-
1 other than during
dışında -
2 other than during
dışında -
3 вне
dışında* * *вне го́рода — kentin dışında
вне ко́нкурса — yarışma dışı
выступа́ть вне ко́нкурса — müsabaka dışı yarışmak
фильм демонстри́ровался вне ко́нкурса — filim yarışma dışında gösterildi
вне о́череди — sıra beklemeden / bekletilmeden
наря́д вне о́череди — воен. sıra dışı nöbet
••вне вся́кого сомне́ния — hiç kuşkusuz
он вне себя́ — kendinde değildir
он вне себя́ от ра́дости — sevincinden içi içine sığmıyor
он был вне себя́ от гне́ва — öfkesi topuklarına çıkmıştı
объяви́ть вне зако́на — yasa / kanun dışı ilan etmek
-
4 помимо
dışında;...dan başka ( кроме)поми́мо нашей во́ли — irademiz dışında
-
5 anything but
dışında bir şey, hiç değil* * *hariç hiç biri -
6 outside of
dışında, haricinde, dışarı* * *in dışarıda -
7 გარგა
dışında, başka -
8 ausschließlich
-
9 en dehors de
1 dışında [dɯʃɯn'da]2 hormis bunun dışında◊En dehors de cela, il ne m'a rien dit. — Bunun dışında, bana hiçbir şey söylemedi.
-
10 abroad
adv. yurt dışında, dışarıda, gurbette, yurt dışına; her tarafa; etrafa* * *yurt dışında* * *[ə'bro:d]1) (in or to another country: He lived abroad for many years.) yurt dışına, yurt dışında2) (current; going around: There's a rumour abroad that she is leaving.) ortalıkta, herkesin ağzında -
11 otherwise
adv. yoksa, bunun dışında, başka, başka türlü, farklı, başkaca, ayrıca, diğer taraftan, başka konuyla————————conj. yoksa, bunun dışında, aksi halde* * *aksi halde* * *1) (in every other way except this: She has a big nose but otherwise she is very good-looking.) bunun dışında2) (doing, thinking etc something else: I am otherwise engaged this evening.) başka şekilde -
12 outside
adj. dış, dışarıda, harici, dışarıdaki, dış kaynaklı, en çok, maksimum————————adv. dışarıya, dışarıda, dışında, dıştan, haricen, açık havada————————n. dış, dışarı, en fazla miktar, ileri uç bölgesi (saha)————————prep. dışında, dışına, ötesine, den başka* * *dışarıda* * *1. noun(the outer surface: The outside of the house was painted white.) dış, hariç2. adjective1) (of, on, or near the outer part of anything: the outside door.) dış. haricî2) (not part of (a group, one's work etc): We shall need outside help; She has a lot of outside interests.) dış, dıştan3) ((of a chance etc) very small.) çok az/zayıf3. adverb1) (out of, not in a building etc: He went outside; He stayed outside.) dışarıya, dışarda2) (on the outside: The house looked beautiful outside.) dış tarafta, dışarda4. preposition(on the outer part or side of; not inside or within: He stood outside the house; He did that outside working hours.)...-in dışında- outsider- at the outside
- outside in -
13 save
conj. başka, hariç, den başka, haricinde, dışında————————n. kurtarma, sayıyı önleme, rakibin sayı yapmasını önleme————————prep. başka, hariç, den başka, haricinde, dışında————————v. kurtarmak, kayda geçirmek, korumak, tasarruf etmek, artırmak, biriktirmek, tutmak, idareli harcamak, bağışlamak, kusuruna bakmamak, engellemek, sayı yapmasını önlemek* * *1. kaydet 2. koru* * *I 1. [seiv] verb1) (to rescue or bring out of danger: He saved his friend from drowning; The house was burnt but he saved the pictures.) (tehlikeden) kurtarmak2) (to keep (money etc) for future use: He's saving (his money) to buy a bicycle; They're saving for a house.) biriktirmek3) (to prevent the using or wasting of (money, time, energy etc): Frozen foods save a lot of trouble; I'll telephone and that will save me writing a letter.) (israftan) kurtarmak4) (in football etc, to prevent the opposing team from scoring a goal: The goalkeeper saved six goals.) (sporda) kurtarmak5) (to free from the power of sin and evil.) (kötülükten) kurtarmak6) (to keep data in the computer.) bilgisayar hafızasına kaydetmek2. noun((in football etc) an act of preventing the opposing team from scoring a goal.) kurtarma, kurtarış- saver- saving
- savings
- saviour
- saving grace
- savings account
- savings bank
- save up II [seiv] preposition, conjunction(except: All save him had gone; We have no news save that the ship reached port safely.)...-den başka, dışında -
14 außer
außer ['aʊsɐ]I präp1) ( räumlich)\außer Sicht sein görünürde olmamak;\außer Haus sein evde olmamak2) ( Zustand)\außer Betrieb sein bozuk olmak;\außer Gefahr sein tehlikeyi atlamış olmak;\außer Dienst sein emekli olmak;\außer Atem sein nefes nefese olmak;\außer sich sein vor -den kendini kaybetmek, ile kendinden geçmek3) ( ausgenommen) dışında, -den başka;alle \außer mir benden başka herkes;ich esse alles \außer Fisch balıktan başka her şeyi yerim\außer Landes yurt dışında\außer wenn şayet, eğer;ich komme, \außer wenn es regnet yağmur yağmazsa [o yağmadığı takdirde] gelirim -
15 außerhalb
I präp dışında;\außerhalb der Stadt kentin [o şehrin] dışında;\außerhalb der Geschäftszeiten iş saatleri dışında;\außerhalb der Legalität yasa [o kanun] dışıII adv;\außerhalb wohnen ( fam) ( auswärts wohnen) dışarlıkta [o taşrada] oturmak -
16 за
1) ( на ту сторону) arkasına; ardına; ötesine; dışına ( за пределы)поста́вить что-л. за шкаф — dolabın arkasına koymak
распространи́ться за Ура́л — Uralların ötesine yayılmak
пое́хать за́ город — şehir dışına gitmek; kıra gitmek
2) ( по ту сторону) arkasında; ardında; ötesinde; dışında ( за пределами)за гора́ми — dağların ardında
реши́ть вопро́с за закры́тыми дверя́ми — sorunu kapalı kapılar ardında halletmek
за облака́ми — bulutların ötesinde
за́ городом — şehir dışında
3) (около, у) başına; başındaсиде́ть за столо́м — masa başında oturmak
сесть за пиани́но — piyano başına oturmak
4) (до какого-л. временного или пространственного предела) kala; kalırkenза день до сва́дьбы — düğüne bir gün kala
за ми́лю до по́рта — limana bir mil kala
5) ( на расстоянии) ötede; uzaktaего́ за версту́ ви́дно! — bir fersah uzaktan görülür!
6) (при указании на лицо, предмет, до которого дотрагиваются)...dan;...aвзять кого-л. за́ руку — elinden / kolundan tutmak
держа́ться за пери́ла — parmaklığa tutunmak
7) (во время чего-л.)...da, sırasındaза обе́дом — yemekte, yemek sırasında, yemek yerken
я заста́л их за игро́й в ша́шки — onları dama oynarken buldum
8) ( в течение)...da, içindeза́ год — bir yılda; bir yıl içinde
да́нные за́ два го́да — iki yılın verileri
впервы́е за пять лет — beş yıldan beri ilk kez
за коро́ткое вре́мя — kısa zamanda
за че́тверть ча́са — çeyrek saatte
реши́ть зада́чу за мину́ту — problemi bir dakikada çözmek
9) (вместо кого-л.) yerine; olarak (в качестве кого-л.)распиши́сь за него́ — onun yerine sen imzala
рабо́тать за секретаря́ — katip olarak çalışmak
есть за трои́х — üç kişinin yediğini yemek
10) (в возмещение, в обмен)...a, karşılığında; içinза де́ньги — para karşılığında
за э́ти де́ньги он рабо́тать не бу́дет — bu paraya çalışmayacak
надба́вка за сверхуро́чную рабо́ту — fazla mesai zammı
он не хоте́л рабо́тать за таку́ю зарпла́ту — bu ücretle çalışmak istemiyordu
покупа́ть нефть за до́ллары — petrolü dolar karşılığı almak
купи́ть что-л. за рубль — bir rubleye almak
продава́ть что-л. по рублю́ за килогра́мм — kilosunu bir rubleden satmak
что / ско́лько он получа́ет за свой труд? — emeği karşılığında / emeğine ne alır?
11) (ради, в пользу, во имя) için; uğruna; uğrundaборьба́ за незави́симость — bağımsızlık için / uğruna savaşım
стоя́ть / выступа́ть за мир — barıştan yana olmak
ты за каку́ю кома́нду (боле́ешь)? — hangi takımdansın?, hangi takımı tutuyorsun?
ты за кого́? — kimden yanasın?
12) (одно вслед за другим; преследуя) arkasından; ardındanоди́н за други́м — birbiri arkasından
идёт ме́сяц за ме́сяцем — aylar birbirini kovalıyor
он идёт за на́ми — arkamızdan geliyor
мы пошли́ за ним — ardına düştük
чита́ть кни́гу за кни́гой — kitap üstüne kitap okumak
13) (с целью получить, достать что-л.) için;...mayaон пошёл за хле́бом — ekmek almaya gitti
обрати́ться к кому-л. за по́мощью — yardım için birine başvurmak
сходи́ за ребёнком — gidip çocuğu getir
14) (по причине, вследствие) için,...dan dolayı / ötürü;...dığı için,...dığından (dolayı)за недоста́тком вре́мени — vakit dar olduğu için / olduğundan
за неиме́нием ну́жных материа́лов — gerekli malzeme yokluğu nedeniyle
уважа́ть кого-л. за хра́брость — cesareti için saymak
за э́то он досто́ин похвалы́ — bundan dolayı övgüye layıktır
извини́те меня за гру́бость — kabalığımı affediniz
наказа́ние за мале́йшее неповинове́ние — en küçük bir itaatsizliğin cezası
15) (свыше какого-л. предела) aşkın; fazlaему́ уже́ за со́рок — kırkını aşkın / geçkin
(вре́мя) бы́ло за́ полночь — saat geceyarısını geçmişti
16) ( указывает на направление действия) içinборо́ться за свобо́ду — özgürlük için mücadele vermek
движе́ние за мир — barış hareketi
уха́живать за больны́м — hastaya bakmak
следи́ть за игро́й — oyunu izlemek
17) ( в тостах)...a; içinза ва́ше здоро́вье! — sağlığınıza!
за мир и дру́жбу! — barış ve dostluk için!
••за по́дписью Ивано́ва — İvanov imzalı
за но́мером три — üç numaralı
о́чередь за ва́ми — sıra sizde
де́ло за деньга́ми — iş paraya kaldı
проводи́ть вре́мя за чте́нием — vaktini okumakla geçirmek
закры́ть за собо́й дверь — kapıyı üstüne kapatmak
об э́том он был оповещён за неде́лю — bu kendisine bir hafta öncesinden duyuruldu
о́чень рад за Вас — sizin için / hesabınıza çok sevindim
что он за челове́к? — o, nasıl adamdır?
что за гла́зки! — bunlar nasıl göz!
мы прие́дем за ва́ми — sizi gelip alacağız
кто отве́тствен за э́то? — bundan sorumlu kim?
де́сять мину́т не счита́лись за опозда́ние — on dakika rötardan sayılmazdı
быть за́мужем за... — karısı olmak
-
17 кроме
1) başka; dışındaкро́ме него́ никто́ не сде́лает — ondan başkası yapamaz
кро́ме трёх челове́к никто́ не возража́л — üç kişi dışında kimse karşı çıkmadı
2) ( вдобавок) başka... da••кро́ме того́ — üstelik; ayrıca
нет, кро́ме шу́ток — yok, ciddi söylüyorum
кро́ме шу́ток? — sahi mi?
-
18 непривычный
1) alışılmamış; alışılanın / alışılmışın dışındaнепривы́чная обстано́вка — alışılmışın dışında bir ortam
2) ( о человеке) alışık / alışkan olmayan -
19 предел
м1) ( граница) sınırв стране́ и за её преде́лами — ülke içinde ve dışında
за преде́лами на́ших грани́ц — sınırlarımızın dışında / ötesinde
вы́слать кого-л. за преде́лы страны́ — sınırdışı etmek
перенести́ заво́д за преде́лы го́рода — fabrikayı kent dışına nakletmek
вы́бить мяч за преде́лы по́ля — спорт. topu dışarı atmak
вы́йти за преде́лы (свое́й) доро́жки (о бегуне) — kulvarını aşmak
2) в соч. преде́лы мн. (промежуток времени)в преде́лах трёх ме́сяцев — en son / azami üç ay içinde, üç ayı geçmemek üzere
3) (границы, рамки дозволенного) had (- ddi); daireв разу́мных преде́лах — makul hadler dahilinde
в преде́лах прили́чия — edep dairesinde
4) (последняя степень чего-л.) had (- ddi), kerteволне́ние дости́гло преде́ла — heyecan son haddini buldu
не́рвы бы́ли напряжены́ до преде́ла — sinirler alabildiğine / koparcasına gergindi
у него́ (ка́ждый) день загру́жен / запо́лнен до преде́ла — her günü son kertesine kadar yüklü
довести́ что-л. до преде́ла — son hadde / haddine vardırmak
включи́ть радиоприёмник до преде́ла (гро́мкости) — radyoyu sonuna kadar açmak
наби́ть печь дрова́ми до преде́ла — sobayı ağzına kadar odun doldurmak
и у шу́ток есть свои́ преде́лы — şakanın da bir haddi / kararı vardır
э́то - преде́л наха́льства — bu küstahlığın son perdesidir
5) мат. limit -
20 except
adv. dışında————————conj. yoksa, haricinde, olmazsa, başka————————prep. haricinde————————v. hariç tutmak, dışında tutmak, ayırmak, karşı çıkmak, itiraz etmek* * *hariç* * *[ik'sept] 1. preposition(leaving out; not including: They're all here except him; Your essay was good except that it was too long.) hariç,...-den başka2. verb(to leave out or exclude.) hariç/ayrı tutmak- excepted- excepting
- exception
- exceptional
- exceptionally
- except for
- take exception to/at
См. также в других словарях:
dışında — den başka, sayılmazsa Size hiç bu mektupların dışında Muhterem Yusuf Ziya Beyefendi diyen oluyor mu? Y. Z. Ortaç … Çağatay Osmanlı Sözlük
dışında bırakılmak — hariç tutulmak Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz. Anayasa … Çağatay Osmanlı Sözlük
dışında kalmak — karışmamak, ilgilenmemek Hiçbir şeye karışmadan olayların dışında kalmak isteyenlerin çabaları boşunaydı. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendini kapı dışında bulmak — kovulmak, işten atılmak, bir yerden istenmeden uzaklaştırılmak Bir gazeteci gelsin de bizden bir haber alsın... Haberi veren ertesi günü kendini kapının dışında bulurdu. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
güveyi olmadık ama kapı dışında bekledik — şaka bir konuyu iyi bilmeyen ancak yabancısı da olmayan kimselerce kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayvanın alacası dışında, insanın alacası içinde — hayvanların işe yarayıp yaramayacakları görünüşlerinden belli olur ancak insanların kötü huylu olup olmadıkları dışarıdan anlaşılamaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
insanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında — hayvanın rengi dışındadır, bellidir ancak insanın ne düşündüğü, ne yapmak istediği kısacası içyüzü belli değildir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
dış — is. 1) Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız. Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar. A. Haşim 2) Bir konunun kapsamına girmeyen şey 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dış saha — is., sp. 1) Spor takımlarının kendi sahaları dışında oynaması durumu, deplasman 2) Spor takımlarının kendi sahaları dışında oyun oynadıkları saha, deplasman Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
toplum dışı — sf. 1) Toplumun dışında kalan 2) is. Toplum kurallarına uymayan ve toplumun dışında kalan kimse O güzel kadın, bize toplum dışıların dramını yansıtmaktadır. S. İleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
yabancı dil — is. 1) Ana dilin dışında olan dillerden her biri 2) Ana dilin dışında öğrenilen uzmanlık dili … Çağatay Osmanlı Sözlük