Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

zivir

  • 1 чепуха

    saçma; ıvır zıvır
    * * *
    ж, разг.
    1) ( вздор) saçma

    нести́ чепуху́ — saçmalamak

    2) kıvır zıvır; bir hiç

    занима́ться вся́кой чепухо́й — kıvır zıvırla / abesle uğraşmak

    3) ( хлам) kıvır zıvır şeyler

    Русско-турецкий словарь > чепуха

  • 2 барахло

    pılı pırtı,
    ıvır zıvır,
    eski elbise,
    hırdavat
    * * *
    с, собир., прост.
    1) ( старые вещи) pılı pırtı; ıvır zıvır
    2) ( хлам) hırtı pırtı, hırdavat; ispata malı ( о товаре)

    Русско-турецкий словарь > барахло

  • 3 Kleinkram

    ( fam)
    1) ( Dinge) ıvır zıvır
    2) ( Angelegenheit) ıvır zıvır işler

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Kleinkram

  • 4 cəfəngiyat

    ıvır zıvır, zırva
    ıvır zıvır, laf, saçma, zırva

    Azərbaycan-Türkiyə lüğət > cəfəngiyat

  • 5 безделица

    ıvır zıvır
    * * *
    ж, разг.

    Русско-турецкий словарь > безделица

  • 6 мелочь

    ufak şeyler
    * * *
    ж
    1) собир. ufaklar; ufak tefek şeyler / eşya; öte beri; marya ( о рыбе)

    из я́блок оста́лась одна́ ме́лочь — elmanın ancak ufağı kaldı

    2) собир. ( мелкие деньги) ufaklık; bozukluk

    я сосчита́л всю ме́лочь: нет и пяти́десяти копе́ек — bozuklukları saydım, elli kapık tutmuyor

    3) (ме́лочи) мн. kıvır zıvır

    занима́ться ме́лоча́ми — kıvır zıvırla uğraşmak

    рассчита́ть всё до ме́лоче́й — herşeyi iğneden ipliğe hesaplamak

    Русско-турецкий словарь > мелочь

  • 7 fuss

    n. telaş, yaygara, velvele, karışıklık, ıvır zıvır bolluğu
    ————————
    v. gereksiz yere telâşlanmak, yaygara koparmak, ince eleyip sık dokumak, titizlenmek, özen göstermek, üzerine titremek, telaşlandırmak
    * * *
    1. telaşlan (v.) 2. telaş (n.)
    * * *
    1. noun
    (unnecessary excitement, worry or activity, often about something unimportant: Don't make such a fuss.) gereksiz telaş, velvele
    2. verb
    (to be too concerned with or pay too much attention to (unimportant) details: She fusses over children.) titizlenmek, kaygılanmak
    - fussily
    - make a fuss of

    English-Turkish dictionary > fuss

  • 8 gadget

    n. küçük alet, marifetli küçük araç, ıvır zıvır, zımbırtı, değersiz şeyler, püf noktası, hile, üçkâğıt
    * * *
    makine
    * * *
    ['ɡæ‹it]
    (a usually small tool, machine etc: a useful gadget for loosening bottle lids.) âlet

    English-Turkish dictionary > gadget

  • 9 junk

    n. çöp, değersiz şey, hurda demir, ıvır zıvır, döküntü, hurda, esrar, uyuşturucu, çin yelkenlisi
    ————————
    v. çöpe atmak, atmak, hurdaya ayırmak, ıskartaya ayırmak
    * * *
    1. hurda 2. kırpıntı
    * * *
    I noun
    (unwanted or worthless articles; rubbish: That cupboard is full of junk; ( also adjective) This vase was bought in a junk shop (= a shop that sells junk).) çer çöp, hurda
    II noun
    (a Chinese flat-bottomed sailing ship, high in the bow and stern.) cönk

    English-Turkish dictionary > junk

  • 10 odds and ends

    ufak tefek şeyler, döküntüler, ıvır zıvır
    * * *
    ufak tefek şey
    * * *
    (small objects etc of different kinds: There were various odds and ends lying about on the table.) ufak tefek şeyler

    English-Turkish dictionary > odds and ends

  • 11 rubbish

    n. süprüntü, çöp, döküntü, saçmalık, zırva, anlamsız söz, enkaz, moloz, ıvır zıvır, işe yaramaz şey
    * * *
    saçma
    * * *
    1) (waste material; things that have been or are to be thrown away: Our rubbish is taken away twice a week; ( also adjective) a rubbish bin/bag.) çöp
    2) (nonsense: Don't talk rubbish!) saçma, zırva, boş lâf

    English-Turkish dictionary > rubbish

  • 12 tidy

    adj. düzenli, derli toplu, temiz, tertipli, şık, epey, çok
    ————————
    n. ıvır zıvır kutusu, çöp sepeti, sandâlye arkası örtüsü
    * * *
    1. düzenle (v.) 2. derli toplu (adj.)
    * * *
    1. adjective
    1) ((negative untidy) in good order; neat: a tidy room/person; Her hair never looks tidy.) düzenli
    2) (fairly big: a tidy sum of money.) oldukça büyük, hatırı sayılır miktarda
    2. verb
    ((sometimes with up, away etc) to put in good order; to make neat: He tidied (away) his papers; She was tidying the room (up) when her mother arrived.) derleyip toparlamak
    - tidiness

    English-Turkish dictionary > tidy

  • 13 trinket

    n. biblo, incik boncuk, ıvır zıvır, değersiz süs
    * * *
    değersiz süs
    * * *
    ['triŋkit]
    (a small (usually cheap) ornament or piece of jewellery: That shop sells postcards and trinkets.) ufak süs eşyası, incik boncuk

    English-Turkish dictionary > trinket

  • 14 trivia

    n. önemsiz şeyler
    * * *
    ['triviə]
    (unimportant matters or details: I haven't time to worry about such trivia.) önemsiz ayrıntılar, ıvır zıvır şeyler
    - trivially
    - triviality

    English-Turkish dictionary > trivia

  • 15 chaff

    n. saman, saman tozu, kıyılmış hayvan yemi; önemsiz mesele; ıvır zıvır; şaka, şakalaşma
    ————————
    v. kesmek (saman vb), ufalamak; şaka etmek, takılmak (Argo)
    * * *
    şaka

    English-Turkish dictionary > chaff

  • 16 crap

    n. pislik, bok; çerçöp; ıvır zıvır
    ————————
    v. sıçmak
    * * *
    değersiz eşya

    English-Turkish dictionary > crap

  • 17 gewgaw

    n. ıvır zıvır, ufak tefek şeyler
    * * *
    biblo

    English-Turkish dictionary > gewgaw

  • 18 Flotsam and Jetsam

    n. ıvır zıvır, yüzen sahipsiz eşya, gemi enkazı, serseri, ayaktakımı

    English-Turkish dictionary > Flotsam and Jetsam

  • 19 dead wood

    n. kuru dallar, kurumuş ağaçlar, eski püskü şeyler, ıvır zıvır, faydasız kimse, sürümü az mal

    English-Turkish dictionary > dead wood

  • 20 fandangle

    n. cicili bicili ıvır zıvır, aşırı süs, maskaralık

    English-Turkish dictionary > fandangle

См. также в других словарях:

  • ıvır zıvır — sf. Küçük, önemsiz Muharrem artık ıvır zıvır işlere pek bakmamaya başladı. S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kıvır zıvır — is. 1) Önemsiz, değersiz, derme çatma şey Gezilere çıkanlar, kürkler, bir yığın kıvır zıvır, gösterişli giysiler getirerek geçerler gümrükten. N. Cumalı 2) Önemsiz ayrıntı 3) sf. Gereksiz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ıvır zıvır — hırdavat …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • memurluk — is., ğu Memur olma durumu, memuriyet Bankacılıkmış, hariciye memurluğu imiş, boş verirdi böyle ıvır zıvır mesleklere... H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boş vermek — argo aldırmamak Mühendislik veya avukatlıkmış, boş verirdi, Miralay Bey böyle ıvır zıvır mesleklere... H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çek çük — malın en değersiz , kıvır zıvır, I, 334 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»