-
1 непроходимый
geçirmez, geçilmezТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > непроходимый
-
2 -tight
... geçirmez/sızdırmaz -
3 imperviable
geçirmez -
4 dicht
geçirmez (su vs.)sıksıkısızdırmazyoğun -
5 imperviable
geçirmez -
6 waterproof
adj. su geçirmez, su sızdırmaz————————n. su geçirmez kumaş, yağmurluk————————v. su geçirmez yapmak* * *su geçirmez* * *adjective (not allowing water to soak through: waterproof material.) su geçirmez -
7 airtight
adj. hava geçirmez, hava sızdırmaz; kaçar yolu olmayan* * *1. hava geçirmez 2. hava sızdırmaz* * *adjective ((of a container etc) into or through which air cannot pass: an airtight seal on a bottle.) hava geçirmez -
8 bulletproof
adj. kurşun geçirmez* * *kurşun geçirmez* * *(ajdective that can stop bullets from penetrating it.) kurşun geçirmez -
9 soundproof
adj. ses geçirmez————————v. ses geçirmez yapmak, ses yalıtımı yapmak* * *sesgeçirmez* * *adjective (not allowing sound to pass in, out, or through: The walls are soundproof.) ses geçirmez -
10 impermeable
adj. geçirmez, sızdırmaz, su geçirmez* * *1. geçirimsiz 2. su geçirmez -
11 impervious
adj. geçirmez, su geçirmez, etkilenmez, dayanıklı, vurdumduymaz* * *1. geçirimsiz 2. su geçirmez -
12 водонепроницаемый слой
su geçirmez tabaka, su geçirmez katmanТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > водонепроницаемый слой
-
13 водостойкий клей
su geçirmez macun, su geçirmez yapıştırıcıТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > водостойкий клей
-
14 opaque
-
15 proof
adj. geçirmez, dayanıklı, emin————————n. kanıt, delil, ispat, sağlama, kanıtlama, ispat etme, senet, deneme, prova, alkol derecesi————————v. dayanıklı hale getirmek, geçirmez biçimde yapmak* * *kanıt* * *[pru:f]1) ((a piece of) evidence, information etc that shows definitely that something is true: We still have no proof that he is innocent.) kanıt, delil2) (a first copy of a printed sheet, that can be corrected before the final printing: She was correcting the proofs of her novel.) baskı provası3) (in photography, the first print from a negative.) ilk tabedilen•- - proof -
16 water
adj. suluboya, su————————n. su, kaplıca suyu, su birikintisi, sular, karasuları, sıvı, kalite, hare————————v. hârelemek, sulamak, su vermek, ıslatmak, su katmak, sulandırmak, hafifletmek, sulanmak, yaşarmak, su almak, su verilmek* * *1. su 2. sula (v.) 3. su (n.)* * *['wo:tə] 1. noun(a colourless, transparent liquid compound of hydrogen and oxygen, having no taste or smell, which turns to steam when boiled and to ice when frozen: She drank two glasses of water; `Are you going swimming in the sea?' `No, the water's too cold'; Each bedroom in the hotel is supplied with hot and cold running water; ( also adjective) The plumber had to turn off the water supply in order to repair the pipe; transport by land and water.) su2. verb1) (to supply with water: He watered the plants.) sulamak2) ((of the mouth) to produce saliva: His mouth watered at the sight of all the food.) sulanmak3) ((of the eyes) to fill with tears: The dense smoke made his eyes water.) yaşarmak•- waters- watery
- wateriness
- waterborne
- water-closet
- water-colour
- watercress
- waterfall
- waterfowl
- waterfront
- waterhole
- watering-can
- water level
- waterlily
- waterlogged
- water main
- water-melon
- waterproof 3. noun(a coat made of waterproof material: She was wearing a waterproof.) su geçirmez giysi4. verb(to make (material) waterproof.) su geçirmez hale getirmek- water-skiing
- water-ski
- watertight
- water vapour
- waterway
- waterwheel
- waterworks
- hold water
- into deep water
- in deep water
- water down -
17 airproof
adj. hava geçirmez, hava sızdırmaz* * *hava geçirmez -
18 dampproof
adj. rutubet geçirmez, nem geçirmez* * *neme karşı dayanıklı -
19 dustproof
adj. toz geçirmez* * *toz geçirmez -
20 hermetic
adj. hava geçirmez, sımsıkı kapalı, büyüye ait, anlaşılması zor* * *1. hava geçirmez 2. sımsıkı kapalı
См. также в других словарях:
asmolen — is., mim. Pişmiş toprak, cüruf ve çimento karışımından yapılmış, ses geçirmez, delikli briket türü … Çağatay Osmanlı Sözlük
balçık — is., ğı 1) İçinde çeşitli organik maddeler bulunan, genellikle killi, koyu, yapışkan çamur, mil Yolları ve tarlaları görünce bir balçık ve çamur gölünü yarmak zorunda olduğumuzu anlamıştım. S. Ayverdi 2) mec. Güçlük çıkartan 3) jeol. İçindeki kil … Çağatay Osmanlı Sözlük
bitüm — is., jeol., Fr. bitume 1) Keskin bir koku, alev ve koyu duman çıkararak yanan, karbon ve hidrojen bakımından çok zengin doğal yakıt maddelerinin genel adı, yer sakızı 2) Yol kaplamasında, kâğıt ve çatıların su geçirmez duruma getirilmesinde,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
diyafram — is., anat., Fr. diaphragme 1) Göğüs ve karın boşluklarını birbirinden ayıran ince ve geniş kas 2) fiz. Bir ışık demetinde uçtaki ışıkları tutmak ve optik cihazlarda daha net bir görüntü elde etmek için çapı ayarlanabilir ışık geçirmez levha … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalafat — is., den., Rum. 1) Geminin kaplama tahtaları arasını üstüpü ile doldurup ziftleyerek su geçirmez duruma getirme işi Kalafatın tokmak gürültüsü ve denize uzayan zift kokusu arasından yol aldım ve tenha yollara saptım. Halikarnas Balıkçısı 2) tar.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mumlama — is. 1) Mumlamak işi 2) bit. b. Bitki hücrelerinin değişikliğe uğrayarak kendilerini su geçirmez duruma getirir biçimde mum bağlaması olayı 3) sin. Laboratuvarlardan çıkmış bir filmin çeşitli aletlerde kolayca dönmesini sağlamak için iki kenarına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sağır kapı — is. Ses geçirmez bir biçimde yapılmış kapı … Çağatay Osmanlı Sözlük
sağır pencere — is. Ses geçirmez özellikte yalıtılmış ve yapılmış pencere … Çağatay Osmanlı Sözlük
şasi — is., Fr. châssis 1) Fotoğrafçılıkta içine duyarlı bir cam veya kâğıt konulan, yassı, ışık geçirmez kutu 2) Yapı işlerinde sürme çerçeve 3) Motorlu kara taşıtlarının iskelet bölümü … Çağatay Osmanlı Sözlük
şemsiye — is., Ar. şemsiyye 1) Bir sapın üzerinde esnek tellere gerilmiş, açılıp kapanabilen, yağmur ve güneşten korunmak için kullanılan, su geçirmez kumaştan yapılmış taşınabilir eşya Camın dışından şemsiyeleriyle geçen insanları seyre daldı. S. F.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tayt — is., İng. tight 1) Bacakları sıkı saran özel kumaştan yapılmış bir tür pantolon Tayt giymiş bir genç... 2) Sızmaz, su geçirmez bir kumaştan yapılmış şort giysi … Çağatay Osmanlı Sözlük