-
81 chemical wood pulp
chem.i.cal wood pulp[kemikəl w'ud p∧lp] n = link=chemical%20pulp chemical pulp. -
82 petrochemical
[petrə'kemikəl](any chemical obtained from petroleum or natural gas: the petrochemical industry.) petroquímico* * *pe.tro.chem.i.cal[petrouk'emikəl] n petroquímico. -
83 alchemic
-
84 biochemical
{baiou'kemikəl}
a биохимичен, биохимически* * *{baiou'kemikъl} а биохимичен, биохимически.* * *a биохимичен, биохимически* * *biochemical[¸baiou´kemikl] adj биохимичен; FONT face=Times_Deutsch◊ adv biochemically. -
85 chemicalization
chemicalization[¸kemikəlai¸zeiʃən] n химизация, използване на химикали. -
86 chemicalize
chemicalize[´kemikə¸laiz] v обработвам с химични вещества. -
87 neurochemical
neurochemical[¸njuərə´kemikəl] n вещество, което влияе на нервната система. -
88 petrochemical
{,petrə'kemikəl}
n химикал, добит от бензин/нефт/газ* * *{,petrъ'kemikъl} n химикал, добит от бензин/нефт/газ.* * *n химикал, добит от бензин/нефт/газ* * *petrochemical[¸petrou´kemikl] I. adj нефтохимичен; \petrochemical processing нефтохимичен синтез; FONT face=Times_Deutsch◊ adv petrochemically; II. n pl нефтопродукти. -
89 topochemical
topochemical[´tɔpə¸kemikəl] adj топохимичен. -
90 caries
n. diş çürümesi, kemik çürümesi, yenirce* * *diş çürümesi* * *['keərii:z](decay or rottenness of the teeth.) çürük, diş çürüğü -
91 dust
n. toz, toz toprak, çiçek tozu, pudra, kemik kalıntıları, para, mangır————————v. tozunu almak, silkmek, serpmek, pudralamak* * *1. toz 2. toz al (v.) 3. toz (n.)* * *1. noun1) (fine grains of earth, sand etc: The furniture was covered in dust.) toz2) (anything in the form of fine powder: gold-dust; sawdust.)...tozu2. verb(to free (furniture etc) from dust: She dusts (the house) once a week.) toz(unu) almak- duster- dusty
- dustiness
- dustbin
- dust-jacket
- dustman
- dustpan
- dust-up
- dust down
- throw dust in someone's eyes -
92 emaciation
n. aşırı zayıflık, zayıflama, iğne ipliğe dönme* * *anormal derecede zayıflatma* * *noun bir deri bir kemik kalma -
93 gill cover
solungaç koruyucu kemik* * *(a fold of skin protecting the gills.) solungaç kapağı -
94 petrochemical
petrokimyasal* * *[petrə'kemikəl](any chemical obtained from petroleum or natural gas: the petrochemical industry.) petrol ürünü -
95 scraggy
adj. sıska, bir deri bir kemik, iskelet gibi, cılız, dik uçlu (yaka)* * *çok zayıf* * *['skræɡi](unattractively thin: a scraggy neck.) çok zayıf, sıska, cılız -
96 sinus
n. oyuk, kovuk, boşluk, sinüs, burun boşluğu, beyindeki kirli kan kanalı, arkarca* * *sinüs* * *((usually in plural) an air-filled hollow in the bones of the skull, connected with the nose: His sinuses frequently become blocked in the winter; ( also adjective) He suffers from sinus trouble.) sinüs, kemik içi boşluğu -
97 skinny
adj. sıska, çok zayıf, bir deri bir kemik, derimsi, cimri, eli sıkı, cılız* * *sıska* * *['skini](very thin: Most fat girls long to be skinny.) çok zayıf, sıska, çiroz gibi- skinny-dipping -
98 splint
n. kırık tahtası [tıp.], cebire, kemik içindeki çıkıntı, maşalı pim, nasır (at), arduvazlı kömür————————v. cebire ile bağlamak, kırık tahtası ile bağlamak* * *[splint] 1. noun(a piece of wood etc used to keep a broken arm or leg in a fixed position while it heals.) süyek, cebire- splinter2. verb(to split into splinters: The door splintered under the heavy blow.) parçala(n)mak -
99 table
n. masa, sofra, masadakiler, tablet, tablo [mat.], çizelge, tabla, kafatası kemik tabakalarından biri————————v. masaya koymak, sunmak, göstermek, tartışmaya sunmak, ertelemek, listeye geçirmek, cetvele yazmak* * *1. masa 2. tablo* * *['teibl]1) (a piece of furniture consisting of a flat, horizontal surface on legs used eg to put food on at meals, or for some games: Put all the plates on the table.) masa2) (a statement of facts or figures arranged in columns etc: The results of the experiments can be seen in table 5.) tablo, cetvel3) (the people sitting at a table: The whole table heard what he said.) bir masada oturanlar•- table linen
- tablespoon
- tablespoonful
- table tennis
- lay/set the table -
100 carious
adj. çürümüş (diş veya kemik), çürük* * *çürük
См. также в других словарях:
kemik — is., ği, anat. 1) İnsanın ve omurgalı hayvanların çatısını oluşturan türlü biçimdeki sert organların genel adı Kemikten bir tahta gibi gıcırdayarak Nihat yerinden kalktı. P. Safa 2) sf. Bu sert organdan yapılmış Kemik tarak. Birleşik Sözler kemik … Çağatay Osmanlı Sözlük
kémik — a m (ẹ) strokovnjak za kemijo: industrijski, kmetijski kemik; kemik za organsko kemijo; fiziki in kemiki / pog. kemik iz drugega letnika slušatelj kemije … Slovar slovenskega knjižnega jezika
kemik bilimci — is., anat. Kemik bilimi uzmanı, osteolog … Çağatay Osmanlı Sözlük
kemik yalayıcılık — is., ğı Kemik yalayıcı olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
kemik bilimi — is., anat. Anatominin kemiklerle ilgili bölümü, osteoloji … Çağatay Osmanlı Sözlük
kemik doku — is., anat. Omurgalı hayvanlarda iskeleti oluşturan bir bağ dokusu türü … Çağatay Osmanlı Sözlük
kemik rengi — is. 1) Beyaz ile krem rengi arasında olan renk 2) sf. Bu renkte olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
kemik yalayıcı — is. Dalkavuk … Çağatay Osmanlı Sözlük
kemik zarı — is., anat. Kemikleri kapsayan beyazımsı ve sedef renginde zar … Çağatay Osmanlı Sözlük
kemik atmak — hkr. (birinin önüne) susturmak, oyalamak için birini küçük bir şeyle avutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kemik gibi — 1) pek kuru, katı, sert 2) sağlam … Çağatay Osmanlı Sözlük