-
1 çatırtı
çatırtı Krachen n; Prasseln n; Knirschen n -
2 çatırtı
-
3 çatırtı
adj. crack--------n. crackling noise, crackle, clack, crash, crunch, scrunch, smash* * *1. crash (n.) 2. crackle (n.) 3. crunch (n.) -
4 çatırtı
треск. -
5 çatırtı
сущ.1. треск (резкий сухой звук, издаваемый ломающимся, лопающимся, разрываемым и т.п. предметом). Ağac çatırtısı треск дерева, buz çatırtısı треск льда, sobanın çatırtısı треск печки2. мед. крепитация (своеобразный звук в виде хруста, выслушиваемый в лёгких при некоторых болезненных процессах, а также в местах переломов или в суставах при отложении в них солей) -
6 çatırtı
طقطقة -
7 çatırtı
طقطقة [طَقْطَقَة]Anlamı: çatırdama sesi -
8 çatırtı
cracking noise, crunch, crackle, crackling, crash, snap, smash -
9 çatırtı
"crack, cracking sound; crackle, crackling sound; snap, snapping sound; crunch, crunching sound." -
10 треск
çatırtı; takırtı,tıkırtı* * *м1) çatırtıтреск горя́щих поле́ньев — yanan odunların çatırtısı
огло́бля с тре́ском переломи́лась — ok çatırdayarak kırıldı
он с тре́ском разорва́л бума́гу — kağıdı cart diye yırttı
2) pat pat(lar); takırtı; tıkırtıтреск вы́стрелов — patlayan silah sesleri
послы́шался треск мотоци́кла — bir motosikletin pat patı duyuldu
3) перен., разг. ( высокопарные речи) tumturaklı sözler••провали́ться с тре́ском (на экзаменах) — paldır küldür çakmak
-
11 crackling
çatirti, çitirti; kizarmis jambon kabugu -
12 crackle
n. çıtırtı, çatırtı, çatlak gibi görünen desen, çatlak desenli çini kap————————v. çatırdamak, çatırdatmak; çıtırdamak; çatlak desen ile süslemek* * *1. çatırda (v.) 2. çatırtı (n.)* * *1. verb(to make a continuous cracking noise: The dry branches crackled under my feet as I stepped on them.) çatırda(t)mak2. nounthe crackle of burning wood.) çatırtı, çıtırtı- crackly -
13 crunch
n. çatırtı, hışırtı, çıtırtı; çıkmaz, zor durum————————v. çıtırdamak, kıtır kıtır yemek; hışırdamak; çiğnemek, ezmek* * *1. gürültüyle ye (v.) 2. çatırtı (n.)* * *1. verb(to crush noisily (something hard), with the teeth, feet etc: She crunched sweets all through the film.) çatır çutur yemek2. nounthe crunch of gravel under the car wheels.) çatırtı, 'çatır çutur' sesi- crunchy -
14 crack
adj. çatırtı; patlama; şaklama; vuruş; aralık; özür; espri, çene çalma; as; birinci sınıf şey; deneme————————n. çatlak, şiddetle vurma————————v. çatlamak, çatlatmak; çatallaşmak (ses); çatırdatmak, çatırdamak; patlamak; şaklatmak; yarılmak; çökmek; kırmak,* * *1. çatla (v.) 2. çatlak (n.)* * *[kræk] 1. verb1) (to (cause to) break partly without falling to pieces: The window cracked down the middle.) çatla(t)mak2) (to break (open): He cracked the peanuts between his finger and thumb.) kırmak3) (to make a sudden sharp sound of breaking: The twig cracked as I stepped on it.) çatırdamak, şaklamak4) (to make (a joke): He's always cracking jokes.) yapmak, anlatmak5) (to open (a safe) by illegal means.) zorla açmak6) (to solve (a code).) çözmek7) (to give in to torture or similar pressures: The spy finally cracked under their questioning and told them everything he knew.) çökmek, yılmak2. noun1) (a split or break: There's a crack in this cup.) çatlak2) (a narrow opening: The door opened a crack.) yarık, aralık3) (a sudden sharp sound: the crack of whip.) çatırtı, şaklama4) (a blow: a crack on the jaw.) darbe, vuruş5) (a joke: He made a crack about my big feet.) nükte, espri6) (a very addictive drug: He died of too much crack with alcohol) uyuşturucu hap3. adjective(expert: a crack racing-driver.) mükemmel, birinci sınıf- cracked- crackdown
- cracker
- crackers
- crack a book
- crack down on
- crack down
- get cracking
- have a crack at
- have a crack -
15 crash
n. gürültü, çatırtı; parçalanma; kaza; iflas; yoğun kurs————————v. kırılmak, parçalanmak, gürültüyle düşmek; gürültü etmek; batmak, iflas etmek; düşmek; çarpmak; davetsiz olarak gitmek; sabahlamak* * *1. arıza (n.) 2. çarp (v.) 3. çatırtı (n.)* * *[kræʃ] 1. noun1) (a noise as of heavy things breaking or falling on something hard: I heard a crash, and looked round to see that he'd dropped all the plates.) şangırtı, gümbürtü2) (a collision: There was a crash involving three cars.) taşıt/trafik kazası3) (a failure of a business etc: the Wall Street crash.) iflâs4) (a sudden failure of a computer: A computer crash is very costly.) arıza yapma, çökme2. verb1) (to (cause to) fall with a loud noise: The glass crashed to the floor.) gürültüyle kır(ıl)mak, parçala(n)mak2) (to drive or be driven violently (against, into): He crashed (his car); His car crashed into a wall.) çarpmak3) ((of aircraft) to land or be landed in such a way as to be damaged or destroyed: His plane crashed in the mountains.) çakılmak4) ((of a business) to fail.) çökmek5) (to force one's way noisily (through, into): He crashed through the undergrowth.) paldır küldür girmek6) ((of a computer) to stop working suddenly: If the computer crashes, we may lose all our files.) arıza yapmak, çökmek3. adjective(rapid and concentrated: a crash course in computer technology.) yoğun- crash-land -
16 smash
adv. gürültüyle, şangır şungur, şangırtı ile————————interj. şangır şungur, şangır————————n. şangırtı, çatırtı, parçalanma, kırılma, çarpışma, kaza, iflas, başarı, buzlu konyak————————v. parçalamak, mahvetmek, yenmek, ezmek, vurmak, sert vurmak, paramparça olmak, parçalanmak, çarpmak, çakılmak, iflas etmek, mahvolmak, bozguna uğramak* * *1. parça parça et (v.) 2. kırılma (n.)* * *[smæʃ] 1. verb1) ((sometimes with up) to (cause to) break in pieces or be ruined: The plate dropped on the floor and smashed into little pieces; This unexpected news had smashed all his hopes; He had an accident and smashed up his car.) parça parça olmak/etmek2) (to strike with great force; to crash: The car smashed into a lamp-post.) şiddetle vurmak/çarpmak2. noun1) ((the sound of) a breakage; a crash: A plate fell to the ground with a smash; There has been a bad car smash.) kırılma2) (a strong blow: He gave his opponent a smash on the jaw.) şiddetli darbe3) (in tennis etc, a hard downward shot.) küt inme•- smashing- smash hit -
17 clack
n. gevezelik, laklak, tıkırtı, çatırtı, gıcırtı, takırtı, kapak, sürgü, klape————————v. gevezelik etmek, laklak etmek (Argo), tıkırdamak, çatırdamak, gıcırdamak* * *1. kapak 2. tıkırtı -
18 crackling noise
n. çatırtı -
19 scrunch
n. çatırtı, çıtırtı, çıtırdatma, ezme, kıtır kıtır yeme————————v. çıtırdamak, çatırdamak, çatırdatmak, ezmek, hışırdatmak -
20 crackling noise
n. çatırtı
- 1
- 2
См. также в других словарях:
çatırtı — is. Taxta, odun kimi bərk şeylər yanarkən çıxan səs; çatıltı. Aşağıda ocaqlar çatırtı ilə tüstülənirdi. Q. İlkin … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
çatırtı — is. Çatırdama sesi Az sonra tutuşan çalıların çatırtısı sağanak sesini bastırmıştı. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
SÎT — Çatırtı, patırtı, gürültü. * Ün, şöhret, nam … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
çatıltı — bax çatırtı … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
çatırdamaq — f. Çatırtı səsi çıxarmaq; çatıldamaq. İndi ocaqdakı kömür çatırdayırdı. Q. İlkin … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti