-
21 мелочь
ufak şeyler* * *ж1) собир. ufaklar; ufak tefek şeyler / eşya; öte beri; marya ( о рыбе)из я́блок оста́лась одна́ ме́лочь — elmanın ancak ufağı kaldı
2) собир. ( мелкие деньги) ufaklık; bozuklukя сосчита́л всю ме́лочь: нет и пяти́десяти копе́ек — bozuklukları saydım, elli kapık tutmuyor
3) (ме́лочи) мн. kıvır zıvırзанима́ться ме́лоча́ми — kıvır zıvırla uğraşmak
рассчита́ть всё до ме́лоче́й — herşeyi iğneden ipliğe hesaplamak
-
22 bewegen
sich hin und her bewegen mewcîn--------sich bewegen gimîn--------sich bewegen leqîn < leq>--------sich bewegen tevdan--------sich bewegen xwe tev dan--------sich bewegen zivirîn < zivir>--------sich bewegen çûn hatin--------(sich) lebitîn--------(sich) livandin--------(sich) livîn--------guhastin < guhêz>--------hilanîn <hil...tê>--------lebitandin < lebitîn>--------lebitandin--------lebitîn < lebit>--------leqandin < leqîn>--------leqandin--------livandin -
23 drehen
sich um sich drehen doş bûn--------sich drehen fitilîn < fitil>--------sich drehen zivirîn < zivir>--------(sich) zivirîn--------badan < bad>--------badan--------gerandin--------zivirandin -
24 herumlaufen
gerîyan--------zivirîn < zivir> -
25 rotieren
zivirîn < zivir>--------ziz kirin -
26 umdrehen
sich ein Stück umdrehen xwe li halîkî zivirandin--------sich ein wenig umdrehen xwe li halîkî zivirandin--------sich umdrehen fitilîn < fitil>--------sich umdrehen zivirîn < zivir>--------qulipandin < qulipîn>--------qulipîn < qulip>--------vegerandin--------vegeriyan <ve...ger>--------zivirandin -
27 umwenden
sich umwenden zivirîn < zivir> -
28 fuss
n. telaş, yaygara, velvele, karışıklık, ıvır zıvır bolluğu————————v. gereksiz yere telâşlanmak, yaygara koparmak, ince eleyip sık dokumak, titizlenmek, özen göstermek, üzerine titremek, telaşlandırmak* * *1. telaşlan (v.) 2. telaş (n.)* * *1. noun(unnecessary excitement, worry or activity, often about something unimportant: Don't make such a fuss.) gereksiz telaş, velvele2. verb(to be too concerned with or pay too much attention to (unimportant) details: She fusses over children.) titizlenmek, kaygılanmak- fussy- fussily
- make a fuss of -
29 gadget
n. küçük alet, marifetli küçük araç, ıvır zıvır, zımbırtı, değersiz şeyler, püf noktası, hile, üçkâğıt* * *makine* * *['ɡæ‹it](a usually small tool, machine etc: a useful gadget for loosening bottle lids.) âlet -
30 junk
n. çöp, değersiz şey, hurda demir, ıvır zıvır, döküntü, hurda, esrar, uyuşturucu, çin yelkenlisi————————v. çöpe atmak, atmak, hurdaya ayırmak, ıskartaya ayırmak* * *1. hurda 2. kırpıntı* * *I noun(unwanted or worthless articles; rubbish: That cupboard is full of junk; ( also adjective) This vase was bought in a junk shop (= a shop that sells junk).) çer çöp, hurdaII noun(a Chinese flat-bottomed sailing ship, high in the bow and stern.) cönk -
31 odds and ends
ufak tefek şeyler, döküntüler, ıvır zıvır* * *ufak tefek şey* * *(small objects etc of different kinds: There were various odds and ends lying about on the table.) ufak tefek şeyler -
32 rubbish
n. süprüntü, çöp, döküntü, saçmalık, zırva, anlamsız söz, enkaz, moloz, ıvır zıvır, işe yaramaz şey* * *saçma* * *1) (waste material; things that have been or are to be thrown away: Our rubbish is taken away twice a week; ( also adjective) a rubbish bin/bag.) çöp2) (nonsense: Don't talk rubbish!) saçma, zırva, boş lâf -
33 tidy
adj. düzenli, derli toplu, temiz, tertipli, şık, epey, çok————————n. ıvır zıvır kutusu, çöp sepeti, sandâlye arkası örtüsü* * *1. düzenle (v.) 2. derli toplu (adj.)* * *1. adjective1) ((negative untidy) in good order; neat: a tidy room/person; Her hair never looks tidy.) düzenli2) (fairly big: a tidy sum of money.) oldukça büyük, hatırı sayılır miktarda2. verb((sometimes with up, away etc) to put in good order; to make neat: He tidied (away) his papers; She was tidying the room (up) when her mother arrived.) derleyip toparlamak- tidily- tidiness -
34 trinket
n. biblo, incik boncuk, ıvır zıvır, değersiz süs* * *değersiz süs* * *['triŋkit](a small (usually cheap) ornament or piece of jewellery: That shop sells postcards and trinkets.) ufak süs eşyası, incik boncuk -
35 trivia
n. önemsiz şeyler* * *['triviə](unimportant matters or details: I haven't time to worry about such trivia.) önemsiz ayrıntılar, ıvır zıvır şeyler- trivial- trivially
- triviality -
36 chaff
n. saman, saman tozu, kıyılmış hayvan yemi; önemsiz mesele; ıvır zıvır; şaka, şakalaşma————————v. kesmek (saman vb), ufalamak; şaka etmek, takılmak (Argo)* * *şaka -
37 crap
n. pislik, bok; çerçöp; ıvır zıvır————————v. sıçmak* * *değersiz eşya -
38 gewgaw
n. ıvır zıvır, ufak tefek şeyler* * *biblo -
39 Flotsam and Jetsam
n. ıvır zıvır, yüzen sahipsiz eşya, gemi enkazı, serseri, ayaktakımı -
40 dead wood
n. kuru dallar, kurumuş ağaçlar, eski püskü şeyler, ıvır zıvır, faydasız kimse, sürümü az mal
См. также в других словарях:
ıvır zıvır — sf. Küçük, önemsiz Muharrem artık ıvır zıvır işlere pek bakmamaya başladı. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıvır zıvır — is. 1) Önemsiz, değersiz, derme çatma şey Gezilere çıkanlar, kürkler, bir yığın kıvır zıvır, gösterişli giysiler getirerek geçerler gümrükten. N. Cumalı 2) Önemsiz ayrıntı 3) sf. Gereksiz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ıvır zıvır — hırdavat … Beypazari ağzindan sözcükler
memurluk — is., ğu Memur olma durumu, memuriyet Bankacılıkmış, hariciye memurluğu imiş, boş verirdi böyle ıvır zıvır mesleklere... H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
boş vermek — argo aldırmamak Mühendislik veya avukatlıkmış, boş verirdi, Miralay Bey böyle ıvır zıvır mesleklere... H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
çek çük — malın en değersiz , kıvır zıvır, I, 334 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini