Перевод: с турецкого на все языки

со всех языков на турецкий

vazıh

  • 1 vazıh

    я́сный; я́вный

    Türkçe-rusça sözlük > vazıh

  • 2 vazıh

    а я́сный, я́вный

    Büyük Türk-Rus Sözlük > vazıh

  • 3 vazıh

    واضح

    Türkçe-Arapça Sözlük > vazıh

  • 4 vazıh

    واضح [واضِح]
    Anlamı: açık

    Türkçe-Arapça Sözlük > vazıh

  • 5 vazıh

    clear, obvious açýk, belli

    İngilizce Sözlük Türkçe > vazıh

  • 6 vazıh

    manifest, clear, easily understood.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > vazıh

  • 7 aydın

    1. متعلم [مُتَعَلِّم]
    Anlamı: kültürlü, okumuş kimse
    2. متنور [مُتَنَوِّر]
    Anlamı: kültürlü, okumuş kimse
    3. مثقف [مُثَقَّف]
    Anlamı: kültürlü, okumuş kimse
    4. مستنير [مُسْتَنِير]
    Anlamı: ışik alan, ışıklı, kültürlü, okumuş, görgülü, ileri görüşlü, münevver, kolay anlaşılan, vazıh
    5. مشع [مُشِعّ]
    Anlamı: ışik alan, ışıklı, kültürlü, okumuş, görgülü, ileri görüşlü, münevver, kolay anlaşılan, vazıh
    6. مضاء [مُضَاء]
    Anlamı: ışik alan, ışıklı, kültürlü, okumuş, görgülü, ileri görüşlü, münevver, kolay anlaşılan, vazıh
    7. مضيء [مُضِيء]
    Anlamı: ışik alan, ışıklı, kültürlü, okumuş, görgülü, ileri görüşlü, münevver, kolay anlaşılan, vazıh
    8. منار [مُنَار]
    Anlamı: ışik alan, ışıklı, kültürlü, okumuş, görgülü, ileri görüşlü, münevver, kolay anlaşılan, vazıh
    9. منور [مُنَوَّر]
    Anlamı: ışik alan, ışıklı, kültürlü, okumuş, görgülü, ileri görüşlü, münevver, kolay anlaşılan, vazıh
    10. منير [مُنِير]
    Anlamı: ışik alan, ışıklı, kültürlü, okumuş, görgülü, ileri görüşlü, münevver, kolay anlaşılan, vazıh

    Türkçe-Arapça Sözlük > aydın

  • 8 açık

    1. عار [عار]
    2. عام [عامّ]
    3. عريان [عُرْيان]
    4. متضح [مُتَّضِح]
    5. متضح [مُتَّضِح]
    6. متجل [مُتَجَلٍّ]
    7. متجل [مُتَجَلٍّ]
    8. متعر [مُتَعَرٍّ]
    9. مشاع [مُشَاع]
    10. مشترك [مُشْتَرَك]
    11. مطلق [مُطْلَق]
    12. معرى [مُعَرًّى]
    13. مفتوح [مَفْتُوح]
    14. مفصح [مُفْصِح]
    15. مفصح [مُفْصِح]
    16. مكشوف [مَكْشُوف]
    17. ناصع [ناصِع]
    18. ناصع [ناصِع]
    19. واضح [واضِح]
    20. واضح [واضِح]
    21. وضاح [وَضَّاح]
    22. وضاح [وَضَّاح]
    23. عمومي [عُمُومِيّ]

    Türkçe-Arapça Sözlük > açık

  • 9 aydınlık

    1. إشراق [إِشْراق]
    Anlamı: bir yeri aydınlatan güç, ışık
    2. ضوء [ضَوْء]
    Anlamı: bir yeri aydınlatan güç, ışık
    3. ضياء [ضِيَاء]
    Anlamı: bir yeri aydınlatan güç, ışık
    4. متضح [مُتَّضِح]
    Anlamı: açık olan, vazıh
    5. متجل [مُتَجَلٍّ]
    Anlamı: açık olan, vazıh
    6. مفصح [مُفْصِح]
    Anlamı: açık olan, vazıh
    7. ناصع [ناصِع]
    Anlamı: açık olan, vazıh
    8. نور [نُور]
    Anlamı: bir yeri aydınlatan güç, ışık
    9. واضح [واضِح]
    Anlamı: açık olan, vazıh
    10. وضح [وَضَح]
    Anlamı: bir yeri aydınlatan güç, ışık
    11. وضاح [وَضَّاح]
    Anlamı: açık olan, vazıh

    Türkçe-Arapça Sözlük > aydınlık

  • 10 açık

    I s <- ğı>
    1) wirtsch, fin Defizit nt, Fehlbetrag m
    \açık vermek Defizit aufweisen, in den roten Zahlen stehen
    kasa açığı der Fehlbetrag in der Kasse
    ülkenin doktor açığı der Ärztemangel des Landes
    2) Lücke f
    3) ( gemi)
    \açıklarda auf offenem Meer
    4) açığa almak aus dem Dienst entfernen; ( tren) ausrangieren
    açığa vurmak ( ortaya çıkarmak) enthüllen, aufdecken; ( belli etmek) verraten, offenbaren
    yüzündeki ifade sevincini açığa vuruyordu der Ausdruck auf seinem Gesicht verriet seine Freude
    II adj <- ğı>
    1) ( kapalı olmayan) offen, geöffnet, auf
    \açık bırakmak offen lassen, auflassen
    \açık kapı bırakmak ( fig) sich einen Ausweg offenhalten, sich eine Hintertür offen halten
    \açık pencere önünde vor dem offenen Fenster
    \açık şehir pol offene Stadt
    gözünü \açık tutmak die Augen offen halten
    2) ( yol) frei
    yolu \açık olmak freie Bahn haben
    3) fin defizitär; ( çek) ungedeckt
    çek \açıktır der Scheck ist nicht gedeckt
    4) ( örtüsüz) unbedeckt; ( yara) offen; ( çıplak) bloß, frei; ( film, kitap) freizügig
    çok \açık bir film ein sehr freizügiger Film
    5) ( boş) leer, frei
    kâğıtta \açık yer kalmadı es gab keinen leeren [o freien] Platz mehr auf dem Blatt
    6) ( görevlisi olmayan) unbesetzt; ( boş) offen, frei
    7) ( vazıh) offen
    \açık konuşma zamanı artık gelmişti die Zeit war nun gekommen, offen zu reden
    8) aufgeschlossen
    her çeşit yeniliklere \açık olmak aufgeschlossen sein gegenüber allerlei Neuigkeiten
    9) ( renk için) hell
    \açık bir renk eine helle Farbe
    \açık sarı saçlı bir kadın eine Frau mit hellblondem Haar
    \açık tenli hellhäutig
    10) ( gökyüzü, hava) heiter, klar; ( hava) frei
    11) ( sarılmamış) lose
    12) (kamuya \açık, halka \açık, gizli olmayan) öffentlich
    \açık duruşma/oturum öffentliche Verhandlung/Sitzung
    13) \açık farkla önde olmak mit großem Abstand führen
    1) ( açıkça) offen
    \açık söylemek offen sagen
    \açık söylemek gerekirse, ... offen gesagt [o gestanden],...
    \açık vermek ( fig) sich verraten, sich anmerken lassen
    hiç \açık vermedi er ließ sich nichts anmerken
    birine \açık olmak jdm offen sein
    kapım sana her zaman \açıktır meine Tür ist immer für dich offen
    2) ( dükkân) offen, auf
    \açık tutmak ( kapıyı) aufhalten; ( gözlerini) aufbehalten, offen halten
    bu dükkân pazarları da \açıktır dieser Laden hat [o ist] auch sonntags offen
    dükkân \açık mı? hat das Geschäft auf?
    gözlerini \açık tutmak (a. fig) die Augen offen halten
    3) ( fam) ( radyo, ışıklar) eingeschaltet, an
    ışığı \açık bırakma! lass das Licht nicht an!
    radyo \açık mı? ist das Radio an?

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > açık

См. также в других словарях:

  • vazıh — sf., esk., Ar. vāżiḥ Açık, aydın, belli Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller vazıh olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • vazıh olmak — açık durumda bulunmak, anlaşılır biçimde görünmek Bir sözü ve bir fikri sevmeniz için onun mutlaka vazıh olması lazım gelmez. A. Ş. Hisar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • vâzıh — (A.) [ ﺢﺽاو ] açık, net …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • VAZÎH(A) — (Vuzuh. dan) Meydanda, apaçık …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • VÂZIH — Açık, ayan, âşikâr. Besbelli. Kapalı olmayan. * Edb: Vuzuhlu söz. Bir okunuşta mânâsı anlaşılacak ifâde …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • gayrı vazıh — kapalı , açık olmayan …   Hukuk Sözlüğü

  • MÜSTEBAN — Vâzıh, âşikâr, beyanı açık olarak anlaşılan, açıklanmı …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • VÂZIHÂT — (Vâzıh. C.) Açık ve meydanda olan şeyler …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • İTTİZAH — Vazıh olmak. Açık olmak. Aşikâr olmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • açık — sf., ğı 1) Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik. R. N. Güntekin 2) Engelsiz Açık yol. 3) Örtüsüz, çıplak Açık baş. 4) Boş Kâğıtta açık yer kalmadı. 5) Görevlisi olmayan, boş (iş, görev) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aydın — sf. 1) Işık alan, ışıklı, aydınlık Aydın bir oda. 2) Kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli (kimse), münevver Akşam gazetesi, yurt aydınlarıyla konuşarak bizde niçin yazar yetişmediğinin sebeplerini araştırdı. O. V. Kanık 3) Kolayca… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»