-
61 faite
1 yapılmış◊C'est fait main. — Bu el yapısıdır.
♦ tout fait hazır2 formé güzel yapılı3 un fromage fait olgun bir peynir -
62 file
-
63 frite
Icuit dans l'huile chaude kızarmışIIn fbâtonnet de pomme de terre cuit dansl'huile chaude kızarmış patates -
64 frugale
-
65 fruit
n m1 végétal meyva◊Sa réussite est le fruit d'un travail difficile. — Başarısı zor bir çalışmanın sonucu.
3 des fruits de mer deniz ürünleri -
66 gastronomie
n fiyi yemek merakı -
67 graisse
-
68 grignoter
-
69 huître
-
70 improviser
v tfaire qqch sans l'avoir préparé hazırlıksız düzenlemek -
71 indigeste
-
72 infâme
1 alçak [aɫ'ʧak]2 dégoûtant iğrenç [iː'ɾenʧ] -
73 ingrédient
n mcomposant ham madde -
74 intérieur
I1 au-dedans iç [iʧ]2 d'un pays iç [iʧ]3 spirituel ruhsal [ɾuh'saɫ]IIn m1 dedans iç [iʧ]♦ à l'intérieur de içinde2 ev [ev]♦ à l'intérieur içeride3 ministre de l'Intérieur içişleri bakanı -
75 lampadaire
n m1 grande lampe büyük tavan lambası2 réverbère sokak lambası◊Les lampadaires s'allument à 19h. — Sokak lambaları 19'da yanar.
-
76 léger
1 en poids hafif [ha'fif]2 faible hafif [ha'fif]3 diététique hafif [ha'fif]4 pas fort hafif [ha'fif]5 insouciant hafif [ha'fif]♦ prendre qqch à la légère bir şeyi hafife almak -
77 leʒɛʀ
1 en poids hafif [ha'fif]2 faible hafif [ha'fif]3 diététique hafif [ha'fif]4 pas fort hafif [ha'fif]5 insouciant hafif [ha'fif]♦ prendre qqch à la légère bir şeyi hafife almak -
78 lieu
In m (pl lieux)1 endroit yer [jeɾ]♦ les lieux olay yeri2 en premier lieu en başta3 avoir lieu olmak, cereyan etmek4 au lieu de yerine5 au lieu de faire qqch bir şey yapmak yerine◊Tu ferais mieux de m'aider au lieu de te moquer. — Alay edeceğine bana yardım et.
6 donner lieu à -(e) yol açmakIIn m (pl lieus)poisson mezgit balığı -
79 lourd
-
80 lourde
См. также в других словарях:
yemek — yemek, yeylp telef etmek, I, 55, 66, 79, 88, 116, 318, 323, 342, 343, 504; I I, 69,70. 311; III, 9, 16, 31, 67, 146 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
yemek — 1. is., ği 1) Yemek yeme, karın doyurma işi Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni. N. Cumalı 2) Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam 3) Günün belli saatlerinde yenilen besin Yemek ya kahvaltıda ya da yemekte yenir. Arada bir … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek masası — is. Üzerinde yemek yemek amacıyla kullanılan masa … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek odası — is. Yemek yenilen oda, yemek salonu, salamanje … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek salonu — is. Yemek odası Apartman kapısından içeriye girince küçük bir yemek salonu göze çarpıyordu. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek yemek — karın doyurmak Yemek yerken içtiğim iki şişe su, bir ter seli hâlinde ensemden boynuma doğru akıyordu. E. Bener … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek borusu — is., anat. 1) Besinleri ağızdan mideye ulaştıran kasla çevrili zarsı kanal 2) ask. Yemek vaktini bildirmek için çalınan boru … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek duası — is. Yemek yedikten sonra Allah a şükretmek için edilen dua … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek listesi — is. Yemek yenilecek yerlerde mevcut yemekleri gösteren liste … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek çıkarmak — ağırlamak için yemek sunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek dolabı — is. Yemeğin saklandığı dolap … Çağatay Osmanlı Sözlük