-
61 ışık geçirmez
adj. light proof, sunproof, opaque -
62 ışın geçirmez
adj. opaque -
63 alev geçirmez
flameproof -
64 hava geçirmez
airtight, airproof, hermetic -
65 hava geçirmez yapmak
to airproof -
66 kurşun geçirmez
bulletproof -
67 rüzgâr geçirmez
windproof -
68 ses geçirmez
soundproof -
69 ses geçirmez hale getirmek
to soundproof, to noiseproof -
70 toz geçirmez
dust-proof, dust-tight -
71 yağmur geçirmez
rainproof -
72 непроходимый
geçirmez, geçilmezТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > непроходимый
-
73 -tight
... geçirmez/sızdırmaz -
74 imperviable
geçirmez -
75 dicht
geçirmez (su vs.)sıksıkısızdırmazyoğun -
76 imperviable
geçirmez -
77 waterproof
adj. su geçirmez, su sızdırmaz————————n. su geçirmez kumaş, yağmurluk————————v. su geçirmez yapmak* * *su geçirmez* * *adjective (not allowing water to soak through: waterproof material.) su geçirmez -
78 airtight
adj. hava geçirmez, hava sızdırmaz; kaçar yolu olmayan* * *1. hava geçirmez 2. hava sızdırmaz* * *adjective ((of a container etc) into or through which air cannot pass: an airtight seal on a bottle.) hava geçirmez -
79 bulletproof
adj. kurşun geçirmez* * *kurşun geçirmez* * *(ajdective that can stop bullets from penetrating it.) kurşun geçirmez -
80 soundproof
adj. ses geçirmez————————v. ses geçirmez yapmak, ses yalıtımı yapmak* * *sesgeçirmez* * *adjective (not allowing sound to pass in, out, or through: The walls are soundproof.) ses geçirmez
См. также в других словарях:
asmolen — is., mim. Pişmiş toprak, cüruf ve çimento karışımından yapılmış, ses geçirmez, delikli briket türü … Çağatay Osmanlı Sözlük
balçık — is., ğı 1) İçinde çeşitli organik maddeler bulunan, genellikle killi, koyu, yapışkan çamur, mil Yolları ve tarlaları görünce bir balçık ve çamur gölünü yarmak zorunda olduğumuzu anlamıştım. S. Ayverdi 2) mec. Güçlük çıkartan 3) jeol. İçindeki kil … Çağatay Osmanlı Sözlük
bitüm — is., jeol., Fr. bitume 1) Keskin bir koku, alev ve koyu duman çıkararak yanan, karbon ve hidrojen bakımından çok zengin doğal yakıt maddelerinin genel adı, yer sakızı 2) Yol kaplamasında, kâğıt ve çatıların su geçirmez duruma getirilmesinde,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
diyafram — is., anat., Fr. diaphragme 1) Göğüs ve karın boşluklarını birbirinden ayıran ince ve geniş kas 2) fiz. Bir ışık demetinde uçtaki ışıkları tutmak ve optik cihazlarda daha net bir görüntü elde etmek için çapı ayarlanabilir ışık geçirmez levha … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalafat — is., den., Rum. 1) Geminin kaplama tahtaları arasını üstüpü ile doldurup ziftleyerek su geçirmez duruma getirme işi Kalafatın tokmak gürültüsü ve denize uzayan zift kokusu arasından yol aldım ve tenha yollara saptım. Halikarnas Balıkçısı 2) tar.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mumlama — is. 1) Mumlamak işi 2) bit. b. Bitki hücrelerinin değişikliğe uğrayarak kendilerini su geçirmez duruma getirir biçimde mum bağlaması olayı 3) sin. Laboratuvarlardan çıkmış bir filmin çeşitli aletlerde kolayca dönmesini sağlamak için iki kenarına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sağır kapı — is. Ses geçirmez bir biçimde yapılmış kapı … Çağatay Osmanlı Sözlük
sağır pencere — is. Ses geçirmez özellikte yalıtılmış ve yapılmış pencere … Çağatay Osmanlı Sözlük
şasi — is., Fr. châssis 1) Fotoğrafçılıkta içine duyarlı bir cam veya kâğıt konulan, yassı, ışık geçirmez kutu 2) Yapı işlerinde sürme çerçeve 3) Motorlu kara taşıtlarının iskelet bölümü … Çağatay Osmanlı Sözlük
şemsiye — is., Ar. şemsiyye 1) Bir sapın üzerinde esnek tellere gerilmiş, açılıp kapanabilen, yağmur ve güneşten korunmak için kullanılan, su geçirmez kumaştan yapılmış taşınabilir eşya Camın dışından şemsiyeleriyle geçen insanları seyre daldı. S. F.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tayt — is., İng. tight 1) Bacakları sıkı saran özel kumaştan yapılmış bir tür pantolon Tayt giymiş bir genç... 2) Sızmaz, su geçirmez bir kumaştan yapılmış şort giysi … Çağatay Osmanlı Sözlük