-
101 jerk
n. sarsıntı, ani hareket, refleks, kasılma, pislik, ahmak, iğrenç tip, aşağılık kimse, soda makinesi, kola makinesi————————v. sarsmak, silkmek, çekivermek, sarsılmak, titremek, sıçramak, eti dilimleyip güneşte kurutmak* * *1. silkerek at (v.) 2. silkinme (n.)* * *[‹ə:k] 1. noun(a short, sudden movement: We felt a jerk as the train started.) sarsıntı, silkinti2. verb(to move with a jerk or jerks: He grasped my arm and jerked me round; The car jerked to a halt.) (birdenbire) çekmek; sarsıla sarsıla gitmek- jerky- jerkily
- jerkiness -
102 prop
n. destek, dayanak, payanda, sahne malzemesi, sahne elbisesi, pervane (uçak), atın birdenbire durması, dayak————————v. desteklemek, destek koymak, dayamak, yaslamak* * *1. destekle (v.) 2. destek (n.)* * *I 1. [prop] noun(a support: The ceiling was held up with wooden props.) destek, payanda2. verb(to lean (something) against something else: He propped his bicycle against the wall.) dayamak, yaslamak- prop upII see property -
103 snap
adj. anlık, ani, şipşak, beklenmedik, sürpriz, çat çat eden, çatırdayan————————adv. çat diye, birden————————interj. çat, şak————————n. ısırma, kopma, çat sesi, kopça, çıtçıt, anlık şey, ani şey, kolay iş, enerji, gayret, şipşak fotoğraf, zencefilli bisküvi, çarpma sesi————————v. ısırmaya çalışmak, ısırmak, havada kapmak, kopmak, kırılmak, şaklamak, çatırdamak, çarparak kapamak, şipşak fotoğraf çekmek, kırmak, koparmak, şıklatmak, şaklatmak, patlamak, pat diye söylemek, terslemek, çıkışmak, içindekilerle satın almak* * *1. kap (v.) 2. parmak şıklatma (n.)* * *[snæp] 1. past tense, past participle - snapped; verb1) ((with at) to make a biting movement, to try to grasp with the teeth: The dog snapped at his ankles.) kapmak2) (to break with a sudden sharp noise: He snapped the stick in half; The handle of the cup snapped off.) kır(ıl)mak3) (to (cause to) make a sudden sharp noise, in moving etc: The lid snapped shut.) birdenbire...-mek4) (to speak in a sharp especially angry way: `Mind your own business!' he snapped.) terslemek5) (to take a photograph of: He snapped the children playing in the garden.) şipşak resim çekmek2. noun1) ((the noise of) an act of snapping: There was a loud snap as his pencil broke.) kırılma sesi2) (a photograph; a snapshot: He wanted to show us his holiday snaps.) şipşak resim3) (a kind of simple card game: They were playing snap.) bastı (oyunu)3. adjective(done, made etc quickly: a snap decision.) çabuk, aceleye getirilen- snappy- snappily
- snappiness
- snapshot
- snap one's fingers
- snap up -
104 strike lucky
(to have good luck in a particular matter.) birdenbire zengin olmak -
105 suddenness
-
106 twitch
n. ayrık otu, burunduruk (at), birden çekme, seğirme, tik, koparma————————v. birden çekmek, seğirmek, kapmak* * *birdenbire çek* * *[twi ] 1. verb1) (to (cause to) move jerkily: His hands were twitching.) titremek, seğirmek2) (to give a little pull or jerk to (something): He twitched her sleeve.) çekiştirmek2. noun(a twitching movement.) titreme, seğirme -
107 with a rush
adv. çabucak, alelacele, acele ile, paldır küldür* * *birdenbire -
108 in a flash
bir anda, aniden, birdenbire, kaşla göz arasında -
109 on a sudden
aniden, bir anda, birdenbire, ansızın -
110 out of clear sky
adv. birdenbire, aniden, beklenmedik bir anda -
111 in a flash
bir anda, aniden, birdenbire, kaşla göz arasında -
112 on a sudden
aniden, bir anda, birdenbire, ansızın -
113 out of clear sky
adv. birdenbire, aniden, beklenmedik bir anda -
114 بغتة
aniden; ansızın; apansız; birden; birdenbire; cartadak; gümbedek; lârp; pattadak; pattadan; şappadak; şıppadak; şırakkadak; takkadak; yekten; zıp; zıppadak -
115 فجأة
aniden; ansızın; apansız; birden; birdenbire; cartadak; gümbedek; lârp; pattadak; pattadan; şappadak; şıppadak; şırakkadak; takkadak; yekten; zıp; zıppadak -
116 فجاءة
aniden; ansızın; apansız; birden; birdenbire; cartadak; gümbedek; lârp; pattadak; pattadan; şappadak; şıppadak; şırakkadak; takkadak; zıp; zıppadak -
117 فلتة
aniden; ansızın; apansız; birden; birdenbire; cartadak; gaf; galat; gümbedek; lârp; pattadak; pattadan; şappadak; şıppadak; şırakkadak; takkadak; zıp; zıppadak -
118 مباغتة
aniden; ansızın; apansız; birden; birdenbire; cartadak; gümbedek; lârp; pattadak; pattadan; şappadak; şıppadak; şırakkadak; takkadak; zıp; zıppadak -
119 Aha-Erlebnis
Aha-Erlebnis n birdenbire kavrama -
120 Ausbruch
Ausbruch aus dem Gefängnis hapishaneden kaçma/firar;zum Ausbruch kommen birdenbire başlamak
См. также в других словарях:
birdenbire — zf. Ansızın Birdenbire bulunduğumuz odanın kapısı açılıverdi. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
FEC'ET — Birdenbire … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
damdan düşer gibi (veya düşercesine) — birdenbire ve yersiz olarak Damdan düşer gibi birdenbire söyleyecek, açacak olursam itiraz eder. M. Yesari … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüreği yerinden oynamak — birdenbire heyecanlanmak veya korkmak Odanın içinde birdenbire kızılca kıyamet kopmasın mı zavallı halamın yüreği yerinden oynamış. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
feveran etmek — birdenbire öfkelenmek, köpürmek, parlamak Beni dinlemeden öyle feveran etme ... hiddetlenme! E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
gök delinmek — birdenbire çok ve hızlı yağmur yağmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kahkaha tufanı kopmak — birdenbire toplu olarak kahkaha atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yağmur boşanmak — birdenbire çok yağmur yağmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
zemberek gibi — birdenbire, aniden Halim zemberek gibi boşanıyor, sağa bir omuz, sola bir omuz, kalabalığı yarıp Korkut un karşısına dikiliyor. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
zınk diye durmak — birdenbire durmak Askerî bir cip, Camekân Sokağı nı sarsıla sarsıla geçti, apartmanın kapısı önünde zınk diye durdu. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
alkış kopmak — birdenbire güçlü bir biçimde el çırpılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük