-
1 близость
yakınlık* * *ж, врзбли́зость отноше́ний — ilişkilerin sıkı oluşu
бли́зость регио́на к исто́чникам не́фти — bölgenin petrol kaynaklarına yakınlığı
-
2 чуткий
duyarlı; yakınlık gösteren; iyi kalpli* * *1) duygun, duyarlıчу́ткое у́хо — ince kulak
чу́ткий нос — iyi koku alan burun
чу́ткий прибо́р — duyarlı aygıt
2) ( отзывчивый) yakınlık gösteren, başkalarına yardıma hazır; iyi kalpli ( сердечный)чу́ткое отноше́ние к кому-л — birine yakınlık gösterme
чу́ткий това́рищ — (başkalarına) yardıma hazır arkadaş
-
3 чуткость
incelik; yakınlık; iyi kalplilik* * *ж1) ( слуха) incelik2) ( отзывчивость) (gösterilen) yakınlık, başkalarına yardıma hazır oluş; iyi kalplilik ( сердечность)прояви́ть чу́ткость по отноше́нию к кому-л. — birine (karşı) yakınlık göstermek
-
4 чутко
1) duygunluklaчу́тко воспринима́ть за́пахи — burnu kokuları iyi almak
он чу́тко вслу́шивался в ночь — kulak kesilmiş geceyi dinliyordu
2) ( внимательно) yakınlık göstererekон чу́тко отнёсся к на́шей про́сьбе — yakınlık göstererek dileğimizi olumlu karşıladı
-
5 духовный
manevi,ruhsal; dinsel* * *1) manevi; tinsel; ruhsal; ruhiдухо́вная бли́зость — ruhsal yakınlık
духо́вная жизнь о́бщества — toplumun dinsel / manevi yaşamı
духо́вное и физи́ческое здоро́вье — beden ve ruh sağlığı
духо́вное порабоще́ние — manevi bakımdan köleleştirme
духо́вная пи́ща — fikri gıda
духо́вная си́ла — ruh gücü, manevi güç
2) dinsel; ruhaniдухо́вная му́зыка — dinsel müzik
духо́вное учи́лище — ruhban mektebi
духо́вное лицо́ — din adamı
-
6 душевный
ruhsal; içten,samimi* * *1) ruh °; ruhsal; iç °душе́вное состоя́ние — ruh hali, ruhsal hal
душе́вное потрясе́ние — ruh sarsıntısı
душе́вный поко́й — iç huzuru
2) içten, samimi; iyi kalpli ( о человеке)прояви́ть душе́вное уча́стие — içten bir yakınlık göstermek
-
7 участие
katılım,katılma* * *с1) katılma, katılımприня́ть уча́стие в вы́борах — seçimlere katılmak
принима́ть уча́стие в ком-л., прояви́ть уча́стие по отноше́нию к кому-л. — birine yakın ilgi göstermek
См. также в других словарях:
yakınlık — is., ğı 1) Yakın olma durumu Ayrı ayrı anlıyorum da aralarında ne yakınlık var, çıkaramadım. M. Ş. Esendal 2) mec. Duygusal bağ veya akrabalık ilişkisi Birleşik Sözler yakınlık derecesi yakınlık eylemi yakınlık fiili akla yakınlık … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakınlık eylemi — is., dbl. Yakınlık fiili … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakınlık fiili — is., dbl. Bir fiile e zarf fiil ekiyle yazmak fiili getirilerek oluşturulan ve kavramda olayın çok yaklaştığını, neredeyse gerçekleşeceğini gösteren birleşik fiil, yaklaşma eylemi, yakınlık eylemi, yaklaşma fiili: Düşeyazmak, öleyazmak gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakınlık duymak — birine karşı sevgi veya ilgi duymak İkisi de birbirlerine yakınlık duyuyorlardı. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakınlık görmek — ilgi, sevgi görmek O, Türkiye de üç yerden yakınlık gördü. Y. Z. Ortaç … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakınlık kurmak — sıkı ilişki içinde bulunmak, ilgi ve destek vermek Ben merhumla yakınlık kurmuş bahtiyarlardan değilim. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakınlık derecesi — is. 1) Akrabalık ilişkisi içindeki sıra 2) top. b. Sosyal grup içinde kişileri bir merkez etrafında toplama, kohezyon … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakınlık göstermek — biriyle ilgilenmek, sevgiyle davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
akla yakınlık — is., ğı Akla yakınlık olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
cana yakınlık — is., ğı Cana yakın olma durumu O bu kadında daha bir cana yakınlık bulur gibi oluyordu. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
KÜBR — Yakınlık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük