Перевод: с турецкого на английский

с английского на турецкий

yıkılmak

  • 1 yıkılmak

    v. break down, cave, cave in, collapse, come down, crack-up, crumble, drop down, fall, fall down, fall over, fall to pieces, founder, go to pieces, go to ruin, shipwreck, tumble, tumble-down, wither away
    * * *
    collapse

    Turkish-English dictionary > yıkılmak

  • 2 yıkılmak

    "to be demolished, to be wrecked; to be destroyed; to be ruined; to fall down; to collapse, to come down, to give way; to crumble; to clear out"

    İngilizce Sözlük Türkçe > yıkılmak

  • 3 yıkılmak

    "1. to be demolished, be wrecked; to be pulled down; to be destroyed; to be ruined. 2. to be felled; to be sent sprawling, be laid flat; to be toppled. 3. /a/ to be tilted to (one side). 4. /a/ (for the blame) to be put on. 5. (for a burden, cargo) to be unloaded, be removed. 6. to collapse; to fall into ruin. 7. to collapse in a heap, fall to the ground. 8. to lose one´s health and morale; (for someone) to be broken/ruined (by a disaster). 9. (for someone one dislikes) to leave, get out, clear out. yıkıla yıkıla reeling/swaying wildly (as if about to fall). "

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > yıkılmak

  • 4 yıkılmak üzere

    adj. ramshackle

    Turkish-English dictionary > yıkılmak üzere

  • 5 üzerine yıkılmak

    v. tumble down over

    Turkish-English dictionary > üzerine yıkılmak

  • 6 ruhen yıkılmak

    to break down

    İngilizce Sözlük Türkçe > ruhen yıkılmak

  • 7 yıkılmamak

    v. (neg. form of yıkılmak) break down, cave, cave in, collapse, come down, crack-up, crumble, drop down, fall, fall down, fall over, fall to pieces, founder, go to pieces, go to ruin, shipwreck, tumble, tumble-down, wither away

    Turkish-English dictionary > yıkılmamak

  • 8 dünya

    1. the world, the earth. 2. the universe. 3. everyone, people. -da never in this world: Dünyada gitmem. I would not go for the whole world. - ahret kardeşim olsun. colloq. Let it be friendship only. - âlem colloq. everybody. -yı anlamak to understand life, be mature. -yı başına dar etmek /ın/ to make life unbearable for. - başına yıkılmak to be very miserable. -lar benim oldu. colloq. I felt on top of the world. - bir araya gelse even if everybody is opposed. -nın dört bucağı the four corners of the earth. - durdukça for ever and ever. -dan elini eteğini çekmek to cut oneself off from the world and worldly things. - evi marriage. - evine girmek to get married. -dan geçmek/-dan el çekmek to retire from the world, lose touch with life. -sından geçmek to lose one´s interest in life. -ya gelmek to be born, come into the world. -ya getirmek /ı/ to give birth to, bring into the world. - görüşü one´s general philosophy of life. -ya gözlerini açmak to be born, open one´s eyes to the world. -yı gözü görmemek to be so affected by something that one can´t think of anything else. - gözü ile görmek /ı/ to see (someone) before one dies. -ya gözlerini kapamak/yummak to die, pass away, close one´s eyes to the world. - güzeli 1. (person) of outstanding beauty. 2. Miss Universe. -dan haberi olmamak to be unaware of what is going on around one. -yı haram etmek /a/ to make life a living hell for (someone). -nın kaç bucak/köşe olduğunu anlamak/öğrenmek to learn by bitter experience. -nın kaç bucak olduğunu göstermek /a/ to give (someone) what he has coming to him. - kadar a whole lot. -ya kazık kakmak to live to a ripe old age. - kelamı worldly talk. - kelamı etmek to talk about worldly things. - kurulalıdan beri since the world began. - malı/nimeti wealth, possessions. - malı dünyada kalır. proverb You can´t take it with you. -lar (onun) olmak to be very happy. -nın öbür/bir ucu the far end of the world. -nın parası a lot of money. - penceresi colloq. the eyes. - (Peygamber) Süleyman´a bile kalmamış. proverb No man can live forever. -yı tozpembe görmek to see things through rose-colored glasses. -yı tutmak to spread far and wide. - varmış! colloq. How wonderful! (expression of relief). -nın yedi harikası Seven Wonders of the World. - yıkılsa umurunda değil. colloq. He doesn´t give a damn. - yüzü görmemek to be overwhelmed by circumstances. -yı zindan/zehir etmek /a/ to make life unbearable for. - zindan olmak /a/ to be in great distress.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > dünya

  • 9 tavan

    ceiling. - arası attic, garret, Brit. loft. - başına çökmek/yıkılmak to be knocked for a loop, be dealt a crushing (emotional) blow. - fiyatı ceiling price. - süpürgesi long-handled broom used to clean ceilings.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > tavan

См. также в других словарях:

  • yıkılmak — I, 348; II I, 81, 82 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • yıkılmak — nsz 1) Yıkma işi yapılmak veya yıkma işine konu olmak 2) Herhangi bir sebeple çökmek, göçmek Duvar yıkıldı. 3) Devrilmek, yığılmak ... yüzükoyun yıkılıp kalmış bir kadın, kaçışan hizmetçiler... Y. K. Karaosmanoğlu 4) mec. İstenmeyen biri çekilip… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • üstüne yıkılmak — 1) kendisinin de sorumlu olduğu bir işin ağırlığını kendisi yüklenmek 2) başkasının suçu üzerine kalmak 3) yamanmak Kız belli ki seni gözüne kestirmiş. Üstüne yıkılmak istiyor. E. Bener …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dünya başına yıkılmak — çok sıkılmak, umutlarını yitirmek Fakat kendi tabiri üzerine dünya başına yıkılmış zannetti. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tavan başına çökmek (veya yıkılmak) — beklenmeyen bir durum karşısında şaşırıp kalmak Gelmeyecek mi? Neden gelmedi? diye sordukları vakit tavan başıma yıkılıyordu. M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • TEHADÜM — Yıkılmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • KAGŞAR — Yıkılmak üzere. Yıkılıp harabolmaya yüz tutmu …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • MEYYAL-İ İNHİDÂM — Yıkılmak üzere bulunan. Neredeyse göçecek durumda olan …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • batmak — nsz, ar 1) Bir sıvının üstündeyken içine gömülmek Sonra hani bir gemimiz batmıştı. S. F. Abasıyanık 2) Dünyanın dönüşü dolayısıyla güneş, ay ve yıldız ufkun altına inmek Güneş renksiz bulutlar altında batıyordu. Ö. Seyfettin 3) İflas etmek 4)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çökmek — nsz, er 1) Bulunduğu düzeyden aşağı inmek, çukurlaşmak Toprak çökmek. Yol çökmek. 2) Üzerinde bulunduğu yere yıkılmak Tavan çökmek. Döşeme çökmek. Ev çökmek. 3) e Çömelmek Suyun başına çöküp ellerini, yüzünü yıkamaya koyuldu. H. F. Ozansoy 4) e… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dünya — is., gök b., Ar. dunyā 1) Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun 2) Dış, çevre, ortam Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. H. C. Yalçın 3) İnançları bir olan ülke veya insanlar… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»