-
1 удивляться
şaşırmak* * *несов.; сов. - удиви́тьсяşaşmak, hayret etmek; şaşırmak, parmağı ağzında kalmakя не о́чень удивлю́сь, е́сли... —...sa fazla şaşırmayacağım
-
2 сбиваться
несов.; сов. - сби́ться1) kaymakга́лстук сби́лся на́бок — kravat yana kaymıştı
2) şaşırmakсби́ться со сле́да — izi şaşırmak
сби́ться с доро́ги — yolunu şaşırmak / kaybetmek
сби́ться со счёта — hesabı şaşırmak
3) şaşırmakон сби́лся и замолча́л — lafını şaşırdı, sustu
••сби́ться с пути́ — yoldan çıkmak, yolunu sapıtmak
-
3 заблудиться
yolunu kaybetmek* * *сов.yolunu kaybetmek / şaşırmak••заблуди́ться в трёх со́снах — погов. düz ovada yolunu şaşırmak
-
4 запутываться
dolaşmak; karışmak,çapraşmak; takılmak; yolunu şaşırmak* * *несов.; сов. - запу́таться1) (о нитках, волосах и т. п.) dolaşmak; karışmakклубо́к ещё бо́льше запу́тался — тж. перен. yumak daha da dolaştı
2) çapraşmak; çetrefilleşmekвопро́с запу́тался — mesele çapraştı
3) (застревать в чём-л.) takılmak, takılıp kalmakзапу́тываться в сетя́х — ağlara takılmak
4) разг. ( сбиваться с пути) yolunu şaşırmak••запу́таться в отве́тах — разг. verdiği cevaplar birbirini tutmamak
запу́таться в противоре́чиях — разг. çelişkiler içinde bocalayıp durmak
-
5 спутаться
сов.1) (о волосах, нитках и т. п.) karışmak, dolaşmakя́корные це́пи спу́тались — demir zencirleri dolaştı
2) перен. karışmakмы́сли его спу́тались — zihni karıştı
-
6 поражаться
несов.; сов. - порази́тьсяhayretler içinde kalmak, şaşırmak, şaşırıp kalmak, parmak ısırmak -
7 приходиться
несов.; сов. - прийти́сь1) tam gelmekсапоги́ пришли́сь мне впо́ру / по ноге́ — çizme ayağıma tam geldi
2) (совпадать с чем-л.) düşmek, raslamakпра́здник пришелся на воскресе́нье — bayram pazara düştü
3) безл. ( быть необходимым) gerekmek; zorunda kalmak / olmakпришло́сь до́лго ждать — uzun bir süre beklemek gerekti
мне пришло́сь верну́ться — geri dönmek zorunda kaldım
тогда́ бы тебе́ не пришло́сь е́здить в го́род — o zaman kente gitmene gerek kalmazdı
4) безл. ( случаться)...dığı olmakтебе́ приходи́лось там быва́ть? — oraya gittiğin oldu mu?
вам тру́дно придётся — sıkıntı / güçlük çekeceksiniz
мне ча́сто приходи́лось ждать по ча́су — bir saat beklediğim çok olmuştu
5) безл. ( доставаться) düşmekна одного́ преподава́теля прихо́дится два́дцать ученико́в — bir öğretmene yirmi öğrenci düşüyor
тогда́ уж пришло́сь удивля́ться нам — o zaman şaşırmak sırası bize geldi
6) тк. несов. ( причитаться) alacağı olmakвам прихо́дится с него́ пять рубле́й — ondan beş ruble alacağınız var
ско́лько с меня́ прихо́дится? — ne kadar vereceğim?
7) тк. несов. ( быть в родстве) olmakкем ты ему́ прихо́дишься? — sen nesi oluyorsun?
••уда́р прише́лся ему́ в го́лову — vuruş başına isabet etti
ребя́та игра́ют, где придётся — çocuklar nerede yer bulursa orada oynuyorlar
-
8 путаться
несов.; сов. - спу́таться, впу́таться2) сов. спу́таться (сбиваться, ошибаться) laflarını şaşırmak3) сов. впу́таться ( вмешиваться) karışmakне пу́тайся не в своё де́ло — üstüne vazife olmayan işe karışma
-
9 растеряться
сов.1) ( потеряться) yitmek, kaybolmak2) (от неожиданности и т. п.) (ne yapacağını) şaşırmak, apışıp kalmak -
10 терять
kaybetmek,yitirmek* * *несов.; сов. - потеря́ть1) yitirmek; kaybetmekон уже кото́рый раз теря́ет э́тот ключ — bu anahtarı kaçtır yitiriyor
он потеря́л удостовере́ние ли́чности — kimlik belgesini zayi etti
как бы и э́то не потеря́ть! — bu da elden gitmesin!
в толпе́ мы потеря́ли друг дру́га — kalabalıkta birbirimizi kaybettik
теря́ть доро́гу — yolunu kaybetmek / şaşırmak
2) kaybetmek; kaçırmak; olmakтеря́ть зре́ние — göz nurunu kaybetmek
теря́ть друзе́й — dostlarını kaybetmek
теря́ть ме́ру — ölçüyü (elden) kaçırmak
теря́ть контро́ль над кем-чем-л. — birinin, bir şeyin kontrolunu elinden kaçırmak
теря́ть рабо́ту — işten olmak
теря́ть пра́во на что-л. — hakkı düşmek
теря́ть поко́й — rahatı kaçmak
теря́ть терпе́ние — sabrı tükenmek
теря́ть наде́жду — umudunu yitirmek / kaybetmek / kesmek
теря́ть го́лову — aklı başından gitmek
мно́го теря́ешь, е́сли... —...sa kayıptasın / ziyandasın
теря́ть си́лы — kuvvetinden kaybetmek
3) kaybetmekтеря́ть в ве́се — kilo vermek / kaybetmek
су́дно теря́ло ско́рость / ход — gemi yol kaybediyordu
потеря́ть в чьих-л. глаза́х — birinin gözünde itibardan düşmek
4) kaybetmek; yitirmekтеря́ть вре́мя — vakit / zaman kaybetmek / yitirmek
не теря́я вре́мени — vakit kaybetmeden / geçirmeden
не теря́й зря вре́мя — vaktini ziyan etme
мы потеря́ли де́сять мину́т — on dakikamız ziyan oldu
поте́ряно сто рабо́чих дней — yüz işgünü kayboldu / yitti
на э́том де́ле он потеря́л сто рубле́й — bu işte yüz ruble zarar etti
••нам не́чего теря́ть — kaybedecek bir şeyimiz yok
-
11 теряться
kaybolmak,yitmek; yıpranmak,zayıflamak* * *несов.; сов. - потеря́ться1) ( пропадать) yitmek, kaybolmakон потеря́лся в толпе́ — kalabalığa karışıp gözden kayboldu
да в э́тих коридо́рах потеря́ться мо́жно! — insan bu koridorlarda kendini kaybeder be!
2) ( становиться слабее) zayıflamak, yıpranmak3) ( терять присутствие духа) şaşırmak -
12 толк
м, разг.1) anlamон рассужда́л с то́лком — yürüttüğü fikir makuldü
сби́ться с то́лку — şaşırmak
я э́того ника́к не могу́ взять в толк — buna bir türlü akıl erdiremiyorum
2) yarar, faydaуе́дем мы отсю́да, а что то́лку? — buradan gideriz, neye yarar ama?
то́лку от э́того никако́го не бу́дет — bu hiç bir yarar sağlamaz
а что то́лку обраща́ться? — başvursan da kaç para eder?
он зна́ет толк в э́тих дела́х — bu işlerin erbabıdır
3) рел. sekt, mezhep (-bi)4) meşrep; renkлибера́лы са́мых разли́чных то́лков — çok çeşitli meşrepten liberaller
-
13 тупик
м1) ( улица) çıkmaz (sokak), kör sokakон живёт в тупи́ке́ — çıkmazda oturuyor
2) ж.-д. kör hat3) перен. çıkmaz, açmazзайти́ в тупи́к — çıkmaza girmek
завести́ в тупи́к — çıkmaza sokmak, açmaza sokmak
вы́йти из тупика́ — çıkmazdan kurtulmak
вы́вести из тупика́ — çıkmazdan kurtarmak
найти́ вы́ход из тупика́ — çıkmazdan / açmazdan bir çıkış yolu bulmak
найти́ сре́дство для вы́хода из экономи́ческого тупика́ — ekonomik çıkmaza çare bulmak
стать в тупи́к — şaşırmak
поста́вить кого-л. в тупи́к — birini şaşırtmak
См. также в других словарях:
şaşırmak — i 1) Bir işe nasıl başlayıp o işi nasıl sürdüreceğini ve nasıl sonuçlandıracağını bilemeyecek duruma gelmek, içinden çıkamamak Söyleyeceğini şaşırmak. 2) nsz Doğru, gerçek ve gerekli olanı ayırt edemeyecek duruma gelmek Hastasını muayene ederken… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pusulayı şaşırmak — 1) güç bir duruma düşerek ne yapacağını bilememek Aramızda bir profesör, bir de doçent vardı, hepimiz çoktan pusulayı şaşırmıştık. B. R. Eyuboğlu 2) doğru tutum ve davranıştan ayrılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
endazeyi şaşırmak — ne yapacağına karar verememek, eli ayağı dolaşmak Biri bu konuda damarına basınca endazeyi şaşırıyor, kendine hükmedemiyordu. N. Araz … Çağatay Osmanlı Sözlük
hangi peygambere kulluk edeceğini şaşırmak — kimin sözünü yerine getireceğini bilemeyerek şaşkınlık içinde kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
feleğini şaşırmak — argo ummadığı bir durumda kalmak, şaşkınlık içine düşmek Bir gün burada koyu ateş renginde bir hotoz görmüştür ki feleğini şaşırmıştır. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
lafını şaşırmak — ne diyeceğini bilememek, şaşırarak başka şeyler söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yolunu şaşırmak — yanlış yola sapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
neye uğradığını bilememek (veya anlamamak veya şaşırmak) — ansızın üzücü, sıkıcı, neşeli, güzel veya hoş bir durumla karşılaşmak Martı gibi, şiirli duygu dolu bir oyunla karşılaşınca neye uğradığını şaşırır. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
aklını şaşırmak — yerinde olmayan bir iş yapmak, yersiz düşünmek Bu kadar genç bir kızla evlenmek için Şakir amca aklını şaşırdı herhâlde. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
apışıp kalmak — şaşırmak Bu sonsuzluğun içinde işte besbelli sen de kendini kaybederek apışıp kalmışsın. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
küçük dilini yutmak — şaşırmak, donakalmak Kadıncağız beni bu hâlde görünce az kalsın küçük dilini yutacaktı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük