymak 3) Germek İpi çekmek. 4) İçine almak, emmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
eleştiri — is. 1) Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit Fırkacılık, karşıya sövüp saymadan çamur atmadan çok önce hatta karşıyı eleştiriden önce, kendi ilke ve amaçlarını, uygulama… … Çağatay Osmanlı Sözlük
naz — is., Far. nāz 1) Kendini beğendirmek amacıyla yapılan davranış, cilve, eda 2) İsteksiz gibi görünerek yalvartmak amacıyla yapılan davranış Çok naz âşık usandırır. 3) Şımarıkça davranış Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller naz etmek naza çekmek nazı … Çağatay Osmanlı Sözlük
pazarlık — is., ğı 1) Bir alışverişte tarafların kendileri için en elverişli fiyatı karşısındakine kabul ettirmek amacıyla yaptıkları görüşme 2) Özellikle pazar günleri giyilen şık, gösterişli giysi Yakından ise biraz acayip pazarlığını giymiş, fazla… … Çağatay Osmanlı Sözlük
silikon — is., kim., Fr. silicone 1) Kapı, pencere vb.ndeki aralıkları örterek hava ve su geçmesini önlemek amacıyla kullanılan şeffaf ve yapışkan bir madde 2) Güzel görünmek amacıyla çeşitli organlara eklenen madde … Çağatay Osmanlı Sözlük
taktik — is., ği, ask., Fr. tactique 1) Türlü savaş araçlarını belli bir sonuca ulaşmak amacıyla etkili biçimde birleştirerek ve kullanarak kara, deniz veya hava savaşını yönetme sanatı 2) mec. İstenen sonuca ulaşmak amacıyla izlenen yol ve kullanılan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yatırmak — i, e 1) Bir kimsenin bir yere yatmasını sağlamak Çocuğu bir kenara yatırdım ve kadını omuzlarından tutup bir taşa dayadım. Y. K. Karaosmanoğlu 2) i, de Uyutmak Gece beni en üst katta bir odada yatırdılar. Ö. Seyfettin 3) i Eğmek, yatık duruma… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürüyüş — is. 1) Yürüme işi veya biçimi 2) Spor amacıyla yapılan yürüme Her sabah bir saat yürüyüş yaparım. 3) Bir olayı protesto etmek, bir konuya dikkati çekmek amacıyla topluca yürüme Gösteri yürüyüşü. 4) ask. Birliklerin bir yerden başka bir yere… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kolaçan etmek — 1) çevrede olup biteni anlamak amacıyla dolaşmak Çevremizi bir kolaçan edelim hele nerde olduğumuzu iyice anlayalım. T. Oflazoğlu 2) bir şeye öğrenmek amacıyla kısaca bakmak, göz atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürüyüş yapmak — 1) spor amacıyla yürümek Bir gün Küplüce arkalarında uzun bir yürüyüş yapmış. H. Taner 2) bir olayı protesto etmek veya bir konuya dikkati çekmek amacıyla topluca yürümek … Çağatay Osmanlı Sözlük