Перевод: с немецкого на все языки

со всех языков на немецкий

(birinin)

  • 1 Hand

    Hand < Hände> [hant, pl 'hɛndə] f
    el;
    an \Hand von yoluyla;
    aus erster/zweiter \Hand birinci/ikinci elden;
    von \Hand elden;
    jdm die \Hand geben birine eline vermek;
    jdm die \Hand schütteln birinin elini sıkmak, biriyle tokalaşmak;
    linker/rechter \Hand sol/sağ elde;
    linker/rechter \Hand sehen Sie... sol/sağ elde... görüyorsunuz;
    eine \Hand voll bir tutam [o avuç dolusu];
    alle Hände voll zu tun haben ( fam) işi başından aşkın olmak;
    etw aus der \Hand legen bir şeyi elinden bırakmak;
    etw in die \Hand nehmen bir şeyi eline almak; ( fig) bir şeyi ele almak;
    in die Hände klatschen el çırpmak;
    etw zur \Hand haben bir şeyi el altında bulundurmak, bir şey elinde bulunmak;
    jds rechte \Hand sein ( fig) birinin sağ kolu olmak;
    zwei linke Hände haben ( fam) elinden bir şey gelmemek;
    sich mit Händen und Füßen verständigen ( fam) el kol yordamıyla anlaşmak;
    sich mit Händen und Füßen gegen etw wehren ( fam) bir şeye canla başla karşı koymak;
    mit leeren Händen eli boş olarak, elini kolunu sallaya sallaya;
    ein gutes Blatt auf der \Hand haben eli iyi olmak;
    \Hand und Fuß haben tutarlı olmak;
    die \Hand im Spiel haben bir işte parmağı olmak;
    es lässt sich nicht von der \Hand weisen, dass...... olduğu yadsınamaz;
    \Hand in \Hand el ele;
    \Hand in \Hand mit jdm arbeiten biriyle el ele çalışmak;
    freie \Hand zu etw haben bir şey yapmakta serbest olmak;
    das liegt auf der \Hand bu elle tutulur gözle görülür;
    von der \Hand in den Mund leben elden ağıza yaşamak;
    er ist bei ihnen in guten Händen onların yanında iyi ellerdedir;
    in festen Händen sein ( fam) sözlü olmak;
    etw von langer \Hand planen bir şeyi uzun uzadıya planlamak;
    etw unter der \Hand verkaufen bir şeyi el altından satmak;
    mit etw dat schnell bei der \Hand sein ( fam) bir şeyde elini çabuk tutmak;
    jdm etw zu treuen Händen übergeben birine bir şeyi emanet vermek;
    jdm etw in die \Hand drücken birinin eline bir şey sıkıştırmak;
    jdm in die Hände fallen birinin eline düşmek;
    etw aus der \Hand geben bir şeyi elinden çıkarmak;
    jdn in der \Hand haben birini avcunun içinde tutmak;
    jdm aus der \Hand lesen birinin el falına bakmak;
    zu jds Händen birinin eline, birine verilmek üzere;
    Hände hoch! eller yukarı!;
    Hände weg! çek elini!;
    eine \Hand wäscht die andere ( prov) bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Hand

  • 2 unterordnen

    unter|ordnen
    I vt ikinci plana atmak;
    jdn jdm \unterordnen birini başka birinin emrine vermek;
    jdm untergeordnet sein birinin astı olmak, birinin buyruğu altında olmak
    II vr
    sich jdm \unterordnen birinin emrine girmek, birinin buyruğu altında bulunmayı kabul etmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > unterordnen

  • 3 Weg

    Weg <-(e) s, -e> [ve:k] m
    1) ( allgemein) yol; ( Pfad) yol;
    am \Wege yolda;
    jdm den \Weg ebnen ( fig) birinin işini kolaylaştırmak;
    jdm über den \Weg laufen birinin yoluna çıkmak, birinin yolda karşısına çıkmak;
    jdn/etw aus dem \Weg räumen ( fam) bir kimseyi/şeyi temizlemek;
    etw/jdm aus dem \Weg gehen bir şeyden/kimseden kaçınmak;
    jdm im \Weg stehen birine engel olmak;
    sich jdm in den \Weg stellen birinin yolunu kesmek, birini yoldan çevirmek, birinin gitmesine engel olmak;
    steh hier nicht im \Weg rum! ortalıkta durmasana!;
    jdm nicht über den \Weg trauen birine hiç güveni olmamak;
    die Post liegt auf meinem \Weg postane yolumun üzerinde;
    wohin des \Weges? nereye böyle [o gidiyorsun] ?
    2) ( Strecke) yol, mesafe; (Reise\Weg) yol;
    auf halbem \Weg(e) stehen bleiben yarı yolda kalmak;
    auf halbem \Weg umkehren yarı yoldan dönmek;
    etw zu \Wege bringen bir işin yolunu yapmak;
    etw in die \Wege leiten bir şeyi yoluna koymak;
    Schritte in die \Wege leiten önlemler almak;
    sich auf den \Weg machen yola koyulmak [o çıkmak];
    vom rechten \Weg abkommen doğru yoldan ayrılmak, yolunu sapıtmak;
    daran führt kein \Weg vorbei bunun başka yolu yoktur;
    er ist auf dem besten \Weg... bu gidişle...;
    unsere \Wege trennen sich hier yollarımız burada ayrılıyor
    3) ( Mittel) yol; ( Art und Weise) yol; ( Methode) yol;
    auf legalem \Weg legal [o yasal] yoldan;
    auf schriftlichem \Wege yazılı olarak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Weg

  • 4 bringen

    bringen <bringt, brachte, gebracht> ['brıŋən]
    vt
    1) ( herbringen) getirmek; ( hinbringen) götürmek; ( befördern, begleiten) götürmek;
    das Essen auf den Tisch \bringen yemeği sofraya getirmek;
    etw in Ordnung \bringen bir şeyi yoluna koymak;
    jdn vor Gericht \bringen biriyle mahkemelik olmak;
    Glück \bringen şans getirmek;
    jdn in Verlegenheit \bringen birini bozmak [o mahcup etmek];
    etw an den Tag \bringen bir şeyi ortaya çıkarmak;
    jdn auf die Palme \bringen ( fig) birini çileden [o zıvanadan] çıkarmak;
    jdn auf Touren \bringen birini harekete geçirmek;
    jdn auf etw \bringen birinin aklına bir şey getirmek;
    jdn aus dem Konzept \bringen birinin aklını karıştırmak;
    etw zur Sprache \bringen bir şeyi dile getirmek;
    etw zu Papier \bringen bir şeyi kâğıda dökmek;
    etw auf den Markt \bringen bir şeyi pazara çıkarmak;
    ein Kind zur Welt \bringen dünyaya bir çocuk getirmek;
    es weit \bringen (hayatta) yükselmek
    etw an sich \bringen üstüne geçirmek
    etw mit sich \bringen; ( zur Folge haben) bir şeyi beraberinde getirmek, bir şeyi doğurmak [o neden olmak]
    etw hinter sich \bringen bir şeyi bitirmek, bir işi hâlletmek;
    sie wollen sie unbedingt unter die Haube \bringen onun başını ille bağlamak istiyorlar, onu ille baş göz etmek istiyorlar;
    seine Schäfchen ins Trockene \bringen ( fig) küpünü doldurmak;
    jdn um die Ecke \bringen ( fam) birini öldürmek
    2) ( Ertrag, Gewinn) getirmek;
    was bringt das? bu ne getirir?;
    das bringt doch überhaupt nichts! bu hiçbir şey getirmez ki!
    3) ( fam) ( veröffentlichen) yayımlamak; ( Wetterbericht, Nachrichten) vermek
    4) ( wegnehmen)
    jdn um etw \bringen birini bir şeyden etmek;
    jdn ums Leben \bringen birinin canına kıymak;
    jdn um den Verstand \bringen birinin aklını başından almak
    5) jdn zum Lachen \bringen birini güldürmek;
    etw nicht übers Herz \bringen bir şeye gönlü razı olmamak, bir şeye kıyamamak;
    du bringst mich nicht dazu, das zu tun bunu bana yaptırtamazsın

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > bringen

  • 5 Gesicht

    Gesicht <-(e) s, -er> [gə'zıçt] nt
    1) ( Körperteil, Miene) yüz, surat, çehre;
    sein wahres \Gesicht zeigen gerçek yüzünü göstermek;
    jdm nicht ins \Gesicht sehen können birinin yüzüne bakamamak;
    das \Gesicht wahren saygınlığını korumak, itibarını korumak;
    sein \Gesicht verlieren saygınlığını yitirmek;
    es steht ihm ins \Gesicht geschrieben yüzünden okunuyor, yüzünden akıyor;
    jdm etw ins \Gesicht sagen birinin yüzüne karşı bir şey söylemek, bir şeyi birinin yüzüne vurmak;
    jdm wie aus dem \Gesicht geschnitten sein hık demiş birinin burnundan düşmüş olmak;
    der Realität ins \Gesicht sehen gerçekleri kabul etmek;
    ein \Gesicht machen surat etmek;
    ein langes \Gesicht machen surat asmak
    2) ( Anblick) çehre, sima;
    das \Gesicht der Stadt hat sich verändert kentin çehresi değişti, şehrin siması değişti
    3) ( fig) ( Leute, Menschen)
    altbekannte \Gesichter eski tanıdık simalar;
    es waren lauter fremde \Gesichter bir sürü yabancı simalar vardı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Gesicht

  • 6 Herz

    Herz <-ens, -en> [hɛrts] nt
    1. 1) ( Organ) yürek, kalp; ( Seele) can, gönül;
    im Grunde seines \Herzens esasında, aslında;
    von \Herzen gern canı gönülden [o yürekten];
    mir blutet das \Herz ( fig) yüreğim kan ağlıyor;
    ich tue es leichten \Herzens onu gönül ferahlığı [o rahatlığı] ile yapıyorum;
    schweren \Herzens istemeye istemeye;
    aus seinem \Herzen keine Mördergrube machen dobra dobra konuşmak;
    ein \Herz und eine Seele sein ( fig) can ciğer (kuzu sarması) olmak;
    ein gutes/goldenes \Herz haben iyi/altın kalpli olmak;
    sich dat etw zu \Herzen nehmen ( fam) bir şey yüreğine dokunmak;
    etw nicht übers \Herz bringen bir şeye gönlü razı olmamak, bir şeye kıyamamak;
    etw auf dem \Herzen haben derdi olmak;
    etw auf \Herz und Nieren prüfen ( fam) bir şeyin içini dışını gözden geçirmek;
    jdm sein \Herz ausschütten ( fig) birine içini dökmek;
    jdm das \Herz brechen ( geh) birinin kalbini kırmak;
    jdm das \Herz zerreißen birinin yüreğini parçalamak;
    aus ganzem \Herzen canı gönülden;
    jds \Herz erweichen birinin kalbini eritmek;
    jds \Herz höherschlagen lassen birinin gönlünü tutuşturmak;
    mir ist ein Stein vom \Herzen gefallen ( fig) yüreğime su serpildi;
    mir fällt das \Herz in die Hose ( fig) o ( fam) yüreğim ağzıma geldi;
    sich dat ein \Herz fassen yüreklenmek;
    jdn ins \Herz schließen birine içi ısınmak, birine kanı kaynamak
    2) ( Zentrum) merkez, orta, göbek; ( Inneres) iç, kalp, yürek;
    im \Herzen Anatoliens/Europas Türkiye'nin/Avrupa'nın göbeğinde
    2. <-ens, -> nt; ( Kartenspiel) kupa;
    \Herz ist Trumpf kupa kozdur

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Herz

  • 7 Stein

    Stein <-(e) s, -e> [ʃtaın] m
    1) ( allgemein) taş; (Edel\Stein) taş;
    aus \Stein taştan;
    ein Herz aus \Stein haben ( fig) taş yürekli olmak;
    jdm \Steine in den Weg legen ( fig) birinin dalgasını taşlamak, birinin yoluna taş koymak;
    jdm alle \Steine aus dem Weg räumen birinin yolunu açmak;
    den \Stein ins Rollen bringen ( fig) o ( fam) harekete geçirmek;
    schlafen wie ein \Stein ( fig) o ( fam) ölü gibi uyumak
    2) med taş
    3) ( einer Frucht) çekirdek
    4) (Spiel\Stein) taş; ( bei Brettspielen) taş; ( bei Backgammon) pul;
    bei jdm einen \Stein im Brett haben ( fig) o ( fam) birinin gözdesi olmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Stein

  • 8 Verfügung

    Verfügung <- en> f
    1) ( Anordnung) emir, (icraî) karar; ( Bestimmung, Vorschrift) hüküm;
    einstweilige \Verfügung jur ihtiyati tedbir;
    letztwillige \Verfügung jur vasiyetname;
    eine \Verfügung erlassen karar çıkarmak
    2) ( Disposition) tasarruf, kullanım;
    ( jdm) zur \Verfügung stehen birinin emrine hazır olmak, birinin kullanımı için hazır bulunmak; ( zur Hilfe) birine yardıma hazır olmak;
    etw zu seiner/zur \Verfügung haben bir şey birinin emrinde olmak;
    jdm etw zur \Verfügung stellen bir şeyi birinin emrine vermek;
    sich zur \Verfügung halten kullanım için hazır bulunmak, emre amade olmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Verfügung

  • 9 Wasser

    Wasser <-s, -> ['vasɐ] nt
    su;
    kölnisch \Wasser kolonya;
    stehendes/fließendes \Wasser durgun/akar su;
    heißes/warmes/kaltes/kochendes \Wasser sıcak/ılık/soğuk/kaynar su;
    zu Lande und zu \Wasser karada ve suda;
    \Wasser lassen ( urinieren) su dökmek, işemek;
    \Wasser auf jds Mühle gießen ( fam) birinin ekmeğine yağ sürmek;
    sich über \Wasser halten ( fam) geçinip gitmek, idare etmek;
    ein Boot zu \Wasser lassen bir sandalı suya indirmek;
    etw unter \Wasser setzen bir şeyi su basmak;
    ins \Wasser fallen (a. fig) suya düşmek;
    nahe am \Wasser gebaut haben ( fig) o ( fam) hafiften ağlamak;
    jdm nicht das \Wasser reichen können ( fig) birinin eline su dökemez olmak, birinin kâbına varamamak, biriyle aşık atamamak;
    ihr steht das \Wasser bis zum Hals ( fig) o ( fam) o, boğazına kadar borç içinde;
    mit allen \Wassern gewaschen sein ( fam) suya götürüp susuz getirir olmak, çok kurnaz olmak;
    jdm das \Wasser abgraben birinin kuyusunu kazmak;
    da fließt noch viel \Wasser den Rhein hinunter ( fam) köprülerin altından daha çok sular geçer;
    das \Wasser läuft mir im Mund zusammen ( fam) ağzımın suyu akıyor, ağzım sulandı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Wasser

  • 10 Interesse

    Interesse <-s, -n> [ıntə'rɛsə, ın'trɛsə] nt
    1) ( Aufmerksamkeit) ilgi (an/für -e/-e);
    \Interesse haben/zeigen ilgi duymak/göstermek;
    jds \Interesse wecken birinin ilgisini uyandırmak;
    für jdn nicht von \Interesse sein biri için ilginç olamamak;
    mit wachsendem \Interesse gittikçe artan bir ilgiyle;
    jds \Interesse für etw gewinnen birinin ilgisini bir şey için uyandırmak
    2) ( Vorteil) yarar, çıkar, menfaat;
    es liegt in deinem eigenen \Interesse bu, senin kendi yararınadır;
    im \Interesse des Friedens barış yararına;
    im öffentlichen \Interesse kamu yararına;
    jds \Interessen vertreten/wahrnehmen birinin menfaatlerini temsil etmek/gözetmek
    3) ( Neigung, Vorliebe) merak, heves;
    gemeinsame \Interessen haben ortak merakları olmak
    4) ( Neigung zum Kauf) rağbet;
    haben Sie \Interesse, den Wagen zu kaufen? arabayı almaya niyetiniz var mı?
    5) ( Nachfrage) talep

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Interesse

  • 11 Kehle

    Kehle <-n> ['ke:lə] f
    gırtlak;
    jdm das Messer an die \Kehle setzen ( fig) o ( fam) birinin gırtlağına bıçağı dayamak;
    jdm die \Kehle durchschneiden birinin gırtlağını kesmek, birini boğazlamak;
    jdm an die \Kehle springen ( fig) o ( fam) birinin boğazına sarılmak;
    aus voller \Kehle avaz avaz, avazı çıktığı kadar;
    mir war die \Kehle wie zugeschnürt ( fig) boğazım düğümlenmiş gibiydi

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Kehle

  • 12 unterstehen

    unterstehen*
    irr
    I vi ( unterliegen) bağlı olmak (-e);
    jdm \unterstehen birinin astı olmak birinin buyruğu altında olmak; mil birinin buyruğunda [o emrinde] olmak
    II vr
    sich \unterstehen, etw zu tun bir şey yapmaya cüret etmek;
    untersteh dich! sakın ha!

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > unterstehen

  • 13 Wort

    Wort <-(e) s, -eo Wörter> [vɔrt, pl 'vœrtɐ] nt
    kelime, sözcük; ( Ausdruck) söz, laf;
    \Wort für \Wort kelime kelime, kelimesi kelimesine;
    im wahrsten Sinne des \Wortes kelimenin tam anlamıyla;
    in \Worten sözle;
    mir fehlen die \Worte söyleyecek söz bulamıyorum, ne diyeceğimi bilemiyorum;
    davon ist kein \Wort wahr bunun bir kelimesi bir doğru değil;
    ein paar \Worte wechseln biraz laflamak;
    ein offenes/ernstes \Wort mit jdm reden biriyle açık açık/ciddi olarak konuşmak;
    das \Wort an jdn richten birine sözü yöneltmek;
    nicht viele \Worte machen fazla laf etmemek;
    jdn mit leeren \Worten abspeisen birini boş laflarla atlatmak;
    etw mit keinem \Wort erwähnen bir şeyin sözünü bile etmemek;
    mit anderen \Worten yani, diğer bir deyişle;
    jdn ( nicht) zu \Wort kommen lassen birinin konuşmasına izin ver(me) mek;
    ein \Wort gab das andere söz sözü açtı;
    hast du \Worte? ( fam) buna ne diyebilirsin ki?;
    das letzte \Wort haben son söz sahibi olmak;
    das \Wort hat Herr Müller söz sırası Bay Müller'de;
    das \Wort ergreifen söze başlamak;
    jdm ins \Wort fallen birinin sözünü kesmek;
    etw in \Worte fassen bir şeyi sözle ifade etmek;
    jdm sein \Wort geben birine söz vermek;
    sein \Wort halten sözünde durmak;
    sein \Wort brechen sözünde durmamak, verdiği sözden dönmek, verdiği sözü tutmamak;
    jdn beim \Wort nehmen birinin sözünü senet saymak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Wort

  • 14 abschneiden

    ab|schneiden
    irr
    I vi
    1) ( Weg) yolu kısaltmak;
    wir schneiden ab, wenn wir hier gehen buradan gidersek yolu kısaltırız
    gut/schlecht \abschneiden iyi/kötü sonuç almak;
    bei einer Prüfung gut/schlecht \abschneiden bir sınavda iyi/kötü sonuç almak
    II vt
    1) ( abtrennen); kesmek; med kesmek, ameliyatla almak
    2) ( absperren) kesmek;
    jdm den Weg \abschneiden birinin yolunu kesmek
    3) ( abkürzen) kesmek;
    jdm das Wort \abschneiden birinin sözünü kesmek
    4) ( isolieren) ilişiğini kesmek(-in) ( von -le);
    von der Außenwelt abgeschnitten sein dış dünya ile ilişiği kesilmiş olmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > abschneiden

  • 15 Arm

    Arm <-(e) s, -e> m
    1) ( Körperteil) kol;
    \Arm in \Arm gehen kol kola gitmek;
    jdn in die \Arme nehmen birini kollarının arasına almak, birini kucaklamak;
    jdn mit offenen \Armen aufnehmen birine kollarına açmak;
    jdn auf den \Arm nehmen ( fig) birini kafa kola [o gır gıra] almak, biriyle dalga [o matrak] geçmek;
    jdn unter den \Arm nehmen ( fam) birinin koluna girmek;
    jds verlängerter \Arm sein ( fig) birinin sağ kolu olmak;
    jdm in die \Arme laufen birine rast gelmek;
    jdm unter die \Arme greifen birine kol kanat olmak, birine yardım etmek;
    einen langen \Arm haben kolu uzun olmak, sözü geçer olmak, nüfuzlu olmak
    2) tech kol
    3) ( eines Flusses) kol
    4) ( Ärmel) kol

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Arm

  • 16 ausschauen

    aus|schauen
    vi
    1) nach jdm \ausschauen birinin yolunu gözlemek, birinin gelmesini beklemek
    2) ( südd, österr) ( Eindruck erwecken) izlenim vermek, kanı uyandırmak; ( aussehen) görünmek, gözükmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > ausschauen

  • 17 bei

    bei [baı] präp
    1) ( räumlich)
    in Unna \bei Dortmund Dortmund yakınındaki Unna'da;
    die Schlacht \bei Leipzig Leipzig civarındaki muharebe;
    dicht \bei der Fabrik fabrikanın hemen yanında;
    ich war \bei meinem Onkel ( Bruder der Mutter) dayımın yanındaydım; ( Bruder des Vaters) amcamın yanındaydım;
    ich saß \bei ihm (onun) yanında oturdum;
    \bei Tisch sofrada;
    \beim Bäcker ekmekçide
    2) ( für Firmen) -de;
    sie arbeitet \bei der Bahn demir yollarında çalışıyor;
    ein Konto \bei der Bank haben bankada bir hesabı olmak
    wir sind \bei Susanne zum Abendessen eingeladen biz Suzanne'ye akşam yemeğine davetliyiz;
    er wohnt \bei seinen Eltern anne ve babasının yanında oturuyor;
    \bei jdm zu Hause sein birinin evinde olmak, birinin yanında kalmak;
    \bei mir zu Hause benim evimde
    4) ( zeitlich)
    \bei den schweren Regenfällen şiddetli yağışlar sırasında;
    \bei Tag gündüzün;
    \bei Nacht gece(leyin);
    \bei beginn der Vorstellung gösterinin [o programın] başında
    hast du etwas Geld \bei dir? yanında biraz para var mı?;
    ich habe kein Geld \bei mir yanımda hiç para yok
    6) ( während)
    \bei der Arbeit işte;
    \beim Arbeiten sah er... çalışırken [o iş başında]...i gördü;
    \bei Nacht geceleyin;
    Vorsicht \beim Aussteigen! inerken dikkat ediniz!;
    \bei Gelegenheit fırsat düşünce;
    \beim Lesen des Artikels makaleyi okurken;
    \bei näherer Betrachtung yakından bakıldığında, daha yakından bakınca
    7) ( falls)
    \bei Nebel siste;
    „\bei Feuer Scheibe einschlagen“ “yangın halinde camı kırınız”
    \bei guter Gesundheit sein sağlığı [o sıhhati] yerinde olmak;
    \bei reiflicher Überlegung iyice düşünüp taşındıktan sonra;
    \bei zwanzig Grad unter null sıfırın altında yirmi derecede;
    \bei offenem Fenster schlafen pencere açık olarak uyumak;
    \bei aller Vorsicht bütün dikkatine karşın;
    es geht \beim besten Willen nicht! bütün iyi niyetime rağmen olamaz!;
    \bei Gott! vallahi!;
    \bei seinen Fähigkeiten onun yetenekleriyle

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > bei

  • 18 Bett

    Bett <-(e) s, -en> [bɛt] nt
    1) yatak, döşek;
    das \Bett machen yatağı [o yatak] yapmak;
    Frühstück im \Bett yatakta sabah kahvaltısı;
    im \Bett liegen yatakta yatmak;
    ans \Bett gefesselt sein eli ayağı yatağa bağlı olmak, yatağa bağlanmak;
    ins [o zu] \Bett gehen (yatağa) yatmak, yatağa girmek;
    das \Bett hüten müssen yatağa [o yataklara] düşmek, sergin vermek;
    mit jdm ins \Bett gehen ( fam) biriyle yatmak [o yatağa girmek], birinin yatağına girmek;
    an jds \Bett sitzen birinin yatak başında oturmak;
    er macht ins \Bett ( fam) yatağa yapar;
    sich ins gemachte \Bett legen ( fig) hazıra konmak
    2) (Fluss\Bett) yatak
    3) (Feder\Bett) yorgan

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Bett

  • 19 Blut

    Blut <- (e) s> [blu:t] nt
    kein pl kan;
    ich kann kein \Blut sehen beni kan tutuyor, kan görünce bayılıyorum;
    blaues \Blut haben asil kanlı olmak;
    jdm \Blut abnehmen birinden kan almak;
    ruhig \Blut bewahren kanını içine akıtmak;
    nur ruhig \Blut! ( fam) sinirlenme!, patlama!;
    \Blut vergießen kan dökmek;
    jdn bis aufs \Blut reizen ( fam) birinin kanına dokunmak;
    \Blut und Wasser schwitzen ( fam) anasından emdiği süt burnundan gelmek, kan ter içinde kalmak;
    jdm gefriert das \Blut in den Adern ( fig) birinin kanı donmak;
    er hat \Blut geleckt ( fam) tadını aldı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Blut

  • 20 Dach

    Dach <-(e) s, Dächer> [dax, pl 'dɛçɐ] nt
    çatı (Ziegel\Dach); dam; auto dam;
    unterm \Dach wohnen çatı altında oturmak;
    etw unter \Dach und Fach bringen ( fig) bir işi bitirmek;
    ein \Dach über dem Kopf haben ( fig) başını sokacak bir yeri olmak;
    mit jdm unter einem \Dach wohnen ( fig) biriyle aynı çatı altında oturmak;
    eins aufs \Dach kriegen ( fig) o ( fam) kafasına bir tane yemek;
    jdm aufs \Dach steigen ( fig) o ( fam) birinin tepesine binmek [o çıkmak], birinin başına binmek [o çıkmak]

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Dach

См. также в других словарях:

  • pişmiş armut gibi (birinin) eline düşmek — olmuş armut gibi birinin eline düşmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yuları birinin elinde olmak — bir kimsenin davranışları birinin denetiminde, yönetiminde olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • davul birinin boynunda, tokmak bir başkasının elinde — sorumluluk birinde olmasına karşın bir başkasının sözü geçiyor anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kabak (birinin) başına (veya başında) patlamak — birçok kimsenin ilgili olduğu bir olaydan, yalnızca bir kimse zarar veya ceza görmek Kendi yarın cehennem olur gider, kabak bizim başımıza patlar. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ipi (birinin) eline geçmek — yönetimi başkasının eline geçmek, kontrolü başkasının elinde bulunmak İpleri Topal Osman ın eline geçince bir uysallaşır, bir uysallaşır kâfir! R. Enis …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • iki eli (birinin) yakasında olmak — kıyamette ondan davacı olmak Babanın kanını yerde korsan öteki dünyada iki elim yakanda, diye kışkırtmıştı. O. Kemal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dünyalar birinin olmak — çok sevinmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ipleri birinin elinde olmak — (bir işin) o işi el altından yönetmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nazarında — birinin düşüncesine göre, birinin gözünde Bu, İsviçreliler nazarında bizim itibarımızı hayli yükseltmişti. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • harcı olmak — (birinin) bir iş, birinin yapabileceği nitelikte olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kirli çamaşırlarını ortaya dökmek — (birinin) birinin ayıp, kusur veya suçlarını açıklamak, söylemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»