Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

dışında

  • 1 other than during

    dışında

    English-Turkish dictionary > other than during

  • 2 other than during

    dışında

    English-Turkish new dictionary > other than during

  • 3 вне

    dışında
    * * *

    вне го́рода — kentin dışında

    вне ко́нкурса — yarışma dışı

    выступа́ть вне ко́нкурса — müsabaka dışı yarışmak

    фильм демонстри́ровался вне ко́нкурса — filim yarışma dışında gösterildi

    вне о́череди — sıra beklemeden / bekletilmeden

    наря́д вне о́череди — воен. sıra dışı nöbet

    ••

    вне вся́кого сомне́ния — hiç kuşkusuz

    он вне себя́ — kendinde değildir

    он вне себя́ от ра́дости — sevincinden içi içine sığmıyor

    он был вне себя́ от гне́ва — öfkesi topuklarına çıkmıştı

    объяви́ть вне зако́на — yasa / kanun dışı ilan etmek

    Русско-турецкий словарь > вне

  • 4 помимо

    dışında;...dan başka ( кроме)

    поми́мо нашей во́ли — irademiz dışında

    Русско-турецкий словарь > помимо

  • 5 anything but

    dışında bir şey, hiç değil
    * * *
    hariç hiç biri

    English-Turkish dictionary > anything but

  • 6 outside of

    dışında, haricinde, dışarı
    * * *
    in dışarıda

    English-Turkish dictionary > outside of

  • 7 გარგა

    dışında, başka

    Georgian-Turkish dictionary > გარგა

  • 8 ausschließlich

    dışında
    haricinde (kalmak üzere)
    sadece
    yalnızca

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > ausschließlich

  • 9 en dehors de

    1 dışında [dɯʃɯn'da]
    2 hormis bunun dışında

    En dehors de cela, il ne m'a rien dit. — Bunun dışında, bana hiçbir şey söylemedi.

    Dictionnaire Français-Turc > en dehors de

  • 10 abroad

    adv. yurt dışında, dışarıda, gurbette, yurt dışına; her tarafa; etrafa
    * * *
    yurt dışında
    * * *
    [ə'bro:d]
    1) (in or to another country: He lived abroad for many years.) yurt dışına, yurt dışında
    2) (current; going around: There's a rumour abroad that she is leaving.) ortalıkta, herkesin ağzında

    English-Turkish dictionary > abroad

  • 11 otherwise

    adv. yoksa, bunun dışında, başka, başka türlü, farklı, başkaca, ayrıca, diğer taraftan, başka konuyla
    ————————
    conj. yoksa, bunun dışında, aksi halde
    * * *
    aksi halde
    * * *
    1) (in every other way except this: She has a big nose but otherwise she is very good-looking.) bunun dışında
    2) (doing, thinking etc something else: I am otherwise engaged this evening.) başka şekilde

    English-Turkish dictionary > otherwise

  • 12 outside

    adj. dış, dışarıda, harici, dışarıdaki, dış kaynaklı, en çok, maksimum
    ————————
    adv. dışarıya, dışarıda, dışında, dıştan, haricen, açık havada
    ————————
    n. dış, dışarı, en fazla miktar, ileri uç bölgesi (saha)
    ————————
    prep. dışında, dışına, ötesine, den başka
    * * *
    dışarıda
    * * *
    1. noun
    (the outer surface: The outside of the house was painted white.) dış, hariç
    2. adjective
    1) (of, on, or near the outer part of anything: the outside door.) dış. haricî
    2) (not part of (a group, one's work etc): We shall need outside help; She has a lot of outside interests.) dış, dıştan
    3) ((of a chance etc) very small.) çok az/zayıf
    3. adverb
    1) (out of, not in a building etc: He went outside; He stayed outside.) dışarıya, dışarda
    2) (on the outside: The house looked beautiful outside.) dış tarafta, dışarda
    4. preposition
    (on the outer part or side of; not inside or within: He stood outside the house; He did that outside working hours.)...-in dışında
    - at the outside
    - outside in

    English-Turkish dictionary > outside

  • 13 save

    conj. başka, hariç, den başka, haricinde, dışında
    ————————
    n. kurtarma, sayıyı önleme, rakibin sayı yapmasını önleme
    ————————
    prep. başka, hariç, den başka, haricinde, dışında
    ————————
    v. kurtarmak, kayda geçirmek, korumak, tasarruf etmek, artırmak, biriktirmek, tutmak, idareli harcamak, bağışlamak, kusuruna bakmamak, engellemek, sayı yapmasını önlemek
    * * *
    1. kaydet 2. koru
    * * *
    I 1. [seiv] verb
    1) (to rescue or bring out of danger: He saved his friend from drowning; The house was burnt but he saved the pictures.) (tehlikeden) kurtarmak
    2) (to keep (money etc) for future use: He's saving (his money) to buy a bicycle; They're saving for a house.) biriktirmek
    3) (to prevent the using or wasting of (money, time, energy etc): Frozen foods save a lot of trouble; I'll telephone and that will save me writing a letter.) (israftan) kurtarmak
    4) (in football etc, to prevent the opposing team from scoring a goal: The goalkeeper saved six goals.) (sporda) kurtarmak
    5) (to free from the power of sin and evil.) (kötülükten) kurtarmak
    6) (to keep data in the computer.) bilgisayar hafızasına kaydetmek
    2. noun
    ((in football etc) an act of preventing the opposing team from scoring a goal.) kurtarma, kurtarış
    - saving
    - savings
    - saviour
    - saving grace
    - savings account
    - savings bank
    - save up
    II [seiv] preposition, conjunction
    (except: All save him had gone; We have no news save that the ship reached port safely.)...-den başka, dışında

    English-Turkish dictionary > save

  • 14 außer

    außer ['aʊsɐ]
    1) ( räumlich)
    \außer Sicht sein görünürde olmamak;
    \außer Haus sein evde olmamak
    2) ( Zustand)
    \außer Betrieb sein bozuk olmak;
    \außer Gefahr sein tehlikeyi atlamış olmak;
    \außer Dienst sein emekli olmak;
    \außer Atem sein nefes nefese olmak;
    \außer sich sein vor -den kendini kaybetmek, ile kendinden geçmek
    3) ( ausgenommen) dışında, -den başka;
    alle \außer mir benden başka herkes;
    ich esse alles \außer Fisch balıktan başka her şeyi yerim
    II präp ( räumlich) dışında;
    \außer Landes yurt dışında
    \außer wenn şayet, eğer;
    ich komme, \außer wenn es regnet yağmur yağmazsa [o yağmadığı takdirde] gelirim

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > außer

  • 15 außerhalb

    I präp dışında;
    \außerhalb der Stadt kentin [o şehrin] dışında;
    \außerhalb der Geschäftszeiten iş saatleri dışında;
    \außerhalb der Legalität yasa [o kanun] dışı
    II adv;
    \außerhalb wohnen ( fam) ( auswärts wohnen) dışarlıkta [o taşrada] oturmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > außerhalb

  • 16 за

    1) ( на ту сторону) arkasına; ardına; ötesine; dışına ( за пределы)

    поста́вить что-л. за шкаф — dolabın arkasına koymak

    распространи́ться за Ура́л — Uralların ötesine yayılmak

    пое́хать за́ город — şehir dışına gitmek; kıra gitmek

    2) ( по ту сторону) arkasında; ardında; ötesinde; dışında ( за пределами)

    за гора́ми — dağların ardında

    реши́ть вопро́с за закры́тыми дверя́ми — sorunu kapalı kapılar ardında halletmek

    за облака́ми — bulutların ötesinde

    за́ городом — şehir dışında

    3) (около, у) başına; başında

    сиде́ть за столо́м — masa başında oturmak

    сесть за пиани́но — piyano başına oturmak

    4) (до какого-л. временного или пространственного предела) kala; kalırken

    за день до сва́дьбы — düğüne bir gün kala

    за ми́лю до по́рта — limana bir mil kala

    5) ( на расстоянии) ötede; uzakta

    его́ за версту́ ви́дно! — bir fersah uzaktan görülür!

    6) (при указании на лицо, предмет, до которого дотрагиваются)...dan;...a

    взять кого-л. за́ руку — elinden / kolundan tutmak

    держа́ться за пери́ла — parmaklığa tutunmak

    7) (во время чего-л.)...da, sırasında

    за обе́дом — yemekte, yemek sırasında, yemek yerken

    я заста́л их за игро́й в ша́шки — onları dama oynarken buldum

    8) ( в течение)...da, içinde

    за́ год — bir yılda; bir yıl içinde

    да́нные за́ два го́да — iki yılın verileri

    впервы́е за пять лет — beş yıldan beri ilk kez

    за коро́ткое вре́мя — kısa zamanda

    за че́тверть ча́са — çeyrek saatte

    реши́ть зада́чу за мину́ту — problemi bir dakikada çözmek

    9) (вместо кого-л.) yerine; olarak (в качестве кого-л.)

    распиши́сь за него́ — onun yerine sen imzala

    рабо́тать за секретаря́ — katip olarak çalışmak

    есть за трои́х — üç kişinin yediğini yemek

    10) (в возмещение, в обмен)...a, karşılığında; için

    за де́ньги — para karşılığında

    за э́ти де́ньги он рабо́тать не бу́дет — bu paraya çalışmayacak

    надба́вка за сверхуро́чную рабо́ту — fazla mesai zammı

    он не хоте́л рабо́тать за таку́ю зарпла́ту — bu ücretle çalışmak istemiyordu

    покупа́ть нефть за до́ллары — petrolü dolar karşılığı almak

    купи́ть что-л. за рубль — bir rubleye almak

    продава́ть что-л. по рублю́ за килогра́мм — kilosunu bir rubleden satmak

    что / ско́лько он получа́ет за свой труд? — emeği karşılığında / emeğine ne alır?

    11) (ради, в пользу, во имя) için; uğruna; uğrunda

    борьба́ за незави́симость — bağımsızlık için / uğruna savaşım

    стоя́ть / выступа́ть за мир — barıştan yana olmak

    ты за каку́ю кома́нду (боле́ешь)? — hangi takımdansın?, hangi takımı tutuyorsun?

    ты за кого́? — kimden yanasın?

    12) (одно вслед за другим; преследуя) arkasından; ardından

    оди́н за други́м — birbiri arkasından

    идёт ме́сяц за ме́сяцем — aylar birbirini kovalıyor

    он идёт за на́ми — arkamızdan geliyor

    мы пошли́ за ним — ardına düştük

    чита́ть кни́гу за кни́гой — kitap üstüne kitap okumak

    13) (с целью получить, достать что-л.) için;...maya

    он пошёл за хле́бом — ekmek almaya gitti

    обрати́ться к кому-л. за по́мощью — yardım için birine başvurmak

    сходи́ за ребёнком — gidip çocuğu getir

    14) (по причине, вследствие) için,...dan dolayı / ötürü;...dığı için,...dığından (dolayı)

    за недоста́тком вре́мени — vakit dar olduğu için / olduğundan

    за неиме́нием ну́жных материа́лов — gerekli malzeme yokluğu nedeniyle

    уважа́ть кого-л. за хра́брость — cesareti için saymak

    за э́то он досто́ин похвалы́ — bundan dolayı övgüye layıktır

    извини́те меня за гру́бость — kabalığımı affediniz

    наказа́ние за мале́йшее неповинове́ние — en küçük bir itaatsizliğin cezası

    15) (свыше какого-л. предела) aşkın; fazla

    ему́ уже́ за со́рок — kırkını aşkın / geçkin

    (вре́мя) бы́ло за́ полночь — saat geceyarısını geçmişti

    боро́ться за свобо́ду — özgürlük için mücadele vermek

    движе́ние за мир — barış hareketi

    уха́живать за больны́м — hastaya bakmak

    следи́ть за игро́й — oyunu izlemek

    17) ( в тостах)...a; için

    за ва́ше здоро́вье! — sağlığınıza!

    за мир и дру́жбу! — barış ve dostluk için!

    ••

    за по́дписью Ивано́ва — İvanov imzalı

    за но́мером три — üç numaralı

    о́чередь за ва́ми — sıra sizde

    де́ло за деньга́ми — iş paraya kaldı

    проводи́ть вре́мя за чте́нием — vaktini okumakla geçirmek

    закры́ть за собо́й дверь — kapıyı üstüne kapatmak

    об э́том он был оповещён за неде́лю — bu kendisine bir hafta öncesinden duyuruldu

    о́чень рад за Вас — sizin için / hesabınıza çok sevindim

    что он за челове́к? — o, nasıl adamdır?

    что за гла́зки! — bunlar nasıl göz!

    мы прие́дем за ва́ми — sizi gelip alacağız

    кто отве́тствен за э́то? — bundan sorumlu kim?

    де́сять мину́т не счита́лись за опозда́ние — on dakika rötardan sayılmazdı

    быть за́мужем за... — karısı olmak

    Русско-турецкий словарь > за

  • 17 кроме

    1) başka; dışında

    кро́ме него́ никто́ не сде́лает — ondan başkası yapamaz

    кро́ме трёх челове́к никто́ не возража́л — üç kişi dışında kimse karşı çıkmadı

    2) ( вдобавок) başka... da
    ••

    кро́ме того́ — üstelik; ayrıca

    нет, кро́ме шу́ток — yok, ciddi söylüyorum

    кро́ме шу́ток? — sahi mi?

    Русско-турецкий словарь > кроме

  • 18 непривычный

    1) alışılmamış; alışılanın / alışılmışın dışında

    непривы́чная обстано́вка — alışılmışın dışında bir ortam

    2) ( о человеке) alışık / alışkan olmayan

    Русско-турецкий словарь > непривычный

  • 19 предел

    м
    1) ( граница) sınır

    в стране́ и за её преде́лами — ülke içinde ve dışında

    за преде́лами на́ших грани́ц — sınırlarımızın dışında / ötesinde

    вы́слать кого-л. за преде́лы страны́ — sınırdışı etmek

    перенести́ заво́д за преде́лы го́рода — fabrikayı kent dışına nakletmek

    вы́бить мяч за преде́лы по́ля — спорт. topu dışarı atmak

    вы́йти за преде́лы (свое́й) доро́жки (о бегуне)kulvarını aşmak

    2) в соч. преде́лы мн. (промежуток времени)

    в преде́лах трёх ме́сяцев — en son / azami üç ay içinde, üç ayı geçmemek üzere

    3) (границы, рамки дозволенного) had (- ddi); daire

    в разу́мных преде́лах — makul hadler dahilinde

    в преде́лах прили́чия — edep dairesinde

    4) (последняя степень чего-л.) had (- ddi), kerte

    волне́ние дости́гло преде́ла — heyecan son haddini buldu

    не́рвы бы́ли напряжены́ до преде́ла — sinirler alabildiğine / koparcasına gergindi

    у него́ (ка́ждый) день загру́жен / запо́лнен до преде́ла — her günü son kertesine kadar yüklü

    довести́ что-л. до преде́ла — son hadde / haddine vardırmak

    включи́ть радиоприёмник до преде́ла (гро́мкости) — radyoyu sonuna kadar açmak

    наби́ть печь дрова́ми до преде́ла — sobayı ağzına kadar odun doldurmak

    и у шу́ток есть свои́ преде́лы — şakanın da bir haddi / kararı vardır

    э́то - преде́л наха́льства — bu küstahlığın son perdesidir

    5) мат. limit

    Русско-турецкий словарь > предел

  • 20 except

    adv. dışında
    ————————
    conj. yoksa, haricinde, olmazsa, başka
    ————————
    prep. haricinde
    ————————
    v. hariç tutmak, dışında tutmak, ayırmak, karşı çıkmak, itiraz etmek
    * * *
    hariç
    * * *
    [ik'sept] 1. preposition
    (leaving out; not including: They're all here except him; Your essay was good except that it was too long.) hariç,...-den başka
    2. verb
    (to leave out or exclude.) hariç/ayrı tutmak
    - excepting
    - exception
    - exceptional
    - exceptionally
    - except for
    - take exception to/at

    English-Turkish dictionary > except

См. также в других словарях:

  • dışında — den başka, sayılmazsa Size hiç bu mektupların dışında Muhterem Yusuf Ziya Beyefendi diyen oluyor mu? Y. Z. Ortaç …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dışında bırakılmak — hariç tutulmak Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz. Anayasa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dışında kalmak — karışmamak, ilgilenmemek Hiçbir şeye karışmadan olayların dışında kalmak isteyenlerin çabaları boşunaydı. N. Cumalı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kendini kapı dışında bulmak — kovulmak, işten atılmak, bir yerden istenmeden uzaklaştırılmak Bir gazeteci gelsin de bizden bir haber alsın... Haberi veren ertesi günü kendini kapının dışında bulurdu. M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • güveyi olmadık ama kapı dışında bekledik — şaka bir konuyu iyi bilmeyen ancak yabancısı da olmayan kimselerce kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hayvanın alacası dışında, insanın alacası içinde — hayvanların işe yarayıp yaramayacakları görünüşlerinden belli olur ancak insanların kötü huylu olup olmadıkları dışarıdan anlaşılamaz anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • insanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında — hayvanın rengi dışındadır, bellidir ancak insanın ne düşündüğü, ne yapmak istediği kısacası içyüzü belli değildir anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dış — is. 1) Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız. Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar. A. Haşim 2) Bir konunun kapsamına girmeyen şey 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dış saha — is., sp. 1) Spor takımlarının kendi sahaları dışında oynaması durumu, deplasman 2) Spor takımlarının kendi sahaları dışında oyun oynadıkları saha, deplasman Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • toplum dışı — sf. 1) Toplumun dışında kalan 2) is. Toplum kurallarına uymayan ve toplumun dışında kalan kimse O güzel kadın, bize toplum dışıların dramını yansıtmaktadır. S. İleri …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yabancı dil — is. 1) Ana dilin dışında olan dillerden her biri 2) Ana dilin dışında öğrenilen uzmanlık dili …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»